- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 11 May 2017, Thursday 19:24
- 3000 kez okundu
Gülçin ERŞEN
Yazıma başlık olan tümce, geçen Pazar (7 Mayıs 2017) birlikte Bafa – İkizada doğa yürüyüşüne katıldığımız ve ardından Çomakdağ (Kızılağaç) Köyü’ne gittiğimiz oğlum Deniz’in ağzından çıktı... Güllük’e yerleştiğimden bu yana gidip görmek istediğim iki yer bir güne sığınca, gerçekten çok yorucu, ama güzel ve keyifli bir gün geçirmiş olduk.
Bafa’ya gitmeye niyetlendiğimiz haftasonunun, Milas Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü, Bodrum Doğa Sporları Kulübü ve Söke Ay Yıldız Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü tarafından ortaklaşa düzenlenen 3. Latmos Dağcılık ve Doğa Sporları Şenliği’ne denk gelmesi de ilginç ve hoş bir rastlantı oldu. Diğer dağcılar ve doğaseverler gibi, Cumartesi gününden gidip kampta çadırda kalmadığımız için, Pazar sabah 6:30’da kalkıp, 7:20 gibi sokağın başında bekleyen Kaptan Mehmet Dönmez’in minibüsüne doluştuk (Ben, oğlum Deniz, Kaptan’ın eşi Gülçin Hanım, öğretmen arkadaşım Serap ve annesi İsmihan). Saat 8:30 gibi Kapıkırı Köyü’ne vardık. Aracımızı, eski agora alanında (Agora Pansiyon’a yakın) bırakıp göl kıyısındaki kamp alanına gittik. MİDOSK üyesi görevlilerden bilgi aldık. Önceden niyetlendiğimiz gibi göl kıyısından İkizada’ya yapılacak ‘kolay’ parkur için grubun yola çıkmasını beklerken, bir şeyler atıştırdık, kamp alanını dolaştık. Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen katılımcılardan bazıları, çadırların önünde, ağaç altında ya da göl kıyısında donattıkları sofralarda kahvaltılarını yeni yapıyor, bazıları da katlanabilir sandalyelerinde manzaranın keyfini çıkarıyordu.
Ölüdeniz’in benzeriymiş
Yürüyüşümüz Milaslı dağcıların rehberliğinde 10 gibi başladı. Önce köy içinde tarla ve ahırların bulunduğu yollardan geçip, yer yer kayalık, dar patika, kumsal, bataklık alanlardan oluşan asıl parkurda yürümeye, tırmanmaya, taşlar üstünde sekmeye başladık. İkizada’ya ve kaleye yaklaşık iki saat sonra ve tam öğlen vakti vardığımızda yorulmuş, acıkmış ve susamıştık. Ama, gördüğümüz manzara hepsine değdi. Burası “Ölüdeniz’in benzeri” nitelemesini fazlasıyla hakediyor. Kaleye tırmanıp nefis manzara ve esinti eşliğinde sandviçlerimizi yiyip meyve sularımızı içtik.
Oğlumla çöplerimizi bir naylon torbada biriktirip sırt çantamıza koyduk ve köye yakın ilk çöp variline attık. Bu ayrıntıyı özellikle yazıyorum; çünkü başka yerlere kıyasla buraya gelenlerin daha bilinçli olduğunu varsayarak, nispeten daha az çöp vardı diyebilirim. Yine de pet şişe, kraker paketi gibi sıradan atıklar dışında özellikle kumsala vurmuş, deterjan şişeleri, naylon torbalar, ilaç şişesi, hatta kullanılmış enjektör, eski paslı musluk hem görüntüyü bozan, hem de beni şaşırtıp kızdıran atıklardandı.
Dönüşle birlikte yaklaşık 5 - 6 kilometre olduğunu öğrendiğimiz yürüyüşümüz, toplam dört buçuk saat kadar sürdü. Köye varınca, çevredeki en güzel, otantik ve temiz konaklama yeri olduğunu tahmin ettiğim Agora Pansiyon’da çay içerek dinlendik.
Mosuolular ile bağlantılı mı?
Minibüs’e binip Milas’a doğru yola çıktığımızda saat 16 sularıydı. Kaptanımız, hiç beklemediğimiz bir tektifte bulundu: Çomakdağ’a gitmek ister misiniz?
Meğer arkadaşım Serap benden çok daha istekliymiş. TRT’de yayımlanan Çomakdağ ile ilgili bir belgeseli seyrettiğinden beri buraya gitmeyi çok istiyormuş. Hatta Milas’a tayini çıktığında burayı görebileceği için sevinmiş. Ben ise, annem Milaslı olduğundan, ilk kez 12 yaşımdayken Milas’ta gördüğüm Çomakdağlı kadınları, Çin’de yaşadığım dönemde, İngilizce yayın yapan devlet kanalı CCTV’de yayımlanan belgeselde gördüğüm “Mosuo” kadınlarına (görünüşlerini, giyimlerini, takılarını) benzetmiş, onların Orta Asya’dan diğer kavimlerle birlikte Anadolu’ya göç edip kendi anayurtlarına benzeyen bu yöreye yerleştiklerini düşünmüştüm. (Çin’in Sichuan eyaletinin güneybatısı ile Yunnan eyaletinin kuzeybatısı arasındaki sınır bölgesinde yer alan Lugu Gölü kıyısında yaşayan “Anaerkil” azınlık etnik topluluk “Mosuolular” hakkında, internette, özellikle de Çin Uluslararası Radyosu sitesinde ilginç bilgilere ulaşabilirsiniz.) Yani, ben de tabii ki gitmek isterdim. Deniz’in sevinç çığlıkları arasında, ana yoldan “Çomakdağ (Kızılağaç) Köyü 11 Km.” yazan tabelanın gösterdiği yola saptık. Önce, çalgıcılarıyla ünlü Dibekdere Köyünü geçtik. Epey yükseklere çıkınca, Çomakdağ Köyü’ne vardık.
Minibüsten inip hemen köy meydanındaki kahvehanede bekleyen Çomakdağ – Kızılağaç Köyü Kültür Turizm Araştırma Derneği Başkanı Hasan Yıldırım ile açık havada bir masaya kurulduk. Dernek Başkanı Yıldırım, Kaptan Dönmez’in ortaokuldan sınıf arkadaşıymış. Önce, bugün Kapıkırı’ndaki kampa katılmış olan ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) üyesi kalabalık bir grubun geleceğini, bu yüzden meydanın kalabalık olduğunu, geleneksel giysiler içindeki kadınların el işi ürünlerini burada satışa sunduklarını açıkladı.
Köyü gururlandıranlar
Biz kahvelerimizi ve masadaki testiden suyumuzu içip anın keyfini çıkarırken, girişken bir kız çocuğu bizle konuşmaya başladı. Hatice adındaki kız, hemen eve gidip geleneksel yöresel giysilerini giyip geldi. Deniz, yaşıtı Hatice’den ilkin uzak dursa da, kısa sürede kaynaştılar ve dama oynamaya başladılar. Ben de bu arada Hasan Yıldırım’dan bilgi almaya ve köyü biraz dolaşmaya niyetlendim. Yıldırım, geçmişte büyük büyük dedelerinin köye gelen misafirleri ağırlamak için kullandıkları evlerden bazılarını Milas Belediyesi’ne bağışlamış olduklarını belirterek, şunları söyledi: “Belediye’den büyüklerimizin hibe ettiği bu tarihi yapıların aslına uygun restore ettirilip turizme kazandırılmasını istiyoruz. Şimdi atıl durumdaki bu binalar, müze, butik otel, lokanta, kafe gibi kullanılabilir.”
Mimarisi, kadınların geleneksel giyimleri, yaptıkları el sanatları, ipek dokumaları ile ünlü ve kültür mirası sayılan köyün önemli bir özelliği de herkesin okur yazar olması ve üniversite mezunlarının oranın yüksekliği. Örneğin; Adnan Menderes Üniversitesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Mehmet Turgut, kahvehanede birlikte oturup söyleşme şansı bulduğumuz, köyün gururlandığı kişilerden. “Biz çocukken, burada doğup büyüdüğümüz için, köyümüzün farklılığını bilmezdik. Ama, büyüyüp üniversiteye gidince anladık... Bir yurtdışı seyahatimde uçakta THY dergisinde köyümle ilgili yazıyı okuyunca, hoşuma gitti, keşke ben de böyle bir yazı yazsaydım dedim”. Daha çok tıp dergilerine yabancı dilde makaleler yazan Turgut, ara sıra Milas’ın tarihi, mitolojik söylenceleri hakkında da yazılar yazıyormuş... “Ekonomik nedenlerin yanında, zamanla insanların, doğanın, yapılaşmanın bozulması, yavaş yavaş Çomakdağ’ı da bozuyor” dedi hüzünlü bir sesle.
Salı düğün, Çarşamba güreş
Gerçekten süslü, rengarenk boyalı kapıları, bacaları ile simgeleşen taş evlerin yerini alan beton yapıların bacaları eskisine benzetilmiş olsa da aynı güzelliğe sahip değiller... Meydandaki caminin avlusunda eski minarenin, yanına yapılmış yeni minareyle bir arada bulunması da sanırım başka hiçbir yerde rastlanmayacak bir durum.
Çomakdağ’a kuşkusuz ipek dokuma tezgahlarını işlerken görmek, geleneksel bir köy düğününe katılmak, hatta konaklamak için yine gelmek isterim. Bu arada, Hasan Yıldırım, bayram (Ramazan Bayramı) sonrası, yerli ve yabancı turistler için her Çarşamba temsili düğün ve yağsız güreş düzenleyecekleri bilgisini verdi.
Köyden -birazcık dinlensek de, üzerimizde tatlı bir yorgunluk; köylü kadınlardan birinin çivit maviye boyanmış deniz kabuklarından yaptığı kolyem boynumda- ayrıldık.
Eve varınca, Deniz’e “Günümüz nasıl geçti sence?” diye sordum. Oğlum’un “Hayatımın en yorucu ve en güzel haftasonuydu!” yanıtı beni daha da mutlu kıldı.
(9 Mayıs 2017 / Güllük)
-
17.04.2022 Kötülükle savaşıyoruz
-
13.04.2022 EGEÇEP’ten doğa direnişçilerine ve İkizköy’e ödül
-
16.03.2022 Kıyıya vuran deniz yıldızlarını suyla buluşturanlar
-
25.01.2022 Kar özlemi ve anımsadıklarım
-
29.11.2021 Keşfetmeye değer kent: Salihli
-
06.11.2021 Can’ının istediğini yapmak
-
02.11.2021 Parmaklarıyla okuyup, can kulağıyla dinleyenlere engel yok!
-
24.07.2021 İnsan insanın kurdu değil; yurdu olmalı
-
16.07.2021 Haksızlık, liyakatsızlık ve "Çoklu Standart" her yerde!
-
06.07.2021 Yakan su!
-
18.06.2021 Gazeteci kimdir, nedir, ne yapar?
-
19.05.2021 Gençlere saygı duyuyorum ve güveniyorum
-
18.05.2021 Milas’tan doğan ödüllü marka: Alaboğaz Zeytinyağı
-
26.04.2021 Bir çocuğun ağzından Atatürk’ün yurt ve çocuk sevgisi
-
21.04.2021 Doğal sevinç kaynağı: Çocuklar
-
20.04.2021 "Sen yanmazsan, ben yanmazsam..."
-
14.04.2021 İnsanlığın uyanışı ve sabır
-
16.03.2021 Yazmak için iyi nedenler olsun isterdim
-
03.03.2021 Çok şehit verdik, ama hesap veren yok!
-
28.01.2021 Covit 19 Aşısı hakkında akla gelen sorulara yanıtlar
-
27.01.2021 DELİCE
-
14.01.2021 Evdeki dönüşümlü atıkların toplanması
-
13.11.2020 Atatürk Sevgisi azalmaz
-
04.11.2020 İnternet etiğine bir değinelim
-
03.11.2020 Kadınlarımızın KARA yazgısını kim AKlayacak?
-
14.10.2020 Labranda’nın çağdaş dervişi
-
03.09.2020 Mihenk Taşı, Turnusol Kağıdı
-
31.08.2020 Göç etmek
-
15.08.2020 Siyasal öngörülerim
-
02.07.2020 İnancın Sınanması
-
01.07.2020 Kötü işletmecilik
-
25.06.2020 Yürüten iktidar!
-
08.06.2020 “Siyasi Parti Dini”
-
05.06.2020 Karantina dönemine ilişkin...
-
02.06.2020 Patlicez gari!
-
27.04.2020 Bodrum’un acı otu Koronayı yener!
-
20.04.2020 Korona herkesi eşitledi mi?
-
15.01.2020 Din bu mudur?
-
11.01.2020 Tiyatro diye bir şey var
-
10.01.2020 Ne ummuştuk, ne oldu!...
-
30.12.2019 “Sapere Aude!”
-
28.12.2019 Güllük’ün bitmeyen ulaşım sorunları
-
03.12.2019 “DÜNYAYI SANAT KURTARACAK”
-
09.10.2019 Hepimizin içinde biraz “Joker” var
-
27.09.2019 “Halka öğretmeniz gerekenleri önce kendiniz öğrenin”
-
13.09.2019 “İnsanlığın Yürümesini Dört Gözle Bekliyorum”
-
06.08.2019 Kutsal ve Tağut nedir?
-
03.07.2019 İNSANLIK NE ZAMAN KOŞACAK?
-
25.05.2019 Ruh Açlığı
-
13.05.2019 Dikkat edilmesi gereken şeyler
-
17.04.2019 "Barışçıl Savaşçılar" olacağız
-
07.03.2019 YALNIZCA İNSAN OLMAK İSTİYORUZ
-
25.02.2019 Yıllar sonra “Ruhlarımızı tokuşturmak”
-
19.02.2019 Yaşam - sevdiğim için - güzel
-
05.02.2019 Yaşanabilir yer olsun
-
19.01.2019 DEFTERLER
-
25.12.2018 Sevdiğim ve sevmediğim kentler
-
30.11.2018 Yaşam gibi; acı ve güzel
-
02.10.2018 Yeni üyelerle daha güçlüyüz
-
05.09.2018 Sakarya Savaşı, 15 Temmuz’da mı kazanıldı?
-
15.08.2018 “Siyasi iktidar bizi cezalandırmak istiyor!”
-
18.07.2018 Bu nasıl Okul Aile Birliği Başkanı?
-
06.07.2018 Nicelik değil nitelik ve niyet önemli!
-
06.07.2018 Seçimde kim kazandı?
-
12.06.2018 Tarihimizde dönüm noktası olacak bir seçim
-
15.05.2018 “Güç bende artıııık!”
-
10.05.2018 Anımsanması gereken notlar
-
27.04.2018 Millet, egemenliğine sahip çıksın!
-
24.04.2018 “Çamlak Çömlek Patladı!”
-
17.04.2018 Hoşgörüsüzlük ve değişik bakış açıları
-
13.04.2018 Şeker fabrikaları neden önemli?
-
04.04.2018 “HAK”tan yana olmak
-
03.04.2018 Anı misillemesi
-
06.03.2018 Amaç Osmanlı’yı yüceltmek, Cumhuriyeti küçümsemek midir?
-
20.02.2018 Yozlaşmış cinsellik
-
15.02.2018 Atatürkçü Düşünce Derneği, DKÖ değil mi?
-
16.01.2018 Nasıl Atatürkçü olunur?
-
15.01.2018 “Recep Tayyip Erdoğan’ı destekliyorum”
-
12.01.2018 ‘Güllük Kütüphanesi’nin kaderi kimin elinde?
-
09.01.2018 “Bir olalım, iri olalım, diri olalım”*
-
27.12.2017 Güncel siyasetten ruhsal kurtuluşa ...
-
15.12.2017 Spora ve sporcuya yatırım
-
12.12.2017 Sağlık ve huzur için “Tai Çi Çuan”
-
05.12.2017 “Yazmasam deli olacaktım”
-
24.11.2017 İnsanın değerinin ölçütü nedir?
-
16.11.2017 İçtenlik
-
14.11.2017 Milas ve Güllük’te bitmeyen sorunlar …
-
27.10.2017 Farklı bir turizm anlayışı: ‘Mor Salkım Bağları’
-
11.10.2017 Dünyanın en güzel tatlısı!
-
10.10.2017 Okumak, anlamak ve bilmek
-
07.10.2017 Devlet, “Ana” ya da “Baba” değil artık!
-
23.09.2017 Öncelik, cehaletle savaştır
-
19.09.2017 ‘Özel Okul Devlet Teşviği’ kime verilir?
-
09.09.2017 Türban, keşke müslüman ve iyi insan olmaya yetseydi …
-
08.09.2017 ‘Vicdan azabı’ en büyük cezadır!
-
05.09.2017 Bu 30 Ağustos’ta yaşadıklarım, hissettiklerim …
-
05.08.2017 Güllük’ün çok ciddi ve sıradan sorunları var …
-
03.08.2017 Sanata susamışlık
-
13.07.2017 Ören de kötüye gidiyor sanki!
-
30.06.2017 “Deniz İnsanları”
-
28.06.2017 “Oğlumu ‘Fikri ve vicdanı hür’ yetiştirmek istiyorum”
-
15.06.2017 Tehlike sürüyor!
-
12.06.2017 Bu nasıl bir Ramazan?
-
22.05.2017 Evde pizza yapmanın pratik yoları
-
03.05.2017 Neye ve kime güveneceğiz?
-
24.04.2017 Ata’ya mektup
-
18.04.2017 Hukuk ve Demokrasi kaybetti
-
04.04.2017 Türkiye’yi işgalin zemini hazırlanıyor
-
31.03.2017 Atatürkçü vatanseverlerin buluşma noktaları
-
14.03.2017 ‘Mağduriyet Edebiyatı’ uluslararasılaştı!
-
10.03.2017 İleride emekli maaşı alamayacak mıyız?
-
08.03.2017 Kadın ve Cumhuriyet
-
23.02.2017 Adaletin bu mu ...?
-
15.02.2017 Saati tersine kurmak
-
11.02.2017 İzmir’i seviyorum
-
08.02.2017 Kirli propaganda
-
24.01.2017 Evlatlarımız ve vatanımızdan değerli neyimiz var?
-
12.01.2017 “Salla başı al maaşı”
-
06.01.2017 Yüz kızarması ve yiğitlik
-
24.12.2016 Türkiye artık “Cumhur”un olmayacak mı?
-
17.12.2016 Şeytanı yeneceğiz!
-
10.12.2016 Eğreti Şiir
-
03.12.2016 İlişki ve evlilik seyri üzerine ...
-
25.11.2016 Sanatla aydınlatanlar
-
11.11.2016 Bu ülkenin toprağında taşında ‘O’nun izi var
-
14.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 2
-
13.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 1
-
29.09.2016 Şort bahane!
-
20.09.2016 Toplumsal barış ve huzuru bozmak için mi?
-
06.09.2016 Mutlu olmanın yollarından biri
-
01.09.2016 "Bu cennet vatan uğruna"
-
25.08.2016 "Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini"
-
22.08.2016 “Ey Türk İstikbalinin Evladı!”
-
16.08.2016 Kütüphane ve domuzlar
-
01.08.2016 “Şimdi insanlar şeytan olmuş yavrum”
-
26.07.2016 İç savaş tehlikesi ve TSK’nın durumu
-
19.07.2016 Gün gelir, ‘O HALK’a işin düşer
-
08.07.2016 Kanıksama!
-
28.06.2016 Türkiye ve Dünya gündemine ilişkin ...
-
14.06.2016 Yeşili koruyamıyoruz
-
10.06.2016 Cumhurbaşkanının diploması ...
-
09.06.2016 “Hareketi Severiz!”
-
25.05.2016 Kadının hakları ve kazanımları açısından geriye gidiş: Boşanma Komisyonu Raporu
-
23.05.2016 Herkes 19 Mayıs’ı kendince kutladı
-
17.05.2016 Anne olmak, var olmak, var etmek
-
22.04.2016 Nasıl bir Din dersi?
-
20.04.2016 Doğa turizmine yatırım kaçınılmaz
-
15.04.2016 Gülçin ERŞEN
-
04.04.2016 Allah, sevenden ve sevgiden yanadır
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.