• 24 April 2018, Tuesday 19:20
GülçinErşen

Gülçin Erşen

“Çamlak Çömlek Patladı!”

Gülçin ERŞEN

Eğer bu yazıyı birkaç gün önce yazsaydım, başlığı ve içeriği değişik olacaktı. Ama, şimdi 23 Nisan’a girmişken, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızın ruhuna uygun bir başlık kullanmayı (dünkü gelişmeleri de hesaba katarak) uygun buldum.

Çocukken arkadaşlarımızla oynadığımız oyunlarda bir kuralsızlık, hile ortaya çıkarsa, ebenin adı yanlış söylenirse, hep bir ağızdan “Çamlak çömlek patladı!” diye bağırırdık...

Aslında MHP lideri Devlet Bahçeli’nin erken seçim açıklaması, “İttifak”ın bozulduğunun göstergesiydi. (Ben danışıklı dövüş olduğuna baştan beri inanmadım.) AKP Lideri Recep Tayyip Erdoğan da Cumhurbaşkanı sıfatıyla, (“Öyleyse, böyle...” der gibi) erken seçim tarihini 24 Haziran olarak açıklayıp, milleti şoke etti! (Seçim öncesinde, sırasında ve sonrasında, türlü haksızlık, kural değiştirerek kuralsızlık ve yasa tanımazlık ile seçim kazanmayı garantilediğini düşünenler için seçim tarihi o kadar da önemli sayılmaz...) Beni asıl şaşırtan, muhalefet partilerinin de “Hodri Meydan” diyerek, seçim tarihine itiraz etmemesiydi. (‘Yoksa, İYİ Parti’den yalnızca MHP değil, muhalif partilerden bazıları da mı korkuyor... Niye, diğer partiler bu haksızlığa itiraz edip, erken seçimi boykot etmiyorlar?’ diye düşündüm.) Cumartesi akşam üzeri, önce İYİ Parti’nin seçimlere gireceği yönünde bir duyum aldım. Ardından dün, CHP kelimenin tam anlamıyla sürpriz yaparak, 15 milletvekilini İYİ partiye devretti. İyi de etti. Demokratik Hukuk Devleti ilkelerine bağlı olmanın; adil, hakkaniyetli, demokratik olmayı, parti çıkarlarının üzerinde görmenin göstergesi sayılabilecek bu tavır, takdire şayan! Aynı zamanda birçok yurttaşın beklediği ve istediği CHP – İYİ Parti ittifakının belirtisi sayılabilecek bu olayın Türk Demokrasi tarihine altın harflerle yazılacağı kesindir. Her ne kadar AKP’li bazı bakan ve milletvekillerinin ağızlarından, yakışıksız ve çirkin yorumlar dökülse de, bazı CHP’liler, sosyal medyada kısa bir süre önce Erdoğan’dan duyduğumuz “Çatlayın, patlayın!” sözüyle karşılık verseler de, ben kurnazca tezgahlanmaya çalışılan “Oyun”un bozulduğunu vurgulamak için “Çamlak çömlek patladı!” demeyi tercih ediyorum.

Bundan sonra yalnızca muhalefet partilerini değil; “Cumhur ittifakı”nı da zorlu bir süreç bekliyor. Bazı söylentiler, ABD’nin Fetullah Gülen’i paketleyip Türkiye’ye göndererek AKP’nin yine tek başına iktidar olabilmesinin yolunu açacağını öne sürüyor. (Bence böyle bir şey olmayacak; Gülen oralarda eceliyle -ya da işlevini tamamen yitirerek gözden çıkarıldığında- ölecek...) Aslında Türk halkı, “Tek Adam ve AKP” iktidarını istemediğini 7 Haziran seçimlerinde anlatmıştı. O zamanı değerlendiremeyen siyasetçiler, sağduyu ile, halkın isteğini, ülkenin geleceğini, demokrasiyi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını sürdürmesini başat sayarak, uzlaşma ve anlaşmayla seçimlere girip, ortak bir hükümetle, ülkenin yönetimini ele almalılar. Bundan sonraki hükümetin bu kez her anlamda bir “Enkaz” devralacağı; başta Anayasa ve hukuk sistemi, siyasal, toplumsal, ekonomik yapı olmak üzere pek çok alanda düzenleme ve düzeltme yapması gerektiği açıktır.

Benim gönlüm; Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, Cumhuriyet’in kuruluş değerlerine saygılı, ülkemizi devleti ve halkıyla birlikte gerçekten kalkındırıp gönendirecek, çağdaş uygarlığın ilerisine götürecek, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar kalmasının sağlanmasından yanadır.

 

Gelen gideni aratmasın

Şimdiki siyasi iktidarın, ülkeyi yönetmesini istemek, Türkiye’nin daha da kötüye gitmesini göze almaktır. Eğer, 16 Nisan halk oylamasındaki ve önceki seçimlerdeki gibi şaibeli durumlar ortaya çıkarsa, iktidarın, daha önce sabır, sağduyu ve metanet gösteren, ama artık sabrı taşmak üzere olan halkın büyük tepkisini hesaba katması, göze alması gerekir diye düşünüyorum. Türkiye’nin iç savaş ve diktatörlük bahanesiyle batılı ülkelerce işgalini ve ülkemizde, bir zamanlar Irak ya da Libya’da yaşananlara benzer tabloların yaşanması ihtimalini düşünmek bile istemiyorum …

Öte yandan; Erdoğan’ın “Üst akıl” demekle birlikte, pek çok kavram gibi tanımını yapmadığı; benim “Küresel, sömürgeci güç odakları” dediğim “Şey”, bizim gibi ülkelerde bilgili, deneyimli, çalışkan, yurtsever birileri başa geçtiğinde, onu çeşitli yöntemlerle alaşağı etmenin en acımasız yollarını bulur ve uygular. (Ülkemizde sinema uyarlaması uzun süre yasaklanan Thomas Hauser’in “Missing” kitabı, yaşanmış olayların anlatıldığı en çarpıcı örnektir.) Bu nedenle, devletin tüm kurumları ve onların yöneticileri, toplumsal önderler, yurttaşlar, dayanışma ve birlik içinde, güçlü ve uyanık olmalı.

Kurtuluş Savaşımızdaki “Seferberlik” ruhunu diriltmek ve yurdumuzu korumak, devletimizi ayakta tutmak zorundayız. 15 Temmuz sonrası ve önümüzdeki seçim sonuçlarını düşünerek, başka ülkelere kapağı atma telaşı ve niyetindekiler umursamıyor olabilir. Biz umursuyoruz ve hep umursayacağız, ülkemizin geleceğini... Çocuklarımız ve gençlerimiz geleceğimiz; gelecek de onların...

Düşmanımız daha büyük ve tehlikeli olabilir, ama içinde bulunduğumuz koşullar o kadar kötü değil. 98 yıl önce nasıl yaptıysak, yine yaparız ve başarırız. Ve “Geldikleri gibi giderler”...

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu; önümüzdeki seçimler hayırlı, uğurlu olsun.                    (23 Nisan 2018 / Güllük)


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık