- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 19 July 2016, Tuesday 19:18
- 3254 kez okundu
Gülçin ERŞEN
“Ananı da al git!”, “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” dediğin; yıllarca ne idiğü belirsiz davalarla hapislerde tutulmasına, sağlıklarının, onurlarının, meslek ve aile yaşamlarının zarar görmesine göz yumduğun, “savcı”lıklarını yaptığın; “Tencere tava hep aynı hava” diye eylemlerini alaya aldığın; gaz fişeklerini, tazyikli ilaçlı suları, polis dayağını ve kurşununu reva gördüğün o halka da gün gelir işin düşer...
15 Temmuz Cuma Milas’tan yorgun argın eve döndükten sonra, gece geç saatlerde televizyon kanalarını arasında gezinirken, olayı ilk duyduğum anda, saatler sonrasında ve ertesi gün duygu ve düşüncelerim değişti durdu. Bu satırları da eski bir ajandaya karalayarak kaleme aldım önce ve sonra bilgisayar başında klavyenin tuşlarına basarak tamamladım.
Böyle değilse de, bir “kalkışma” olacağını, sağduyu sahibi bir aydın yurttaş olarak aylardır öngörüyordum. Çünkü, siyasi iktidarın iç ve dış politikadaki yanlış uygulamaları, buna çoktan zemin hazırlamıştı. Öte yandan; emekli albay kızı ve kızkardeşi olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) “darbe” yapmak istemediğini, Türkiye’nin siyasal, toplumsal, diplomatik meselelerini kendi iç dinamikleriyle çözmesini savunduğunu biliyordum...
İlk önce iyimserlikle, bu olay halk kitlelerinin ve onların desteğinin ne büyük bir güç olduğunun siyasi iktidarca kabullenildiğini gösterirken, “Gezi Direnişi / Haziran Hareketi” sonrasında halkın da bunun iyice ayırdına varmasına neden oldu diye düşündüm. Ertesi gün yanıldığımı anladım.
Yerli IŞID’çılar...
Güllük’te gece yarısından sonra bir saat içerisinde üst üste 3-4 kez ezan okundu ve ardından halk sokağa çağrıldı. Bir süre sonra tekbir sesleriyle bir topluluğun eylem yaptığı duyuldu. Camiden de koro halinde salavat getirildi falan... N’oluyoruz? Ülke “kafir düşman” işgaline uğradı da, onlara karşı müslüman halk “cihad”a mı kalkışıyor?
Eğer darbe girişiminde bulunanlar ordu içindeki “paralel yapı mensupları” ise, daha üç beş yıl öncesine kadar AKP iktidarı ile kolkola yürümüyorlar mıydı? Son günlerde “Fettullah Gülen Terör Örgütü” denilen yapılanmanın, Emniyet Teşkilatı ve TSK içindeki uzantıları son 20-30 yıldır siyasal iktidarlarca desteklenip, korunup kayrılmamış mıydı? Daha Necmettin Erbakan’ın sağ olduğu, Recep Tayyip Erdoğan’ın onun rahlei tedrisatından geçtiği (ondan ders aldığı) dönemlerde, Fettullah Gülen, onlarca ve yandaşlarınca “kutsal ve ermiş bir din adamı” sayılmıyor muydu? 17 Aralık Operasyonu’ndan sonra ne olduysa oldu. Bunları da unutmadık, kimse de unutmasın!
Şimdi sokağa dökülen halk, Recep Tayyip Erdoğan’ın cep telefonlarına gönderdiği iletide “Türk Mileti’nin değerli evlatları”, “Şerefli Türk Milleti” diye anılıyor. Oysa, direniş eylemlerinde sokağa çıkanlar, camiye sığınanlar, oradaki yaralılara yardım edenler “Çapulcu”ydu. Hepsi nasıl da karalanıp, suçlanıp, iftiralara uğramışlardı. O zamanki protesto eylemleri nasıl siyasi iktidarın uygulamalarına karşıysa, bu eylem de - anlaşıldığı ve anlatıldığı kadarıyla – siyasi iktidarın kendisinedir.
Bizler Erdoğan’ın ilk kez “Türk Milleti” tamlamasını kullanmasını takdir etsek de, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel kurulunda konuşan siyasi liderler “Tek Devlet, Tek Millet, Tek Bayrak” vurgusu yaparak bizlerin yüreğine su serpmeye çalışsalar da, HDP’li milletvekilinin konuşmasında halâ ısrarla “Türkiye Halkları” demesi, neye ve kime hizmettir? (Türk Halkı demekten kaçınanlar varken, “Türkiye Halkı” sözü de birilerinin içine sinmiyor, rahatsızlık veriyor anlaşılan! Birilerinin bunlara dilbilgisi, toplumbilim, tarih dersi vermesi şart. Tıpkı müslüman geçinen yobazlara, insanlıktan uzak insan müsvettelerine de birilerinin gerçek dini ve insanlığı öğretmesinin gerektiği gibi.)
Ne idüğü belirsiz darbe
İşin kötü tarafı, yine “At izi it izine karışmış” gibi. Tersi yönde söylentilerde bulunsa da, Paralel Yapı’nın darbe girişimi denilen bu kalkışmayı siyasi iktidar yine kendine yontmayı başarmıştır.
Olayın ertesi günü, daha öncesinde yaptığım programa sadık kalarak Bodrum’daki Askeri Kamp’a gittim. Her rütbeden ve sınıftan askerin, aileleriyle, çoluk çocuğuyla tatil yapmakta olduğu yerde de kafalar karışıktı, herkes şaşkınlık içerisindeydi. Bir yandan televizyonlardan ya da sosyal medyadan olan bitenleri anlamaya uğraşırken, diğer yandan telefonla bilgi almaya ve vermeye çalışanlar vardı. Kulak misafiri olduğum konuşmalardan bazıları:
Bir subayın telefondaki “Ne?! Onlar da mı paralelciymiş. Paralelciler dışında kimse yok mu?.. “;
Orta yaşlı bir kadının “Ah yavrum! Onlar daha tüyü bitmemiş askercikler... Ne bilsinler, hiçbir şeyden haberleri yokmuş ki! Elleri kırılsın yapanların!”;
Başka birkaç kişinin “Kuleli Askeri Lisesi’ndeki çocuklar tatbikat sanmışlar. Komutanları uyandırıp ellerine silahı tutuşturmuş, git bekle demiş. Onlar ne olduğunu bile bilmiyorlar” sözleri...
Birkaç gencin “Çok komik, bir de Whatsap üzerinden emir komuta zinciri oluşturmuşlar. Ne salak, beceriksiz şeyler bunlar ya!” şeklindeki konuşmaları....
Yüzlerce ölü, binlerce gözaltı ve görevden alınma... Siyasi iktidar bu olayı bahane ederek, hem TSK hem de yüksek yargı organlarında istediği operasyonu da gerçekleştiriyor gibi görünüyor.
Adil yargı ve çifte
standarta son!
Benim endişem yargılamanın adil olması, kurunun yanında yaşın yanmaması içindir.
Abdullah Öcalan ya da vahşice cinayet işleyen suçlular için “idam” cezası geldi mi ki; darbe girişiminde bulunanlar için, bazıları “idam” çığlıkları atıyorlar. Daha önce askere, polise, yurttaşlara suikast düzenleyenler, linç edildi mi ki, ne yaptığının bilincinde olmayan gencecik “mehmetçikler” linç edilmeye kalkılıyor ve bunu yapanlar övülüyor?
Ben izlemedim; ama izleyenler anlattığında çok üzüldüm; Kaddafi’nin öldürülüşünü vahşice buldum ve “Bir devlet adamı için en kötü ölüm biçimidir” diye düşündüm. Neyse ki biz sağduyulu, uygar, barışçı bir milletiz diye avundum.
Yine de halkımızın çoğunluğunun barışa, demokrasiye, değerlerimize, ülkemize ve kendisine sahip çıktığı kanısındayım. Son iki gündür, halk kitlelerinin sokağa, tankın üzerine falan çıkmasını, (bazı gözü dönmüş yobazları dışarıda bırakarak yazıyorum) Erdoğan’ın iletisinde belirttiği gibi; “Demokrasiye ve huzura sahip çıkmak” için olduğuna inanıyorum.
Ülkemiz, halkımız, devletimiz için hayırlısı ne ise o olsun; Allah bizleri korusun. Amin.
(17 Temmuz 2016 / Güllük)
-
17.04.2022 Kötülükle savaşıyoruz
-
13.04.2022 EGEÇEP’ten doğa direnişçilerine ve İkizköy’e ödül
-
16.03.2022 Kıyıya vuran deniz yıldızlarını suyla buluşturanlar
-
25.01.2022 Kar özlemi ve anımsadıklarım
-
29.11.2021 Keşfetmeye değer kent: Salihli
-
06.11.2021 Can’ının istediğini yapmak
-
02.11.2021 Parmaklarıyla okuyup, can kulağıyla dinleyenlere engel yok!
-
24.07.2021 İnsan insanın kurdu değil; yurdu olmalı
-
16.07.2021 Haksızlık, liyakatsızlık ve "Çoklu Standart" her yerde!
-
06.07.2021 Yakan su!
-
18.06.2021 Gazeteci kimdir, nedir, ne yapar?
-
19.05.2021 Gençlere saygı duyuyorum ve güveniyorum
-
18.05.2021 Milas’tan doğan ödüllü marka: Alaboğaz Zeytinyağı
-
26.04.2021 Bir çocuğun ağzından Atatürk’ün yurt ve çocuk sevgisi
-
21.04.2021 Doğal sevinç kaynağı: Çocuklar
-
20.04.2021 "Sen yanmazsan, ben yanmazsam..."
-
14.04.2021 İnsanlığın uyanışı ve sabır
-
16.03.2021 Yazmak için iyi nedenler olsun isterdim
-
03.03.2021 Çok şehit verdik, ama hesap veren yok!
-
28.01.2021 Covit 19 Aşısı hakkında akla gelen sorulara yanıtlar
-
27.01.2021 DELİCE
-
14.01.2021 Evdeki dönüşümlü atıkların toplanması
-
13.11.2020 Atatürk Sevgisi azalmaz
-
04.11.2020 İnternet etiğine bir değinelim
-
03.11.2020 Kadınlarımızın KARA yazgısını kim AKlayacak?
-
14.10.2020 Labranda’nın çağdaş dervişi
-
03.09.2020 Mihenk Taşı, Turnusol Kağıdı
-
31.08.2020 Göç etmek
-
15.08.2020 Siyasal öngörülerim
-
02.07.2020 İnancın Sınanması
-
01.07.2020 Kötü işletmecilik
-
25.06.2020 Yürüten iktidar!
-
08.06.2020 “Siyasi Parti Dini”
-
05.06.2020 Karantina dönemine ilişkin...
-
02.06.2020 Patlicez gari!
-
27.04.2020 Bodrum’un acı otu Koronayı yener!
-
20.04.2020 Korona herkesi eşitledi mi?
-
15.01.2020 Din bu mudur?
-
11.01.2020 Tiyatro diye bir şey var
-
10.01.2020 Ne ummuştuk, ne oldu!...
-
30.12.2019 “Sapere Aude!”
-
28.12.2019 Güllük’ün bitmeyen ulaşım sorunları
-
03.12.2019 “DÜNYAYI SANAT KURTARACAK”
-
09.10.2019 Hepimizin içinde biraz “Joker” var
-
27.09.2019 “Halka öğretmeniz gerekenleri önce kendiniz öğrenin”
-
13.09.2019 “İnsanlığın Yürümesini Dört Gözle Bekliyorum”
-
06.08.2019 Kutsal ve Tağut nedir?
-
03.07.2019 İNSANLIK NE ZAMAN KOŞACAK?
-
25.05.2019 Ruh Açlığı
-
13.05.2019 Dikkat edilmesi gereken şeyler
-
17.04.2019 "Barışçıl Savaşçılar" olacağız
-
07.03.2019 YALNIZCA İNSAN OLMAK İSTİYORUZ
-
25.02.2019 Yıllar sonra “Ruhlarımızı tokuşturmak”
-
19.02.2019 Yaşam - sevdiğim için - güzel
-
05.02.2019 Yaşanabilir yer olsun
-
19.01.2019 DEFTERLER
-
25.12.2018 Sevdiğim ve sevmediğim kentler
-
30.11.2018 Yaşam gibi; acı ve güzel
-
02.10.2018 Yeni üyelerle daha güçlüyüz
-
05.09.2018 Sakarya Savaşı, 15 Temmuz’da mı kazanıldı?
-
15.08.2018 “Siyasi iktidar bizi cezalandırmak istiyor!”
-
18.07.2018 Bu nasıl Okul Aile Birliği Başkanı?
-
06.07.2018 Nicelik değil nitelik ve niyet önemli!
-
06.07.2018 Seçimde kim kazandı?
-
12.06.2018 Tarihimizde dönüm noktası olacak bir seçim
-
15.05.2018 “Güç bende artıııık!”
-
10.05.2018 Anımsanması gereken notlar
-
27.04.2018 Millet, egemenliğine sahip çıksın!
-
24.04.2018 “Çamlak Çömlek Patladı!”
-
17.04.2018 Hoşgörüsüzlük ve değişik bakış açıları
-
13.04.2018 Şeker fabrikaları neden önemli?
-
04.04.2018 “HAK”tan yana olmak
-
03.04.2018 Anı misillemesi
-
06.03.2018 Amaç Osmanlı’yı yüceltmek, Cumhuriyeti küçümsemek midir?
-
20.02.2018 Yozlaşmış cinsellik
-
15.02.2018 Atatürkçü Düşünce Derneği, DKÖ değil mi?
-
16.01.2018 Nasıl Atatürkçü olunur?
-
15.01.2018 “Recep Tayyip Erdoğan’ı destekliyorum”
-
12.01.2018 ‘Güllük Kütüphanesi’nin kaderi kimin elinde?
-
09.01.2018 “Bir olalım, iri olalım, diri olalım”*
-
27.12.2017 Güncel siyasetten ruhsal kurtuluşa ...
-
15.12.2017 Spora ve sporcuya yatırım
-
12.12.2017 Sağlık ve huzur için “Tai Çi Çuan”
-
05.12.2017 “Yazmasam deli olacaktım”
-
24.11.2017 İnsanın değerinin ölçütü nedir?
-
16.11.2017 İçtenlik
-
14.11.2017 Milas ve Güllük’te bitmeyen sorunlar …
-
27.10.2017 Farklı bir turizm anlayışı: ‘Mor Salkım Bağları’
-
11.10.2017 Dünyanın en güzel tatlısı!
-
10.10.2017 Okumak, anlamak ve bilmek
-
07.10.2017 Devlet, “Ana” ya da “Baba” değil artık!
-
23.09.2017 Öncelik, cehaletle savaştır
-
19.09.2017 ‘Özel Okul Devlet Teşviği’ kime verilir?
-
09.09.2017 Türban, keşke müslüman ve iyi insan olmaya yetseydi …
-
08.09.2017 ‘Vicdan azabı’ en büyük cezadır!
-
05.09.2017 Bu 30 Ağustos’ta yaşadıklarım, hissettiklerim …
-
05.08.2017 Güllük’ün çok ciddi ve sıradan sorunları var …
-
03.08.2017 Sanata susamışlık
-
13.07.2017 Ören de kötüye gidiyor sanki!
-
30.06.2017 “Deniz İnsanları”
-
28.06.2017 “Oğlumu ‘Fikri ve vicdanı hür’ yetiştirmek istiyorum”
-
15.06.2017 Tehlike sürüyor!
-
12.06.2017 Bu nasıl bir Ramazan?
-
22.05.2017 Evde pizza yapmanın pratik yoları
-
11.05.2017 “Hayatımın en yorucu ve en güzel haftasonuydu!”
-
03.05.2017 Neye ve kime güveneceğiz?
-
24.04.2017 Ata’ya mektup
-
18.04.2017 Hukuk ve Demokrasi kaybetti
-
04.04.2017 Türkiye’yi işgalin zemini hazırlanıyor
-
31.03.2017 Atatürkçü vatanseverlerin buluşma noktaları
-
14.03.2017 ‘Mağduriyet Edebiyatı’ uluslararasılaştı!
-
10.03.2017 İleride emekli maaşı alamayacak mıyız?
-
08.03.2017 Kadın ve Cumhuriyet
-
23.02.2017 Adaletin bu mu ...?
-
15.02.2017 Saati tersine kurmak
-
11.02.2017 İzmir’i seviyorum
-
08.02.2017 Kirli propaganda
-
24.01.2017 Evlatlarımız ve vatanımızdan değerli neyimiz var?
-
12.01.2017 “Salla başı al maaşı”
-
06.01.2017 Yüz kızarması ve yiğitlik
-
24.12.2016 Türkiye artık “Cumhur”un olmayacak mı?
-
17.12.2016 Şeytanı yeneceğiz!
-
10.12.2016 Eğreti Şiir
-
03.12.2016 İlişki ve evlilik seyri üzerine ...
-
25.11.2016 Sanatla aydınlatanlar
-
11.11.2016 Bu ülkenin toprağında taşında ‘O’nun izi var
-
14.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 2
-
13.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 1
-
29.09.2016 Şort bahane!
-
20.09.2016 Toplumsal barış ve huzuru bozmak için mi?
-
06.09.2016 Mutlu olmanın yollarından biri
-
01.09.2016 "Bu cennet vatan uğruna"
-
25.08.2016 "Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini"
-
22.08.2016 “Ey Türk İstikbalinin Evladı!”
-
16.08.2016 Kütüphane ve domuzlar
-
01.08.2016 “Şimdi insanlar şeytan olmuş yavrum”
-
26.07.2016 İç savaş tehlikesi ve TSK’nın durumu
-
08.07.2016 Kanıksama!
-
28.06.2016 Türkiye ve Dünya gündemine ilişkin ...
-
14.06.2016 Yeşili koruyamıyoruz
-
10.06.2016 Cumhurbaşkanının diploması ...
-
09.06.2016 “Hareketi Severiz!”
-
25.05.2016 Kadının hakları ve kazanımları açısından geriye gidiş: Boşanma Komisyonu Raporu
-
23.05.2016 Herkes 19 Mayıs’ı kendince kutladı
-
17.05.2016 Anne olmak, var olmak, var etmek
-
22.04.2016 Nasıl bir Din dersi?
-
20.04.2016 Doğa turizmine yatırım kaçınılmaz
-
15.04.2016 Gülçin ERŞEN
-
04.04.2016 Allah, sevenden ve sevgiden yanadır
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.