- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 08 June 2020, Monday 10:03
- 4772 kez okundu
Türkiye’de sağ partilerin, dini siyasete alet ettiği toplumbilimsel, siyaset bilimsel ve tarihsel bir gerçek. Ancak, siyasetle ister istemez ilgilenen bir aydın ve gazeteci olarak vurgulamak istediğim asıl gerçek; ülkemizde, sağcı-solcu fark etmez, siyasi partilerin – ideolojilerin bile diyemiyorum – din halini aldığıdır. Dolayısıyla; siyasal partilerin liderleri de adeta “Tanrı” konumundadır.
İçten ve inançlı dindar kesim hariç; sağdaki ve soldaki partililerin çoğu, (ateistler de dahil), aynı ya da benzer amaçlarla siyasi partiyi desteklemekte, oy vermekte, üye olmaktadır: Kişisel hırslar, ego doyumu, kendisinin ve yakınlarının çıkarlarını kollamak.. Onun bu amaçlarına hizmet edecek siyasi parti, dinin önüne geçerken, liderler de her sözüne uyulması gereken peygamberden öte Tanrı halini almaktadır. Lider, başta kendini böyle görmese de, yakın çevresindeki dalkavuklar, onu bu psikolojiye kolayca sokmaktadır. Hem zaten yerel ve ulusalda liderin (Siyasi partinin genel başkanı, il başkanı, ilçe başkanı, belediye başkanı), hatta onun sevgili eşinin sevdiği, benimsediği kimselerin parti içindeki hiyeraşide üst basamaklara yükselmesi; il / ilçe, kadın ve gençlik kolları yönetiminde görev alması, belediyede meclis üyesi olabilmesi, hatta yakınını bir kamu kurumunda işe sokması, hele hele milletvekili adayı olabilmesi kuvvetli olasılıktır. AKP Lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi ve hatta kızı Sümeyye Erdoğan’ın, geçmişte Turgut Özal’ın eşi Semra Hanım’ın ve “Papatyalar”ının, Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Hanım’ın ne denli etkili olduğunu belirtmeme gerek yok. Ancak; Rahşan Ecevit’i, tam anlamıyla eşinin “Yoldaş”ı, çok birikimli, eğitimli, aydın bir mücadele insanı olarak diğer eşlerden ayrı tutmak gerekir. (O, “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır” sözünün gereğini değil; Türk geleneğindeki gibi; kadın ve erkeğin birlikte, omuz omuza her alanda başarılı ve etkili olabileceğini göstermeye çalışmıştır. Öte yandan; eşini doğru düzgün yanında göremediğimiz bir sol parti liderinin, özel yaşamındaki zaafı sayesinde bir kaset kumpasıyla nasıl yerinden edildiğine de tanıklık ettik.)
İnançlı (dindar) insan, yalnızca ibadetiyle değil; yaşamdaki duruşu, erdemi, emeği, kişiliği ve davranışlarıyla, üzerine düşeni yapıp, tevekkülle Tanrı’dan dileklerinin kabul edilmesini bekler. Ancak, dinciler, “İslami cemaatler/tarikatlar” ve onların birlikte yol aldığı siyasi partiler aracılığıyla, dileklerinin gerçekleşmesini umar. Bu istekler; kendilerine, makarna, kömür, gıda, yakacak yardımı yapılmasından tutun, bir sınav kazanmak, üniversiteye, işe yerleşmek, ihale kazanmak, devlet arazisini ya da işletmesini ucuza kapatmak, genel müdür, rektör, milletvekili, bakan olmaya dek geniş bir yelpazeye yayılır.
Soldaki bağnazlık
Solcuların; sözde Atatürkçü, Sosyalist ve Devrimci geçinen bazılarının dar kafalılığı ve bağnazlığı, sağdakilerden daha da tehlikelidir. Solculuğu ve Atatürkçülüğü, laiklikle birlikte; ateistlik, bolca alkol tüketmek, dindarı ve dinciyi aynı kefeye koyarak tavır almak, (başkalarını imam nikahı ve çok eşlilik ile suçlarken) evli – bekar demeden serbest cinsel ilişkiler yaşamak, ırkçı ve bölücü Kürtleri halkçı ve devrimci saymak, gelir durumu ve toplumsal konumu yükseldikçe tabanından iyice uzaklaşarak burjuva tarzı yaşama özenmek… Sol kesimde gördüğüm çelişkilerdir ki; bunlar, sol partilerin iktidara gelememesinin, kendi içinde tutarlı olamamasının, sürekli hizip ve çekişmeler içinde debelenmelerinin başlıca nedenleridir.
Gazeteci ve demokratik kitle örgütü yöneticisi olarak deneyimlerim; bana Türkiye’de gerçekten halka ve ülkeye hizmet edebilmek için çabalayan, deneyimli, eğitimli, birikimli, özverili insanların, özellikle siyasette pek yükselemediğini; kıymetlerinin bilinmediğini, yalnız bırakıldıklarını gösterdi. Ama, bu tür kişilerin zaten egosunu, hırsını doyurmak, kendisinin ve yakınlarının çıkarlarını gözetmek gibi bir derdi olmadığından, makam, mevki, para yitimine uğramayı pek dert etmezler; yalnızca kırılır ve küserler; mücadeleyi başka zeminlerde (mesleksel, eğitsel, sanatsal, toplumsal alanlarda) sürdürmenin yollarını ararlar… Sağda ve solda, demokratik kitle örgütlerini, siyasi partileri, çıkar sağlamak, milletvekili, bakan olmak, egolarını doyurmak (hatta densiz birilerinin dillendirdiği gibi “Kadın tavlamak - koca bulmak”) için kullananlara her yol mubahtır. Onlar için, o parti (ya da çıkarlarına hizmet edecek bir diğer siyasi parti) vazgeçilmezdir; liderleri ise çeşitli biçimlerde pohpohlanması gereken, asla gücendirilmemesi, itiraz edilmemesi ve eleştirilmemesi lazım gelen “Tanrı” konumuna yükselir. Çünkü, böylelerinin içten bir din inancı ve Tanrı korkusu yoktur. Dolayısıyla; vicdanını dinlemek, haksızlığa karşı gelmek, hak ve rüşvet yememek, dürüst olmak, doğruyu söylemek, düzgün bir yaşam sürmek gibi kaygısı yoktur. Her şeyleri göstermeliktir aslında… En tepedekinden en alttakine dek; bu tip insanların, çıkarlarının zarar görmesi, kendilerinin gözden düşmesi en büyük korkularıdır.
Niye siyasetçi olunur?
Çok şükür bizlerin en büyük kaygısı; vatan ve milletten öte, insanlığın, dünyanın iyiliğidir, güzelliğidir;doğadır, barıştır, gönençtir, insan haklarıdır… İşte bu yüzden; yıllarca siyasi partilere üye olmamak için direndim. (2006’da röportaj yaptığım Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk’ün isteği üzerine; onun kurduğu partiye üye olmuş; İzmir İl Başkan Yardımcılığı görevini üstlenmiş, özel ve ailevi nedenlerle, 2007’deki seçimlerden önce görevimden ve partiden istifa etmiştim.) Birkaç ay önce “Siyasi partilere ve demokratik kitle örgütlerine inancımı yitirdim” diye bir tümce kurdum ve yaklaşık bir buçuk yıldır üyesi olduğum partiden istifa ettim. Türkiye’de siyaset gündemindeki son gelişmeler, bence haklılığımı perçinledi. Muhalefetten üç milletvekiline yapılan haksızlık ve hukuksuzluğa karşı, TBMM çatısı altında bile cılız kalan birkaç ses dışında tepki gösterilmemesi; sosyal medyada önce bana “Türkiye Cumhuriyeti’nde demokrasi ve adalet bir kez daha büyük bir darbe aldı”, ardından “TBMM’deki tüm milletvekilleri, bu son hukuksuzluğu protesto etmek için istifa etsinler. Yoksa, antidemokratik rejimi onaylayan, ‘Etkisiz Elemanlar’ olduklarını kabullenmiş sayılırlar” tümcelerini yazdırdı.
Türkiye’de bazı siyasilerin ve devlet yetkililerinin, gerçekten ülkeyi ve halkı düşünerek ve de yandaş gözetmeden, akılcı, tutarlı, vicdanlı, örnek çalışmalar yapmaları umut aşılıyor ve gönül rahatlatıyor. Ancak, bunlar sınırlı sayıda ve genelde siyasi iktidar tarafından baltalanıyor. Ben milletvekili maaşının tamamını burs ve bağış olarak değerlendiren birkaç milletvekili de biliyorum. İşte gerçekten halkına hizmet için bu göreve aday olmuş ve seçilmiş olanlar böyleleridir. Yılmaz Büyükerşen, Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu gibi belediye başkanlarıdır… Hak mücadelesi ve ülkenin, halkın çıkarları, özgürlükler, demokrasi için çalışanlardan diş geçirebildiklerine siyasi iktidar (FETÖ’nün izlediği yöntemlerin aynılarını kullanarak), kayyum atama, tutuklama, milletvekilliğini düşürme gibi haksızlıklar yaparken, buna en büyük tepkiyi diğer siyasiler vermelidir. Sonra da demokratik kitle örgütleri… Ama, yıllardır o denli atalet içindeki birçok kişi ve kurum!... Siyasi iktidarın ekmeğine yağ sürmekten başka işe yaramayan bu durumu, ancak korku ve çıkar beklentisi ile açıklamak mümkün.
Sözü uzatmadan; eğer yakın gelecekte Türkiye’de demokratik bir siyasi seçim yapılabilirse, oyumu, öncelikle milletvekili emekliliğine son veren, milletvekili sayısını düşüren, ucube siyasi sistemi kalıcı biçimde kaldırıp; “AKP Devleti”ni, Demokratik, Laik, Sosyal, Hukuk Devleti nitelemesine yakışır Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne dönüştürecek olana vereceğim.
Siyasi Partiler vatana, millete, devlete hizmet etmenin araçları; din de insanların vicdanında yaşadığı bir inanç sistemi olarak kalsın.
-
17.04.2022 Kötülükle savaşıyoruz
-
13.04.2022 EGEÇEP’ten doğa direnişçilerine ve İkizköy’e ödül
-
16.03.2022 Kıyıya vuran deniz yıldızlarını suyla buluşturanlar
-
25.01.2022 Kar özlemi ve anımsadıklarım
-
29.11.2021 Keşfetmeye değer kent: Salihli
-
06.11.2021 Can’ının istediğini yapmak
-
02.11.2021 Parmaklarıyla okuyup, can kulağıyla dinleyenlere engel yok!
-
24.07.2021 İnsan insanın kurdu değil; yurdu olmalı
-
16.07.2021 Haksızlık, liyakatsızlık ve "Çoklu Standart" her yerde!
-
06.07.2021 Yakan su!
-
18.06.2021 Gazeteci kimdir, nedir, ne yapar?
-
19.05.2021 Gençlere saygı duyuyorum ve güveniyorum
-
18.05.2021 Milas’tan doğan ödüllü marka: Alaboğaz Zeytinyağı
-
26.04.2021 Bir çocuğun ağzından Atatürk’ün yurt ve çocuk sevgisi
-
21.04.2021 Doğal sevinç kaynağı: Çocuklar
-
20.04.2021 "Sen yanmazsan, ben yanmazsam..."
-
14.04.2021 İnsanlığın uyanışı ve sabır
-
16.03.2021 Yazmak için iyi nedenler olsun isterdim
-
03.03.2021 Çok şehit verdik, ama hesap veren yok!
-
28.01.2021 Covit 19 Aşısı hakkında akla gelen sorulara yanıtlar
-
27.01.2021 DELİCE
-
14.01.2021 Evdeki dönüşümlü atıkların toplanması
-
13.11.2020 Atatürk Sevgisi azalmaz
-
04.11.2020 İnternet etiğine bir değinelim
-
03.11.2020 Kadınlarımızın KARA yazgısını kim AKlayacak?
-
14.10.2020 Labranda’nın çağdaş dervişi
-
03.09.2020 Mihenk Taşı, Turnusol Kağıdı
-
31.08.2020 Göç etmek
-
15.08.2020 Siyasal öngörülerim
-
02.07.2020 İnancın Sınanması
-
01.07.2020 Kötü işletmecilik
-
25.06.2020 Yürüten iktidar!
-
05.06.2020 Karantina dönemine ilişkin...
-
02.06.2020 Patlicez gari!
-
27.04.2020 Bodrum’un acı otu Koronayı yener!
-
20.04.2020 Korona herkesi eşitledi mi?
-
15.01.2020 Din bu mudur?
-
11.01.2020 Tiyatro diye bir şey var
-
10.01.2020 Ne ummuştuk, ne oldu!...
-
30.12.2019 “Sapere Aude!”
-
28.12.2019 Güllük’ün bitmeyen ulaşım sorunları
-
03.12.2019 “DÜNYAYI SANAT KURTARACAK”
-
09.10.2019 Hepimizin içinde biraz “Joker” var
-
27.09.2019 “Halka öğretmeniz gerekenleri önce kendiniz öğrenin”
-
13.09.2019 “İnsanlığın Yürümesini Dört Gözle Bekliyorum”
-
06.08.2019 Kutsal ve Tağut nedir?
-
03.07.2019 İNSANLIK NE ZAMAN KOŞACAK?
-
25.05.2019 Ruh Açlığı
-
13.05.2019 Dikkat edilmesi gereken şeyler
-
17.04.2019 "Barışçıl Savaşçılar" olacağız
-
07.03.2019 YALNIZCA İNSAN OLMAK İSTİYORUZ
-
25.02.2019 Yıllar sonra “Ruhlarımızı tokuşturmak”
-
19.02.2019 Yaşam - sevdiğim için - güzel
-
05.02.2019 Yaşanabilir yer olsun
-
19.01.2019 DEFTERLER
-
25.12.2018 Sevdiğim ve sevmediğim kentler
-
30.11.2018 Yaşam gibi; acı ve güzel
-
02.10.2018 Yeni üyelerle daha güçlüyüz
-
05.09.2018 Sakarya Savaşı, 15 Temmuz’da mı kazanıldı?
-
15.08.2018 “Siyasi iktidar bizi cezalandırmak istiyor!”
-
18.07.2018 Bu nasıl Okul Aile Birliği Başkanı?
-
06.07.2018 Nicelik değil nitelik ve niyet önemli!
-
06.07.2018 Seçimde kim kazandı?
-
12.06.2018 Tarihimizde dönüm noktası olacak bir seçim
-
15.05.2018 “Güç bende artıııık!”
-
10.05.2018 Anımsanması gereken notlar
-
27.04.2018 Millet, egemenliğine sahip çıksın!
-
24.04.2018 “Çamlak Çömlek Patladı!”
-
17.04.2018 Hoşgörüsüzlük ve değişik bakış açıları
-
13.04.2018 Şeker fabrikaları neden önemli?
-
04.04.2018 “HAK”tan yana olmak
-
03.04.2018 Anı misillemesi
-
06.03.2018 Amaç Osmanlı’yı yüceltmek, Cumhuriyeti küçümsemek midir?
-
20.02.2018 Yozlaşmış cinsellik
-
15.02.2018 Atatürkçü Düşünce Derneği, DKÖ değil mi?
-
16.01.2018 Nasıl Atatürkçü olunur?
-
15.01.2018 “Recep Tayyip Erdoğan’ı destekliyorum”
-
12.01.2018 ‘Güllük Kütüphanesi’nin kaderi kimin elinde?
-
09.01.2018 “Bir olalım, iri olalım, diri olalım”*
-
27.12.2017 Güncel siyasetten ruhsal kurtuluşa ...
-
15.12.2017 Spora ve sporcuya yatırım
-
12.12.2017 Sağlık ve huzur için “Tai Çi Çuan”
-
05.12.2017 “Yazmasam deli olacaktım”
-
24.11.2017 İnsanın değerinin ölçütü nedir?
-
16.11.2017 İçtenlik
-
14.11.2017 Milas ve Güllük’te bitmeyen sorunlar …
-
27.10.2017 Farklı bir turizm anlayışı: ‘Mor Salkım Bağları’
-
11.10.2017 Dünyanın en güzel tatlısı!
-
10.10.2017 Okumak, anlamak ve bilmek
-
07.10.2017 Devlet, “Ana” ya da “Baba” değil artık!
-
23.09.2017 Öncelik, cehaletle savaştır
-
19.09.2017 ‘Özel Okul Devlet Teşviği’ kime verilir?
-
09.09.2017 Türban, keşke müslüman ve iyi insan olmaya yetseydi …
-
08.09.2017 ‘Vicdan azabı’ en büyük cezadır!
-
05.09.2017 Bu 30 Ağustos’ta yaşadıklarım, hissettiklerim …
-
05.08.2017 Güllük’ün çok ciddi ve sıradan sorunları var …
-
03.08.2017 Sanata susamışlık
-
13.07.2017 Ören de kötüye gidiyor sanki!
-
30.06.2017 “Deniz İnsanları”
-
28.06.2017 “Oğlumu ‘Fikri ve vicdanı hür’ yetiştirmek istiyorum”
-
15.06.2017 Tehlike sürüyor!
-
12.06.2017 Bu nasıl bir Ramazan?
-
22.05.2017 Evde pizza yapmanın pratik yoları
-
11.05.2017 “Hayatımın en yorucu ve en güzel haftasonuydu!”
-
03.05.2017 Neye ve kime güveneceğiz?
-
24.04.2017 Ata’ya mektup
-
18.04.2017 Hukuk ve Demokrasi kaybetti
-
04.04.2017 Türkiye’yi işgalin zemini hazırlanıyor
-
31.03.2017 Atatürkçü vatanseverlerin buluşma noktaları
-
14.03.2017 ‘Mağduriyet Edebiyatı’ uluslararasılaştı!
-
10.03.2017 İleride emekli maaşı alamayacak mıyız?
-
08.03.2017 Kadın ve Cumhuriyet
-
23.02.2017 Adaletin bu mu ...?
-
15.02.2017 Saati tersine kurmak
-
11.02.2017 İzmir’i seviyorum
-
08.02.2017 Kirli propaganda
-
24.01.2017 Evlatlarımız ve vatanımızdan değerli neyimiz var?
-
12.01.2017 “Salla başı al maaşı”
-
06.01.2017 Yüz kızarması ve yiğitlik
-
24.12.2016 Türkiye artık “Cumhur”un olmayacak mı?
-
17.12.2016 Şeytanı yeneceğiz!
-
10.12.2016 Eğreti Şiir
-
03.12.2016 İlişki ve evlilik seyri üzerine ...
-
25.11.2016 Sanatla aydınlatanlar
-
11.11.2016 Bu ülkenin toprağında taşında ‘O’nun izi var
-
14.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 2
-
13.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 1
-
29.09.2016 Şort bahane!
-
20.09.2016 Toplumsal barış ve huzuru bozmak için mi?
-
06.09.2016 Mutlu olmanın yollarından biri
-
01.09.2016 "Bu cennet vatan uğruna"
-
25.08.2016 "Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini"
-
22.08.2016 “Ey Türk İstikbalinin Evladı!”
-
16.08.2016 Kütüphane ve domuzlar
-
01.08.2016 “Şimdi insanlar şeytan olmuş yavrum”
-
26.07.2016 İç savaş tehlikesi ve TSK’nın durumu
-
19.07.2016 Gün gelir, ‘O HALK’a işin düşer
-
08.07.2016 Kanıksama!
-
28.06.2016 Türkiye ve Dünya gündemine ilişkin ...
-
14.06.2016 Yeşili koruyamıyoruz
-
10.06.2016 Cumhurbaşkanının diploması ...
-
09.06.2016 “Hareketi Severiz!”
-
25.05.2016 Kadının hakları ve kazanımları açısından geriye gidiş: Boşanma Komisyonu Raporu
-
23.05.2016 Herkes 19 Mayıs’ı kendince kutladı
-
17.05.2016 Anne olmak, var olmak, var etmek
-
22.04.2016 Nasıl bir Din dersi?
-
20.04.2016 Doğa turizmine yatırım kaçınılmaz
-
15.04.2016 Gülçin ERŞEN
-
04.04.2016 Allah, sevenden ve sevgiden yanadır
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.