- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 17 April 2018, Tuesday 19:36
- 2550 kez okundu
Gülçin ERŞEN
Kanımca toplumumuzun en büyük kusuru hoşgörüsüzlük, anlayışsızlık ve önyargı. Karşımızdakini anlamaya çaba sarfetmeden, kendi görüşümüzü ve haklılığımızı anlatmaya çalışıyoruz. Anlamadığımız durumlarda bile, karşı tarafı katı bir önyargı ile eleştirmeye, hatta cezalandırmaya (!) kalkıyoruz. Bir de ne yazık ki “Erkek egemen kültür”ün bilinçaltına yerleştirdiği, “Ben erkeğim ve senden yaşça büyüğüm; tabii ki her şeyi senden iyi bilirim; beni dinlemek, söylediklerime uymak zorundasın!” havası da işin içine karışınca hoşgörüden, insanlıktan, olgunluktan iyice uzaklaşmaya başlıyoruz. Hepimiz değişik bakış açılarına sahibiz. Yaradılıştaki çeşitlilik olmasaydı, dünya bu kadar güzel, renkli; yaşam bu denli anlamlı olamazdı...
Mesele, geçen Miraç Kandili’nin Cuma’ya rastlaması nedeniyle yaşanan yoğun iletişim trafiğinde, benim de Mustafa Kemal Atatürk’ün imzasına benzetilerek hazırlanmış bir Kandil mesajını “Atatürkçü” bir grupta paylaşmamla ortaya çıktı. (Bu arada bana gelen ve beğendiğim birkaç iletiyi yakınlarıma göndermiş, facebook sayfamda “13’üncü Cuma” esprisiyle paylaşmıştım.) Atatürk imzasına benzetilen bu grafik çalışmayı ilk gördüğümde ben de yadırgadım; ama, “Hazırlayan Atatürk’ü o kadar seviyor ki; onun imzasını bir kandil kutlamasına dönüştürerek belki ‘Siz bugün Türkiye’de kandili kutlayabiliyorsanız; o da Atatürk’ün sayesindedir, bunu anımsayın’ demek istiyordur” diye düşündüm. Hatta ADD yönetimindeki arkadaşlarımdan, “Başkan, ne kadar güzel bir mesajdı. İlk kez görüyorum. Kim hazırladıysa, çok hoş olmuş” diyen de oldu... Ama, herkesin aynı bakış açısına sahip olmasını bekleyemeyiz. Ancak, orta yaşlı bir Atatürkçü’nün de bu paylaşımımdan ötürü beni eleştirip uyarırken, “Gülçin Hanım, ılımlı islama gidilen yola biz Atatürkçüler engel olmalıyız. Siz iyilik ve ibadet için bu yola taş döşüyorsunuz. Ne yaptığınızın farkında değilsiniz... Akepeden daha fazla islamcı mı olacaksınız?” demesini hiç ummazdım. Bana ayrıca Yaşar Nuri Öztürk’ün “Bazı kandiller Kuran’da yoktur” başlıklı yazısını falan da iletmiş... Mesaj silsilesinin tamamını buraya aktararak yer ve zaman kaplamak istemiyorum. Kendisine özetle şunları ilettim:
“Yazıyı daha önce okudum. Ben Yaşar Nuri Öztürk’ü TRT’de staj yaptığım dönemden tanırım. Yıllar sonra onun ısrarıyla, kurmuş olduğu partiye üye olup İzmir İl Başkan Yardımcılığı’na seçildim. Kendisiyle uzun sohbetlerimiz, reenkarnasyon dahil tartıştığımız pek çok konu oldu. (Onunla bu söyleşilerimizden birini 2006 Eylül ayında, Urla Özbek Köyü’ndeki yakın arkadaşının evinde konuk olduğunda yapmıştık... Dün, bu değerli insanın yoğun bakımda olduğunu öğrenmiş bulunuyorum. Kendisine şifa diliyorum.)... Benim kastettiğim; insanların birbirlerine nefret kusmak, öfkelenmek, eleştiride bulunmak için her fırsatı değerlendireceklerine, kendilerine de huzur verecek ibadet ve iyilikler için fırsat ve bahane yaratmalarını tercih ederim. Atatürkçülük ve laiklik dinsizlik demek değildir! Bırakın da inanan ibadetini yapsın! Solcular, hep bu bağnaz önyargılar yüzünden oy kaybediyor. Ben gerçek dindarlardan korkmam. Siz de korkmayın... Ayrıca, ‘Ilımlı İslam’ diye bir şey yoktur. Gerçek İslam ve uydurmalar vardır...”
Kendin gibi olmayana saygı
Atatürkçü Düşünce Derneği Milas Şubesi olarak 19 Mayıs’ta düzenlemeyi düşündüğümüz dayanışma yemeğini, bu tarih ramazan ayına denk geldiği için 22 Haziran’a ertelemeyi uygun gördük. “Bana ne kardeşim, ben Atatürkçüyüm. Ramazan ayı olsa da içkimi içer, kutlamamı yaparım!” diyemezsiniz. Zaten böyle Atatürkçülük de olmaz. Din de Atatürkçülük de birilerinin tekelinde değildir; birisi ötekinden daha dindar ve Atatürkçü olduğunu iddia edemez. (“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.”) Ben beş vakit olmasa da namazımı kılar, ramazan orucunu tutarım. Ama oruçluyken, yakınlarıma sofra kurar, ikramda bulunurum, kimseyi oruç tutmuyor diye yargılamam. Gerçek müslümana bu yakışmaz. (Kimse, cehennem zebanilerinin görevini üstlenip günahkar saydığı kişileri, Orta Çağ engizisyoncuları gibi cezalandırmaya; “Cihad”ı vahşi bir savaşla karıştırıp, üstelik bunu din adına yaptığını söylemeye yeltenmesin...)
Üniversitedeki Türkçe, Yazınsal Türler derslerimize giren değerli Hocam Emin Özdemir’in, bize okuma listesi önerirken, “İnançsız olsanız da Kuran-ı Kerim’i, Atatürk’ü sevmeseniz de SÖYLEV’i en az bir kez okuyun. Çünkü, bizler Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu, halkının yüzde 90’ı müslüman olan bir ülkede yaşıyoruz...” şeklindeki sözlerinin önemini ve değerini son yıllarda daha iyi anlıyor ve herkese (daha doğrusu, ‘anlayana’) anlatmaya çalışıyorum. Kendimize, görüşlerimize, yaşam tarzımıza saygı gösterilmesini istiyorsak; biz de başkalarının değerlerine saygı göstermeli, saygıya değer bulmuyorsak da anlayışla yaklaşabilmeliyiz. Bölünme ve yıkılma tehlikesi ve tehdidi altındaki ülkemizde bizleri birbirimizden soğutan ve nefret ettiren değil; yakınlaştıran, kaynaştıran değerlere vurgu yapmalıyız. 1980’li yıllarda ülkemiz aydınları arasında başka dinlere yönelme eğiliminin, son yıllarda yine arttığını gözlemliyor ve “imam hatip mezunlarının deist olduğu” haberlerini yadırgamıyorum. İslam’ı insanları dinden soğutan, bağnaz, yobaz, ahlaksız, sapık, ilkel, çıkarcı, baskıcı kişilerin, görüş ve anlayışın, tutum ve davranışların simgesi haline getirirseniz, din (inanma) ihtiyacı duyanların başka arayışlara yönelmesi doğaldır. Tıpkı, “Atatürkçü, solcu, CHP’liysen, dindar olamazsın, ibadetini uluorta yapamazsın, hatta dinsel kutlamalarda bulunamazsın” söyleminin bir süre sonra, “Müslümansan Atatürkçü ya da CHP’li olamazsın!” baskısına dönüşmesi olasılığı gibi... Ve bu gerçek Atatürkçüleri ve onun kurduğu partiye gönül verenleri de bu tür örgütlerden uzaklaştırır.
Yıllarca, bir asker kızı ve kızkardeşi olarak, (Babam ve ağabeyim emekli albay) farklı bakış açılarına sahip kişilerden duyduğum önyargıların (Solculara göre, Alevileri subay yapmazlar, askerler faşisttir; sağcılara göre de Atatürkçü ve laik olan subaylar, aslında din düşmanı ve ateisttir...) artık kendisini ilerici, aydın ve Atatürkçü sayan kesimlerde barınmaması gerektiğini düşünüyorum. Atatürk bu ülkenin “Kilit taşı ve çimentosudur”. Bu yüzden yine “Hiçbir siyasi partiyle bağım olmadığını, yalnızca Atatürkçü, yurtsever ve insansever kişilere yakın durduğumu” belirtmek isterim.
Yazıma Ek: Atatürk Heykelleri
ADD Genel Sekreter Yardımcısı Lütfü Kırayoğlu ile radyo programındayken (11 Nisan Çarşamba), bir dinleyici, Milas’taki bir lokantanın yanında atıl duran Atatürk heykelinin kaldırılması yönünde istekte bulunmuştu. ADD Milas whatsapp gurubundaki bir üyemiz de Milas – Bodrum yolu üzerindeki bir işletmenin bahçesinde Nasrettin Hoca ile Atatürk heykelinin yan yana sergilenmesinden duyduğu rahatsızlığı belirterek, bu konuda bir şeyler yapmamızı istemişti.
Milas’taki bir lokantanın yanındaki at üzerindeki üniformalı Atatürk heykeli aylar öncesinden benim de dikkatimi çekmişti. Heykelin oraya konulmasını engellemek ya da kaldırmak bence belediyenin inisiyatifindedir. Biz heykeli kaldırtmaya uğraştığımızda, birilerinin “Atatürkçüler, Atatürk heykelini kaldırttı!” demeleri pekala olasıdır. Yol kenarında sergilenen heykellere gelince; Nasrettin Hoca da bizim kültürümüzün sevilen, sayılan bir kişiliğidir. Onun yanında sergilenen Atatürk heykelinin kendisine benzediği pek söylenemez (Bir ara kasıtlı olarak okullara, resmi kurumlara çirkin Atatürk büstleri ve heykelleri yerleştiriyorlardı...). O işletme sahibi de ürünlerini bu şekilde sergilemeyi tercih etmiş olabilir. Oradan defalarca geçtiğim halde, üyemiz yazıp fotoğraflarını iletene dek benim dikkatimi çekmemişti...
Bunlar, babamın yıllar önce yaşadığı ve bizlere anlattığı bir olayı bana anımsattı: Diyarbakır’da görev yaptığı sırada (ben ortaokul öğrencisiydim), Atatürk Köşkü’nde bir tören sırasında arkasındaki iki kişi kendi aralarında O’nun büstünü kastederek, “Hele bi açıp bakak, bu kafanın içinde beyin var mıdır?” şeklinde konuşup gülüşmektedirler. Babam hemen onlara dönerek, “Senin kafanın içinde beyin olsa, bunu sorma ihtiyacı duymazsın!” der. Ve adamlar öylece kalakalır. İşte, yerinde ve zamanında verilmesi gereken tepki böyle olmalıdır.
Ben dahil, hepimizin, birbirimizi yıpratan eleştiri ve yazışmalardan çok daha önemli işleri ve görevleri olduğunun bilinciyle; zamanımızı, enerjimizi, bilgi ve deneyimlerimizi daha verimli, daha yararlı kullanmamızı dilerim.
(15 Nisan 2018 / GÜLLÜK)
-
17.04.2022 Kötülükle savaşıyoruz
-
13.04.2022 EGEÇEP’ten doğa direnişçilerine ve İkizköy’e ödül
-
16.03.2022 Kıyıya vuran deniz yıldızlarını suyla buluşturanlar
-
25.01.2022 Kar özlemi ve anımsadıklarım
-
29.11.2021 Keşfetmeye değer kent: Salihli
-
06.11.2021 Can’ının istediğini yapmak
-
02.11.2021 Parmaklarıyla okuyup, can kulağıyla dinleyenlere engel yok!
-
24.07.2021 İnsan insanın kurdu değil; yurdu olmalı
-
16.07.2021 Haksızlık, liyakatsızlık ve "Çoklu Standart" her yerde!
-
06.07.2021 Yakan su!
-
18.06.2021 Gazeteci kimdir, nedir, ne yapar?
-
19.05.2021 Gençlere saygı duyuyorum ve güveniyorum
-
18.05.2021 Milas’tan doğan ödüllü marka: Alaboğaz Zeytinyağı
-
26.04.2021 Bir çocuğun ağzından Atatürk’ün yurt ve çocuk sevgisi
-
21.04.2021 Doğal sevinç kaynağı: Çocuklar
-
20.04.2021 "Sen yanmazsan, ben yanmazsam..."
-
14.04.2021 İnsanlığın uyanışı ve sabır
-
16.03.2021 Yazmak için iyi nedenler olsun isterdim
-
03.03.2021 Çok şehit verdik, ama hesap veren yok!
-
28.01.2021 Covit 19 Aşısı hakkında akla gelen sorulara yanıtlar
-
27.01.2021 DELİCE
-
14.01.2021 Evdeki dönüşümlü atıkların toplanması
-
13.11.2020 Atatürk Sevgisi azalmaz
-
04.11.2020 İnternet etiğine bir değinelim
-
03.11.2020 Kadınlarımızın KARA yazgısını kim AKlayacak?
-
14.10.2020 Labranda’nın çağdaş dervişi
-
03.09.2020 Mihenk Taşı, Turnusol Kağıdı
-
31.08.2020 Göç etmek
-
15.08.2020 Siyasal öngörülerim
-
02.07.2020 İnancın Sınanması
-
01.07.2020 Kötü işletmecilik
-
25.06.2020 Yürüten iktidar!
-
08.06.2020 “Siyasi Parti Dini”
-
05.06.2020 Karantina dönemine ilişkin...
-
02.06.2020 Patlicez gari!
-
27.04.2020 Bodrum’un acı otu Koronayı yener!
-
20.04.2020 Korona herkesi eşitledi mi?
-
15.01.2020 Din bu mudur?
-
11.01.2020 Tiyatro diye bir şey var
-
10.01.2020 Ne ummuştuk, ne oldu!...
-
30.12.2019 “Sapere Aude!”
-
28.12.2019 Güllük’ün bitmeyen ulaşım sorunları
-
03.12.2019 “DÜNYAYI SANAT KURTARACAK”
-
09.10.2019 Hepimizin içinde biraz “Joker” var
-
27.09.2019 “Halka öğretmeniz gerekenleri önce kendiniz öğrenin”
-
13.09.2019 “İnsanlığın Yürümesini Dört Gözle Bekliyorum”
-
06.08.2019 Kutsal ve Tağut nedir?
-
03.07.2019 İNSANLIK NE ZAMAN KOŞACAK?
-
25.05.2019 Ruh Açlığı
-
13.05.2019 Dikkat edilmesi gereken şeyler
-
17.04.2019 "Barışçıl Savaşçılar" olacağız
-
07.03.2019 YALNIZCA İNSAN OLMAK İSTİYORUZ
-
25.02.2019 Yıllar sonra “Ruhlarımızı tokuşturmak”
-
19.02.2019 Yaşam - sevdiğim için - güzel
-
05.02.2019 Yaşanabilir yer olsun
-
19.01.2019 DEFTERLER
-
25.12.2018 Sevdiğim ve sevmediğim kentler
-
30.11.2018 Yaşam gibi; acı ve güzel
-
02.10.2018 Yeni üyelerle daha güçlüyüz
-
05.09.2018 Sakarya Savaşı, 15 Temmuz’da mı kazanıldı?
-
15.08.2018 “Siyasi iktidar bizi cezalandırmak istiyor!”
-
18.07.2018 Bu nasıl Okul Aile Birliği Başkanı?
-
06.07.2018 Nicelik değil nitelik ve niyet önemli!
-
06.07.2018 Seçimde kim kazandı?
-
12.06.2018 Tarihimizde dönüm noktası olacak bir seçim
-
15.05.2018 “Güç bende artıııık!”
-
10.05.2018 Anımsanması gereken notlar
-
27.04.2018 Millet, egemenliğine sahip çıksın!
-
24.04.2018 “Çamlak Çömlek Patladı!”
-
13.04.2018 Şeker fabrikaları neden önemli?
-
04.04.2018 “HAK”tan yana olmak
-
03.04.2018 Anı misillemesi
-
06.03.2018 Amaç Osmanlı’yı yüceltmek, Cumhuriyeti küçümsemek midir?
-
20.02.2018 Yozlaşmış cinsellik
-
15.02.2018 Atatürkçü Düşünce Derneği, DKÖ değil mi?
-
16.01.2018 Nasıl Atatürkçü olunur?
-
15.01.2018 “Recep Tayyip Erdoğan’ı destekliyorum”
-
12.01.2018 ‘Güllük Kütüphanesi’nin kaderi kimin elinde?
-
09.01.2018 “Bir olalım, iri olalım, diri olalım”*
-
27.12.2017 Güncel siyasetten ruhsal kurtuluşa ...
-
15.12.2017 Spora ve sporcuya yatırım
-
12.12.2017 Sağlık ve huzur için “Tai Çi Çuan”
-
05.12.2017 “Yazmasam deli olacaktım”
-
24.11.2017 İnsanın değerinin ölçütü nedir?
-
16.11.2017 İçtenlik
-
14.11.2017 Milas ve Güllük’te bitmeyen sorunlar …
-
27.10.2017 Farklı bir turizm anlayışı: ‘Mor Salkım Bağları’
-
11.10.2017 Dünyanın en güzel tatlısı!
-
10.10.2017 Okumak, anlamak ve bilmek
-
07.10.2017 Devlet, “Ana” ya da “Baba” değil artık!
-
23.09.2017 Öncelik, cehaletle savaştır
-
19.09.2017 ‘Özel Okul Devlet Teşviği’ kime verilir?
-
09.09.2017 Türban, keşke müslüman ve iyi insan olmaya yetseydi …
-
08.09.2017 ‘Vicdan azabı’ en büyük cezadır!
-
05.09.2017 Bu 30 Ağustos’ta yaşadıklarım, hissettiklerim …
-
05.08.2017 Güllük’ün çok ciddi ve sıradan sorunları var …
-
03.08.2017 Sanata susamışlık
-
13.07.2017 Ören de kötüye gidiyor sanki!
-
30.06.2017 “Deniz İnsanları”
-
28.06.2017 “Oğlumu ‘Fikri ve vicdanı hür’ yetiştirmek istiyorum”
-
15.06.2017 Tehlike sürüyor!
-
12.06.2017 Bu nasıl bir Ramazan?
-
22.05.2017 Evde pizza yapmanın pratik yoları
-
11.05.2017 “Hayatımın en yorucu ve en güzel haftasonuydu!”
-
03.05.2017 Neye ve kime güveneceğiz?
-
24.04.2017 Ata’ya mektup
-
18.04.2017 Hukuk ve Demokrasi kaybetti
-
04.04.2017 Türkiye’yi işgalin zemini hazırlanıyor
-
31.03.2017 Atatürkçü vatanseverlerin buluşma noktaları
-
14.03.2017 ‘Mağduriyet Edebiyatı’ uluslararasılaştı!
-
10.03.2017 İleride emekli maaşı alamayacak mıyız?
-
08.03.2017 Kadın ve Cumhuriyet
-
23.02.2017 Adaletin bu mu ...?
-
15.02.2017 Saati tersine kurmak
-
11.02.2017 İzmir’i seviyorum
-
08.02.2017 Kirli propaganda
-
24.01.2017 Evlatlarımız ve vatanımızdan değerli neyimiz var?
-
12.01.2017 “Salla başı al maaşı”
-
06.01.2017 Yüz kızarması ve yiğitlik
-
24.12.2016 Türkiye artık “Cumhur”un olmayacak mı?
-
17.12.2016 Şeytanı yeneceğiz!
-
10.12.2016 Eğreti Şiir
-
03.12.2016 İlişki ve evlilik seyri üzerine ...
-
25.11.2016 Sanatla aydınlatanlar
-
11.11.2016 Bu ülkenin toprağında taşında ‘O’nun izi var
-
14.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 2
-
13.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 1
-
29.09.2016 Şort bahane!
-
20.09.2016 Toplumsal barış ve huzuru bozmak için mi?
-
06.09.2016 Mutlu olmanın yollarından biri
-
01.09.2016 "Bu cennet vatan uğruna"
-
25.08.2016 "Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini"
-
22.08.2016 “Ey Türk İstikbalinin Evladı!”
-
16.08.2016 Kütüphane ve domuzlar
-
01.08.2016 “Şimdi insanlar şeytan olmuş yavrum”
-
26.07.2016 İç savaş tehlikesi ve TSK’nın durumu
-
19.07.2016 Gün gelir, ‘O HALK’a işin düşer
-
08.07.2016 Kanıksama!
-
28.06.2016 Türkiye ve Dünya gündemine ilişkin ...
-
14.06.2016 Yeşili koruyamıyoruz
-
10.06.2016 Cumhurbaşkanının diploması ...
-
09.06.2016 “Hareketi Severiz!”
-
25.05.2016 Kadının hakları ve kazanımları açısından geriye gidiş: Boşanma Komisyonu Raporu
-
23.05.2016 Herkes 19 Mayıs’ı kendince kutladı
-
17.05.2016 Anne olmak, var olmak, var etmek
-
22.04.2016 Nasıl bir Din dersi?
-
20.04.2016 Doğa turizmine yatırım kaçınılmaz
-
15.04.2016 Gülçin ERŞEN
-
04.04.2016 Allah, sevenden ve sevgiden yanadır
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.