- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 15 February 2017, Wednesday 18:32
- 2864 kez okundu
Gülçin ERŞEN
Zaman geriye doğru işlemez. Ama, bazı kişiler ve koşullar nedeniyle, gelişme ve ilerleme durur, geriye gidiş olur. Ama, bunun kalıcı olmayacağı; tıpkı bastırılmış bir yayın fırlaması ya da geriye kurulması gibi, ani, aşırı, hızlı, gergin ve dağıtıcı (yıkıcı) bir sıçramanın yaşanacağı açıktır.
Öğrenim yaşamı boyunca tarih derslerini, bu konuda araştırmayı, okumayı seven; üniversitede de siyasal tarih, uluslararası siyaset, anayasa hukuku, toplumbilim, siyaset bilimi derslerinde başarılı bir aydın olarak, AKP iktidarı ve “taraflı” Cumhurbaşkanı’nın dayattığı ve kabul edilmesi için her yolu denediği yeni anayasanın ve rejim değişikliğinin, Meşrutiyet Dönemi’ne dönüş anlamına geldiğini söyleyebilirim. Ortaokulda Sosyal Bilgiler öğretmenimiz, tarihte her olay ve kişiyi dönemin koşullarına göre değerlendirmemiz gerektiğini öğütlerken, üzerine basa basa, meşrutiyetin mutlakiyetten (padişahlıktan) daha ileri ve demokratik, cumhuriyetin de meşrutiyetten daha demokratik ve gelişmiş bir yönetim şekli olduğunu söylüyordu. Doğrudur.
Yine tarih derslerimizden Osmanlı İmparatorluğunun daha 1400’lerin sonundan itibaren başka devletlere tanıdığı daha çok ticari, ekonomik ayrıcalıkların (kapitülasyonlar), sonraları siyasal ayrıcalıklara ve kayıplara dönüştüğünü; dış ve iç borçlarını ödeyemez hale gelen Osmanlı’nın 1800’lerin ortalarında kurulan Duyun-u Umumiye ile önemli gelir kaynaklarının kontrolünü de yabancılara bıraktığını biliyoruz. Kurtuluş Savaşımız ve sonrasındaki uluslararası anlaşmalar sayesinde düşman işgalinden kurtularak, bağımsızlığa, çağdaş hukuk düzeni ve demokratik yönetime kavuşmakla kalmadık, devleti ve halkı boyunduruk altına alan kapitülasyonlardan ve Düyun-u Umumiye’den de kurtulduk.
Sermaye birikimi,
üretim ve istihdam
Üniversitede makro ve mikro iktisat, uluslararası ekonomi, kamu maliyesi, Türkiye ekonomisi gibi dersler de gördük. Gerçekçi ve kalıcı ekonomik gelişme ve büyümenin; sermaye birikimi, üretim, istidam (insanların iş güç sahibi olarak çalışması ve para kazanması) ve bu sayede gelir artışının tüketime dönüşmesiyle olabileceğini biliyoruz. Siyasi iktidarların, başbakanın, ilgili bakan ve bürokratların ve işadamlarının da bildiğini varsaydığımız bu gerçekleri bir türlü yaşama geçiremediklerini görüyoruz. Tersine, Osmanlı döneminde uygulanan, çözüm getirmek bir yana, daha fazla zarara, yıkıma neden olan yollara başvurduklarını hayretle izliyoruz.
Sermaye birikimi neden olmuyor? Alaettin Hacımüezzin, İzmir’de gazetecilik yaptığım dönemde, görüşleriyle birçok haberime kaynaklık etmiş, televizyon programlarıma konuk olmuş ve uzun yıllar Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanlığı yapmış bir çevreci. Bana geçenlerde kendisinin yaptığı bir kitap özetini iletti: “Osmanlı Devletinde Sermaye Birikimini Önleyen Etkenler” konusunun değişik kaynaklar gösterilerek işlendiği kitaptan yola çıkarak, vardığı sonucu şöyle özetlemiş:
“19. yüzyılın ilk çeyreğinden sonra; kapitülasyonlar-borçlanma başlıyor. Ama saray lüks hayattan vazgeçmiyor, tasarruf yapmıyor. Son yüzyılın yarısı savaş yılları... Serbest ticarette ithalatta gümrük vergisi ihracattakinden az... Eşkiya talanı var... 26 milyon nüfus ve büyük bir yüzölçümü söz konusu... Askeri alanda, teknik silah üretiminde yerinde sayıyor... Öte yandan, bağımsız düşünme, özgür değerlendirme, 12’inci yüzyıldan itibaren İslam ülkelerinde kapanıyor; müslüman halkta kanaat inancı hakim. Sermaye birikimini miras hukuku da engelliyor. Dolayısıyla sermaye yabancıların ve azınlıkların eline geçiyor. Sigorta batıl bir mübadele şeklinde algılanıyor. Ne bireycilik ne de kollektif üretim var... Cemaatçılık had safhada... Ehliyetsiz kötü yönetim, ekonomik çözülme, siyasi bedelleri getiriyor. Dolmabahçe Sarayı 500 altına borçla yapılmış; 300 altını da devlet bütçesinden karşılansın denmiş. 1856’da sarayın açılışı yapılınca, bütçe zora giriyor, memur maaşları 2-3 ayda bire düşürülüyor. (Bizdeki kumpas davaları gibi olmasa da) Bizzat Abdülhamit tarafından donanma ihtilal yapmasın diye köreltilmiş... (Buna Osmanlı döneminde çeşitli cephelerde yıllardır süren savaşlar, iç ayaklanmalar; günümüzde terör ve TSK’nın Arap Yarımadası’nın kuzeyinde içine çekildiği savaşlara paralel yıpratılması eklenebilir.)
Mirasçılar mirasyedi
olamadı!
Yukarıdaki gelişmeleri günümüzdekilerle örtüştürmek mümkün. Soner Yalçın’ın “Paralel Hazine” başlıklı yazısında belirttiği gibi; Varlık Fonu Özel Anonim Şirketi ile aslında hem yeni bir “Düyun-u Umumiye” kurulmuş oluyor hem de siyasi iktidar, Türkiye’de kimseye hesap vermeden kullanabileceği, iç denetime kapalı, ama yabancıların denetimine açık bir “Paralel Bütçe” yaratmış oluyor.
Yıllardır, çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren kamu kurum ve kuruluşlarının, kâra geçirilerek ya da en kârlı ve değerli olanlarının “Özelleştirme” adı altında yerli ve yabancı sermayelere, iktidar yanlılarına değerinin altında satıldığına, heba edildiğine tanıklık ediyoruz. Şimdiyse, siyasi iktidar -yasal düzenlemeleri ve denetim mekanizmalarını bir kez daha hiçe sayıp- THY, Ziraat Bankası, TPAO, BOTAŞ, ÇAYKUR, Türksat, Milli Piyango gibi dev Türk şirketlerini Varlık Fonu’na devrederek, “gelirini istediğim gibi kullanırım, hatta yabancı devletlere şirketlere de verebilirim” diyor aslında.
Siyasi iktidarı, gücü, yetkileri elinde toplayanların, kendilerini devletin, ülkenin, tüm varlıkların ve kaynakların, hatta halkın sahibi saydığı yönetimler bizim tarihimizde de görülmüştür.
Ancak, Türk halkı, ülkenin gerçek sahibinin, mirasçısının kim olduğunu yine gösterecektir. Bunun için haklarımızı bilmeli, aramalı ve korumalıyız! Kimsenin, bizim zaten hakkımız olan şeyleri bize vermeyi vaadederek, vermemekle tehdit ederek kandırmasına, korkutmasına izin vermeyin!
(10 Şubat 2017 / Güllük)
-
17.04.2022 Kötülükle savaşıyoruz
-
13.04.2022 EGEÇEP’ten doğa direnişçilerine ve İkizköy’e ödül
-
16.03.2022 Kıyıya vuran deniz yıldızlarını suyla buluşturanlar
-
25.01.2022 Kar özlemi ve anımsadıklarım
-
29.11.2021 Keşfetmeye değer kent: Salihli
-
06.11.2021 Can’ının istediğini yapmak
-
02.11.2021 Parmaklarıyla okuyup, can kulağıyla dinleyenlere engel yok!
-
24.07.2021 İnsan insanın kurdu değil; yurdu olmalı
-
16.07.2021 Haksızlık, liyakatsızlık ve "Çoklu Standart" her yerde!
-
06.07.2021 Yakan su!
-
18.06.2021 Gazeteci kimdir, nedir, ne yapar?
-
19.05.2021 Gençlere saygı duyuyorum ve güveniyorum
-
18.05.2021 Milas’tan doğan ödüllü marka: Alaboğaz Zeytinyağı
-
26.04.2021 Bir çocuğun ağzından Atatürk’ün yurt ve çocuk sevgisi
-
21.04.2021 Doğal sevinç kaynağı: Çocuklar
-
20.04.2021 "Sen yanmazsan, ben yanmazsam..."
-
14.04.2021 İnsanlığın uyanışı ve sabır
-
16.03.2021 Yazmak için iyi nedenler olsun isterdim
-
03.03.2021 Çok şehit verdik, ama hesap veren yok!
-
28.01.2021 Covit 19 Aşısı hakkında akla gelen sorulara yanıtlar
-
27.01.2021 DELİCE
-
14.01.2021 Evdeki dönüşümlü atıkların toplanması
-
13.11.2020 Atatürk Sevgisi azalmaz
-
04.11.2020 İnternet etiğine bir değinelim
-
03.11.2020 Kadınlarımızın KARA yazgısını kim AKlayacak?
-
14.10.2020 Labranda’nın çağdaş dervişi
-
03.09.2020 Mihenk Taşı, Turnusol Kağıdı
-
31.08.2020 Göç etmek
-
15.08.2020 Siyasal öngörülerim
-
02.07.2020 İnancın Sınanması
-
01.07.2020 Kötü işletmecilik
-
25.06.2020 Yürüten iktidar!
-
08.06.2020 “Siyasi Parti Dini”
-
05.06.2020 Karantina dönemine ilişkin...
-
02.06.2020 Patlicez gari!
-
27.04.2020 Bodrum’un acı otu Koronayı yener!
-
20.04.2020 Korona herkesi eşitledi mi?
-
15.01.2020 Din bu mudur?
-
11.01.2020 Tiyatro diye bir şey var
-
10.01.2020 Ne ummuştuk, ne oldu!...
-
30.12.2019 “Sapere Aude!”
-
28.12.2019 Güllük’ün bitmeyen ulaşım sorunları
-
03.12.2019 “DÜNYAYI SANAT KURTARACAK”
-
09.10.2019 Hepimizin içinde biraz “Joker” var
-
27.09.2019 “Halka öğretmeniz gerekenleri önce kendiniz öğrenin”
-
13.09.2019 “İnsanlığın Yürümesini Dört Gözle Bekliyorum”
-
06.08.2019 Kutsal ve Tağut nedir?
-
03.07.2019 İNSANLIK NE ZAMAN KOŞACAK?
-
25.05.2019 Ruh Açlığı
-
13.05.2019 Dikkat edilmesi gereken şeyler
-
17.04.2019 "Barışçıl Savaşçılar" olacağız
-
07.03.2019 YALNIZCA İNSAN OLMAK İSTİYORUZ
-
25.02.2019 Yıllar sonra “Ruhlarımızı tokuşturmak”
-
19.02.2019 Yaşam - sevdiğim için - güzel
-
05.02.2019 Yaşanabilir yer olsun
-
19.01.2019 DEFTERLER
-
25.12.2018 Sevdiğim ve sevmediğim kentler
-
30.11.2018 Yaşam gibi; acı ve güzel
-
02.10.2018 Yeni üyelerle daha güçlüyüz
-
05.09.2018 Sakarya Savaşı, 15 Temmuz’da mı kazanıldı?
-
15.08.2018 “Siyasi iktidar bizi cezalandırmak istiyor!”
-
18.07.2018 Bu nasıl Okul Aile Birliği Başkanı?
-
06.07.2018 Nicelik değil nitelik ve niyet önemli!
-
06.07.2018 Seçimde kim kazandı?
-
12.06.2018 Tarihimizde dönüm noktası olacak bir seçim
-
15.05.2018 “Güç bende artıııık!”
-
10.05.2018 Anımsanması gereken notlar
-
27.04.2018 Millet, egemenliğine sahip çıksın!
-
24.04.2018 “Çamlak Çömlek Patladı!”
-
17.04.2018 Hoşgörüsüzlük ve değişik bakış açıları
-
13.04.2018 Şeker fabrikaları neden önemli?
-
04.04.2018 “HAK”tan yana olmak
-
03.04.2018 Anı misillemesi
-
06.03.2018 Amaç Osmanlı’yı yüceltmek, Cumhuriyeti küçümsemek midir?
-
20.02.2018 Yozlaşmış cinsellik
-
15.02.2018 Atatürkçü Düşünce Derneği, DKÖ değil mi?
-
16.01.2018 Nasıl Atatürkçü olunur?
-
15.01.2018 “Recep Tayyip Erdoğan’ı destekliyorum”
-
12.01.2018 ‘Güllük Kütüphanesi’nin kaderi kimin elinde?
-
09.01.2018 “Bir olalım, iri olalım, diri olalım”*
-
27.12.2017 Güncel siyasetten ruhsal kurtuluşa ...
-
15.12.2017 Spora ve sporcuya yatırım
-
12.12.2017 Sağlık ve huzur için “Tai Çi Çuan”
-
05.12.2017 “Yazmasam deli olacaktım”
-
24.11.2017 İnsanın değerinin ölçütü nedir?
-
16.11.2017 İçtenlik
-
14.11.2017 Milas ve Güllük’te bitmeyen sorunlar …
-
27.10.2017 Farklı bir turizm anlayışı: ‘Mor Salkım Bağları’
-
11.10.2017 Dünyanın en güzel tatlısı!
-
10.10.2017 Okumak, anlamak ve bilmek
-
07.10.2017 Devlet, “Ana” ya da “Baba” değil artık!
-
23.09.2017 Öncelik, cehaletle savaştır
-
19.09.2017 ‘Özel Okul Devlet Teşviği’ kime verilir?
-
09.09.2017 Türban, keşke müslüman ve iyi insan olmaya yetseydi …
-
08.09.2017 ‘Vicdan azabı’ en büyük cezadır!
-
05.09.2017 Bu 30 Ağustos’ta yaşadıklarım, hissettiklerim …
-
05.08.2017 Güllük’ün çok ciddi ve sıradan sorunları var …
-
03.08.2017 Sanata susamışlık
-
13.07.2017 Ören de kötüye gidiyor sanki!
-
30.06.2017 “Deniz İnsanları”
-
28.06.2017 “Oğlumu ‘Fikri ve vicdanı hür’ yetiştirmek istiyorum”
-
15.06.2017 Tehlike sürüyor!
-
12.06.2017 Bu nasıl bir Ramazan?
-
22.05.2017 Evde pizza yapmanın pratik yoları
-
11.05.2017 “Hayatımın en yorucu ve en güzel haftasonuydu!”
-
03.05.2017 Neye ve kime güveneceğiz?
-
24.04.2017 Ata’ya mektup
-
18.04.2017 Hukuk ve Demokrasi kaybetti
-
04.04.2017 Türkiye’yi işgalin zemini hazırlanıyor
-
31.03.2017 Atatürkçü vatanseverlerin buluşma noktaları
-
14.03.2017 ‘Mağduriyet Edebiyatı’ uluslararasılaştı!
-
10.03.2017 İleride emekli maaşı alamayacak mıyız?
-
08.03.2017 Kadın ve Cumhuriyet
-
23.02.2017 Adaletin bu mu ...?
-
11.02.2017 İzmir’i seviyorum
-
08.02.2017 Kirli propaganda
-
24.01.2017 Evlatlarımız ve vatanımızdan değerli neyimiz var?
-
12.01.2017 “Salla başı al maaşı”
-
06.01.2017 Yüz kızarması ve yiğitlik
-
24.12.2016 Türkiye artık “Cumhur”un olmayacak mı?
-
17.12.2016 Şeytanı yeneceğiz!
-
10.12.2016 Eğreti Şiir
-
03.12.2016 İlişki ve evlilik seyri üzerine ...
-
25.11.2016 Sanatla aydınlatanlar
-
11.11.2016 Bu ülkenin toprağında taşında ‘O’nun izi var
-
14.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 2
-
13.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 1
-
29.09.2016 Şort bahane!
-
20.09.2016 Toplumsal barış ve huzuru bozmak için mi?
-
06.09.2016 Mutlu olmanın yollarından biri
-
01.09.2016 "Bu cennet vatan uğruna"
-
25.08.2016 "Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini"
-
22.08.2016 “Ey Türk İstikbalinin Evladı!”
-
16.08.2016 Kütüphane ve domuzlar
-
01.08.2016 “Şimdi insanlar şeytan olmuş yavrum”
-
26.07.2016 İç savaş tehlikesi ve TSK’nın durumu
-
19.07.2016 Gün gelir, ‘O HALK’a işin düşer
-
08.07.2016 Kanıksama!
-
28.06.2016 Türkiye ve Dünya gündemine ilişkin ...
-
14.06.2016 Yeşili koruyamıyoruz
-
10.06.2016 Cumhurbaşkanının diploması ...
-
09.06.2016 “Hareketi Severiz!”
-
25.05.2016 Kadının hakları ve kazanımları açısından geriye gidiş: Boşanma Komisyonu Raporu
-
23.05.2016 Herkes 19 Mayıs’ı kendince kutladı
-
17.05.2016 Anne olmak, var olmak, var etmek
-
22.04.2016 Nasıl bir Din dersi?
-
20.04.2016 Doğa turizmine yatırım kaçınılmaz
-
15.04.2016 Gülçin ERŞEN
-
04.04.2016 Allah, sevenden ve sevgiden yanadır
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.