• 03 September 2020, Thursday 10:28
GülçinErşen

Gülçin Erşen

Mihenk Taşı, Turnusol Kağıdı

Kişiliğim ve mesleğim gereği, istediğimde insanlarla çok kolay, rahat iletişim kurar ve arkadaş olurum. Bana göre “Dostluk”, arkadaşlıktan daha üstün bir kavram; nedenini açıklayacağım. Ve dostlarımdan çok zor vazgeçerim. Eğer, bir kişiyi dostluktan çıkardıysam, geri dönüşü yoktur.

“Arkadaş”, o dönemde bulunduğunuz yer, koşullar, işiniz, okulunuz, üye olduğunuz dernek, katıldığınız bir gezi nedeniyle tanışıp, belli bir süre bir şeyler paylaştığınız kişidir. Bir arada olmanızı gerektiren koşullar ortadan kalksa da, aranızda bir ciddi sorun yaşamadıysanız, birbirinize sempati duyuyorsanız, görüşmeyi sürdürürsünüz, en azından selamlaşırsınız. “Dost”lar ise, belli bir yere ve zamana bağlı olmaksızın; gönül bağınızı, iletişiminizi koparmadığınız, aradığında, buluştuğunuzda sanki hiç ayrı kalmamışsınız gibi, birbirinizi yargılamadan muhabbet edip dertleştiğiniz, sırlarınızı paylaştığınız, hemen her konuda yardım isteyebileceğiniz, yardımına koşacağınız, bazen akrabadan yakın duyumsadığınız kimselerdir. Dolayısıyla çok değerlidirler.

Dostluklar, pek çok ilişki gibi türlü sınavlardan geçer. Bazen sizin, bazen onun yüzünden ya da birbirinizden bağımsız yaşadıklarınız nedeniyle, krizler baş gösterebilir. Bir süre görüşemez, hatta darılırsınız… Ama, aklınız ondadır. Merak edersiniz. O bilmeden dua eder, Reiki iletirsiniz… Ama, birbirinizi sevdiğinizi, özlediğinizi içten içe bilirsiniz. Hep derim; her türlü ilişkide, karşılıklı iyi niyet, dürüstlük varsa, çözülmeyecek sorun yoktur. Bir kişinin dürüstlüğünden, sevgisinin içtenliğinden, iyi niyetinden kuşkulanmaya başladığınız anda, ilişki ve iletişimde sorunlar baş gösterir. “Hatasız kul olmaz” , “Kimse kusursuz değil” düşüncesinden hareketle, herkese bir şans; hatta iki - üç şans veririm. Açık yüreklilikle anlamaya ve anlatmaya çalışırım…. Ama, bu süreçte ve sonrasında iyi niyetimin, anlayışımın, özverimin ve güvenimin kötüye kullanıldığını farketmem, o kişiyi yalnızca yüreğimden değil; yaşamımdan tamamen çıkarmama neden olur.

Yalan, tavırlardaki saygısızlık, kabalık, geçiştirme önemli göstergelerdir. Böyle durumlarda, daha önce birine dediğim gibi; “Ben salak değilim. Sen beni kandırmıyorsun; ben sana inanmak istediğim için, beni kandırmana izin veriyorum. Yani, kendimi kandırıyorum.” O kişiyi öyle çok seviyorsunuzdur ki, ilişkiniz ya da dostluğu sizin için öyle değerlidir ki; ona yalanı, o çirkin tavırları bir türlü yakıştırmak istemezsiniz. Hep altında başka “nedenler arar, bahaneler uydurursunuz. İşte bu safça kendinizi kandırmaktır. Ama, eğer “Bunu bana nasıl yapar? Beni hiç mi sevmiyormuş? İnsan olarak gözünde hiç mi değerim yok?” derseniz, egonuza yenik düşmüş, öfke, üzüntü, hırs, kıskançlık gibi olumsuz duygulara kendinizi açmış olursunuz. Hepimizin düştüğü tuzaklardan… Bence o kişiye verilecek en güzel ceza, onu ilgisiz, kendinizden mahrum bırakmaktır. Bu ego büyüklüğü değil; o kişiyi değersizleştirmek aslında… Ben bunun biraz daha ilerisine gider; yakınlarımı, sevdiklerimi o kişi hakkında uyarırım. Yalnızca bir kez… Belki o kişinin de alması gereken dersler vardır.

Kavun değil ki…

Hani “Kavun değil ki…” diye başlayan bir söz vardır. İnsan sarrafı değiliz. Sezgileri güçlü, beden dili okumakta usta kişiler bile yanılabilir. “Bana arkadaşını söyle, senin kim olduğunu söyleyeyim” atasözünden yola çıkarsak, sosyal medyada arkadaşlık isteği kabul etmenin bile ne denli önemli olduğu gerçeğiyle yüzleşiriz. Ben genelde, ortak arkadaşlara, o kişi hakkındaki bilgilere ve paylaşımlarına bakarım. Yine de, densiz ve ahlaksız, hatta tehlikeli kişilerle karşılaşabiliyorsunuz. Haydi, orada “Engelle”, “Şikayet et” seçenekleri var. Peki gerçek yaşamda ne yapacaksınız? Kendinizi nasıl koruyacaksınız?

Bazen, üçüncü bir kişi, sizin dost sandığınız kişiyi tanımanıza aracı olabiliyor. Diyelim ki; sizin çok düzgün sandığınız birinin, başka bir kadına ya da erkeğe kötülük (dolandırmak, şiddet uygulamak, yalan söylemek, hakkını yemek, iftira atmak, ırzına geçmek, taciz etmek, malını çalmak… vs. ) yaptığını öğreniyorsunuz. O kadın ya da erkek ile dost olmanız şart değil; ama, onların yaşadıklarının yalan ve dedikodu olmadığına emin olmanız şart. İşte, kötülük yapan kişi eğer benim dostum ise, karşısındaki hak etsin etmesin, etmesin, böyle bir durumda dürüstlük, iyilik hanesine zayıf notu yazdırmış olur. Üçüncü kişi vasıtasıyla, herhangi bir “dostum”un yaptığı kötülüğün göz ardı edilemez şekilde ayan beyan ortaya çıkması, artık geri dönüşsüz bir “dışlama” gerektirir. Çünkü, her ne kadar bana zararı dokunmamış da olsa, bu o kişinin kötülüğünün, güvenilmezliğinin, bana da aynı şeyi yapabileceğinin göstergesidir. Kaldı ki; onun gerçek yüzünü bilenler için, benim o kişiyle arkadaş – dost olmam, benim için kötü bir referanstır.

İşte, bu yüzden bazı insanlar; ilişkilerde “Turnusol kağıdı”, “Mihenk taşı” işlevi görür ki; iyi ki varlar. Onlara da acı veren, öfkelendiren, düş kırıklığı yaşatan; diğer yandan, bizi uyandıran, kurtaran deneyimlere aracı oldukları için teşekkür etmek gerekir.

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık