- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 10 January 2020, Friday 11:19
- 1482 kez okundu
Büyük Yolsuzluk Operasyonu olarak siyasal tarihimize geçen "17 - 25 Aralık" ile ilgili Arasta Park'ta yaptığımız basın açıklamasında, yaptığım konuşmanın metni... (6 yıl önce bile daha fazla demokrasi ve özgürlük varmış. Bir varmış, bir yokmuş!) G.E.
Bugün (Salı) CKD Milas Şube Başkanı Gülden Sökelioğlu, diğer sivil toplum örgütlerinin, siyasi partilerin yöneticileri ve üyelerinin de katılımıyla Arasta Park'ta kalabalık bir yurttaş ve gazeteci topluluğuna "yolsuzluk" ile ilgili basın açıklaması yaptı.
Dün gece Gülden Hanım'a katkıda bulunmak amacıyla yazdığım iki sayfalık bir metni kendisine ve basına (Köşe yazarı olduğum Milas Önder Gazetesi'ne ve bazı gazeteci dostlara) iletmiştim. Basın açıklaması için oğlumu okula bıraktıktan sonra zaten Milas'a gidecektim. Gülden Abla, sabah telefon ederek, yazdığım metni kendi açıklamasının peşi sıra okumamı rica etti. (Ben metni çıplak ve yüksek sesimle okuduktan sonra, bir sivil polis benim adımı, soyadımı, nerede görevli olduğumu falan sorup not aldı. Daha önce de yazımın fotokopisini Gülden Hanım'dan istemiş.) İşte o metin.
"El Adl"
Takvimlerden birinin 4 Ocak 2014 tarihli sayfasında yazan güzel bir dua: "Allah'ım! Sen ilim, hikmet ve adalet sahibisin! Bizi ilimsiz, hikmetsiz ve adaletsiz kılma!" Ne güzel ve gündeme uygun bir dua değil mi? Adalet her zaman herkes için gerekli...
"Adil" (El Adl) Allah'ın isimlerinden. İnternette'ki bir kaynakta aynen şöyle diyor: "El-Adl: Çok adil olan, asla zulmetmeyen, hak ile hükmeden, adalet sahibi manalarına gelmektedir... Allah-u Teâlâ adalet sahibidir. Haksızlık ve zulüm yapmaz. Zaten zulüm başkasının mülküne tecavüzdür. Bütün mülk ise Allah’ındır... O her işinde adaletle hükmeder. Ne hesabında, ne takdirinde, ne kahrında, ne gazabında ve ne de icraatlarında zerre miskal zulüm yoktur. Her işinde ve her fiilinde mutlak adalet sahibidir." Ve bilgilendirici metin aşağıdaki şu alt başlıkla sürüyor: "Zalimlere gelen bütün semavi tokatlar El-Adl isminin bir tecellisidir."
Şimdi dini ve islamiyeti propaganda aracı yapan, kendisini dindar ve müslüman olarak nitelendiren, üstelik adında "Adalet" sözcüğünü taşıyan siyasi partinin ve hükümetinin, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde şimdiye dek görülen en büyük ("mega, ultra") yolsuzluğa her yerinden, her şekilde bulaştığı gözler önüne seriliyor. Yani, siyasi iktidar adeta "semavi bir tokat" yiyor. Belli kesimlerce şimdiye dek pek de umursanmayan, tersine yorumlanan, uygulanan "Adalet", "Adil Yargı", "Hukuk devleti ilkeleri" gibi kavramlar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ca vurgulanmaya başlanıyor. Tabii bizler de yolsuzluk operasyonlarıyla tüm kirli çamaşırların ortaya serilip, bilgilerin paylaşılmasını, yurttaşın kafasındaki tüm soru işaretlerinin doğru biçimde yanıtlanmasını, GERÇEK SUÇLULAR'ın adil yargılanmasını ve hakettikleri cezaların uygulanmasını istiyoruz.
Öte yandan, suçlulukları kanıtlanmadığı, hüküm giymedikleri halde, hapis cezasından beter ve uzun tutukluluklarla hem kendileri, hem yakınları, hem de temsil ettikleri kurumlar yıpratılarak, adına "özel mahkeme" denilen ucube yargı kurumlarında sözde yargılanarak haksızlığa uğrayanlar unutulmamalı!
Elbette inançlı bir müslüman olarak İlahi Adalet'in tecellisinden kuşkumuz yok (Başbakan'ın ve diğer AKP'lilerin de olmamalı). Ama, sıradan bir kul ve yurttaş olarak da Tarafsız Yargı'nın demokratik hukuk devletine yakışır biçimde görevini yapmasını, kolluk ve emniyet güçlerinin, istihbarat kuruluşlarının ve basının da buna uygun (belli kesimin, çıkar çevrelerinin, yürütmenin güdümünde değil) görevini yapmasını diliyoruz.
Görevimiz
Bu dileklerin gerçekleşmesinde hepimize, halka, sivil toplum kuruluşlarına büyük görev düşüyor. Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı Av. Şenal Sarıhan, 28 Aralık 2013 tarihli basın açıklamasında süreci şöyle değerlendirmiş: "...AKP iktidarı, halkın refah düzeyinin artmasını kullanarak daha sonraki iki seçimde de oylarını artırıp hükümeti tekrar ele geçirdi. Demokrasi ve çoğulculuk kültürü olmayan bu kadro, mutlakıyet dönemlerinin yönetim biçimlerine özenip, ordusu ve yargısı ile bütün devlet kurumlarını emri altına almak istedi. Kendisini alkışlayan bir medya oluşturmak için de iktidar olanaklarını seferber etti.
yeni muhafazakar sınıfı, ekonominin can damarlarını da ele geçirdi. Hükümet, kendi yandaşlarını kayırarak özelleştirmelerde, ihalelerde, onları zengin etmek için çeşitli usulsüzlükler yaptı. İç ve dış koşullardan ötürü ülkemizi henüz bir şeriat ülkesi haline getiremediyse de bir yolsuzluklar cenneti haline getirdi.
Hükümetin şimdiye dek beraber hareket ettiği cemaatle arası iktidarın ve zenginliklerin paylaşımında anlaşamadıkları için giderek açıldı. Bu anlaşmazlık, adeta bir savaşa dönüştü. Savcılar tarafından hazırlanmış olan dosyalardaki yolsuzluk iddiaları, Başbakan’ın yakınlarına hatta kendisine dek uzandı.
Başbakan, suçüstü yakalanmış olanların ruh hali ile şimdi meydanlarda avazı çıktığı kadar bağırıyor, kendisi için dosya hazırlayanları ve muhalefeti tehdit ediyor. Emniyet görevlilerinin alelacele yerlerini değiştirerek dosyaları kapatmak, yeni dosyaların açılmasını önlemek istiyor. Bir yandan yönetmelik değişiklikleri yaparken diğer yandan komplo teorilerine sığınıyor. Fakat, korkunun ecele faydası yoktur. Ortaya çıkan belge ve bilgiler karşısında mızrak çuvala sığmıyor. Biz, bütün bir toplumumuzu ayağa kaldıran bu durum karşısında Cumhuriyet Kadınları olarak, kadınlarımızın geleceği açısından da ülkemizin meşru hukukla yönetilmesini istiyoruz. Temiz bir toplum için , yasa dışılık ve yolsuzluklara karşı bütün kadınları mücadeleye çağırıyoruz.
Bunun için;
1-) Yolsuzluğa bulaşanlar, bunun hesabını millet ve yargı önünde vermelerini bekliyoruz.
2-) Bu istemimizden bağımsız olarak devlet içinde tarikat ,cemaat gibi oluşumlara son verilmesini istiyoruz.
3-) Ülkemizde kuvvetler ayrılığının hayata geçirilerek yürütmenin denetlenmesinin önüne geçilmemesini istiyoruz."
Yuvayı yapan "dişi kuş" olan kadınlar, ekonomideki, toplumsal yapıdaki kötü gidişi ilk fark eden kesimdir aslında. Çünkü, olumsuzluklardan ilk etkilenen kadınlardır. Dolayısıyla yolsuzluklar, yoksulluklar, haksızlıklar, antidemokratik uygulamalar tüm olumsuzluklarıyla önce kadınlara yansır. Bu saptamamı hiçbir aklı başında ve duyarlı kadının inkar edeceğini sanmam. Zira işini ilk kaybedenler, iş bulmakta zorlananlar daha çok kadınlardır. Örneğin, kadın süsünden, makyajından, giyiminden kuşamından, giderek mutfak masraflarından, çocuğunu (hatta kocasını) daha iyi doyurmak için kendi boğazından fedakarlık yapar. Eğer evdeki gençlerden biri parasal nedenlerle öğrenimini sürdüremeyecekse, bu genelde kız çocuktur... Bu nedenle, yolsuzlukla, haksızlıklarla savaşmak, tüm yurttaşların, öncelikle de kadınların görevidir!
Peki bu nasıl olur? Öncelikle kafayı topraktan çıkararak, üzerimizdeki ölü toprağını silkerek ki, bunu büyük ölçüde başardık. (Direniş eylemlerinde gençler bize öncü oldu!)
"Vatan, Cumhuriyet ve Emek Birlikteliği" de yolsuzluk operasyonuyla ilgili değerlendirmesinde, halkın başarısını ve yapması gerekeni de dile getiriyor bir bakıma "... Bu krizi aşmanın ilk yolu, iktidarın emaneti millete iade etmesidir. Çünkü, emaneti kötüye kullanmış, anayasal düzeni işlemez hale getirmiştir. Söz konusu soruşturmaların, hukuk kuralları çerçevesinde, her türlü müdahaleden uzak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Yaşanan süreç, yalnızca 'iktidar-cemaat çatışması' değildir. Baskıyla gizlenen gerçekler ortaya çıkmaya başlamıştır. Bunu sağlayan, birlikteliğimizin de öncülük ettiği meydan eylemleriyle kendisini gösteren halkın iradesidir. Meydanlarda isteklerini haykıran halk, ülkeyi yönetemeyen iktidarın gidişini hızlandırmıştır...
Önemli olan; vatandan, cumhuriyetten ve emekten yana; hukuk ve demokrasi kurallarını işletecek, tam bağımsızlıkçı bir yönetimin önünün açılabilmesidir.
Siyasi Partiler, Demokratik Kitle Örgütleri, Sendikalar ve Meslek Odaları başta olmak üzere tüm kurum ve kişileri, bu hedefin gerçekleşmesi için ortak çaba göstermeye çağırıyoruz."
Tüm bu açıklamalardan sonra, bir dua ile başladığım yazımı, yine herkes için geçerli olabilecek bir dua ile bitirmek istiyorum: "Allah'ım! Bizi kullarına karşı şefkatsiz, sevgisiz, saygısız, acımasız ve insafsız eyleme!"
Yaklaşık 20 yıl önce, Anayasa Mahkemesi Eski Başkanı Yekta Güngör Özden'in görevini bırakmadan önce Ankara'da bir sivil toplum örgütünün basına açık toplantısında, bir gazetecinin sorusu üzerine, söylediklerini anımsadım. Aşağı yukarı şöyleydi: "Adalet ve adil olmak sadece yargı sistemi, yargıçlar, hukukçular için gerekli değildir. Herkesin adil olması gerekir. Gazetecinin haber yaparken adil davranması şarttır. Özel ilişkilerinizde de, sevgilinize bile adil davranın..." Bu güzel öğüdü hiç unutmam ve uygulamak için elimden geleni yaparım. Keşke herkes öyle yapsa...
Gülçin ERŞEN – 7 Ocak 2014
-
17.04.2022 Kötülükle savaşıyoruz
-
13.04.2022 EGEÇEP’ten doğa direnişçilerine ve İkizköy’e ödül
-
16.03.2022 Kıyıya vuran deniz yıldızlarını suyla buluşturanlar
-
25.01.2022 Kar özlemi ve anımsadıklarım
-
29.11.2021 Keşfetmeye değer kent: Salihli
-
06.11.2021 Can’ının istediğini yapmak
-
02.11.2021 Parmaklarıyla okuyup, can kulağıyla dinleyenlere engel yok!
-
24.07.2021 İnsan insanın kurdu değil; yurdu olmalı
-
16.07.2021 Haksızlık, liyakatsızlık ve "Çoklu Standart" her yerde!
-
06.07.2021 Yakan su!
-
18.06.2021 Gazeteci kimdir, nedir, ne yapar?
-
19.05.2021 Gençlere saygı duyuyorum ve güveniyorum
-
18.05.2021 Milas’tan doğan ödüllü marka: Alaboğaz Zeytinyağı
-
26.04.2021 Bir çocuğun ağzından Atatürk’ün yurt ve çocuk sevgisi
-
21.04.2021 Doğal sevinç kaynağı: Çocuklar
-
20.04.2021 "Sen yanmazsan, ben yanmazsam..."
-
14.04.2021 İnsanlığın uyanışı ve sabır
-
16.03.2021 Yazmak için iyi nedenler olsun isterdim
-
03.03.2021 Çok şehit verdik, ama hesap veren yok!
-
28.01.2021 Covit 19 Aşısı hakkında akla gelen sorulara yanıtlar
-
27.01.2021 DELİCE
-
14.01.2021 Evdeki dönüşümlü atıkların toplanması
-
13.11.2020 Atatürk Sevgisi azalmaz
-
04.11.2020 İnternet etiğine bir değinelim
-
03.11.2020 Kadınlarımızın KARA yazgısını kim AKlayacak?
-
14.10.2020 Labranda’nın çağdaş dervişi
-
03.09.2020 Mihenk Taşı, Turnusol Kağıdı
-
31.08.2020 Göç etmek
-
15.08.2020 Siyasal öngörülerim
-
02.07.2020 İnancın Sınanması
-
01.07.2020 Kötü işletmecilik
-
25.06.2020 Yürüten iktidar!
-
08.06.2020 “Siyasi Parti Dini”
-
05.06.2020 Karantina dönemine ilişkin...
-
02.06.2020 Patlicez gari!
-
27.04.2020 Bodrum’un acı otu Koronayı yener!
-
20.04.2020 Korona herkesi eşitledi mi?
-
15.01.2020 Din bu mudur?
-
11.01.2020 Tiyatro diye bir şey var
-
30.12.2019 “Sapere Aude!”
-
28.12.2019 Güllük’ün bitmeyen ulaşım sorunları
-
03.12.2019 “DÜNYAYI SANAT KURTARACAK”
-
09.10.2019 Hepimizin içinde biraz “Joker” var
-
27.09.2019 “Halka öğretmeniz gerekenleri önce kendiniz öğrenin”
-
13.09.2019 “İnsanlığın Yürümesini Dört Gözle Bekliyorum”
-
06.08.2019 Kutsal ve Tağut nedir?
-
03.07.2019 İNSANLIK NE ZAMAN KOŞACAK?
-
25.05.2019 Ruh Açlığı
-
13.05.2019 Dikkat edilmesi gereken şeyler
-
17.04.2019 "Barışçıl Savaşçılar" olacağız
-
07.03.2019 YALNIZCA İNSAN OLMAK İSTİYORUZ
-
25.02.2019 Yıllar sonra “Ruhlarımızı tokuşturmak”
-
19.02.2019 Yaşam - sevdiğim için - güzel
-
05.02.2019 Yaşanabilir yer olsun
-
19.01.2019 DEFTERLER
-
25.12.2018 Sevdiğim ve sevmediğim kentler
-
30.11.2018 Yaşam gibi; acı ve güzel
-
02.10.2018 Yeni üyelerle daha güçlüyüz
-
05.09.2018 Sakarya Savaşı, 15 Temmuz’da mı kazanıldı?
-
15.08.2018 “Siyasi iktidar bizi cezalandırmak istiyor!”
-
18.07.2018 Bu nasıl Okul Aile Birliği Başkanı?
-
06.07.2018 Nicelik değil nitelik ve niyet önemli!
-
06.07.2018 Seçimde kim kazandı?
-
12.06.2018 Tarihimizde dönüm noktası olacak bir seçim
-
15.05.2018 “Güç bende artıııık!”
-
10.05.2018 Anımsanması gereken notlar
-
27.04.2018 Millet, egemenliğine sahip çıksın!
-
24.04.2018 “Çamlak Çömlek Patladı!”
-
17.04.2018 Hoşgörüsüzlük ve değişik bakış açıları
-
13.04.2018 Şeker fabrikaları neden önemli?
-
04.04.2018 “HAK”tan yana olmak
-
03.04.2018 Anı misillemesi
-
06.03.2018 Amaç Osmanlı’yı yüceltmek, Cumhuriyeti küçümsemek midir?
-
20.02.2018 Yozlaşmış cinsellik
-
15.02.2018 Atatürkçü Düşünce Derneği, DKÖ değil mi?
-
16.01.2018 Nasıl Atatürkçü olunur?
-
15.01.2018 “Recep Tayyip Erdoğan’ı destekliyorum”
-
12.01.2018 ‘Güllük Kütüphanesi’nin kaderi kimin elinde?
-
09.01.2018 “Bir olalım, iri olalım, diri olalım”*
-
27.12.2017 Güncel siyasetten ruhsal kurtuluşa ...
-
15.12.2017 Spora ve sporcuya yatırım
-
12.12.2017 Sağlık ve huzur için “Tai Çi Çuan”
-
05.12.2017 “Yazmasam deli olacaktım”
-
24.11.2017 İnsanın değerinin ölçütü nedir?
-
16.11.2017 İçtenlik
-
14.11.2017 Milas ve Güllük’te bitmeyen sorunlar …
-
27.10.2017 Farklı bir turizm anlayışı: ‘Mor Salkım Bağları’
-
11.10.2017 Dünyanın en güzel tatlısı!
-
10.10.2017 Okumak, anlamak ve bilmek
-
07.10.2017 Devlet, “Ana” ya da “Baba” değil artık!
-
23.09.2017 Öncelik, cehaletle savaştır
-
19.09.2017 ‘Özel Okul Devlet Teşviği’ kime verilir?
-
09.09.2017 Türban, keşke müslüman ve iyi insan olmaya yetseydi …
-
08.09.2017 ‘Vicdan azabı’ en büyük cezadır!
-
05.09.2017 Bu 30 Ağustos’ta yaşadıklarım, hissettiklerim …
-
05.08.2017 Güllük’ün çok ciddi ve sıradan sorunları var …
-
03.08.2017 Sanata susamışlık
-
13.07.2017 Ören de kötüye gidiyor sanki!
-
30.06.2017 “Deniz İnsanları”
-
28.06.2017 “Oğlumu ‘Fikri ve vicdanı hür’ yetiştirmek istiyorum”
-
15.06.2017 Tehlike sürüyor!
-
12.06.2017 Bu nasıl bir Ramazan?
-
22.05.2017 Evde pizza yapmanın pratik yoları
-
11.05.2017 “Hayatımın en yorucu ve en güzel haftasonuydu!”
-
03.05.2017 Neye ve kime güveneceğiz?
-
24.04.2017 Ata’ya mektup
-
18.04.2017 Hukuk ve Demokrasi kaybetti
-
04.04.2017 Türkiye’yi işgalin zemini hazırlanıyor
-
31.03.2017 Atatürkçü vatanseverlerin buluşma noktaları
-
14.03.2017 ‘Mağduriyet Edebiyatı’ uluslararasılaştı!
-
10.03.2017 İleride emekli maaşı alamayacak mıyız?
-
08.03.2017 Kadın ve Cumhuriyet
-
23.02.2017 Adaletin bu mu ...?
-
15.02.2017 Saati tersine kurmak
-
11.02.2017 İzmir’i seviyorum
-
08.02.2017 Kirli propaganda
-
24.01.2017 Evlatlarımız ve vatanımızdan değerli neyimiz var?
-
12.01.2017 “Salla başı al maaşı”
-
06.01.2017 Yüz kızarması ve yiğitlik
-
24.12.2016 Türkiye artık “Cumhur”un olmayacak mı?
-
17.12.2016 Şeytanı yeneceğiz!
-
10.12.2016 Eğreti Şiir
-
03.12.2016 İlişki ve evlilik seyri üzerine ...
-
25.11.2016 Sanatla aydınlatanlar
-
11.11.2016 Bu ülkenin toprağında taşında ‘O’nun izi var
-
14.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 2
-
13.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 1
-
29.09.2016 Şort bahane!
-
20.09.2016 Toplumsal barış ve huzuru bozmak için mi?
-
06.09.2016 Mutlu olmanın yollarından biri
-
01.09.2016 "Bu cennet vatan uğruna"
-
25.08.2016 "Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini"
-
22.08.2016 “Ey Türk İstikbalinin Evladı!”
-
16.08.2016 Kütüphane ve domuzlar
-
01.08.2016 “Şimdi insanlar şeytan olmuş yavrum”
-
26.07.2016 İç savaş tehlikesi ve TSK’nın durumu
-
19.07.2016 Gün gelir, ‘O HALK’a işin düşer
-
08.07.2016 Kanıksama!
-
28.06.2016 Türkiye ve Dünya gündemine ilişkin ...
-
14.06.2016 Yeşili koruyamıyoruz
-
10.06.2016 Cumhurbaşkanının diploması ...
-
09.06.2016 “Hareketi Severiz!”
-
25.05.2016 Kadının hakları ve kazanımları açısından geriye gidiş: Boşanma Komisyonu Raporu
-
23.05.2016 Herkes 19 Mayıs’ı kendince kutladı
-
17.05.2016 Anne olmak, var olmak, var etmek
-
22.04.2016 Nasıl bir Din dersi?
-
20.04.2016 Doğa turizmine yatırım kaçınılmaz
-
15.04.2016 Gülçin ERŞEN
-
04.04.2016 Allah, sevenden ve sevgiden yanadır
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.