- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 08 March 2017, Wednesday 18:39
- 2658 kez okundu
Gülçin ERŞEN
“Bizce, Türkiye Cumhuriyeti anlamınca kadın, bütün Türk tarihinde olduğu gibi bugün de en muhterem mevkide, her şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir varlıktır” diyen Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet’in ilanı sonrasında, birçok gelişmiş Avrupa ülkesindeki kadınlardan önce, Türk kadınının çağdaş demokratik hukuk devletinin gerektirdiği haklara kavuşmasını sağlamıştır.
Atatürk’ün dediği gibi; “Cumhuriyet, yalnızca adıyla bile fert hürriyetini aşılayan sihirli bir aşıdır. Cumhuriyet, kendisine bağlı olanları en ileri zirvelere götüren imkanları verir. Bağımsızlık ve hürriyetlerine sahip olan milletler, ilerleme yolunda imkanlara sahip demektir. O halde Cumhuriyet, her alanda ilerlemenin de en belirgin teminatıdır.”
Yaklaşık 40 gün sonra, halkoylamasına sunulacak yeni Anayasa ile, “siyasal sistem” değişikliği olacağı dile getirilse de aslında -adı Türkiye Cumhuriyeti olarak kalsa bile- devletimizin siyasi rejiminin değiştirilmesi amaçlanmaktadır.
İşte ülkenin kaderini değiştirecek halkoylaması öncesinde, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla, Cumhuriyet Kadınları Derneği kurucusu ve ilk Genel Başkanı Av. Şenal Sarıhan ile bir görüşme gerçekleştirdim. Milletvekili Şehal Sarıhan’a sorduğum sorular ve aldığım yanıtlar şöyle:
G.E.- Siz Cumhuriyet Kadınları Derneği’nin kurucusu ve ilk Genel Başkanısınız; niçin özellikle “Cumhuriyet”i derneğin adında kullandınız?
Ş.S. - CKD 15 Şubat 1997’de gerçekleştirdiğimiz “Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşü”nün ardından kuruldu. Ben o tarihte Çağdaş Hukukçular Derneği’nin Genel Başkanı idim. Kadın komisyonumuz, gericiler tarafından katledilmiş olan Uğur Mumcu adına düzenlenen Demokrasi Haftası içinde büyük bir miting yapılmasını önerdi. Gericilik tırmanıyor ve özellikle kadınları mağdur ediyordu. Salon toplantısı yerine büyük bir etkinlikle uyarı görevi yapmak amaçlandı. Ancak, bu etkinliğe TTB, TMMOB, sendikalar, siyasi partiler, ADD gibi dernekler de katılmak istedi. Etkinlik bu haftaya yetişemeyecekti. Aynı amaçla 15 Şubat’ta miting yapma kararı alındı. 50 bin kadının katıldığı bu miting bir ‘cumhuriyet şöleni’ne dönmüştü. Kadınların çoğunluğunu ev kadınları oluşturuyordu. Örgütlerimizde ise toplasanız 10 bin kadın toplanabiliriz. Bu bize kadınların örgüt gereksinimi olduğunu gösterdi. Farklı kuruluşlardan kadınlarla günlerce süren tartışmalardan sonra 5 Aralık 1997’de derneğimizi kurduk. İsmini bir akıl fırtınası ile bulduk. Bu kadınlar, Cumhuriyet Devrimleri’ne borçluydular ve onu daha da ileri götürmek kararlılığında idiler. Oysa adım adım bu değerler yok ediliyordu. Bugün bu kararın ciddi bir öngörü olduğunu değerlendiriyorum.
G.E. - Cumhuriyet’in Türkiye halkı ve özellikle de kadınlar açısından sağladığı kazanımlar nelerdir?
Ş.S. - Cumhuriyet, kadın ve erkek hepimiz için yurttaş olduğumuz, kulluktan kurtulduğumuz gündür. İnsan olmaktır. Cumhuriyet devrimleri adım adım bizi ilimin aydınlığına, demokrasiye, adalete ve hukuk devletine taşıdı. Kadınlar için özellikle Medeni Yasa ile gelen haklar, yasal düzlemde kadını erkekle eşitlemeye çalışan düzenlemelerdi. Evlenme, miras, iş yaşamı, siyasi katılım gibi çağdaş alanlarda haklar elde edildi. Elbette, yeterli değildi. Ancak yıl 1923.. Eşitlik anlayışını birdenbire içselleştirmek elbette zor. Nitekim ilerleyen yıllarda kadınlar, haklarını daha da genişletmek için mücadele ettiler.
“OHAL’in HEPHAL olmaması için”
G.E. - 16 Nisan’daki halkoylamasında “Evet” ve “Hayır” diyeceklerin gerekçeleri nedir sizce?
Ş.S. - “Hayır” diyoruz. Ülkeyi yönetme hakkının bir kişiye verilmesini kabul etmiyoruz. Bu rejim değişikliğidir. Ayrıca tanımlanmış bir sisteme de benzememektedir. Başkanlık sisteminde katı kuvvetler ayrılığı vardır. Parlamenter sistemlerde Cumhurbaşkanı tarafsızdır. Çünkü Cumhurbaşkanı, halkın başkanıdır. Oysa, getirilmek istenen rejimde Cumhurbaşkanı, partili olacak. Yani tarafsız olamayacak. Halkın çoğunluğunun değil, partisinin başkanı olacak. Yani taraf olacak. Oysa parlamentoya gelen her milletvekili, hangi partiden olursa olsun ulusal iradeyi temsilen seçiliyor. Bu sistemde farklı partiler ve onları seçenlerin iradesi yok sayılıyor. Cumhurbaşkanı kararnamelerle, yani tek taraflı irade ile ülke halkı adına yasalar çıkarıyor. Keyfine göre yönetecek ve hesap vermeyecek. Hesap vereceği makam Anayasa Mahkemesi’nin 25 üyesinden 12’sini o seçiyor. Kim kimi ve nasıl yargılayacak? Ziya Paşa şöyle diyor: “Kâdı ola davâcı vü muhzır dahi şâhid, / Ol mahkemenin hükmüne derler mi adâlet? (Hakim hem davacı, hem mübaşir hem şahit oluyorsa, O mahkemenin verdiği karara adalet denir mi?)”
“Evet”çilerin bir açıklaması var mı bilmiyorum. Bugüne dek bir gerekçe duymadım. Onlar reislerine bir taht hazırlamak istiyorlar. Oysa biz o koltuğa halkı oturtmak istiyoruz. Kadınlar, anımsayın, Medeni Yasamızda yer alan “Ailenin reisi erkektir” hükmünü kaldırdılar. “Aile en küçük demokratik yapıdır” dediler. Şimdi vatanlarına da reis istemezler.
G.E. - Sizce CHP ile HDP’nin “Hayır” demelerinin nedenleri aynı mıdır; CHP milletvekili olarak sizin görüşünüz nedir? Çünkü, siyasi iktidar / AKP, baştan beri, CHP – HDP – PKK ve FETÖ’yü aynı kefeye koyan bir söylem kullanıyor...
Ş.S. - “Herkesin ‘Hayır’ı kendisine” diyor Genel Başkan (Kemal Kılıçdaroğlu). Bence hayır kendimize. Tek tek yurttaşlar olarak özgürlüklerimizi, temel haklarımızı savunmak için hayır diyoruz. HDP son dönemde çok hırpalandı. Çok hak gasbına uğradı. Biliyorsunuz Saadet Partisi, MHP’nin yarıdan fazlası, hatta AKP’den pek çok partili “Hayır” diyor. Bu “Hayır”lar rejim değişikliğinedir. Özgürlüklerin kısıtlanmasınadır. Bugün yaşanan OHAL’in HEPHAL olmaması içindir. Kaldı ki bir seçime değil halk oylamasına gidiyoruz. Bu bir parti ve iktidar kavgası değil; “özgürlük kavgası” ve “memleket meselesidir”.
…
Benim bir gazeteci, bir yurttaş ve bir kadın olarak bu görüşmeden vardığım sonuç: “Cumhuriyet” ile birçok hak ve özgürlüğe kavuşan kadınların, şimdi Cumhuriyet’e sahip çıkmalarının zamanıdır. Dolayısıyla, oylarının ülkenin kaderini, siyasi rejimi, yurttaşların ve kadınların hak ve özgürlüklerini etkileyeceğinin bilinci ve sorumluluğuyla 16 Nisan 2017’deki halkoylamasına katılmalıdırlar.
(6 Mart 2017)
-
17.04.2022 Kötülükle savaşıyoruz
-
13.04.2022 EGEÇEP’ten doğa direnişçilerine ve İkizköy’e ödül
-
16.03.2022 Kıyıya vuran deniz yıldızlarını suyla buluşturanlar
-
25.01.2022 Kar özlemi ve anımsadıklarım
-
29.11.2021 Keşfetmeye değer kent: Salihli
-
06.11.2021 Can’ının istediğini yapmak
-
02.11.2021 Parmaklarıyla okuyup, can kulağıyla dinleyenlere engel yok!
-
24.07.2021 İnsan insanın kurdu değil; yurdu olmalı
-
16.07.2021 Haksızlık, liyakatsızlık ve "Çoklu Standart" her yerde!
-
06.07.2021 Yakan su!
-
18.06.2021 Gazeteci kimdir, nedir, ne yapar?
-
19.05.2021 Gençlere saygı duyuyorum ve güveniyorum
-
18.05.2021 Milas’tan doğan ödüllü marka: Alaboğaz Zeytinyağı
-
26.04.2021 Bir çocuğun ağzından Atatürk’ün yurt ve çocuk sevgisi
-
21.04.2021 Doğal sevinç kaynağı: Çocuklar
-
20.04.2021 "Sen yanmazsan, ben yanmazsam..."
-
14.04.2021 İnsanlığın uyanışı ve sabır
-
16.03.2021 Yazmak için iyi nedenler olsun isterdim
-
03.03.2021 Çok şehit verdik, ama hesap veren yok!
-
28.01.2021 Covit 19 Aşısı hakkında akla gelen sorulara yanıtlar
-
27.01.2021 DELİCE
-
14.01.2021 Evdeki dönüşümlü atıkların toplanması
-
13.11.2020 Atatürk Sevgisi azalmaz
-
04.11.2020 İnternet etiğine bir değinelim
-
03.11.2020 Kadınlarımızın KARA yazgısını kim AKlayacak?
-
14.10.2020 Labranda’nın çağdaş dervişi
-
03.09.2020 Mihenk Taşı, Turnusol Kağıdı
-
31.08.2020 Göç etmek
-
15.08.2020 Siyasal öngörülerim
-
02.07.2020 İnancın Sınanması
-
01.07.2020 Kötü işletmecilik
-
25.06.2020 Yürüten iktidar!
-
08.06.2020 “Siyasi Parti Dini”
-
05.06.2020 Karantina dönemine ilişkin...
-
02.06.2020 Patlicez gari!
-
27.04.2020 Bodrum’un acı otu Koronayı yener!
-
20.04.2020 Korona herkesi eşitledi mi?
-
15.01.2020 Din bu mudur?
-
11.01.2020 Tiyatro diye bir şey var
-
10.01.2020 Ne ummuştuk, ne oldu!...
-
30.12.2019 “Sapere Aude!”
-
28.12.2019 Güllük’ün bitmeyen ulaşım sorunları
-
03.12.2019 “DÜNYAYI SANAT KURTARACAK”
-
09.10.2019 Hepimizin içinde biraz “Joker” var
-
27.09.2019 “Halka öğretmeniz gerekenleri önce kendiniz öğrenin”
-
13.09.2019 “İnsanlığın Yürümesini Dört Gözle Bekliyorum”
-
06.08.2019 Kutsal ve Tağut nedir?
-
03.07.2019 İNSANLIK NE ZAMAN KOŞACAK?
-
25.05.2019 Ruh Açlığı
-
13.05.2019 Dikkat edilmesi gereken şeyler
-
17.04.2019 "Barışçıl Savaşçılar" olacağız
-
07.03.2019 YALNIZCA İNSAN OLMAK İSTİYORUZ
-
25.02.2019 Yıllar sonra “Ruhlarımızı tokuşturmak”
-
19.02.2019 Yaşam - sevdiğim için - güzel
-
05.02.2019 Yaşanabilir yer olsun
-
19.01.2019 DEFTERLER
-
25.12.2018 Sevdiğim ve sevmediğim kentler
-
30.11.2018 Yaşam gibi; acı ve güzel
-
02.10.2018 Yeni üyelerle daha güçlüyüz
-
05.09.2018 Sakarya Savaşı, 15 Temmuz’da mı kazanıldı?
-
15.08.2018 “Siyasi iktidar bizi cezalandırmak istiyor!”
-
18.07.2018 Bu nasıl Okul Aile Birliği Başkanı?
-
06.07.2018 Nicelik değil nitelik ve niyet önemli!
-
06.07.2018 Seçimde kim kazandı?
-
12.06.2018 Tarihimizde dönüm noktası olacak bir seçim
-
15.05.2018 “Güç bende artıııık!”
-
10.05.2018 Anımsanması gereken notlar
-
27.04.2018 Millet, egemenliğine sahip çıksın!
-
24.04.2018 “Çamlak Çömlek Patladı!”
-
17.04.2018 Hoşgörüsüzlük ve değişik bakış açıları
-
13.04.2018 Şeker fabrikaları neden önemli?
-
04.04.2018 “HAK”tan yana olmak
-
03.04.2018 Anı misillemesi
-
06.03.2018 Amaç Osmanlı’yı yüceltmek, Cumhuriyeti küçümsemek midir?
-
20.02.2018 Yozlaşmış cinsellik
-
15.02.2018 Atatürkçü Düşünce Derneği, DKÖ değil mi?
-
16.01.2018 Nasıl Atatürkçü olunur?
-
15.01.2018 “Recep Tayyip Erdoğan’ı destekliyorum”
-
12.01.2018 ‘Güllük Kütüphanesi’nin kaderi kimin elinde?
-
09.01.2018 “Bir olalım, iri olalım, diri olalım”*
-
27.12.2017 Güncel siyasetten ruhsal kurtuluşa ...
-
15.12.2017 Spora ve sporcuya yatırım
-
12.12.2017 Sağlık ve huzur için “Tai Çi Çuan”
-
05.12.2017 “Yazmasam deli olacaktım”
-
24.11.2017 İnsanın değerinin ölçütü nedir?
-
16.11.2017 İçtenlik
-
14.11.2017 Milas ve Güllük’te bitmeyen sorunlar …
-
27.10.2017 Farklı bir turizm anlayışı: ‘Mor Salkım Bağları’
-
11.10.2017 Dünyanın en güzel tatlısı!
-
10.10.2017 Okumak, anlamak ve bilmek
-
07.10.2017 Devlet, “Ana” ya da “Baba” değil artık!
-
23.09.2017 Öncelik, cehaletle savaştır
-
19.09.2017 ‘Özel Okul Devlet Teşviği’ kime verilir?
-
09.09.2017 Türban, keşke müslüman ve iyi insan olmaya yetseydi …
-
08.09.2017 ‘Vicdan azabı’ en büyük cezadır!
-
05.09.2017 Bu 30 Ağustos’ta yaşadıklarım, hissettiklerim …
-
05.08.2017 Güllük’ün çok ciddi ve sıradan sorunları var …
-
03.08.2017 Sanata susamışlık
-
13.07.2017 Ören de kötüye gidiyor sanki!
-
30.06.2017 “Deniz İnsanları”
-
28.06.2017 “Oğlumu ‘Fikri ve vicdanı hür’ yetiştirmek istiyorum”
-
15.06.2017 Tehlike sürüyor!
-
12.06.2017 Bu nasıl bir Ramazan?
-
22.05.2017 Evde pizza yapmanın pratik yoları
-
11.05.2017 “Hayatımın en yorucu ve en güzel haftasonuydu!”
-
03.05.2017 Neye ve kime güveneceğiz?
-
24.04.2017 Ata’ya mektup
-
18.04.2017 Hukuk ve Demokrasi kaybetti
-
04.04.2017 Türkiye’yi işgalin zemini hazırlanıyor
-
31.03.2017 Atatürkçü vatanseverlerin buluşma noktaları
-
14.03.2017 ‘Mağduriyet Edebiyatı’ uluslararasılaştı!
-
10.03.2017 İleride emekli maaşı alamayacak mıyız?
-
23.02.2017 Adaletin bu mu ...?
-
15.02.2017 Saati tersine kurmak
-
11.02.2017 İzmir’i seviyorum
-
08.02.2017 Kirli propaganda
-
24.01.2017 Evlatlarımız ve vatanımızdan değerli neyimiz var?
-
12.01.2017 “Salla başı al maaşı”
-
06.01.2017 Yüz kızarması ve yiğitlik
-
24.12.2016 Türkiye artık “Cumhur”un olmayacak mı?
-
17.12.2016 Şeytanı yeneceğiz!
-
10.12.2016 Eğreti Şiir
-
03.12.2016 İlişki ve evlilik seyri üzerine ...
-
25.11.2016 Sanatla aydınlatanlar
-
11.11.2016 Bu ülkenin toprağında taşında ‘O’nun izi var
-
14.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 2
-
13.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 1
-
29.09.2016 Şort bahane!
-
20.09.2016 Toplumsal barış ve huzuru bozmak için mi?
-
06.09.2016 Mutlu olmanın yollarından biri
-
01.09.2016 "Bu cennet vatan uğruna"
-
25.08.2016 "Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini"
-
22.08.2016 “Ey Türk İstikbalinin Evladı!”
-
16.08.2016 Kütüphane ve domuzlar
-
01.08.2016 “Şimdi insanlar şeytan olmuş yavrum”
-
26.07.2016 İç savaş tehlikesi ve TSK’nın durumu
-
19.07.2016 Gün gelir, ‘O HALK’a işin düşer
-
08.07.2016 Kanıksama!
-
28.06.2016 Türkiye ve Dünya gündemine ilişkin ...
-
14.06.2016 Yeşili koruyamıyoruz
-
10.06.2016 Cumhurbaşkanının diploması ...
-
09.06.2016 “Hareketi Severiz!”
-
25.05.2016 Kadının hakları ve kazanımları açısından geriye gidiş: Boşanma Komisyonu Raporu
-
23.05.2016 Herkes 19 Mayıs’ı kendince kutladı
-
17.05.2016 Anne olmak, var olmak, var etmek
-
22.04.2016 Nasıl bir Din dersi?
-
20.04.2016 Doğa turizmine yatırım kaçınılmaz
-
15.04.2016 Gülçin ERŞEN
-
04.04.2016 Allah, sevenden ve sevgiden yanadır
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.