Gülçin Erşen

Gülçin ERŞEN

Geçen Salı 13.45 dolmuşuyla Milas’a gidiyordum. Salı günleri, Milas’ın pazarı olduğundan dolmuşun kalabalık olacağını ve ayakta gitmek zorunda kalabileceğimi biliyordum. Ayakta dururken, önümde oturan yaşlı bir kadın, “Ben ileride ineceğim, arkada da inecekler var. Oturursunuz” dedi. Başımla onaylayıp dinelmeyi (yöresel ağızda, ayakta beklemek) sürdürdüm.

Önce çok yaşlı bir teyze yakınlarının ısrarıyla dolmuşa bindirildi ve benim önümde oturan kadın kalkınca, o oturdu. Bir süre sonra Güllük çıkışında onun arkasında oturan orta yaşlı karı koca, inmek için kalktılar. Ben de inenlere yol açmak için geriye çekilip, sola, dolmuşun arkasına doğru durdum. Solumda duran 20’li yaşlarda türbanlı bir kadın, omuzu ve kalçasıyla beni iterek, “Önümü kapatma, oraya ben oturacağım, engel olmaya çalışıyorsun!” dedi. Şaşırdım ve sinirlendim. “İnenlere yol veriyorum. İnsanlar uçarak mı dolmuşun kapısına gidecek, nereden geçsinler..” diye yanıtladım. Sonra da kolumu çekip, “Geç otur hadi” dedim. O, ikili koltuğun koridora yakın olanına oturdu, pencere kenarındaki boştu. “Yanına gelecek olan mı var? Boşsa, çekil de ben oturayım” dedim. Kadın hiç istifini bozmadı. Bu kez yüksek bir sesle “Müsaade eder misin? Geçip oturayım...” dedim birkaç kez. Şoför arkaya dönüp, “Yanınız boşsa yer verin hanfendiye!” diye seslendi. Kadın, pencere kenarındaki koltuğa kaydı, ben de yanına oturdum. Birkaç saniye sonra, türbanlı kadın sağ kolunun dirseğiyle böğrüme vurdu. Şaşkınlık ve öfkeden köpürdüm! “Ne vuruyorsun ya! Derdin ne?” dedim. “Aaaaa! Yalana bak. Pis yalancı!” demez mi?!... (Aboooo! Tam “Namussuzdan namusunu satın al” sözüne uygun.) Sonra karşılıklı bağırışmalarla aşağı yukarı şu diyalog geçti aramızda:

-”Bana bak, türban takmış dindar geçiniyorsun, yalan söyleme bari!”

-”Türbanıma laf edemezsin! Ahlaksız, pislik!”

-”Ben senin türbanına değil müslümanlığına laf söylüyorum. Müslüman yalan söylemez! Hem yalancısın, hem de saygısız ve terbiyesizsin.”

-”Yalancı sensin!”

-”Ben şurada ‘yarına sağ çıkmayayım ki; bana dirseğiyle vurdu’ diye yemin edebilirim. Ya sen neyin üzerine yemin edersin!” diye bağırdım.

-”Tamam! Ben vurdum. Suçluyum. Özür dilerim. Tamam mı!” diye bağırıp ağlamaya başladı...

O mağdur ya sözde; arkadan “entel” görünümlü bir adam, “Türbanına karışamazsınız!” dedi (Lâ havle...) Sonra arkadan işgüzar bir kadın gelip beni zorla yerimden kaldırmaya kalkınca, işler iyice çığırından çıktı. Ne yalan söyleyeyim sinir krizinin eşiğindeydim. “Bırak beni ya! Haklıyken, haksız durumuna düşmekten bıktım bu ülkede!” demişim. Sonra yanımdaki türbanlı kalkıp arkaya gitti. Yanıma da başka bir kadın oturdu. Sessiz sakin yola devam ettik.

“Hem suçlu hem güçlü”

Üçgen parkta türbanlı kadın, daha yaşlı başka bir türbanlı ve başı açık iki kadınla birlikte inerken, bana pis pis baktı, ben de ona baktım. Tam dolmuşun kapısında geriye dönüp, bana parmağını sallayarak, “Bu yanına kalmayacak, hesabını soracağım. Türbanıma laf söyleyemezsin!” diye avazı çıktığı kadar bağırınca, ben de ona, “Türban takmadan önce, müslüman olmayı öğren... Dikkat et, bir daha birilerine dirsekle vurursan, onun elinde kalabilirsin” dedim. Yanındakilerin müdahalesiyle sustu ve yoluna devam etti. Ben de şoför ve dolmuştakilerle kısaca dertleştim. Karşılıklı özür diledik, indim ...

Olayı, dertleşmek için birilerine anlattığımda, meğer ne çok buna benzer olay yaşanmış, farkettim. Örneğin; “Bir mağazada güvenlik kamerası sayesinde hırsızlık yaptığı anlaşılan türbanlı bir kadın, çantasından birçok çalıntı mal çıkınca, öyle bir şirretleşmiş ki... Utanmadan, bir de tehditler savurmuş.”

Bir ülkede, başı açık namuslu ve edepli kadınlar, hakaret, tehdit ve tekmelere maruz kalıyorsa; bazıları da haksız, şirret, edepsiz ve ahlaksız oldukları halde, salt başörtülü oldukları için ayrıcalık ve saygı bekliyorlarsa, (iki durum da aşırıdır) orada hak, hukuk, eşitlik, adalet, demokrasi ve İslamiyet’ten söz edilemez!

(Not: İnternette konuyla ilgili bir resim ararken; aşağıdaki bağlantısını aldığım habere rastladım: http://www.marasbugun.com/otobuste-kadin-kavgasi/45644/)              (6 Eylül 2017 / Güllük)