- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 24 July 2021, Saturday 13:36
- 2424 kez okundu
Hemcinsinin yarasına tırnak atıp, onu kanatmaya çalışan kadın kadar kötüsü ve tehlikelisi var mıdır? Bana göre; böyle bir kadın, İNSAN, KADIN, ANA vasıflarına ya sahip değildir; ya da hak etmemektedir. Kadın, insan cinsinin tekamül etmişi (gelişmişi) sayılır. Hele anne olduysa, daha da yücesidir. Peki, günümüz kapitalist toplumları; gerici, yobaz düzen mi kadınları bu denli, katı, acımasız, kaba hale getirdi? Acısı ya da içindeki şeytan bu denli büyük; yüreği, sevgisi, insan yanı bu denli küçük mü; bir hemcinsini yaralayarak, yarasını kanatmaya çalışarak doyuma ulaşmaya ya da kendi acısını dindirmeye çalışıyor… Diğer yandan; bu tür kadınların parmağında oynattığı erkekleri görünce de, “Bunlara müstahak, bu erkeklere böylesi layık demek ki” diyorum.
Yıllar önce çözmüştüm; birinin “kötü gün dostu” olması, her zaman iyi olduğu, sizi sevdiği anlamına gelmiyor: Sizin içinde bulunduğunuz olumsuzlukları öğrenince, aslında içinden “Oh! Ben şanslıyım. Onun işi, eşi, arabası, evi, çoluğu çocuğu, sevgilisi, kedisi, köpeği, çiçeği yok… Ama, benim vaaaaar!” Ya da “ Harika bir adamla evlendi, işinde çok başarılı, zengin oldu… Amaaa, Bak! En sevdiği kişi öldü, çocuğu engelli /hasta, oh boşandı! Kocası onu aldattı / iflas etti…” demektedir. Dışarıdan belli etmese de; neredeyse, zil takıp oynacak, kına yakacak!...
Bir de bunlara, aranızda sizce hiçbir sorun olmaması gereken, bir çıkar alışverişinizin bulunmadığı, hatta iyi, cömert, akıllı, olgun, sevgi dolu olduğunu sandığınız birinin; art niyetsizce yaptığınız, buna karşın onun hoşuna gitmeyen, ona göre çıkarına ters düşen bir şey yaptığınızda verdiği tepkinin seviyesi ve çirkinliği ekleniyor. Aranızdaki yazışma ve tartışmalarda; kendince bildiği sırlarınıza, acılarınıza gönderme yaparak canınızı yakmaya, sizi üzmeye, sinirlendirmeye, yıpratmaya, moralinizi bozmaya çalışması; yetmedi, bunları ulu orta sözde isim vermeden, kendine yontarak, saptırarak, çirkinleştirerek anlatması, yazması, beni artık öfkelendirmekten ziyade üzüyor. Çünkü, birileri anlamamak ve anlaşılmamakta dirense de; önünde sonunda neyin ne, kimin haklı ya da haksız olduğu ortaya çıkıyor. İnsanlar üzüp, üzülmekle ve dost yitirmekle kalıyorlar…
Sevdiklerimden zor vazgeçerim
Bazen saf, salak ya da art niyetli olduğunuz için değil; gerçekten o kişiyi sevdiğiniz, düzelmesini istediğiniz, yitirmek istemediğiniz için anlamazlıktan, bilmezlikten gelirsiniz bazı şeyleri… Ben bunu çok yaparım. Ama, artık karşı tarafın art niyetinden eminsem ya da zarar görmeye başladıysam (ki sevdiklerimin zarar görmesi de aynı şeydir.) , yollarımı ayırırım. Yaşamımdan çıkarırım o kişi ya da kişileri… Zaten bir süre sonra yüreğimden ve zihnimden de gitmiş olurlar. Bu öyle şimdi yazdığım gibi kolay olmaz; şairin dediği gibi; “Bıçak saplanırken değil, çıkartırken daha çok acı verir.”
Öte yandan; sizi üzmek, yıpratmak, karalamak, sizle dostluğunu, ortaklığını, ilişkisini bitirmek için ne lazımsa yapanların, bir süre sonra, “Konuyu, tartışmayı iyice uzatarak, mazeretler öne sürerek, özür dileyerek” uzlaşma çabası içine girmesi tuhaf geliyor bana. Bu kez içtenlik ve iyi niyet arayamıyorum; ya çıkarı hâlâ bitmedi ya da vicdanını rahatlatmak istiyor diye düşünüyorum. İlkine ilişkin görüşüm ağır basıyorsa, tepkim sert olabiliyor. İkinci olasılık daha derin ve düşünsel bir ders içeriyor her iki taraf için: Vicdanım rahatsa, ardıma dönmeden yoluma giderim. Kimsenin vicdanını rahatlatmak benim işim değil. Zaten içten pişmanlık ve özür, ruhsal olarak da yerine ulaşır, Tanrı katında affolunur.
Buradan varmak istediğim sonucu, yine Susanna Tamarro’nun 20’li yaşlarımda okuduğum “Mathilda insanlığın yürümesini dört gözle bekliyorum” kitabına bağlayarak; insanlığın hâlâ emekleme aşamasında olduğunu, bazılarının yeni yeni iki ayak üzerinde durmayı öğrendiğini, çok azının yürümeye başladığını belirteyim. Teknolojide büyük gelişme kaydederek uzaya gitmeyi başaran beşer, “insanlık”ta çok geride kaldı ne yazık ki… Şeytan verdiği sözü tutarak, insanoğlu’nu insanlıktan uzaklaştırdı, kendine benzetti. Bunun farkına varan bazıları, aklını kullanıp, vicdanının sesini (egosunu değil) dinleyerek, adım adım İNSANLIĞA yaklaşma çabası içinde.
Elimizdeki meşalelerle, kendi bilgimiz, eğitimimiz, yeteneklerimiz ölçüsünde; aynı niyet ve çaba içindekilerle yol alma, yardımlaşma derdindeyiz. Birlikten kuvvet, güzellik, sinerji doğar; sevgi bile paylaştıkça çoğalır.
Benzetmeler üzerinden açıklayayım…
Genel (makro) ve özel (mikro) ilişkiler bazında da açıklamaya çalışayım:
Birtakım işler ve uğraşlar içindeyken; bunları ihmal etmemek koşuluyla, başka iş ve uğraşlar edinmek; severek ve yararlı olma gayreti içinde çalışıp, bir şeyler üretmek; hatta aynı, benzer amaçlar edinmiş, farklı iş, uğraşlar içindeki kişi ve kurumların bir araya gelip, birbirlerini desteklemelerine ön ayak / aracı olmak hoşuma gider. Böyle bir çaba, bu tür girişimler kimleri, niye rahatsız eder? Kültürümüzdeki İMECE’yi dünya, ülke, doğa, toplum yararına uygulayarak başarıya ulaşanlara hayranım. Bir şeyler yapabileceğime inandığımda, bu tür çalışmalar içinde yer almaya can atarım. Ama, nedense, başta birlikte yola çıktığınız birileri, bir süre sonra tekere çomak sokabilir. Destek olmak bir yana, köstek olmaya başlar. Çünkü, işler onların istediği gibi gitmemektedir. Olabilir… O zaman, böyle durumlarda genelde benim de yaptığım gibi; çık kervandan, cesaretin varsa yoluna tek başına ya da başka yoldaşlarla devam et. Öbür kervanı niye bozmaya, yakmaya, yıkmaya, talan etmeye uğraşıyorsun!? Senin yolun, tarzın, tavrın doğruysa; er ya da geç gideceğin yere varırsın zaten. Hatta, belki öbür kervandan daha kalabalık yoldaş topluluğuyla yol almayı sürdürürsün…
Benim başkalarını sevmem, onlara da değer ve gönlümde yer vermem; diğerlerini daha az sevmeme, gönlümden çıkarmama neden olmaz. Gönlümüz sonsuz okyanuslar gibi geniş; ne kadar sevgiye yer açarsak, o kadar genişler. Yalnızca, kıskanç, sevgisiz, kompleksli, bencil, fesat kişiler hır çıkarabilir, başkalarıyla aranızı bozmaya uğraşır, küsüp gidebilir, hatta giderken kırar döker... Ama, kadın ya da erkek fark etmez, siz o insandan, ilişkiden, ortamdan uzaklaşıp gitmeye kalkınca; duygu sömürüsünden hakarete, tehditten bu tehdidi gerçekleştirmeye yönelik eylemlere kadar türlü olumsuzlukla da karşılaşabilirsiniz… Oysa eş, dost, akraba olarak gönlünde, yanında, evinde huzur bulduklarımızdan hiç ayrılmak istemeyiz. Ayrı olsak da o güzel enerjilerini duyumsarız… Ne mutlu birbirlerine yurt olabilen insanlara… O zaman dünya tüm insanlığın cennet yurdu, insanların gönlü, huzur bulduğumuz yuvamız olur.
-
17.04.2022 Kötülükle savaşıyoruz
-
13.04.2022 EGEÇEP’ten doğa direnişçilerine ve İkizköy’e ödül
-
16.03.2022 Kıyıya vuran deniz yıldızlarını suyla buluşturanlar
-
25.01.2022 Kar özlemi ve anımsadıklarım
-
29.11.2021 Keşfetmeye değer kent: Salihli
-
06.11.2021 Can’ının istediğini yapmak
-
02.11.2021 Parmaklarıyla okuyup, can kulağıyla dinleyenlere engel yok!
-
16.07.2021 Haksızlık, liyakatsızlık ve "Çoklu Standart" her yerde!
-
06.07.2021 Yakan su!
-
18.06.2021 Gazeteci kimdir, nedir, ne yapar?
-
19.05.2021 Gençlere saygı duyuyorum ve güveniyorum
-
18.05.2021 Milas’tan doğan ödüllü marka: Alaboğaz Zeytinyağı
-
26.04.2021 Bir çocuğun ağzından Atatürk’ün yurt ve çocuk sevgisi
-
21.04.2021 Doğal sevinç kaynağı: Çocuklar
-
20.04.2021 "Sen yanmazsan, ben yanmazsam..."
-
14.04.2021 İnsanlığın uyanışı ve sabır
-
16.03.2021 Yazmak için iyi nedenler olsun isterdim
-
03.03.2021 Çok şehit verdik, ama hesap veren yok!
-
28.01.2021 Covit 19 Aşısı hakkında akla gelen sorulara yanıtlar
-
27.01.2021 DELİCE
-
14.01.2021 Evdeki dönüşümlü atıkların toplanması
-
13.11.2020 Atatürk Sevgisi azalmaz
-
04.11.2020 İnternet etiğine bir değinelim
-
03.11.2020 Kadınlarımızın KARA yazgısını kim AKlayacak?
-
14.10.2020 Labranda’nın çağdaş dervişi
-
03.09.2020 Mihenk Taşı, Turnusol Kağıdı
-
31.08.2020 Göç etmek
-
15.08.2020 Siyasal öngörülerim
-
02.07.2020 İnancın Sınanması
-
01.07.2020 Kötü işletmecilik
-
25.06.2020 Yürüten iktidar!
-
08.06.2020 “Siyasi Parti Dini”
-
05.06.2020 Karantina dönemine ilişkin...
-
02.06.2020 Patlicez gari!
-
27.04.2020 Bodrum’un acı otu Koronayı yener!
-
20.04.2020 Korona herkesi eşitledi mi?
-
15.01.2020 Din bu mudur?
-
11.01.2020 Tiyatro diye bir şey var
-
10.01.2020 Ne ummuştuk, ne oldu!...
-
30.12.2019 “Sapere Aude!”
-
28.12.2019 Güllük’ün bitmeyen ulaşım sorunları
-
03.12.2019 “DÜNYAYI SANAT KURTARACAK”
-
09.10.2019 Hepimizin içinde biraz “Joker” var
-
27.09.2019 “Halka öğretmeniz gerekenleri önce kendiniz öğrenin”
-
13.09.2019 “İnsanlığın Yürümesini Dört Gözle Bekliyorum”
-
06.08.2019 Kutsal ve Tağut nedir?
-
03.07.2019 İNSANLIK NE ZAMAN KOŞACAK?
-
25.05.2019 Ruh Açlığı
-
13.05.2019 Dikkat edilmesi gereken şeyler
-
17.04.2019 "Barışçıl Savaşçılar" olacağız
-
07.03.2019 YALNIZCA İNSAN OLMAK İSTİYORUZ
-
25.02.2019 Yıllar sonra “Ruhlarımızı tokuşturmak”
-
19.02.2019 Yaşam - sevdiğim için - güzel
-
05.02.2019 Yaşanabilir yer olsun
-
19.01.2019 DEFTERLER
-
25.12.2018 Sevdiğim ve sevmediğim kentler
-
30.11.2018 Yaşam gibi; acı ve güzel
-
02.10.2018 Yeni üyelerle daha güçlüyüz
-
05.09.2018 Sakarya Savaşı, 15 Temmuz’da mı kazanıldı?
-
15.08.2018 “Siyasi iktidar bizi cezalandırmak istiyor!”
-
18.07.2018 Bu nasıl Okul Aile Birliği Başkanı?
-
06.07.2018 Nicelik değil nitelik ve niyet önemli!
-
06.07.2018 Seçimde kim kazandı?
-
12.06.2018 Tarihimizde dönüm noktası olacak bir seçim
-
15.05.2018 “Güç bende artıııık!”
-
10.05.2018 Anımsanması gereken notlar
-
27.04.2018 Millet, egemenliğine sahip çıksın!
-
24.04.2018 “Çamlak Çömlek Patladı!”
-
17.04.2018 Hoşgörüsüzlük ve değişik bakış açıları
-
13.04.2018 Şeker fabrikaları neden önemli?
-
04.04.2018 “HAK”tan yana olmak
-
03.04.2018 Anı misillemesi
-
06.03.2018 Amaç Osmanlı’yı yüceltmek, Cumhuriyeti küçümsemek midir?
-
20.02.2018 Yozlaşmış cinsellik
-
15.02.2018 Atatürkçü Düşünce Derneği, DKÖ değil mi?
-
16.01.2018 Nasıl Atatürkçü olunur?
-
15.01.2018 “Recep Tayyip Erdoğan’ı destekliyorum”
-
12.01.2018 ‘Güllük Kütüphanesi’nin kaderi kimin elinde?
-
09.01.2018 “Bir olalım, iri olalım, diri olalım”*
-
27.12.2017 Güncel siyasetten ruhsal kurtuluşa ...
-
15.12.2017 Spora ve sporcuya yatırım
-
12.12.2017 Sağlık ve huzur için “Tai Çi Çuan”
-
05.12.2017 “Yazmasam deli olacaktım”
-
24.11.2017 İnsanın değerinin ölçütü nedir?
-
16.11.2017 İçtenlik
-
14.11.2017 Milas ve Güllük’te bitmeyen sorunlar …
-
27.10.2017 Farklı bir turizm anlayışı: ‘Mor Salkım Bağları’
-
11.10.2017 Dünyanın en güzel tatlısı!
-
10.10.2017 Okumak, anlamak ve bilmek
-
07.10.2017 Devlet, “Ana” ya da “Baba” değil artık!
-
23.09.2017 Öncelik, cehaletle savaştır
-
19.09.2017 ‘Özel Okul Devlet Teşviği’ kime verilir?
-
09.09.2017 Türban, keşke müslüman ve iyi insan olmaya yetseydi …
-
08.09.2017 ‘Vicdan azabı’ en büyük cezadır!
-
05.09.2017 Bu 30 Ağustos’ta yaşadıklarım, hissettiklerim …
-
05.08.2017 Güllük’ün çok ciddi ve sıradan sorunları var …
-
03.08.2017 Sanata susamışlık
-
13.07.2017 Ören de kötüye gidiyor sanki!
-
30.06.2017 “Deniz İnsanları”
-
28.06.2017 “Oğlumu ‘Fikri ve vicdanı hür’ yetiştirmek istiyorum”
-
15.06.2017 Tehlike sürüyor!
-
12.06.2017 Bu nasıl bir Ramazan?
-
22.05.2017 Evde pizza yapmanın pratik yoları
-
11.05.2017 “Hayatımın en yorucu ve en güzel haftasonuydu!”
-
03.05.2017 Neye ve kime güveneceğiz?
-
24.04.2017 Ata’ya mektup
-
18.04.2017 Hukuk ve Demokrasi kaybetti
-
04.04.2017 Türkiye’yi işgalin zemini hazırlanıyor
-
31.03.2017 Atatürkçü vatanseverlerin buluşma noktaları
-
14.03.2017 ‘Mağduriyet Edebiyatı’ uluslararasılaştı!
-
10.03.2017 İleride emekli maaşı alamayacak mıyız?
-
08.03.2017 Kadın ve Cumhuriyet
-
23.02.2017 Adaletin bu mu ...?
-
15.02.2017 Saati tersine kurmak
-
11.02.2017 İzmir’i seviyorum
-
08.02.2017 Kirli propaganda
-
24.01.2017 Evlatlarımız ve vatanımızdan değerli neyimiz var?
-
12.01.2017 “Salla başı al maaşı”
-
06.01.2017 Yüz kızarması ve yiğitlik
-
24.12.2016 Türkiye artık “Cumhur”un olmayacak mı?
-
17.12.2016 Şeytanı yeneceğiz!
-
10.12.2016 Eğreti Şiir
-
03.12.2016 İlişki ve evlilik seyri üzerine ...
-
25.11.2016 Sanatla aydınlatanlar
-
11.11.2016 Bu ülkenin toprağında taşında ‘O’nun izi var
-
14.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 2
-
13.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 1
-
29.09.2016 Şort bahane!
-
20.09.2016 Toplumsal barış ve huzuru bozmak için mi?
-
06.09.2016 Mutlu olmanın yollarından biri
-
01.09.2016 "Bu cennet vatan uğruna"
-
25.08.2016 "Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini"
-
22.08.2016 “Ey Türk İstikbalinin Evladı!”
-
16.08.2016 Kütüphane ve domuzlar
-
01.08.2016 “Şimdi insanlar şeytan olmuş yavrum”
-
26.07.2016 İç savaş tehlikesi ve TSK’nın durumu
-
19.07.2016 Gün gelir, ‘O HALK’a işin düşer
-
08.07.2016 Kanıksama!
-
28.06.2016 Türkiye ve Dünya gündemine ilişkin ...
-
14.06.2016 Yeşili koruyamıyoruz
-
10.06.2016 Cumhurbaşkanının diploması ...
-
09.06.2016 “Hareketi Severiz!”
-
25.05.2016 Kadının hakları ve kazanımları açısından geriye gidiş: Boşanma Komisyonu Raporu
-
23.05.2016 Herkes 19 Mayıs’ı kendince kutladı
-
17.05.2016 Anne olmak, var olmak, var etmek
-
22.04.2016 Nasıl bir Din dersi?
-
20.04.2016 Doğa turizmine yatırım kaçınılmaz
-
15.04.2016 Gülçin ERŞEN
-
04.04.2016 Allah, sevenden ve sevgiden yanadır
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.