• 24 July 2021, Saturday 13:36
GülçinErşen

Gülçin Erşen

İnsan insanın kurdu değil; yurdu olmalı

Hemcinsinin yarasına tırnak atıp, onu kanatmaya çalışan kadın kadar kötüsü ve tehlikelisi var mıdır? Bana göre; böyle bir kadın, İNSAN, KADIN, ANA vasıflarına ya sahip değildir; ya da hak etmemektedir. Kadın, insan cinsinin tekamül etmişi (gelişmişi) sayılır. Hele anne olduysa, daha da yücesidir. Peki, günümüz kapitalist toplumları; gerici, yobaz düzen mi kadınları bu denli, katı, acımasız, kaba hale getirdi? Acısı ya da içindeki şeytan bu denli büyük; yüreği, sevgisi, insan yanı bu denli küçük mü; bir hemcinsini yaralayarak, yarasını kanatmaya çalışarak doyuma ulaşmaya ya da kendi acısını dindirmeye çalışıyor… Diğer yandan; bu tür kadınların parmağında oynattığı erkekleri görünce de, “Bunlara müstahak, bu erkeklere böylesi layık demek ki” diyorum.

Yıllar önce çözmüştüm; birinin “kötü gün dostu” olması, her zaman iyi olduğu, sizi sevdiği anlamına gelmiyor: Sizin içinde bulunduğunuz olumsuzlukları öğrenince, aslında içinden “Oh! Ben şanslıyım. Onun işi, eşi, arabası, evi, çoluğu çocuğu, sevgilisi, kedisi, köpeği, çiçeği yok… Ama, benim vaaaaar!” Ya da “ Harika bir adamla evlendi, işinde çok başarılı, zengin oldu… Amaaa, Bak! En sevdiği kişi öldü, çocuğu engelli /hasta, oh boşandı! Kocası onu aldattı / iflas etti…” demektedir. Dışarıdan belli etmese de; neredeyse, zil takıp oynacak, kına yakacak!...

Bir de bunlara, aranızda sizce hiçbir sorun olmaması gereken, bir çıkar alışverişinizin bulunmadığı, hatta iyi, cömert, akıllı, olgun, sevgi dolu olduğunu sandığınız birinin; art niyetsizce yaptığınız, buna karşın onun hoşuna gitmeyen, ona göre çıkarına ters düşen bir şey yaptığınızda verdiği tepkinin seviyesi ve çirkinliği ekleniyor. Aranızdaki yazışma ve tartışmalarda; kendince bildiği sırlarınıza, acılarınıza gönderme yaparak canınızı yakmaya, sizi üzmeye, sinirlendirmeye, yıpratmaya, moralinizi bozmaya çalışması; yetmedi, bunları ulu orta sözde isim vermeden, kendine yontarak, saptırarak, çirkinleştirerek anlatması, yazması, beni artık öfkelendirmekten ziyade üzüyor. Çünkü, birileri anlamamak ve anlaşılmamakta dirense de; önünde sonunda neyin ne, kimin haklı ya da haksız olduğu ortaya çıkıyor. İnsanlar üzüp, üzülmekle ve dost yitirmekle kalıyorlar…

Sevdiklerimden zor vazgeçerim

Bazen saf, salak ya da art niyetli olduğunuz için değil; gerçekten o kişiyi sevdiğiniz, düzelmesini istediğiniz, yitirmek istemediğiniz için anlamazlıktan, bilmezlikten gelirsiniz bazı şeyleri… Ben bunu çok yaparım. Ama, artık karşı tarafın art niyetinden eminsem ya da zarar görmeye başladıysam (ki sevdiklerimin zarar görmesi de aynı şeydir.) , yollarımı ayırırım. Yaşamımdan çıkarırım o kişi ya da kişileri… Zaten bir süre sonra yüreğimden ve zihnimden de gitmiş olurlar. Bu öyle şimdi yazdığım gibi kolay olmaz; şairin dediği gibi; “Bıçak saplanırken değil, çıkartırken daha çok acı verir.”

Öte yandan; sizi üzmek, yıpratmak, karalamak, sizle dostluğunu, ortaklığını, ilişkisini bitirmek için ne lazımsa yapanların, bir süre sonra, “Konuyu, tartışmayı iyice uzatarak, mazeretler öne sürerek, özür dileyerek” uzlaşma çabası içine girmesi tuhaf geliyor bana. Bu kez içtenlik ve iyi niyet arayamıyorum; ya çıkarı hâlâ bitmedi ya da vicdanını rahatlatmak istiyor diye düşünüyorum. İlkine ilişkin görüşüm ağır basıyorsa, tepkim sert olabiliyor. İkinci olasılık daha derin ve düşünsel bir ders içeriyor her iki taraf için: Vicdanım rahatsa, ardıma dönmeden yoluma giderim. Kimsenin vicdanını rahatlatmak benim işim değil. Zaten içten pişmanlık ve özür, ruhsal olarak da yerine ulaşır, Tanrı katında affolunur.

Buradan varmak istediğim sonucu, yine Susanna Tamarro’nun 20’li yaşlarımda okuduğum “Mathilda insanlığın yürümesini dört gözle bekliyorum” kitabına bağlayarak; insanlığın hâlâ emekleme aşamasında olduğunu, bazılarının yeni yeni iki ayak üzerinde durmayı öğrendiğini, çok azının yürümeye başladığını belirteyim. Teknolojide büyük gelişme kaydederek uzaya gitmeyi başaran beşer, “insanlık”ta çok geride kaldı ne yazık ki… Şeytan verdiği sözü tutarak, insanoğlu’nu insanlıktan uzaklaştırdı, kendine benzetti. Bunun farkına varan bazıları, aklını kullanıp, vicdanının sesini (egosunu değil) dinleyerek, adım adım İNSANLIĞA yaklaşma çabası içinde.

Elimizdeki meşalelerle, kendi bilgimiz, eğitimimiz, yeteneklerimiz ölçüsünde; aynı niyet ve çaba içindekilerle yol alma, yardımlaşma derdindeyiz. Birlikten kuvvet, güzellik, sinerji doğar; sevgi bile paylaştıkça çoğalır.

Benzetmeler üzerinden açıklayayım…

Genel (makro) ve özel (mikro) ilişkiler bazında da açıklamaya çalışayım:

Birtakım işler ve uğraşlar içindeyken; bunları ihmal etmemek koşuluyla, başka iş ve uğraşlar edinmek; severek ve yararlı olma gayreti içinde çalışıp, bir şeyler üretmek; hatta aynı, benzer amaçlar edinmiş, farklı iş, uğraşlar içindeki kişi ve kurumların bir araya gelip, birbirlerini desteklemelerine ön ayak / aracı olmak hoşuma gider. Böyle bir çaba, bu tür girişimler kimleri, niye rahatsız eder? Kültürümüzdeki İMECE’yi dünya, ülke, doğa, toplum yararına uygulayarak başarıya ulaşanlara hayranım. Bir şeyler yapabileceğime inandığımda, bu tür çalışmalar içinde yer almaya can atarım. Ama, nedense, başta birlikte yola çıktığınız birileri, bir süre sonra tekere çomak sokabilir. Destek olmak bir yana, köstek olmaya başlar. Çünkü, işler onların istediği gibi gitmemektedir. Olabilir… O zaman, böyle durumlarda genelde benim de yaptığım gibi; çık kervandan, cesaretin varsa yoluna tek başına ya da başka yoldaşlarla devam et. Öbür kervanı niye bozmaya, yakmaya, yıkmaya, talan etmeye uğraşıyorsun!? Senin yolun, tarzın, tavrın doğruysa; er ya da geç gideceğin yere varırsın zaten. Hatta, belki öbür kervandan daha kalabalık yoldaş topluluğuyla yol almayı sürdürürsün…

Benim başkalarını sevmem, onlara da değer ve gönlümde yer vermem; diğerlerini daha az sevmeme, gönlümden çıkarmama neden olmaz. Gönlümüz sonsuz okyanuslar gibi geniş; ne kadar sevgiye yer açarsak, o kadar genişler. Yalnızca, kıskanç, sevgisiz, kompleksli, bencil, fesat kişiler hır çıkarabilir, başkalarıyla aranızı bozmaya uğraşır, küsüp gidebilir, hatta giderken kırar döker... Ama, kadın ya da erkek fark etmez, siz o insandan, ilişkiden, ortamdan uzaklaşıp gitmeye kalkınca; duygu sömürüsünden hakarete, tehditten bu tehdidi gerçekleştirmeye yönelik eylemlere kadar türlü olumsuzlukla da karşılaşabilirsiniz… Oysa eş, dost, akraba olarak gönlünde, yanında, evinde huzur bulduklarımızdan hiç ayrılmak istemeyiz. Ayrı olsak da o güzel enerjilerini duyumsarız… Ne mutlu birbirlerine yurt olabilen insanlara… O zaman dünya tüm insanlığın cennet yurdu, insanların gönlü, huzur bulduğumuz yuvamız olur.

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık