• 05 September 2017, Tuesday 19:40
GülçinErşen

Gülçin Erşen

Bu 30 Ağustos’ta yaşadıklarım, hissettiklerim …

Gülçin ERŞEN

Atatürk İlke ve Devrimlerine, Cumhuriyet’e sahip çıkmak, yurtseverlik, sosyal medyada bayrak ve Atatürk resmi paylaşmak kadar kolay ve ucuz değil! (Ki; ikisi de yurtseverlik ve kahramanlığın birbirinden ayrılmaz simgeleridir gözümde ...) Yıllardır süren haksızlıklara, talana, Atatürkümüzün ve Kurtuluş Savaşımızın, Cumhuriyet’in kazanımlarının unutturulmaya, kirletilmeye, yıkılmaya çalışılmasına, ulusal değerlerimizin yerini, yobaz Arap söylemlerinin ve geleneklerinin almasına, geri gidişe, demokrasiden uzaklaşmaya sesini çıkarmadıysan, istediğin kadar bayrak ve Atatürk resmi paylaş, korkak, kaypak ve riyakarsın gözümde!

Sert bir giriş yaptığımın ayırdındayım. Ölümden öte köy yok! Yaklaşık 100 yıl önce de Gazi Mustafa Kemal, kadını erkeği ile tüm yurtsever halk, bu bilinçle, varını yoğunu, canını vatan için vermekten kaçınmadı. O zaman da hainler, düşman işbirlikçileri, satılmışlar vardı; şimdi de var... Her yanı şehit kanıyla sulanmış toprağımız mı kana doymadı; yoksa kan emici, küresel, vahşi sömürgeciler mi?... Şehit ve gazilerin, vatanın, halkın hakkını vermeyip, kendinin ve yakınlarının hayatını, malını, mülkünü riske etmeyip; başkalarını sokağa, cepheye, dağa sürenlerin, hamasi nutuklar atmaya hakkı yok!... En basit örnekle; bir “tatil günü” uykusundan, keyfinden fedakarlık etmeyip, sabah 9:00 – 9:30 sularında, Atatürk anıtı önündeki törene katılmayan, ama “Atatürkçüyüm, vatanseverim” diye mangalda kül bırakmayanlara üzülüyorum.

 

Bayrağa saygı

Biz Güllük’te 30 Ağustos sabahı 8:00 sularında kalktık. Oğlumla sabah serinliğinde çarşıya yürürken, binalara asılı Türk bayraklarının, Atatürk afişlerinden bazılarının fotoğrafını çektim. (Eskiden Cemil Karababa, dev Atatürk portrelerini, kocaman kumaşlara çizerdi.) Ah! Bir de sürekli asılı kalmaktan rengi turuncuya dönmüş, üstü lekelenmiş, kirlenmiş, kenarları lime lime olmuş bayrakları görmeseydik... Utanmazlar! Yenisini alıp asamıyorsanız, kaldırın bari; daha fazla saygısızlık, üşengeçlik yapmayın. Ayıptır, yazıktır, günahtır! Sizin kanınız da soluk kırmızı mı, lekeli mi; rengini şehit kanından almış, al bayrakları böyle soldurursunuz? Bayrağa saygısızlık yapmayın daha fazla...

9:00 yerine 9:30’da, belediye hizmet binası önündeki heykel yerine, 1935’de yapılan Atatürk büstünün önünde; yaklaşık 20 kişi tören düzenledik. Gelenler genelde orta yaşlıydı. Tek çocuk oğlum Deniz’di. (Tek bir resmi kurum ve kişi yoktu. Atatürk’ü, Kurtuluş Savaşı şehit ve gazilerini anmak, ulusal bayramı kutlamak yasak mı, suç mu? Yoksa, bu yüzden de FETÖ’cü diye damgalanma, meslekten atılma, tutuklanma korkusu mu yaşıyorlar?) Çelenk yoktu, ama yanlarında getirdikleri çiçek demetlerini büstün altına koyan iki üç kişi bu eksikliği giderdi. Bir dakikalık saygı duruşu, hep bir ağızdan söylediğimiz İstiklal Marşımız, dilek ve temenniler ile Büyük Zafer’i ve onu bizlere vatanla beraber armağan edenleri andık. Bundan sonra her ulusal bayram ve anmada 9:30’da burada toplanmaya karar verdik. 10 Kasım’larda ise daha erken...

 

Bodrum’da bayram

Zafer Bayramı’nı hoşumuza giden, değişik birtakım etkinliklerle kutlayabilmek için, oğlum ile Bodrum’a gittik. Bodrum’daki askeri kampta 30 Ağustos Zafer Bayramı olduğunu vurgulayan bayrak ve Atatürklü afişler sayesinde kutlama havasını belirgin duyumsadık. Öyle ya, bugün aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetleri Günü’ydü. Kampta bol bol yüzerek, dostlarla söyleşerek, haberleşerek güzel zaman geçirdik.

Akşam kamptan ayrılırken, Fener Alayı’nın Gençlik Marşı eşliğinde, kamp girişinde durduğunu anladık. Biz beklemeden, Marina’ya yürüdük. Oradan itibaren, yol boyunca, her yaş ve kesimden yurttaşlar, ellerinde bayraklar, üstlerinde kırmızı beyaz tonlarında giysiler, bayraklı ve Atatürklü tişörtlerle bekliyorlardı. Her zaman yerli ve yabancı popüler müzikleri çaldığını duyduğumuz, bar, kafe ve lokantalardan, bazı arabalardan İzmir Marşı, 10’uncu Yıl Marşı, Hoşgelişler Ola (Mustafa Kemal Paşa), Ankara Türküsü (Ankara’nın taşına bak...) yükseliyordu. Hemen herkeste hüzünle karışık bir coşku... Tanımadıkları halde, gülümseyerek başlarıyla birbirlerini selamlayan, bayramlarını kutlayanlar... Ben de gece boyunca pek çok kişiyle aynı şeyi yaptım. (Hep olması ve yapılması gereken buydu aslında...) Meydanda orkestra yerini çoktan almış; burada da büyük bir kalabalık... Yanımızdaki fazlalıkları otogardaki emanetçiye bırakıp, geri dönüp kalabalığa karıştık... Barlar Sokağı’nda bile, yılbaşı kutlaması gibi, bayram kutlama programı hazırlamış işletmeler vardı. Her zaman oturduğumuz kafenin deniz kıyısındaki terasında, her masaya ikişer minik Atatürklü Türk bayrağı konmuş olması hoşumuza gitti. Biraz oturup, dinlendik.

Türk bayrağı satışı kadar, Atatürk resimli, imzalı ve bayraklı tişört satışı da rekor seviyedeydi. Düşünsenize, tüm mirasını Türk halkına bırakmış olan Atatürk’ün başka yasal mirasçısı olsaydı, ne büyük “telif hakkı” kazancı elde ederdi... O, bu güzel ülkenin tüm zenginliklerinin gerçek sahibinin “Türkiye halkı” olduğunu biliyordu. Her şeyi halka, bizlere ve özellikle gençlere emanet etti. Biz emanete hıyanet etmiyor; elimizden geldiğince sahip çıkıyoruz.

30 Ağustos Zafer Bayramımız ve ilk günü Dünya Barış Günü’ne denk gelen Kurban Bayramı kutlu ve hayırlara vesile olsun; tüm bayramları barış ve huzur içinde, sevgi, saygı, dayanışma ve dostluk duygularıyla, coşku ve sevinçle kutlayabilmemizi diliyorum.

(1 Eylül 2017 / Güllük)


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık