- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 03 December 2016, Saturday 18:49
- 3790 kez okundu
Gülçin ERŞEN
Son zamanlarda özellikle romantik komedi türü diyebileceğimiz TV dizileri kanallarda çok izlenenler arasında. Bunun nedenini hiç düşündünüz mü? Üniversitede iletişim alanında (radyo televizyon dalı) eğitim almış, ayrıca Toplumbilim, Sosyal Psikoloji, gibi dersler görmüş biri olarak düşündüğümde, nedeni bulmakta hiç güçlük çekmedim: Çünkü, insanların bu tür şeyler seyretmeye gereksinimi var. Yaşadığımız ekonomik, toplumsal, siyasal bunalımların yanında, insanların böyle ilişkilere duyduğu özlem, özenti de önemli.
Dikkat ederseniz, bu tür dizilerde kız da erkek de birbirlerine deli gibi aşık oldukları halde, hislerini kolay kolay açıklamıyorlar; hislerinden emin olana dek, kendilerini ve karşısındakini türlü şekillerde sınıyorlar. Ayrıca, bırakın cinsel ilişki aşamasını, öpüşme faslına gelmek için bile seyircinin sabrını adeta sınıyorlar... Gerçek yaşamda yaşanan ilişkiler öyle mi?
Lise bahçesinde bir kız ve erkek öğrencinin sürekli birlikte dolaşmasının bile bazen “disiplin”e gitme sebebi sayıldığı Sarıkamış’tan Ankara’ya gittiğimde, sırada kız ve erkek öğrencilerin yan yana oturabildiğini, açıkça flört ettiğini görmek beni şaşırtmıştı. 1980’lerin sonu ile 1990’ların başında Ankara’da otobüs duraklarında, sinemada, üniversite koridor ve merdivenlerinde nerdeyse dikey durumda sevişen çiftler görmek mümkündü. Üniversite’deki türbanlı kızlar bile, öğlen tatilinde yakındaki camide erkek arkadaşları ile imam nikahı kıydırıp gümüş alyansları parmaklarına takınca, açık sayılan öğrencilerden geri kalmayacak ölçüde “imam nikahlı eşleri”yle yakınlaşabiliyorlardı.
Gözlemlemek ve fikir
yürütmek
Eğitimim ve mesleğim gereği belli bir yaştan sonra hep büyük kentlerde yaşadım. Hemen hemen her tür ortamda her türlü insanla bulundum. İnsanları gözlemlemek, onların yaşamları, ilişkileri ile ilgili fikir yürütmek, varsayımlarda bulunmak gibi bir alışkanlığım da vardı... Ancak evlilik, annelik ile birlikte farklı bir yaşam tarzını benimsediğim son 10 yıl, başkalarının evlilik ve ilişki tarzını gözlemlediğim dönemlerden beni uzaklaştırdı. Yine de bazı genellemelerde bulunabilirim: Büyük kentlerde de küçük ve tutucu sayılabilecek yerlerde de evli olup, ahlaken, dinen, hukuken onaylanmayacak ilişkiler yaşayanlar epey çok. Üstelik bu kişiler arasında eğitim ve gelir düzeyi, siyasi görüş açısından da belirgin bir fark yok. Bu tür ilişkiler çeşitli nedenlerle görmezden gelinirken, toplumda göz önünde bulunan, dikkat çeken bir kişinin (ne denli mazbut bir yaşam sürerse sürsün) özel yaşamı, ilişkileri çok daha fazla merak ve dedikodu konusu olabiliyor.
Başka bir genelleme; aşk ilişkisi yerine, görücü yöntemiyle yapılan ya da mantık evlililiği denilen evlilikler, sanki daha başarılı, uzun ömürlü (hatta ömür boyu) olabiliyor. Belki de ateşli bir aşkla evlenenlerin cinsel yaşamları sekteye uğrayınca evlilikleri de sürmüyor. (Ama, gerçek “aşk” yani “sevi” böyle olmamalı.) Görücü yöntemiyle evlenenler, zaten nikaha dek cinsel açıdan yakınlaşmayıp, daha çok birbirleri ve birbirlerinin aileleri ile zaman geçirdiklerinden ileride “arkadaşça” evliliklerini sürdürebiliyorlar belki de.
Aslında insanlar, son yıllarda dizilerde izlediğimiz, o romantik, utangaçlık, çekingenlik, kur yapma gibi inceliklerin yaşandığı aşk ilişkilerinin benzerlerini yaşamak istiyorlar.
“Sevgi neydi?
Sevgi emekti”
Geçenlerde bir arkadaşıma, aslında tüm genç ve orta yaşlı bekar erkeklere öğüt sayılabilecek şöyle bir ileti yolladım: “Günümüzde erkekler, doğrudan yatak faslına geçmeye alıştıkları için, karşı cinsle arkadaşlığı, kur yapmayı beceremiyor sanırım. Keşke önce beğendikleri kadınla dost olmaya, onu tanımaya çalışsalar...”
Yıllar önce çok okunan haftalık bir dergide, her kesimden gençlerin karşı cinsle ilişkilerine ilişkin araştırmanın sonuçlarına dayanan bir makale okumuştum. Orada, 20’li yaşların başlarındaki bir erkeğin, “Kızla günlerce gezip, sinemaya, cafeye falan gidip, ona sürekli birşeyler ısmarlayacağıma; bu kadar uğraşmadan doğrudan geneleve giderim, hem ilişki garanti, hem de daha az para harcamış olurum” dediği yazıyordu. İşte kafa bu!
Kadınlar bir yandan erkeğin gözündeki değerlerini onların kendileri için harcadıkları parayla ölçedursunlar, erkekler de sevgiyi ve sevgilerini nasıl göstermeleri gerektiğini unutmuş görünüyorlar.
Cengiz Aytmatov’un ölümsüz eserinden uyarlanan “Selvi Boylum, Al Yazmalım” filminde Türkan Şoray’ın son repliği (iç konuşması); “Sevgi neydi? Sevgi emekti” yargısı, olması gerekenin yoğun özeti.
Sevilen şeye emek verilir. Emek verilen şeyin değeri bilinir.
İsteyen ve hak eden herkese, emek verilmiş ilişki ve evlilik dilerim.
(28 Kasım 2016 / Güllük)
-
17.04.2022 Kötülükle savaşıyoruz
-
13.04.2022 EGEÇEP’ten doğa direnişçilerine ve İkizköy’e ödül
-
16.03.2022 Kıyıya vuran deniz yıldızlarını suyla buluşturanlar
-
25.01.2022 Kar özlemi ve anımsadıklarım
-
29.11.2021 Keşfetmeye değer kent: Salihli
-
06.11.2021 Can’ının istediğini yapmak
-
02.11.2021 Parmaklarıyla okuyup, can kulağıyla dinleyenlere engel yok!
-
24.07.2021 İnsan insanın kurdu değil; yurdu olmalı
-
16.07.2021 Haksızlık, liyakatsızlık ve "Çoklu Standart" her yerde!
-
06.07.2021 Yakan su!
-
18.06.2021 Gazeteci kimdir, nedir, ne yapar?
-
19.05.2021 Gençlere saygı duyuyorum ve güveniyorum
-
18.05.2021 Milas’tan doğan ödüllü marka: Alaboğaz Zeytinyağı
-
26.04.2021 Bir çocuğun ağzından Atatürk’ün yurt ve çocuk sevgisi
-
21.04.2021 Doğal sevinç kaynağı: Çocuklar
-
20.04.2021 "Sen yanmazsan, ben yanmazsam..."
-
14.04.2021 İnsanlığın uyanışı ve sabır
-
16.03.2021 Yazmak için iyi nedenler olsun isterdim
-
03.03.2021 Çok şehit verdik, ama hesap veren yok!
-
28.01.2021 Covit 19 Aşısı hakkında akla gelen sorulara yanıtlar
-
27.01.2021 DELİCE
-
14.01.2021 Evdeki dönüşümlü atıkların toplanması
-
13.11.2020 Atatürk Sevgisi azalmaz
-
04.11.2020 İnternet etiğine bir değinelim
-
03.11.2020 Kadınlarımızın KARA yazgısını kim AKlayacak?
-
14.10.2020 Labranda’nın çağdaş dervişi
-
03.09.2020 Mihenk Taşı, Turnusol Kağıdı
-
31.08.2020 Göç etmek
-
15.08.2020 Siyasal öngörülerim
-
02.07.2020 İnancın Sınanması
-
01.07.2020 Kötü işletmecilik
-
25.06.2020 Yürüten iktidar!
-
08.06.2020 “Siyasi Parti Dini”
-
05.06.2020 Karantina dönemine ilişkin...
-
02.06.2020 Patlicez gari!
-
27.04.2020 Bodrum’un acı otu Koronayı yener!
-
20.04.2020 Korona herkesi eşitledi mi?
-
15.01.2020 Din bu mudur?
-
11.01.2020 Tiyatro diye bir şey var
-
10.01.2020 Ne ummuştuk, ne oldu!...
-
30.12.2019 “Sapere Aude!”
-
28.12.2019 Güllük’ün bitmeyen ulaşım sorunları
-
03.12.2019 “DÜNYAYI SANAT KURTARACAK”
-
09.10.2019 Hepimizin içinde biraz “Joker” var
-
27.09.2019 “Halka öğretmeniz gerekenleri önce kendiniz öğrenin”
-
13.09.2019 “İnsanlığın Yürümesini Dört Gözle Bekliyorum”
-
06.08.2019 Kutsal ve Tağut nedir?
-
03.07.2019 İNSANLIK NE ZAMAN KOŞACAK?
-
25.05.2019 Ruh Açlığı
-
13.05.2019 Dikkat edilmesi gereken şeyler
-
17.04.2019 "Barışçıl Savaşçılar" olacağız
-
07.03.2019 YALNIZCA İNSAN OLMAK İSTİYORUZ
-
25.02.2019 Yıllar sonra “Ruhlarımızı tokuşturmak”
-
19.02.2019 Yaşam - sevdiğim için - güzel
-
05.02.2019 Yaşanabilir yer olsun
-
19.01.2019 DEFTERLER
-
25.12.2018 Sevdiğim ve sevmediğim kentler
-
30.11.2018 Yaşam gibi; acı ve güzel
-
02.10.2018 Yeni üyelerle daha güçlüyüz
-
05.09.2018 Sakarya Savaşı, 15 Temmuz’da mı kazanıldı?
-
15.08.2018 “Siyasi iktidar bizi cezalandırmak istiyor!”
-
18.07.2018 Bu nasıl Okul Aile Birliği Başkanı?
-
06.07.2018 Nicelik değil nitelik ve niyet önemli!
-
06.07.2018 Seçimde kim kazandı?
-
12.06.2018 Tarihimizde dönüm noktası olacak bir seçim
-
15.05.2018 “Güç bende artıııık!”
-
10.05.2018 Anımsanması gereken notlar
-
27.04.2018 Millet, egemenliğine sahip çıksın!
-
24.04.2018 “Çamlak Çömlek Patladı!”
-
17.04.2018 Hoşgörüsüzlük ve değişik bakış açıları
-
13.04.2018 Şeker fabrikaları neden önemli?
-
04.04.2018 “HAK”tan yana olmak
-
03.04.2018 Anı misillemesi
-
06.03.2018 Amaç Osmanlı’yı yüceltmek, Cumhuriyeti küçümsemek midir?
-
20.02.2018 Yozlaşmış cinsellik
-
15.02.2018 Atatürkçü Düşünce Derneği, DKÖ değil mi?
-
16.01.2018 Nasıl Atatürkçü olunur?
-
15.01.2018 “Recep Tayyip Erdoğan’ı destekliyorum”
-
12.01.2018 ‘Güllük Kütüphanesi’nin kaderi kimin elinde?
-
09.01.2018 “Bir olalım, iri olalım, diri olalım”*
-
27.12.2017 Güncel siyasetten ruhsal kurtuluşa ...
-
15.12.2017 Spora ve sporcuya yatırım
-
12.12.2017 Sağlık ve huzur için “Tai Çi Çuan”
-
05.12.2017 “Yazmasam deli olacaktım”
-
24.11.2017 İnsanın değerinin ölçütü nedir?
-
16.11.2017 İçtenlik
-
14.11.2017 Milas ve Güllük’te bitmeyen sorunlar …
-
27.10.2017 Farklı bir turizm anlayışı: ‘Mor Salkım Bağları’
-
11.10.2017 Dünyanın en güzel tatlısı!
-
10.10.2017 Okumak, anlamak ve bilmek
-
07.10.2017 Devlet, “Ana” ya da “Baba” değil artık!
-
23.09.2017 Öncelik, cehaletle savaştır
-
19.09.2017 ‘Özel Okul Devlet Teşviği’ kime verilir?
-
09.09.2017 Türban, keşke müslüman ve iyi insan olmaya yetseydi …
-
08.09.2017 ‘Vicdan azabı’ en büyük cezadır!
-
05.09.2017 Bu 30 Ağustos’ta yaşadıklarım, hissettiklerim …
-
05.08.2017 Güllük’ün çok ciddi ve sıradan sorunları var …
-
03.08.2017 Sanata susamışlık
-
13.07.2017 Ören de kötüye gidiyor sanki!
-
30.06.2017 “Deniz İnsanları”
-
28.06.2017 “Oğlumu ‘Fikri ve vicdanı hür’ yetiştirmek istiyorum”
-
15.06.2017 Tehlike sürüyor!
-
12.06.2017 Bu nasıl bir Ramazan?
-
22.05.2017 Evde pizza yapmanın pratik yoları
-
11.05.2017 “Hayatımın en yorucu ve en güzel haftasonuydu!”
-
03.05.2017 Neye ve kime güveneceğiz?
-
24.04.2017 Ata’ya mektup
-
18.04.2017 Hukuk ve Demokrasi kaybetti
-
04.04.2017 Türkiye’yi işgalin zemini hazırlanıyor
-
31.03.2017 Atatürkçü vatanseverlerin buluşma noktaları
-
14.03.2017 ‘Mağduriyet Edebiyatı’ uluslararasılaştı!
-
10.03.2017 İleride emekli maaşı alamayacak mıyız?
-
08.03.2017 Kadın ve Cumhuriyet
-
23.02.2017 Adaletin bu mu ...?
-
15.02.2017 Saati tersine kurmak
-
11.02.2017 İzmir’i seviyorum
-
08.02.2017 Kirli propaganda
-
24.01.2017 Evlatlarımız ve vatanımızdan değerli neyimiz var?
-
12.01.2017 “Salla başı al maaşı”
-
06.01.2017 Yüz kızarması ve yiğitlik
-
24.12.2016 Türkiye artık “Cumhur”un olmayacak mı?
-
17.12.2016 Şeytanı yeneceğiz!
-
10.12.2016 Eğreti Şiir
-
25.11.2016 Sanatla aydınlatanlar
-
11.11.2016 Bu ülkenin toprağında taşında ‘O’nun izi var
-
14.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 2
-
13.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 1
-
29.09.2016 Şort bahane!
-
20.09.2016 Toplumsal barış ve huzuru bozmak için mi?
-
06.09.2016 Mutlu olmanın yollarından biri
-
01.09.2016 "Bu cennet vatan uğruna"
-
25.08.2016 "Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini"
-
22.08.2016 “Ey Türk İstikbalinin Evladı!”
-
16.08.2016 Kütüphane ve domuzlar
-
01.08.2016 “Şimdi insanlar şeytan olmuş yavrum”
-
26.07.2016 İç savaş tehlikesi ve TSK’nın durumu
-
19.07.2016 Gün gelir, ‘O HALK’a işin düşer
-
08.07.2016 Kanıksama!
-
28.06.2016 Türkiye ve Dünya gündemine ilişkin ...
-
14.06.2016 Yeşili koruyamıyoruz
-
10.06.2016 Cumhurbaşkanının diploması ...
-
09.06.2016 “Hareketi Severiz!”
-
25.05.2016 Kadının hakları ve kazanımları açısından geriye gidiş: Boşanma Komisyonu Raporu
-
23.05.2016 Herkes 19 Mayıs’ı kendince kutladı
-
17.05.2016 Anne olmak, var olmak, var etmek
-
22.04.2016 Nasıl bir Din dersi?
-
20.04.2016 Doğa turizmine yatırım kaçınılmaz
-
15.04.2016 Gülçin ERŞEN
-
04.04.2016 Allah, sevenden ve sevgiden yanadır
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.