- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 09 January 2018, Tuesday 18:41
- 2684 kez okundu
Gülçin ERŞEN
Son bir haftadır İran’daki iç karışıklıklar haber bültenlerine ve programlarına konu oluyor. Özellikle Türkiye’deki siyasetçilerden ve resmi ağızlardan, daha önce bazı komşularımızın (örneğin, Suriye’nin) iç meseleleri hakkında yapılan türde açıklamalar yapılmamasını, müdehalelerde bulunulmamasını olumlu karşılıyorum.
Bazıları, farklı halk kesimlerinin bu eylemlerinde ABD’nin parmağı olduğunu öne sürerek, ayaklanmaların bastırılmasından yana görüş belirtiyor. Bazıları da bu tür halk ayaklanmalarının baskıcı rejimleri yıkıp, daha özgürlükçü ve demokratik yönetimlerin gelmesine neden olacağı görüşünden hareketle İran’daki olaylara arka çıkıyor. Eğer bu tür halk hareketleri, (şiddete, yakıp yıkmaya varmadıkça) ülkeyi yönetenlerin yaptıkları yanlışları farkedip, kendilerine çeki düzen vermelerini, halkı hoşnut edecek uygulamaları ve düzenlemeleri yaşama geçirmelerini sağlayacaksa, tabii olumlu karşılanmalı.
Değerli ve rahmetli Hocam Ahmet Taner Kışlalı’nın üniversite yıllarımda okuduğum “Öğrenci Ayaklanmaları” adlı bilimsel kitabından aklımda kaldığı kadarıyla; gelecek endişesi yaşayan, özgürlüğü kısıtlanan gençleri kışkırtmak kolaydır; anarşik olaylara daha çok gelecek kaygısı yaşayan gençler katılmaktadır.... Bir ülkenin ekonomisi iyi işliyorsa, gelir dağılımı ve fırsat eşitliği, toplumsal adalet ve barış varsa, insanlar çalışarak mal, hizmet, bilgi üretiyorsa, kültürel etkinlikler, sanat destekleniyorsa, orada kolay kolay karışıklık, anarşi, terör, iç savaş çıkmaz; içerde ve dışarda bazı düşmanlar, buna uğraşsa da amaçlarına ulaşamazlar. Dolayısıyla, İran’daki olayları izleyen her devlet, kendi ülkesi için gereken dersi çıkarmalıdır.
Yakın tarihi anımsamak
Şahlık rejiminin sonrasında kurulan İran İslam Cumhuriyeti ile bir türlü yıldızı barışmayan, İran – Irak Savaşı sırasında Irak’ı destekleyen Amerika Birleşik Devletleri’nin, aslında İran’da gerici ve baskıcı bir rejimin kurulup güçlenmesinde, dolaylı (belki doğrudan) katkısı büyüktür. (Yıllarca süren İran – Irak Savaşı sırasında Hürriyet Gazetesi’nde yayımlanan bir yazı dizisinde; sürgündeki Ayetullah Humeyni’yi uzun süre evinde bir aile büyüğüymüşçesine ağırlayan Türk subayın ve eşinin anılarını okumuştuk. Türkiye’nin bir NATO ülkesi olduğu düşünüldüğünde, Türk subayın, aldığı emir gereğince bu gizli görevi yerine getirmiş ve İran İslam Devrimi’nin başını çekecek kişiyi evinde saklamış olması kayda değerdir.)
Öte yandan; 1988’de bittiği kabul edilen İran - Irak Savaşı sonrasında gerçek anlamda bir barış sağlanamamışken; ABD ve İngiltere 1986 Martı’nda, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Irak’ın İran’a karşı kitle imha silahları (kimyasal ve biyolojik silahlar) kullanmasını eleştiren kararlar almasını, karşı oy kullanarak engellemiş. Yıllarca bu politikayı sürdüren ABD, 2003 yılında Irak’ın kimyasal silah üretip, ülkesindeki sivil halk üzerinde kullandığı gerekçesi ile Irak’ı işgal etmiştir. Uluslararası siyaset ve çıkarların çetrefilli olduğu açık, ama niyetler ve planlar gizlidir.
Allah korusun, Türkiye’de İran’daki gibi bir halk ayaklanması başlasa, bunu nasıl yorumlamak gerekir? “Dış güçlerin” ve “içerdeki şer odaklarının” kışkırtmasıyla iktidarın devrilmesi mi amaçlanmaktadır? Yoksa bu; halkın, geçim sıkıntısı, işsizlik, yoksulluk, haksızlıklar, adaletsizlikler, baskı, tek seslilik, demokratik hukuk devleti niteliğinden uzaklaşma, gericiliğin, bölücülüğün ve şiddetin artması, devlet kurumları ve çalışanlarının, eğitim ve sağlık sisteminin, toplumun yozlaşması nedeniyle başkaldırısı mıdır? Bunları çok iyi tahlil etmek; devletimizin varlığı, halkımızın gönenci için en doğru yorumla, öngörüyle, ileri ve geniş görüşlülükle hareket etmek gerekir. Bunu hem devlet yöneticileri, hem aydınlar hem de halk yapabilmelidir.
Anılarım tazelendi
İran, Türkiye’den başka bölgedeki en güçlü ve en fazla Türk nüfusa sahip devlettir. Köklü bir tarihe, kültüre, devlet geleneğine sahiptir; dünyayı etkilemiş bilim, düşün ve sanat ürünlerinin kaynağıdır. Kaşgarlı Mahmut, yüz yıllar önce Divan-ü Lügat-it Türk’te “Baş börksüz, Fars Türksüz olmaz” sözünü niçin söylemiş?..
Osmanlı Dönemi’nde padişah baskısından, ve “Hamidiye Alayları”nın zulmünden yılan Alevi Türkmenlerin Şah’tan yardım istemesi, “Şah’a gidelim” sözü, halk deyişlerinde yer etmiştir. Aslında İran halkı da Türkleri sever ve kendine yakın görür. Tarihsel ve siyasal olaylar ve açıklamalar bir yana, bunu bizzat yaşadım. Çin Uluslararası Radyosu Türkçe Bölümü’nde çalışmaya başladığım ilk günlerde, Pekin’deki radyo binasının 11’inci katında koridorun karşısındaki Farsça Bölümü’nden odama gelen İranlı Uzman, “Merhaba Komşu” diyerek bana ilk hoş geldin diyen “Yabancı Uzman”lardandı ve “Ülkelerimiz de odalarımız da komşu” diye espri yapmıştı. Aylar sonra, Radyo bizi topluca Pekin’in doğusunda Sarı Deniz’in kıyısındaki bir tatil beldesine götürdüğünde, onun İran’dan gelen akrabalarıyla tanışmış, birlikte alışverişe ve gezmeye çıktığımızda, aramızdaki, dilimizdeki benzerlik beni şaşırtmıştı. Başlarının açık ve çağdaş giyimli olduklarını belirtmeliyim. Yani, gerici, yobaz, baskıcı yönetimlerin, yasalarla ve yaptırımlarla topluma zorla yerleştirmeye çalıştıkları uygulamalar kolay kolay kabul görmez, biraz zaman alsa da halk özüne döner.
Kafalar karışmasın
Yıllardır, bizim ülkemizde bizim halkımıza da yapılmaya çalışılan budur. Bizi özümüzden, asıl değerlerimizden uzaklaştırmak, halkı kesimlere ayırmak ve birbirine yabancı, düşman kılabilmek. Bazılarını uyuşturup umursamazlaştırmak, bir kısmını karamsarlaştırıp umutsuzlaştırmak, bir kesimi de öfkelendirip kışkırtmak, böylece ülkeyi karıştırıp bölmek amacıyla iç savaşı körüklemek...
İçteki ve dıştaki olaylarda en kötüsü kafa karışıklığıdır ki; bu durum “At izi it izine karıştı” söylemiyle, tescillenir. Aslında, ülkemizin, halkımızın ve genelde insanlığın yararına, hayrına olan ne ise, doğru olan odur. Örneğin; ben Türkiye’nin kendi içinde bölünmesi şöyle dursun, doğuda Azerbaycan ve İran ile birleşebileceğini öngörüyorum. Düşünsenize; üç ülkenin de yararına ve bölgeyi karıştırıp sömürmek isteyen güç odaklarının zararına bir durum! Diğer komşular da bu birliğe katılmak istemezler mi?
Kurtuluş Savaşı sonrası, yeni bir dünya savaşının ayak sesleri duyulurken, Ulu Önder Atatürk yönetimindeki Türkiye’nin önce Balkan Antantı’nı (1934’te Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya ile) sonra Sadabat Paktı’nı (1937’de İran, Irak ve Afganistan ile) imzalamasının, ulusal ve uluslararası siyaset açısından ileri görüşlülük ve başarı olduğunu bugün daha da iyi anlıyoruz. Bu aynı zamanda Atatürk’ün barışçı dış politikasını ve ülkeyi dostluk çemberi ile kuşatma isteğini yansıtıyordu. Dünya ülkeleri ve halkları, - açgözlü, sömürgeci ve kendilerini dünyanın sahibi sanan küresel güçlerden bağımsız -, dünyada barış ve gönencin kendi ülkelerinde ve başka ülkelerde sağlandığında gerçekleşeceğini farketmelidir artık. “Yurtta barış, dünyada barış” sözünün derin anlamı budur.
* İşe önce kendi ülkemizden ve çevremizden başlamalıyız. Hacı Bektaş Veli’nin sözündeki gibi “Bir olalım, iri olalım, diri olalım”.
(4 Ocak 2017 / Güllük)
-
17.04.2022 Kötülükle savaşıyoruz
-
13.04.2022 EGEÇEP’ten doğa direnişçilerine ve İkizköy’e ödül
-
16.03.2022 Kıyıya vuran deniz yıldızlarını suyla buluşturanlar
-
25.01.2022 Kar özlemi ve anımsadıklarım
-
29.11.2021 Keşfetmeye değer kent: Salihli
-
06.11.2021 Can’ının istediğini yapmak
-
02.11.2021 Parmaklarıyla okuyup, can kulağıyla dinleyenlere engel yok!
-
24.07.2021 İnsan insanın kurdu değil; yurdu olmalı
-
16.07.2021 Haksızlık, liyakatsızlık ve "Çoklu Standart" her yerde!
-
06.07.2021 Yakan su!
-
18.06.2021 Gazeteci kimdir, nedir, ne yapar?
-
19.05.2021 Gençlere saygı duyuyorum ve güveniyorum
-
18.05.2021 Milas’tan doğan ödüllü marka: Alaboğaz Zeytinyağı
-
26.04.2021 Bir çocuğun ağzından Atatürk’ün yurt ve çocuk sevgisi
-
21.04.2021 Doğal sevinç kaynağı: Çocuklar
-
20.04.2021 "Sen yanmazsan, ben yanmazsam..."
-
14.04.2021 İnsanlığın uyanışı ve sabır
-
16.03.2021 Yazmak için iyi nedenler olsun isterdim
-
03.03.2021 Çok şehit verdik, ama hesap veren yok!
-
28.01.2021 Covit 19 Aşısı hakkında akla gelen sorulara yanıtlar
-
27.01.2021 DELİCE
-
14.01.2021 Evdeki dönüşümlü atıkların toplanması
-
13.11.2020 Atatürk Sevgisi azalmaz
-
04.11.2020 İnternet etiğine bir değinelim
-
03.11.2020 Kadınlarımızın KARA yazgısını kim AKlayacak?
-
14.10.2020 Labranda’nın çağdaş dervişi
-
03.09.2020 Mihenk Taşı, Turnusol Kağıdı
-
31.08.2020 Göç etmek
-
15.08.2020 Siyasal öngörülerim
-
02.07.2020 İnancın Sınanması
-
01.07.2020 Kötü işletmecilik
-
25.06.2020 Yürüten iktidar!
-
08.06.2020 “Siyasi Parti Dini”
-
05.06.2020 Karantina dönemine ilişkin...
-
02.06.2020 Patlicez gari!
-
27.04.2020 Bodrum’un acı otu Koronayı yener!
-
20.04.2020 Korona herkesi eşitledi mi?
-
15.01.2020 Din bu mudur?
-
11.01.2020 Tiyatro diye bir şey var
-
10.01.2020 Ne ummuştuk, ne oldu!...
-
30.12.2019 “Sapere Aude!”
-
28.12.2019 Güllük’ün bitmeyen ulaşım sorunları
-
03.12.2019 “DÜNYAYI SANAT KURTARACAK”
-
09.10.2019 Hepimizin içinde biraz “Joker” var
-
27.09.2019 “Halka öğretmeniz gerekenleri önce kendiniz öğrenin”
-
13.09.2019 “İnsanlığın Yürümesini Dört Gözle Bekliyorum”
-
06.08.2019 Kutsal ve Tağut nedir?
-
03.07.2019 İNSANLIK NE ZAMAN KOŞACAK?
-
25.05.2019 Ruh Açlığı
-
13.05.2019 Dikkat edilmesi gereken şeyler
-
17.04.2019 "Barışçıl Savaşçılar" olacağız
-
07.03.2019 YALNIZCA İNSAN OLMAK İSTİYORUZ
-
25.02.2019 Yıllar sonra “Ruhlarımızı tokuşturmak”
-
19.02.2019 Yaşam - sevdiğim için - güzel
-
05.02.2019 Yaşanabilir yer olsun
-
19.01.2019 DEFTERLER
-
25.12.2018 Sevdiğim ve sevmediğim kentler
-
30.11.2018 Yaşam gibi; acı ve güzel
-
02.10.2018 Yeni üyelerle daha güçlüyüz
-
05.09.2018 Sakarya Savaşı, 15 Temmuz’da mı kazanıldı?
-
15.08.2018 “Siyasi iktidar bizi cezalandırmak istiyor!”
-
18.07.2018 Bu nasıl Okul Aile Birliği Başkanı?
-
06.07.2018 Nicelik değil nitelik ve niyet önemli!
-
06.07.2018 Seçimde kim kazandı?
-
12.06.2018 Tarihimizde dönüm noktası olacak bir seçim
-
15.05.2018 “Güç bende artıııık!”
-
10.05.2018 Anımsanması gereken notlar
-
27.04.2018 Millet, egemenliğine sahip çıksın!
-
24.04.2018 “Çamlak Çömlek Patladı!”
-
17.04.2018 Hoşgörüsüzlük ve değişik bakış açıları
-
13.04.2018 Şeker fabrikaları neden önemli?
-
04.04.2018 “HAK”tan yana olmak
-
03.04.2018 Anı misillemesi
-
06.03.2018 Amaç Osmanlı’yı yüceltmek, Cumhuriyeti küçümsemek midir?
-
20.02.2018 Yozlaşmış cinsellik
-
15.02.2018 Atatürkçü Düşünce Derneği, DKÖ değil mi?
-
16.01.2018 Nasıl Atatürkçü olunur?
-
15.01.2018 “Recep Tayyip Erdoğan’ı destekliyorum”
-
12.01.2018 ‘Güllük Kütüphanesi’nin kaderi kimin elinde?
-
27.12.2017 Güncel siyasetten ruhsal kurtuluşa ...
-
15.12.2017 Spora ve sporcuya yatırım
-
12.12.2017 Sağlık ve huzur için “Tai Çi Çuan”
-
05.12.2017 “Yazmasam deli olacaktım”
-
24.11.2017 İnsanın değerinin ölçütü nedir?
-
16.11.2017 İçtenlik
-
14.11.2017 Milas ve Güllük’te bitmeyen sorunlar …
-
27.10.2017 Farklı bir turizm anlayışı: ‘Mor Salkım Bağları’
-
11.10.2017 Dünyanın en güzel tatlısı!
-
10.10.2017 Okumak, anlamak ve bilmek
-
07.10.2017 Devlet, “Ana” ya da “Baba” değil artık!
-
23.09.2017 Öncelik, cehaletle savaştır
-
19.09.2017 ‘Özel Okul Devlet Teşviği’ kime verilir?
-
09.09.2017 Türban, keşke müslüman ve iyi insan olmaya yetseydi …
-
08.09.2017 ‘Vicdan azabı’ en büyük cezadır!
-
05.09.2017 Bu 30 Ağustos’ta yaşadıklarım, hissettiklerim …
-
05.08.2017 Güllük’ün çok ciddi ve sıradan sorunları var …
-
03.08.2017 Sanata susamışlık
-
13.07.2017 Ören de kötüye gidiyor sanki!
-
30.06.2017 “Deniz İnsanları”
-
28.06.2017 “Oğlumu ‘Fikri ve vicdanı hür’ yetiştirmek istiyorum”
-
15.06.2017 Tehlike sürüyor!
-
12.06.2017 Bu nasıl bir Ramazan?
-
22.05.2017 Evde pizza yapmanın pratik yoları
-
11.05.2017 “Hayatımın en yorucu ve en güzel haftasonuydu!”
-
03.05.2017 Neye ve kime güveneceğiz?
-
24.04.2017 Ata’ya mektup
-
18.04.2017 Hukuk ve Demokrasi kaybetti
-
04.04.2017 Türkiye’yi işgalin zemini hazırlanıyor
-
31.03.2017 Atatürkçü vatanseverlerin buluşma noktaları
-
14.03.2017 ‘Mağduriyet Edebiyatı’ uluslararasılaştı!
-
10.03.2017 İleride emekli maaşı alamayacak mıyız?
-
08.03.2017 Kadın ve Cumhuriyet
-
23.02.2017 Adaletin bu mu ...?
-
15.02.2017 Saati tersine kurmak
-
11.02.2017 İzmir’i seviyorum
-
08.02.2017 Kirli propaganda
-
24.01.2017 Evlatlarımız ve vatanımızdan değerli neyimiz var?
-
12.01.2017 “Salla başı al maaşı”
-
06.01.2017 Yüz kızarması ve yiğitlik
-
24.12.2016 Türkiye artık “Cumhur”un olmayacak mı?
-
17.12.2016 Şeytanı yeneceğiz!
-
10.12.2016 Eğreti Şiir
-
03.12.2016 İlişki ve evlilik seyri üzerine ...
-
25.11.2016 Sanatla aydınlatanlar
-
11.11.2016 Bu ülkenin toprağında taşında ‘O’nun izi var
-
14.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 2
-
13.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 1
-
29.09.2016 Şort bahane!
-
20.09.2016 Toplumsal barış ve huzuru bozmak için mi?
-
06.09.2016 Mutlu olmanın yollarından biri
-
01.09.2016 "Bu cennet vatan uğruna"
-
25.08.2016 "Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini"
-
22.08.2016 “Ey Türk İstikbalinin Evladı!”
-
16.08.2016 Kütüphane ve domuzlar
-
01.08.2016 “Şimdi insanlar şeytan olmuş yavrum”
-
26.07.2016 İç savaş tehlikesi ve TSK’nın durumu
-
19.07.2016 Gün gelir, ‘O HALK’a işin düşer
-
08.07.2016 Kanıksama!
-
28.06.2016 Türkiye ve Dünya gündemine ilişkin ...
-
14.06.2016 Yeşili koruyamıyoruz
-
10.06.2016 Cumhurbaşkanının diploması ...
-
09.06.2016 “Hareketi Severiz!”
-
25.05.2016 Kadının hakları ve kazanımları açısından geriye gidiş: Boşanma Komisyonu Raporu
-
23.05.2016 Herkes 19 Mayıs’ı kendince kutladı
-
17.05.2016 Anne olmak, var olmak, var etmek
-
22.04.2016 Nasıl bir Din dersi?
-
20.04.2016 Doğa turizmine yatırım kaçınılmaz
-
15.04.2016 Gülçin ERŞEN
-
04.04.2016 Allah, sevenden ve sevgiden yanadır
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.