- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 17 April 2022, Sunday 11:17
- 1335 kez okundu
Leyla, yazgısı kara yüzlerce kızımızdan birinin çileli anası… Onu nasıl tanıdım, yaşadıklarını nasıl öğrendim özetleyeyim: 2020 sonbaharında bir gece, Muğla’da yaşayan Diyarbakırlı bir kadın arkadaşım, Diyarbakır’daki teyzesinin kızının yıllardır yaşadığı trajediyi dinleyip, çözüm üretememenin sıkıntısıyla beni aradı. “Aklıma başka kimse gelmedi. Siz gazetecisiniz, ben biliyorum Leyla’ya siz yardım edebilirsiniz…” diyerek söze başladı ve anlattı. Arkadaşımın acılı kuzeni Leyla Hanım’ı hemen aradım, onunla da konuştuktan sonra, Av. Şenal Sarıhan’a telefon edip, danıştım. Leyla Hanım’ın da onunla konuşmasına aracı oldum. Diyarbakır’da daha önce tuttuğu avukattan muzdarip Leyla Hanım, önerimize uyup, Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Komisyonu ile görüştü. Başka bir avukat tuttular. Benim yazıp, yerel ve ulusal basına ilettiğim konuyla ilgili yazı, sosyal medyanın yanı sıra, o sıralar çalıştığım Milas Önder Gazetesi’nde, çeşitli sitelerde yayımlandı, yerel, ulusal ve uluslar arası (BBC) basında bu konuda çıkan haberlere kaynaklık etti…
İlk tanıştığımızda, “Pelda’nın anlamı ne?” diye anası Leyla Hanım’a sormuştum; “Bir dalın yaprak yeşermesi” anlamındaymış. Pelda, henüz yaşamının baharında yaprağı yolunan, kırılan taptaze bir dal… Televizyon dizilerinde, basında çıkan haberlerde, gündüz kadın programlarında görmeye alışkın olduğumuz bir trajedinin öznesi… Yaşadıklarını, birebir annesinden ayrıntısıyla dinleyince, yüreğinize oturuyor, gözleriniz doluyor, boğazınıza bir şeyler düğümleniyor ve başınız ağrıyor, ağlayamadığınız ve öfkenizi dizginlemek zorunda kaldığınız için… Leyla Hanım’ın, dünyalar güzeli kızı Pelda, henüz 12 yaşında bir çocukken, öz dayısı (yani Leyla Hanım’ın ağabeyi ) tarafından, onun oğluyla evlendirilmek üzere kaçırılır. Dayının (Haşim Oruç) ve o sıralar 19 yaşındaki oğlu Hüseyin’in (ağabeyinin ve erkek kardeşinin) çeşitli suçlardan sabıkası vardır. Leyla Hanım’ın eşi tır şoförü olduğundan uzaklardadır. Sürekli ağabeyi tarafından tehdit edilen Leyla Hanım, korkusundan bir süreliğine Osmaniye’ye taşınmıştır. Ancak, orada da rahat bulamazlar. Akrabaları aracılığıyla onları bulan Haşim, karnında bebeği ile anasına sığınan Pelda’yı gene zorla alır götürür. O sıralar 14 yaşında olan Pelda’nın önce oğlu, iki yıl sonra kızı doğar. Yaşı küçük olduğundan oğlanın velayetini daha önce Leyla Hanım almıştır. İkinci çocuk daha bir yaşındayken, Pelda, eşi ve kayınbiraderi tarafından dövülerek, işkence edilerek ve kalbine bir kurşun sıkılarak yaşamdan tamamen koparılır. Henüz 17 yaşında, iki çocuk anası gencecik bir kadıncık, öz dayısının azmettirdiği eşi ve eşinin ağabeyi tarafından öldürülür.
Bu nasıl dayı?
Genelde her gün kızıyla, hiç değilse telefonda görüşebilen Leyla Hanım, o sıralar 2 gün üst üste kızından haber alamaz. Çünkü, işkence edilen kızının telefonu elinden alınmıştır. Ölümünden bir gün önce, çocuklar yenge Zeytun Oruç (Haşim Oruç’un eşi) tarafından evden uzaklaştırılmış. Yani, aslında planlı bir cinayet söz konusudur. Kızının cenazesini yıkayan akraba ve tanıdık kadınların Leyla Hanım’a anlattığına göre; Pelda’nın bacaklarında bıçak yaraları, vücudunun çeşitli yerlerinde yeni ve eskiden kalma morluklar, yaralar, çürükler vardır. (Zaten, önceden annesinin yanına kaçıp geldiği zamanlarda, ateşte kızdırdıkları bıçağı vücuduna bastırarak kendisine işkence yaptıklarını anlatmıştır.) Ne yazık ki; otopsi yapılmadığı gibi, kadınlar ifade vermeye çekinmiştir.
Leyla Hanım, daha önce kızını kurtarabilmek için, Pelda’yı zorla kaçıran ağabeyine dava açtığında; mahkeme, 13 yaşındaki kızın kemik yaşının hesaplanmasını istediğinde, ne hikmetse, kızın kemik yaşı 18 çıkmıştır. Leyla Hanım’a göre Haşim Oruç, tehdit ya da rüşvetle sahte rapor hazırlatmıştır.
“Ben eşime kaçarak evlendim. Ağabeyim, kızımı kaçırarak bunun intikamını aldı. Sonra, onu oğullarına öldürttü.” diyor Leyla Hanım. Böyle bir şey, bunca acımasızlığa gerekçe olabilir mi?
Bütün bu yaşananlar, özellikle hukuksal süreç, kadınlarımızın ne kadar savunmasız, çaresiz, korunmasız bırakıldığının, uğradıkları haksızlıkların boyutlarını anlamamıza yetiyor.
Ben Leyla Hanım ile tanışıp, konuyu ilk kez haber yaptığımda; Pelda’nın katili Hüseyin Oruç ve suç ortağı ağabeyi cezaevindeydiler. Hüseyin Oruç, 18 yıl ceza almış, ama dava istinaf mahkemesindeydi. Leyla Hanım, müebbet hapis beklerken bu cezanın hafif kaldığını ve azmettirici dayı Haşim Oruç’un da ceza alması gerektiğini belirtiyor. Haklı olarak da kızının katilinin babası ve anasıyla kalan torunları için endişeleniyordu. Haşim, kendisiyle de akraba olan Leyla’nın önceki avukatı aracılığıyla bir oyun çevirip, o sıralar 6 ve 4 yaşlarındaki çocukların velayetini bir şekilde almayı başarmış. Haşim Oruç, sosyal medya hesabında 6 yaşındaki erkek torununa PKK’lı üniforması ve poşu ile, 4 yaşındaki kız torununa da gelinlik benzeri bir giysiyle, birlikte zafer işareti yaptırarak poz verdiriyor. Zaten kendisi de PKK bayrakları ve APO /Abdullah Öcalan posterleriyle çektirdiği fotoğrafları gururla sergiliyor. Durum böyleyken, pek çok sabıkası bulunan ve üç oğlu da ağır suçlarla (küçük oğlu da müebbet hapismiş) hüküm giymiş, katil çocuklar yetiştirmiş, öz yeğenine işkence yapılmasına göz yummuş, hatta bunu teşvik etmiş, terör örgütü yandaşı birine iki çocuk nasıl emanet edilir?!
Süren davalar
Ben bu olayı öğrendim, Leyla Hanım’ı tanıdım, Pelda’yı da onun yüreğinden gelip ağzından çıkan sözlerle dinledim ya; artık, bir kadın, bir ana, bir aydın, bir insan ve bir gazeteci olarak elimden geleni yapacağıma söz verdim. O günden bu güne, Leyla ile gece gündüz demeden, defalarca telefonda konuştuk, mesajlaştık, dost olduk… Bazen beni bilgilendirmek, müjde vermek, bazen de dertleşmek için gelişmeleri bana bildirdi Leyla Hanım. Ben de size aktarayım:
İstinaf mahkemesi yaklaşık bir yıl önce sonuçlandı… Pelda’nın katil kocası müebbet hapis cezası aldı. Ancak, suç ortağı ağabeyi, pek çok suçtan sabıkası olduğu ve defalarca hapse girip çıktığı halde, dışarıda!.. Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Komisyonu’nun karara itiraz dilekçesi nedeniyle, onun davası da Yargıtay’da sürüyormuş.
Yaklaşık 4 ay önce de Pelda’nın dayısı ve kayınpederi ve de katilinin babası Haşim Oruç, evrakta sahtecilik suçundan, devlete ödemesi gereken para cezasını ödemediği için (Zaten hakkında 32 ayrı dosya varmış.) tutuklanmış.
Bundan sonra benim de üzerinde durduğum en önemli ve gerekli aşama; Leyla Hanım’ın torunlarını, o sağlıksız ortamdan, Pelda’nın katillerinin evinden kurtarmaktı. Bununla ilgili müjdeli haber de geçen sonbaharda geldi. Leyla’nın “Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulması” isteğiyle açtığı dava sonuçlandı: Mahkeme anneannenin, torunları ile her ayın 2. ve 4. Cumartesi günleri sabah 10.00’dan, aynı gün akşam 18.00’e kadar “Şahsi İlişki Tesisi”ne hükmetmiş. Leyla Hanım, bana bu güzel haberi, küçük torunuyla aynı yaştaki en küçük çocuğu ve torunlarıyla oyun parkında çekilmiş fotoğrafları da ileterek paylaştı. Sevinçten gözlerimin dolduğunu anımsıyorum. Sürmekte olan “Vesayet Davası” nın da lehte sonuçlanacağına inanıyorum.
Güzeller güzeli Pelda, bir simgedir. Bu olay bağlamında yaşananlar, sistemdeki ve toplumsal yapıdaki bozulmanın boyutlarını ortaya koymaktadır. Suçu, kadına yönelik her türlü şiddeti adeta özendiren, suçluları kolayla aklayan, kadınları ve çocukları yeterince koruyamayan sistemleşmiş yozlaşma ile savaşmak, kötülükle savaşmaktır. Kötülüğü iyilikle, karanlığı aydınlıkla, haksızlığı adaletle, nefreti sevgiyle yeneceğiz. Kadınlara ve analara yakışan budur. Belki o zaman “Peldalar” ın ruhu huzur, anaların yüreği şifa bulur.
Gülçin ERŞEN – 13 Mart 2022 / İzmir
-
13.04.2022 EGEÇEP’ten doğa direnişçilerine ve İkizköy’e ödül
-
16.03.2022 Kıyıya vuran deniz yıldızlarını suyla buluşturanlar
-
25.01.2022 Kar özlemi ve anımsadıklarım
-
29.11.2021 Keşfetmeye değer kent: Salihli
-
06.11.2021 Can’ının istediğini yapmak
-
02.11.2021 Parmaklarıyla okuyup, can kulağıyla dinleyenlere engel yok!
-
24.07.2021 İnsan insanın kurdu değil; yurdu olmalı
-
16.07.2021 Haksızlık, liyakatsızlık ve "Çoklu Standart" her yerde!
-
06.07.2021 Yakan su!
-
18.06.2021 Gazeteci kimdir, nedir, ne yapar?
-
19.05.2021 Gençlere saygı duyuyorum ve güveniyorum
-
18.05.2021 Milas’tan doğan ödüllü marka: Alaboğaz Zeytinyağı
-
26.04.2021 Bir çocuğun ağzından Atatürk’ün yurt ve çocuk sevgisi
-
21.04.2021 Doğal sevinç kaynağı: Çocuklar
-
20.04.2021 "Sen yanmazsan, ben yanmazsam..."
-
14.04.2021 İnsanlığın uyanışı ve sabır
-
16.03.2021 Yazmak için iyi nedenler olsun isterdim
-
03.03.2021 Çok şehit verdik, ama hesap veren yok!
-
28.01.2021 Covit 19 Aşısı hakkında akla gelen sorulara yanıtlar
-
27.01.2021 DELİCE
-
14.01.2021 Evdeki dönüşümlü atıkların toplanması
-
13.11.2020 Atatürk Sevgisi azalmaz
-
04.11.2020 İnternet etiğine bir değinelim
-
03.11.2020 Kadınlarımızın KARA yazgısını kim AKlayacak?
-
14.10.2020 Labranda’nın çağdaş dervişi
-
03.09.2020 Mihenk Taşı, Turnusol Kağıdı
-
31.08.2020 Göç etmek
-
15.08.2020 Siyasal öngörülerim
-
02.07.2020 İnancın Sınanması
-
01.07.2020 Kötü işletmecilik
-
25.06.2020 Yürüten iktidar!
-
08.06.2020 “Siyasi Parti Dini”
-
05.06.2020 Karantina dönemine ilişkin...
-
02.06.2020 Patlicez gari!
-
27.04.2020 Bodrum’un acı otu Koronayı yener!
-
20.04.2020 Korona herkesi eşitledi mi?
-
15.01.2020 Din bu mudur?
-
11.01.2020 Tiyatro diye bir şey var
-
10.01.2020 Ne ummuştuk, ne oldu!...
-
30.12.2019 “Sapere Aude!”
-
28.12.2019 Güllük’ün bitmeyen ulaşım sorunları
-
03.12.2019 “DÜNYAYI SANAT KURTARACAK”
-
09.10.2019 Hepimizin içinde biraz “Joker” var
-
27.09.2019 “Halka öğretmeniz gerekenleri önce kendiniz öğrenin”
-
13.09.2019 “İnsanlığın Yürümesini Dört Gözle Bekliyorum”
-
06.08.2019 Kutsal ve Tağut nedir?
-
03.07.2019 İNSANLIK NE ZAMAN KOŞACAK?
-
25.05.2019 Ruh Açlığı
-
13.05.2019 Dikkat edilmesi gereken şeyler
-
17.04.2019 "Barışçıl Savaşçılar" olacağız
-
07.03.2019 YALNIZCA İNSAN OLMAK İSTİYORUZ
-
25.02.2019 Yıllar sonra “Ruhlarımızı tokuşturmak”
-
19.02.2019 Yaşam - sevdiğim için - güzel
-
05.02.2019 Yaşanabilir yer olsun
-
19.01.2019 DEFTERLER
-
25.12.2018 Sevdiğim ve sevmediğim kentler
-
30.11.2018 Yaşam gibi; acı ve güzel
-
02.10.2018 Yeni üyelerle daha güçlüyüz
-
05.09.2018 Sakarya Savaşı, 15 Temmuz’da mı kazanıldı?
-
15.08.2018 “Siyasi iktidar bizi cezalandırmak istiyor!”
-
18.07.2018 Bu nasıl Okul Aile Birliği Başkanı?
-
06.07.2018 Nicelik değil nitelik ve niyet önemli!
-
06.07.2018 Seçimde kim kazandı?
-
12.06.2018 Tarihimizde dönüm noktası olacak bir seçim
-
15.05.2018 “Güç bende artıııık!”
-
10.05.2018 Anımsanması gereken notlar
-
27.04.2018 Millet, egemenliğine sahip çıksın!
-
24.04.2018 “Çamlak Çömlek Patladı!”
-
17.04.2018 Hoşgörüsüzlük ve değişik bakış açıları
-
13.04.2018 Şeker fabrikaları neden önemli?
-
04.04.2018 “HAK”tan yana olmak
-
03.04.2018 Anı misillemesi
-
06.03.2018 Amaç Osmanlı’yı yüceltmek, Cumhuriyeti küçümsemek midir?
-
20.02.2018 Yozlaşmış cinsellik
-
15.02.2018 Atatürkçü Düşünce Derneği, DKÖ değil mi?
-
16.01.2018 Nasıl Atatürkçü olunur?
-
15.01.2018 “Recep Tayyip Erdoğan’ı destekliyorum”
-
12.01.2018 ‘Güllük Kütüphanesi’nin kaderi kimin elinde?
-
09.01.2018 “Bir olalım, iri olalım, diri olalım”*
-
27.12.2017 Güncel siyasetten ruhsal kurtuluşa ...
-
15.12.2017 Spora ve sporcuya yatırım
-
12.12.2017 Sağlık ve huzur için “Tai Çi Çuan”
-
05.12.2017 “Yazmasam deli olacaktım”
-
24.11.2017 İnsanın değerinin ölçütü nedir?
-
16.11.2017 İçtenlik
-
14.11.2017 Milas ve Güllük’te bitmeyen sorunlar …
-
27.10.2017 Farklı bir turizm anlayışı: ‘Mor Salkım Bağları’
-
11.10.2017 Dünyanın en güzel tatlısı!
-
10.10.2017 Okumak, anlamak ve bilmek
-
07.10.2017 Devlet, “Ana” ya da “Baba” değil artık!
-
23.09.2017 Öncelik, cehaletle savaştır
-
19.09.2017 ‘Özel Okul Devlet Teşviği’ kime verilir?
-
09.09.2017 Türban, keşke müslüman ve iyi insan olmaya yetseydi …
-
08.09.2017 ‘Vicdan azabı’ en büyük cezadır!
-
05.09.2017 Bu 30 Ağustos’ta yaşadıklarım, hissettiklerim …
-
05.08.2017 Güllük’ün çok ciddi ve sıradan sorunları var …
-
03.08.2017 Sanata susamışlık
-
13.07.2017 Ören de kötüye gidiyor sanki!
-
30.06.2017 “Deniz İnsanları”
-
28.06.2017 “Oğlumu ‘Fikri ve vicdanı hür’ yetiştirmek istiyorum”
-
15.06.2017 Tehlike sürüyor!
-
12.06.2017 Bu nasıl bir Ramazan?
-
22.05.2017 Evde pizza yapmanın pratik yoları
-
11.05.2017 “Hayatımın en yorucu ve en güzel haftasonuydu!”
-
03.05.2017 Neye ve kime güveneceğiz?
-
24.04.2017 Ata’ya mektup
-
18.04.2017 Hukuk ve Demokrasi kaybetti
-
04.04.2017 Türkiye’yi işgalin zemini hazırlanıyor
-
31.03.2017 Atatürkçü vatanseverlerin buluşma noktaları
-
14.03.2017 ‘Mağduriyet Edebiyatı’ uluslararasılaştı!
-
10.03.2017 İleride emekli maaşı alamayacak mıyız?
-
08.03.2017 Kadın ve Cumhuriyet
-
23.02.2017 Adaletin bu mu ...?
-
15.02.2017 Saati tersine kurmak
-
11.02.2017 İzmir’i seviyorum
-
08.02.2017 Kirli propaganda
-
24.01.2017 Evlatlarımız ve vatanımızdan değerli neyimiz var?
-
12.01.2017 “Salla başı al maaşı”
-
06.01.2017 Yüz kızarması ve yiğitlik
-
24.12.2016 Türkiye artık “Cumhur”un olmayacak mı?
-
17.12.2016 Şeytanı yeneceğiz!
-
10.12.2016 Eğreti Şiir
-
03.12.2016 İlişki ve evlilik seyri üzerine ...
-
25.11.2016 Sanatla aydınlatanlar
-
11.11.2016 Bu ülkenin toprağında taşında ‘O’nun izi var
-
14.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 2
-
13.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 1
-
29.09.2016 Şort bahane!
-
20.09.2016 Toplumsal barış ve huzuru bozmak için mi?
-
06.09.2016 Mutlu olmanın yollarından biri
-
01.09.2016 "Bu cennet vatan uğruna"
-
25.08.2016 "Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini"
-
22.08.2016 “Ey Türk İstikbalinin Evladı!”
-
16.08.2016 Kütüphane ve domuzlar
-
01.08.2016 “Şimdi insanlar şeytan olmuş yavrum”
-
26.07.2016 İç savaş tehlikesi ve TSK’nın durumu
-
19.07.2016 Gün gelir, ‘O HALK’a işin düşer
-
08.07.2016 Kanıksama!
-
28.06.2016 Türkiye ve Dünya gündemine ilişkin ...
-
14.06.2016 Yeşili koruyamıyoruz
-
10.06.2016 Cumhurbaşkanının diploması ...
-
09.06.2016 “Hareketi Severiz!”
-
25.05.2016 Kadının hakları ve kazanımları açısından geriye gidiş: Boşanma Komisyonu Raporu
-
23.05.2016 Herkes 19 Mayıs’ı kendince kutladı
-
17.05.2016 Anne olmak, var olmak, var etmek
-
22.04.2016 Nasıl bir Din dersi?
-
20.04.2016 Doğa turizmine yatırım kaçınılmaz
-
15.04.2016 Gülçin ERŞEN
-
04.04.2016 Allah, sevenden ve sevgiden yanadır
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.