- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 14 October 2020, Wednesday 16:52
- 6834 kez okundu
Yaklaşık 10 yıldır Güllük – Milas’ta yaşayan biri olarak Labranda’yı görmemek büyük bir eksiklikmiş. Eğer Besalet Alkaya’yla tanışmamış ve onun çağrısına uymamış olsaydım, bu eksikliğimi kimbilir ne zaman giderecektim? Zaten Olcay Akdeniz’in düzenlediği Karia, Karialılar ve Mylasa Sempozyumu’nda, 1940’ların sonlarında, kazı ekibince 8 milimetrelik filme kaydedilmiş siyah beyaz görüntülerini izlediğimden beri Labranda’yı görmek istiyordum… Şimdiyse, gece yıldızlara dokunmak, ay ışığında okumak, aysız gecede vahşi yaşamı keşfe çıkmak, ağustosta göktaşı yağmuru seyretmek ve en önemlisi büyülü bir ortamda, gönül dostlarıyla hoşça zaman geçirmek için tekrar tekrar gitmeye niyetliyim.
Günümüzde cep telefonlarıyla yer ve yön bulmak; internet arama motorlarına yazdığınız yer hakkında hemen her türlü bilgiye ulaşmak mümkünken, Labranda hakkında ansiklopedik bilgi ve yol tarifi vermeyeyim. Ancak, bu ören yerinin tarihinin sanıldığından çok daha eskilere (M.Ö. 1000’li yıllara) uzandığı ve buranın kentsel değil, dinsel bir yerleşim alanı olduğu, oraya birlikte gittiğimiz arkadaşım Bekir Bakan ve Besalet Hoca ile hemfikir olduğumuz konulardan… Dinsel ve mistik öğretilerde bir dağda ya da mağarada inzivaya çekilen, çile çeken, eren, nirvanaya ulaşan dervişlerden, gurulardan söz edilir. Ben sizlere, bunun canlı örneği saydığım Besalet Hoca’yı ve oradaki 3-4 saatimizi anlatmak istiyorum. Çünkü, en az buranın tarihini, Zeus’un çift yönlü baltasıyla parçaladığı dev kayanın mitolojik söylencesini dinlemek kadar ilginç…
Emekli İngilizce Öğretmeni Besalet Alkaya, buraya 1980’lerin başında ilk kez yabancı bir turist grubuna rehberlik etmek için gelmiş. O zaman, tepedeki taş kulübelerde yaşayan üç beş aileyi görünce, “Acaba, bir gün ben de buralara gelir, böyle bir kulübede yaşar mıyım” diye aklından geçirmiş. Aradan yıllar geçip de aşırı kilo aldığı, kan şekerinin 400’lere dayandığı ve kendisine akciğer kanseri teşhisi konulduğu bir dönemde, doktorunun oksijeni bol, “kuş uçmaz kervan geçmez”, her işini kendisinin görmek zorunda kalacağı ve başkalarıyla muhatap olmayacağı bir yerde yaşaması önerisi üzerine, aklına Labranda gelmiş. Yaşamının son altı yılını geçirdiği Labranda’daki tek göz, taş kulübenin sahibiyle dost olması ve kanseri ilk iki yılda yenmesi, ömrünün geri kalanını da yeniden doğduğu bu yerde geçirme isteği, kendi kulübesini yapması ve çevresindeki bir dönüme yakın araziyi alması, yapmayı planladıkları gerçeğe dönüşmüş masal gibi dinleniyor.
“Siz hiç gözlük takan tilki gördünüz mü?”
Besalet Hoca, burada kanseri yenmekle kalmamış; şekeri, dağdaki incirlerden bolca yese bile yükselmiyormuş. Epey kilo vermiş, daha da vermeye niyetli. Yıllarca ören yerinin bekçiliğini yapan, buradaki arkeoloji ekibinin yeme içme gereksinimlerini karşılayan ailenin köpeği Arap bile artık onun olmuş. Kendi arı kovanları var. Ürettiği baldan ve zeytinyağından aldık. Kendisi her şeyi doğal tüketiyor. Dağda karşılayamayacağı gereksinimleri, yapı malzemeleri için “külüstür” otomobiliyle Milas’a iniveriyor. Artık, hiçbir şeye üşenmiyor. Yılan, akrep gibi canlılardan korkmuyor, aksine o bu hayvanları rahatsız etmekten çekiniyor. Gözleri bile eskisinden daha iyi görüyormuş. Bunu da şöyle anlattı:
“Ben ara sıra dağda gece yürüyüşleri düzenliyorum. Özellikle ayın olmadığı, karanlık gecelerde. (“Niye özellikle karanlık gecelerde? Fenersiz yürümek çok zor ve tehlikeli olmaz mı?” diye sordum.) Burada dolunay olduğunda, lambasız kitap okuduğumu bilirim. Öyle aydınlık olur... Bu yüzden gece, tilki, domuz gibi vahşi hayvanları görebilmek için, ayın olmadığı gecelerde yürüyüşe çıkarım. Burada gözlerim bile düzeldi. Eskisinden daha iyi görüyorum. Siz hiç doğada bir hayvanın gözlük taktığını gördünüz mü? İhtiyaç duymaz çünkü… Bir de gece burada yıldızlar dokunabileceğiniz kadar yakın görünür. Göktaşı yağmuru olduğunda gözlem yapmak için gruplar gelir, dağda kalır, teleskoplarıyla falan gökyüzünü inceler, fotoğraflar çekerler. O zaman da mutlaka gelin…” (Gelmez olur muyuz?)
Ören yerini gezerken, uzaktan gelen patlama sesleri üzerine, taş ocaklarının doğaya ve çevreye verdiği zararları konuştuk. Besalet Hoca, verdikleri en büyük zararın doğal su kaynaklarını ve yataklarını yerle bir etmek olduğunu, eskiden su çıkan yerlerden artık su çıkmadığını, Labranda suyunun birçok kaynaktan gelen suların bir yerde toplanmasıyla elde edildiğini, ama gittikçe azaldığını, başka sularla paçallandığını söyledi. Dolaşırken gördüğümüz su kaynaklarından birinden su içerken epey zorlandık. Arkadaşım Bekir, buraya bizim eski yöresel çeşmelerde görmeye ve içinden su içmeye alışkın olduğumuz zincirli bir metal bardak getirmeye söz verdi.
Besalet Alkaya, Labranda’nın korunması, değerlendirilmesi, tanıtılması için bir vakıf kurmaya ve bu dünyadan göçüp gittikten sonra, kulübesini, arazisini o vakfa bırakmaya kararlı. Böyle bir vakfa bizim de üye olabileceğimizi belirttik. Eğer gece gelirsek, Besalet Hoca’nın bizi kulübesinde ağırlayacağına emin olmamıza karşın, oğlum ile bir çadır ve fazladan uyku tulumu almaya şimdiden niyetlendik. Belki de açık havada, tahta kerevetin üzerinde yıldızları seyrederek uyuruz.
Labranda’dan üzerimizde tatlı bir yorgunluk ve içimizde yeniden gelme hevesiyle ayrılırken, doğanın kendisini seveni sevdiğine, koruduğuna ve iyileştirdiğine bir kez daha tanıklık etmiş olduk.
-
17.04.2022 Kötülükle savaşıyoruz
-
13.04.2022 EGEÇEP’ten doğa direnişçilerine ve İkizköy’e ödül
-
16.03.2022 Kıyıya vuran deniz yıldızlarını suyla buluşturanlar
-
25.01.2022 Kar özlemi ve anımsadıklarım
-
29.11.2021 Keşfetmeye değer kent: Salihli
-
06.11.2021 Can’ının istediğini yapmak
-
02.11.2021 Parmaklarıyla okuyup, can kulağıyla dinleyenlere engel yok!
-
24.07.2021 İnsan insanın kurdu değil; yurdu olmalı
-
16.07.2021 Haksızlık, liyakatsızlık ve "Çoklu Standart" her yerde!
-
06.07.2021 Yakan su!
-
18.06.2021 Gazeteci kimdir, nedir, ne yapar?
-
19.05.2021 Gençlere saygı duyuyorum ve güveniyorum
-
18.05.2021 Milas’tan doğan ödüllü marka: Alaboğaz Zeytinyağı
-
26.04.2021 Bir çocuğun ağzından Atatürk’ün yurt ve çocuk sevgisi
-
21.04.2021 Doğal sevinç kaynağı: Çocuklar
-
20.04.2021 "Sen yanmazsan, ben yanmazsam..."
-
14.04.2021 İnsanlığın uyanışı ve sabır
-
16.03.2021 Yazmak için iyi nedenler olsun isterdim
-
03.03.2021 Çok şehit verdik, ama hesap veren yok!
-
28.01.2021 Covit 19 Aşısı hakkında akla gelen sorulara yanıtlar
-
27.01.2021 DELİCE
-
14.01.2021 Evdeki dönüşümlü atıkların toplanması
-
13.11.2020 Atatürk Sevgisi azalmaz
-
04.11.2020 İnternet etiğine bir değinelim
-
03.11.2020 Kadınlarımızın KARA yazgısını kim AKlayacak?
-
03.09.2020 Mihenk Taşı, Turnusol Kağıdı
-
31.08.2020 Göç etmek
-
15.08.2020 Siyasal öngörülerim
-
02.07.2020 İnancın Sınanması
-
01.07.2020 Kötü işletmecilik
-
25.06.2020 Yürüten iktidar!
-
08.06.2020 “Siyasi Parti Dini”
-
05.06.2020 Karantina dönemine ilişkin...
-
02.06.2020 Patlicez gari!
-
27.04.2020 Bodrum’un acı otu Koronayı yener!
-
20.04.2020 Korona herkesi eşitledi mi?
-
15.01.2020 Din bu mudur?
-
11.01.2020 Tiyatro diye bir şey var
-
10.01.2020 Ne ummuştuk, ne oldu!...
-
30.12.2019 “Sapere Aude!”
-
28.12.2019 Güllük’ün bitmeyen ulaşım sorunları
-
03.12.2019 “DÜNYAYI SANAT KURTARACAK”
-
09.10.2019 Hepimizin içinde biraz “Joker” var
-
27.09.2019 “Halka öğretmeniz gerekenleri önce kendiniz öğrenin”
-
13.09.2019 “İnsanlığın Yürümesini Dört Gözle Bekliyorum”
-
06.08.2019 Kutsal ve Tağut nedir?
-
03.07.2019 İNSANLIK NE ZAMAN KOŞACAK?
-
25.05.2019 Ruh Açlığı
-
13.05.2019 Dikkat edilmesi gereken şeyler
-
17.04.2019 "Barışçıl Savaşçılar" olacağız
-
07.03.2019 YALNIZCA İNSAN OLMAK İSTİYORUZ
-
25.02.2019 Yıllar sonra “Ruhlarımızı tokuşturmak”
-
19.02.2019 Yaşam - sevdiğim için - güzel
-
05.02.2019 Yaşanabilir yer olsun
-
19.01.2019 DEFTERLER
-
25.12.2018 Sevdiğim ve sevmediğim kentler
-
30.11.2018 Yaşam gibi; acı ve güzel
-
02.10.2018 Yeni üyelerle daha güçlüyüz
-
05.09.2018 Sakarya Savaşı, 15 Temmuz’da mı kazanıldı?
-
15.08.2018 “Siyasi iktidar bizi cezalandırmak istiyor!”
-
18.07.2018 Bu nasıl Okul Aile Birliği Başkanı?
-
06.07.2018 Nicelik değil nitelik ve niyet önemli!
-
06.07.2018 Seçimde kim kazandı?
-
12.06.2018 Tarihimizde dönüm noktası olacak bir seçim
-
15.05.2018 “Güç bende artıııık!”
-
10.05.2018 Anımsanması gereken notlar
-
27.04.2018 Millet, egemenliğine sahip çıksın!
-
24.04.2018 “Çamlak Çömlek Patladı!”
-
17.04.2018 Hoşgörüsüzlük ve değişik bakış açıları
-
13.04.2018 Şeker fabrikaları neden önemli?
-
04.04.2018 “HAK”tan yana olmak
-
03.04.2018 Anı misillemesi
-
06.03.2018 Amaç Osmanlı’yı yüceltmek, Cumhuriyeti küçümsemek midir?
-
20.02.2018 Yozlaşmış cinsellik
-
15.02.2018 Atatürkçü Düşünce Derneği, DKÖ değil mi?
-
16.01.2018 Nasıl Atatürkçü olunur?
-
15.01.2018 “Recep Tayyip Erdoğan’ı destekliyorum”
-
12.01.2018 ‘Güllük Kütüphanesi’nin kaderi kimin elinde?
-
09.01.2018 “Bir olalım, iri olalım, diri olalım”*
-
27.12.2017 Güncel siyasetten ruhsal kurtuluşa ...
-
15.12.2017 Spora ve sporcuya yatırım
-
12.12.2017 Sağlık ve huzur için “Tai Çi Çuan”
-
05.12.2017 “Yazmasam deli olacaktım”
-
24.11.2017 İnsanın değerinin ölçütü nedir?
-
16.11.2017 İçtenlik
-
14.11.2017 Milas ve Güllük’te bitmeyen sorunlar …
-
27.10.2017 Farklı bir turizm anlayışı: ‘Mor Salkım Bağları’
-
11.10.2017 Dünyanın en güzel tatlısı!
-
10.10.2017 Okumak, anlamak ve bilmek
-
07.10.2017 Devlet, “Ana” ya da “Baba” değil artık!
-
23.09.2017 Öncelik, cehaletle savaştır
-
19.09.2017 ‘Özel Okul Devlet Teşviği’ kime verilir?
-
09.09.2017 Türban, keşke müslüman ve iyi insan olmaya yetseydi …
-
08.09.2017 ‘Vicdan azabı’ en büyük cezadır!
-
05.09.2017 Bu 30 Ağustos’ta yaşadıklarım, hissettiklerim …
-
05.08.2017 Güllük’ün çok ciddi ve sıradan sorunları var …
-
03.08.2017 Sanata susamışlık
-
13.07.2017 Ören de kötüye gidiyor sanki!
-
30.06.2017 “Deniz İnsanları”
-
28.06.2017 “Oğlumu ‘Fikri ve vicdanı hür’ yetiştirmek istiyorum”
-
15.06.2017 Tehlike sürüyor!
-
12.06.2017 Bu nasıl bir Ramazan?
-
22.05.2017 Evde pizza yapmanın pratik yoları
-
11.05.2017 “Hayatımın en yorucu ve en güzel haftasonuydu!”
-
03.05.2017 Neye ve kime güveneceğiz?
-
24.04.2017 Ata’ya mektup
-
18.04.2017 Hukuk ve Demokrasi kaybetti
-
04.04.2017 Türkiye’yi işgalin zemini hazırlanıyor
-
31.03.2017 Atatürkçü vatanseverlerin buluşma noktaları
-
14.03.2017 ‘Mağduriyet Edebiyatı’ uluslararasılaştı!
-
10.03.2017 İleride emekli maaşı alamayacak mıyız?
-
08.03.2017 Kadın ve Cumhuriyet
-
23.02.2017 Adaletin bu mu ...?
-
15.02.2017 Saati tersine kurmak
-
11.02.2017 İzmir’i seviyorum
-
08.02.2017 Kirli propaganda
-
24.01.2017 Evlatlarımız ve vatanımızdan değerli neyimiz var?
-
12.01.2017 “Salla başı al maaşı”
-
06.01.2017 Yüz kızarması ve yiğitlik
-
24.12.2016 Türkiye artık “Cumhur”un olmayacak mı?
-
17.12.2016 Şeytanı yeneceğiz!
-
10.12.2016 Eğreti Şiir
-
03.12.2016 İlişki ve evlilik seyri üzerine ...
-
25.11.2016 Sanatla aydınlatanlar
-
11.11.2016 Bu ülkenin toprağında taşında ‘O’nun izi var
-
14.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 2
-
13.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 1
-
29.09.2016 Şort bahane!
-
20.09.2016 Toplumsal barış ve huzuru bozmak için mi?
-
06.09.2016 Mutlu olmanın yollarından biri
-
01.09.2016 "Bu cennet vatan uğruna"
-
25.08.2016 "Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini"
-
22.08.2016 “Ey Türk İstikbalinin Evladı!”
-
16.08.2016 Kütüphane ve domuzlar
-
01.08.2016 “Şimdi insanlar şeytan olmuş yavrum”
-
26.07.2016 İç savaş tehlikesi ve TSK’nın durumu
-
19.07.2016 Gün gelir, ‘O HALK’a işin düşer
-
08.07.2016 Kanıksama!
-
28.06.2016 Türkiye ve Dünya gündemine ilişkin ...
-
14.06.2016 Yeşili koruyamıyoruz
-
10.06.2016 Cumhurbaşkanının diploması ...
-
09.06.2016 “Hareketi Severiz!”
-
25.05.2016 Kadının hakları ve kazanımları açısından geriye gidiş: Boşanma Komisyonu Raporu
-
23.05.2016 Herkes 19 Mayıs’ı kendince kutladı
-
17.05.2016 Anne olmak, var olmak, var etmek
-
22.04.2016 Nasıl bir Din dersi?
-
20.04.2016 Doğa turizmine yatırım kaçınılmaz
-
15.04.2016 Gülçin ERŞEN
-
04.04.2016 Allah, sevenden ve sevgiden yanadır
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.