- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 08 July 2016, Friday 2:55
- 3403 kez okundu
Gülçin ERŞEN –
Sözcük anlamı itibariyle KANIKSAMAK, "Çok tekrarlanma sebebiyle etkilenmez olmak; alışmak. Bıkkınlık getirmek, usanmak". Birbirine zıtmış gibi görünen iki anlamı barındırıyor aslında. Başlıkta ünlem kullanmamın nedeni ise; sözcüğü mastar olarak kullanmak değil, özellikle ilk anlamını düşünerek, "Çok yinelenen bazı olaylara, durumlara alışma! Onlardan etkilenmeyi ve onlara tepki vermeyi sürdür!" demek için.
Hergün aldığımız şehit haberlerine ara sıra eşlik eden kitlesel terör eylemleri ve ölümler... Toplum olarak kanıksadık sanki. Devlet adamı ve siyasilerin kalıplaşmış sözlü ve yazılı açıklamaları gibi, sosyal medyada ve televizyonlarda siyah kurdele ve siyah fon ile tepki vermek de "Bıkma ve usanma" anlamında kanıksama uyandırıyor bende. Günlerdir yazılı ve görsel basında uzmanların açıklamalarını izliyoruz. Neyse, yapılması gereken yapılsın! Yapamayan, yetkin olmayan, görevini bıraksın! Evet, belki insanlık var oldukça suç, cinayetler, terör, savaşlar sürecek; ama niye dünyanın bazı yerlerinde ve toplumlarında barış, huzur, gönenç hakimken, bazı ülkelerde yıllardır savaş, açlık, katliamlar, ölümler, göç yaşanıyor. Ülkemiz de ikisi arasında bir konuma getirildi bile.
Neyin, kimin bayramı?
Devletin zirvesi denilen kişilerin 30 Haziran'da (Henüz Atatürk Havalimanı saldırısının üzerinden bir gün bile geçmemişken) yaptığı, Osman Gazi Köprüsü açılışını ve özellikle de Başbakan Binali Yıldırım'ın konuşmasını seyrederken, kan beynime sıçradı! "Bayram öncesi bir bayram yaşıyoruz. Bir ülkede güven ve istikrar varsa ve güçlü bir iktidar varsa, yapılmayacak şey yoktur" dedi Sayın Başbakan! Şoke oldum. Ne güvenliği, ne istikrarı? Milletle alay mı ediyorlar? Yoksa, başbakan tören öncesi göz atmaya bile gereksinim duymadığı, 44 kişinin yaşamını yitirdiği yüzlerce kişinin yaralandığı olay öncesi yazılmış bir konuşma metnini mi okudu? Sokak ağzı olacak ama, "Bu neyin kafası?". Başka bir ülkede ya da dünyada mı yaşıyorlar? Kendi duyarsızlıklarına başkalarını da alet ediyorlar!
Daha birkaç gün önce yayımlanan yazımda resim altı yazısı olarak belirtmiştim: Karagöz ile Hacivat bile oyunun sonunda "Her ne kadar sürçü lisan ettiysek, affola" derler. Türkiye'de bu olgunluğu gösterecek devlet adamı ve siyasetçi kalmamış anlaşılan. Belki de kırdıkları potların, devirdikleri çamların farkında bile değiller. Ya da bunu yapmayı kendilerine hak sayıp özür dilemeye gerek görmüyorlar. Ya da her şeyi kanıksamaya meyilli görünen halk çoğunluğunu "salak" yerine koyuyorlar.
Yurttaş verip duruyor nasılsa?
Aynı törende Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ne dedi? "Bayram sonuna kadar köprü ücretsiz olacakmış. Bu girişimci firmanın jestiymiş. Köprünün sadakasıymış..." Sadaka almaya alıştırılan yurttaşa, geçiş ücreti sadaka gibi görülüyor demek. Peki bu arada "girişimci firma" ve kimbilir kimler parsayı toplayacak nasılsa. Acaba güzel yurdumda devletin parası ve halkın vergileriyle yapılan, şaşaalı bir törenle açılan, halkımız tarafından kullanılacak bu köprünün geliri kimlere gidecek? Birileri vermeyi kanıksamış, birileri de (hak etsin etmesin, helal ya da haram olduğuna bakmaksızın, az ya da çok demeden, doymaksızın) habire almaya alışmış...
Şimdi bir de yurttaşlar cep telefonu, tablet gibi bir aygıt satın aldıklarında TRT bandrol ücreti ödeyeceklermiş. TRT'nin kurulduğu yıllarda, "tecimsel" (ticari) olmayan kuruma gelir sağlamak amacıyla, elektrik faturalarından TRT'ye katkı payı alınmasına artık çoğumuz karşıyken, bu da nerden çıktı? TRT siyasi iktidarın çiftliği ve borozanı oldu, elektrik üretim ve dağıtım şirketleri özelleştirildi. Zaten ben dahil, halkın çoğu TRT kanallarını izlemiyor...
Benim üniversitede okuduğum ve yeni mezun olduğum dönemlerde, ne zaman yeni bir hükümet başa geçse, TRT'de ve Anadolu Ajansı'nda - torpilli birilerini işe sokmak için - kadro sınavı açılır, hakkıyla giren birkaç kişi de buralarda çalışmaya başlardı. Ancak AKP iktidarı başa geçtiğinden beri, sınava bile gereksinim duyulmaksızın, lise mezunlarının bile bu kurumlarda işe yerleştirildiklerini, eskiden giren çoğu basın yayın yüksekokulu, iletişim fakültesi mezunu eğitimli ve deneyimli kadroların istifaya zorlandıklarını ya da tanık oldukları yozlaşmaya dayanamayıp kendi istekleriyle görevi bıraktıklarını biliyoruz. Şimdi, benim çocukluğumun, staj dönemlerimin o güzel TRT'sinin yerinde yeller esiyorken, işe yaramaz, iktidar yanlısı, yalakası "takkeli, türbanlı, jöleli" birileri astronomik maaşlar alsın diye, ben dişimden tırnağımdan biriktirdiğim parayla kendime, çocuğuma alacağım aygıtın fiyatının üzerindeki bir tutarı ödeyeceğim, öyle mi? Yemezler ve yedirmezler!
Allah başımızdan eksik etsin!
Kültürümüzde "Allah muhtaç da etmesin, eksik de etmesin" denilen iki meslek grubu vardır: Biri hekimler, diğeri hukukçular (yargıçlar, savcılar, avukatlar). Artık, başımızdan gitsin, eksik olsun dediğimiz kişi ve kurumların sayısı gün geçtikçe artarken, yüksek yargının yapısını değiştiren yeni yasa mecliste onaylandıktan sonra, bunlara yargıçlar da eklenecek mi yoksa diye kara kara düşünür oldum.
Yasal düzenleme Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce onaylanmadan önce, Kanal B'de Gündem Özel programına konuk olan Yargıçlar Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi Nuh Hüseyin Köse'yi dinledim. Söylediklerinden aldığım notları kısaca aktarayım:
"Hakim olmak kolaylaştırılıyor. Hakimlerin ve avukatların kalitesi düşüyor. Hakimlik sınavını kazanamayan biri, yüksek yargı organına üye olabiliyor. Artık, her iktidar çantasında kendi hakimiyle, savcısıyla mı gelecek?... Biz yargı bağımsızlığını, yargılamada eşitliği savunuyoruz. Ergenekon, Balyoz davalarındaki gibi haksız tutuklamaları eleştiriyoruz."
Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en büyük adaletsizliklerin, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde yaşadığına tanıklık ettik, ediyoruz. Bunun devamının gelmesi, artarak sürmesi, halk isyanına, iç savaşa, ülkenin dağılmasına, bunu bahane eden dış güçlerce işgaline kadar gider. Allah korusun! Yapılmak istenen bu mudur?
Kanıksamıyorum, Kanıksamayacağım!
(2 Temmuz 2016 / Güllük)
-
17.04.2022 Kötülükle savaşıyoruz
-
13.04.2022 EGEÇEP’ten doğa direnişçilerine ve İkizköy’e ödül
-
16.03.2022 Kıyıya vuran deniz yıldızlarını suyla buluşturanlar
-
25.01.2022 Kar özlemi ve anımsadıklarım
-
29.11.2021 Keşfetmeye değer kent: Salihli
-
06.11.2021 Can’ının istediğini yapmak
-
02.11.2021 Parmaklarıyla okuyup, can kulağıyla dinleyenlere engel yok!
-
24.07.2021 İnsan insanın kurdu değil; yurdu olmalı
-
16.07.2021 Haksızlık, liyakatsızlık ve "Çoklu Standart" her yerde!
-
06.07.2021 Yakan su!
-
18.06.2021 Gazeteci kimdir, nedir, ne yapar?
-
19.05.2021 Gençlere saygı duyuyorum ve güveniyorum
-
18.05.2021 Milas’tan doğan ödüllü marka: Alaboğaz Zeytinyağı
-
26.04.2021 Bir çocuğun ağzından Atatürk’ün yurt ve çocuk sevgisi
-
21.04.2021 Doğal sevinç kaynağı: Çocuklar
-
20.04.2021 "Sen yanmazsan, ben yanmazsam..."
-
14.04.2021 İnsanlığın uyanışı ve sabır
-
16.03.2021 Yazmak için iyi nedenler olsun isterdim
-
03.03.2021 Çok şehit verdik, ama hesap veren yok!
-
28.01.2021 Covit 19 Aşısı hakkında akla gelen sorulara yanıtlar
-
27.01.2021 DELİCE
-
14.01.2021 Evdeki dönüşümlü atıkların toplanması
-
13.11.2020 Atatürk Sevgisi azalmaz
-
04.11.2020 İnternet etiğine bir değinelim
-
03.11.2020 Kadınlarımızın KARA yazgısını kim AKlayacak?
-
14.10.2020 Labranda’nın çağdaş dervişi
-
03.09.2020 Mihenk Taşı, Turnusol Kağıdı
-
31.08.2020 Göç etmek
-
15.08.2020 Siyasal öngörülerim
-
02.07.2020 İnancın Sınanması
-
01.07.2020 Kötü işletmecilik
-
25.06.2020 Yürüten iktidar!
-
08.06.2020 “Siyasi Parti Dini”
-
05.06.2020 Karantina dönemine ilişkin...
-
02.06.2020 Patlicez gari!
-
27.04.2020 Bodrum’un acı otu Koronayı yener!
-
20.04.2020 Korona herkesi eşitledi mi?
-
15.01.2020 Din bu mudur?
-
11.01.2020 Tiyatro diye bir şey var
-
10.01.2020 Ne ummuştuk, ne oldu!...
-
30.12.2019 “Sapere Aude!”
-
28.12.2019 Güllük’ün bitmeyen ulaşım sorunları
-
03.12.2019 “DÜNYAYI SANAT KURTARACAK”
-
09.10.2019 Hepimizin içinde biraz “Joker” var
-
27.09.2019 “Halka öğretmeniz gerekenleri önce kendiniz öğrenin”
-
13.09.2019 “İnsanlığın Yürümesini Dört Gözle Bekliyorum”
-
06.08.2019 Kutsal ve Tağut nedir?
-
03.07.2019 İNSANLIK NE ZAMAN KOŞACAK?
-
25.05.2019 Ruh Açlığı
-
13.05.2019 Dikkat edilmesi gereken şeyler
-
17.04.2019 "Barışçıl Savaşçılar" olacağız
-
07.03.2019 YALNIZCA İNSAN OLMAK İSTİYORUZ
-
25.02.2019 Yıllar sonra “Ruhlarımızı tokuşturmak”
-
19.02.2019 Yaşam - sevdiğim için - güzel
-
05.02.2019 Yaşanabilir yer olsun
-
19.01.2019 DEFTERLER
-
25.12.2018 Sevdiğim ve sevmediğim kentler
-
30.11.2018 Yaşam gibi; acı ve güzel
-
02.10.2018 Yeni üyelerle daha güçlüyüz
-
05.09.2018 Sakarya Savaşı, 15 Temmuz’da mı kazanıldı?
-
15.08.2018 “Siyasi iktidar bizi cezalandırmak istiyor!”
-
18.07.2018 Bu nasıl Okul Aile Birliği Başkanı?
-
06.07.2018 Nicelik değil nitelik ve niyet önemli!
-
06.07.2018 Seçimde kim kazandı?
-
12.06.2018 Tarihimizde dönüm noktası olacak bir seçim
-
15.05.2018 “Güç bende artıııık!”
-
10.05.2018 Anımsanması gereken notlar
-
27.04.2018 Millet, egemenliğine sahip çıksın!
-
24.04.2018 “Çamlak Çömlek Patladı!”
-
17.04.2018 Hoşgörüsüzlük ve değişik bakış açıları
-
13.04.2018 Şeker fabrikaları neden önemli?
-
04.04.2018 “HAK”tan yana olmak
-
03.04.2018 Anı misillemesi
-
06.03.2018 Amaç Osmanlı’yı yüceltmek, Cumhuriyeti küçümsemek midir?
-
20.02.2018 Yozlaşmış cinsellik
-
15.02.2018 Atatürkçü Düşünce Derneği, DKÖ değil mi?
-
16.01.2018 Nasıl Atatürkçü olunur?
-
15.01.2018 “Recep Tayyip Erdoğan’ı destekliyorum”
-
12.01.2018 ‘Güllük Kütüphanesi’nin kaderi kimin elinde?
-
09.01.2018 “Bir olalım, iri olalım, diri olalım”*
-
27.12.2017 Güncel siyasetten ruhsal kurtuluşa ...
-
15.12.2017 Spora ve sporcuya yatırım
-
12.12.2017 Sağlık ve huzur için “Tai Çi Çuan”
-
05.12.2017 “Yazmasam deli olacaktım”
-
24.11.2017 İnsanın değerinin ölçütü nedir?
-
16.11.2017 İçtenlik
-
14.11.2017 Milas ve Güllük’te bitmeyen sorunlar …
-
27.10.2017 Farklı bir turizm anlayışı: ‘Mor Salkım Bağları’
-
11.10.2017 Dünyanın en güzel tatlısı!
-
10.10.2017 Okumak, anlamak ve bilmek
-
07.10.2017 Devlet, “Ana” ya da “Baba” değil artık!
-
23.09.2017 Öncelik, cehaletle savaştır
-
19.09.2017 ‘Özel Okul Devlet Teşviği’ kime verilir?
-
09.09.2017 Türban, keşke müslüman ve iyi insan olmaya yetseydi …
-
08.09.2017 ‘Vicdan azabı’ en büyük cezadır!
-
05.09.2017 Bu 30 Ağustos’ta yaşadıklarım, hissettiklerim …
-
05.08.2017 Güllük’ün çok ciddi ve sıradan sorunları var …
-
03.08.2017 Sanata susamışlık
-
13.07.2017 Ören de kötüye gidiyor sanki!
-
30.06.2017 “Deniz İnsanları”
-
28.06.2017 “Oğlumu ‘Fikri ve vicdanı hür’ yetiştirmek istiyorum”
-
15.06.2017 Tehlike sürüyor!
-
12.06.2017 Bu nasıl bir Ramazan?
-
22.05.2017 Evde pizza yapmanın pratik yoları
-
11.05.2017 “Hayatımın en yorucu ve en güzel haftasonuydu!”
-
03.05.2017 Neye ve kime güveneceğiz?
-
24.04.2017 Ata’ya mektup
-
18.04.2017 Hukuk ve Demokrasi kaybetti
-
04.04.2017 Türkiye’yi işgalin zemini hazırlanıyor
-
31.03.2017 Atatürkçü vatanseverlerin buluşma noktaları
-
14.03.2017 ‘Mağduriyet Edebiyatı’ uluslararasılaştı!
-
10.03.2017 İleride emekli maaşı alamayacak mıyız?
-
08.03.2017 Kadın ve Cumhuriyet
-
23.02.2017 Adaletin bu mu ...?
-
15.02.2017 Saati tersine kurmak
-
11.02.2017 İzmir’i seviyorum
-
08.02.2017 Kirli propaganda
-
24.01.2017 Evlatlarımız ve vatanımızdan değerli neyimiz var?
-
12.01.2017 “Salla başı al maaşı”
-
06.01.2017 Yüz kızarması ve yiğitlik
-
24.12.2016 Türkiye artık “Cumhur”un olmayacak mı?
-
17.12.2016 Şeytanı yeneceğiz!
-
10.12.2016 Eğreti Şiir
-
03.12.2016 İlişki ve evlilik seyri üzerine ...
-
25.11.2016 Sanatla aydınlatanlar
-
11.11.2016 Bu ülkenin toprağında taşında ‘O’nun izi var
-
14.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 2
-
13.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 1
-
29.09.2016 Şort bahane!
-
20.09.2016 Toplumsal barış ve huzuru bozmak için mi?
-
06.09.2016 Mutlu olmanın yollarından biri
-
01.09.2016 "Bu cennet vatan uğruna"
-
25.08.2016 "Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini"
-
22.08.2016 “Ey Türk İstikbalinin Evladı!”
-
16.08.2016 Kütüphane ve domuzlar
-
01.08.2016 “Şimdi insanlar şeytan olmuş yavrum”
-
26.07.2016 İç savaş tehlikesi ve TSK’nın durumu
-
19.07.2016 Gün gelir, ‘O HALK’a işin düşer
-
28.06.2016 Türkiye ve Dünya gündemine ilişkin ...
-
14.06.2016 Yeşili koruyamıyoruz
-
10.06.2016 Cumhurbaşkanının diploması ...
-
09.06.2016 “Hareketi Severiz!”
-
25.05.2016 Kadının hakları ve kazanımları açısından geriye gidiş: Boşanma Komisyonu Raporu
-
23.05.2016 Herkes 19 Mayıs’ı kendince kutladı
-
17.05.2016 Anne olmak, var olmak, var etmek
-
22.04.2016 Nasıl bir Din dersi?
-
20.04.2016 Doğa turizmine yatırım kaçınılmaz
-
15.04.2016 Gülçin ERŞEN
-
04.04.2016 Allah, sevenden ve sevgiden yanadır
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.