- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 16 March 2021, Tuesday 9:42
- 4745 kez okundu
Bazen öyle bir ruh haline girersiniz ki; içinizden hiçbir şey yapmak gelmez. Ben de son zamanlarda öyleyim. Ama, algıları açık, duyarlı ve eli kalem tutan biri, hele bir gazeteci yazmadan duramaz. Olayları zamansal sıralamaya göre değil; beni ne kadar sarstığına, etkilediğine, önemine göre yazmaya, yorumlamaya çalışacağım.
Çorum’un Alaca ilçesi İmat köyünde, eski muhtar Servet Başbuş, 13 yaşındaki oğlunun kavga ettiği 8’inci sınıftaki Tunç Taşar ve Kaan Hakverdi adlı çocukları, yolda durdurduğu okul servisinin içinde tabancayla vurup, öldürmüş! Yaşanan çok yönlü dehşeti, faciayı düşünebiliyor musunuz? Ölen çocuklar, benim oğlumla aynı yaşta. Aileleri perişan. Katil zanlısının oğlu, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’nce koruma altına alınmış. Belki kendince, babasını katil ettiğini, arkadaşlarının ölümüne neden olduğunu düşünüp, vicdan azabıyla yaşayacak. Ya servisteki çocukların yaşadığı dehşet?... Pandemi döneminde çocuklarımız hastalanmasın, bizlere hastalık bulaştırmasın diye titizlenen ebeveynlerin endişeleri ne denli sönük ve gereksiz kalıyor bu olayın yanında… Çünkü, pandemi bitse de günümüz Türkiye’sinde çocuklarımızın, gençlerimizin içinde bulunduğu, gittikçe kötüleşen eğitim, yaşam koşullarının varlığı ve gerçekliği ile herkes yüzleşmeli.
8 Mart’ın hemen sonrasında, sosyal medyada “Kadına şiddete hayır; kadın cinayetlerine son…” şeklinde paylaşımlar sürerken; çok yakınımızda, tanıdığım bir ailenin gencecik güzel kızı katledildi. Haberlerde Milas adı geçti, Bensu Narlı’yı kalbinden vuran Serhat Kantaş için, ‘Eski sevgilisi, erkek arkadaşı’ denildi. Ama, öyle değildi. Güllük’teki komşularından öğrendiğime göre; Serhat Kantaş adlı serseri, Bensu’nun bir akrabasının eşi olan, saplantılı, cani ruhlu bir erkek bozuntusuydu… Erkek arkadaşı ya da eski sevgilisi olması, işlediği cinayeti haklı kılar, suçunu hafifletir miydi? Tabii ki hayır! Sahip olamadığı güzel ve değerli bir şeyi yok etmek, kirletmek, değersizleştirmek, parçalamak istemek, sevgi duygusunu tanımamış, “Ezik”, kompleksli, gerici, yobaz, bağnaz, ahlaksız, sapık, ruh hastası, tehlikeli tiplerin hep yapmak istediği ve fırsatını bulunca, gözü kararınca da yaptığı şeydir. Ve ne yazık ki, son yıllarda Türkiye, bu tiplere elverişli koşullar sunan bir ülke haline getirildi.
Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları
Hani, kendisinin beceremediği, erişemediği, kıskandığı, sevmediği ve nefret ettiği şeyleri yok edip, değersizleştirme ve değiştirme eğiliminden söz etmiştik ya; işte siyasi iktidar da, kendisinden öncekilerinden çok daha elverişli koşullar içinde, Atatürk’e ve Cumhuriyet’e ve de Türklüğe düşmanlığını, nefretini son uygulamalarıyla tescillemeyi sürdürüyor.
Birkaç gün önce Danıştay tarafından; Andımızın ilkokullarda okunması ve Atatürk kabartmasının devlet nişanları ve madalyalarına geri dönmesi kararları iptal edildi! Andımızla ilgili tartışmalar, yılan hikayesine dönüştürülerek, yıllardır sürüyor. “Öğrenci Andı”nın ilkokullarda okunması Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2013’te çıkardığı yönetmelikle kaldırılmış, Türk Eğitim-Sen’in açtığı dava üzerine, 2018’de Danıştay 8. Dairesi oy çokluğu ile yönetmeliği iptal etmişti (ve Andımız yeniden okullarda okunması gerektiği halde, okunmuyordu). İşin acı tarafı, bu kararın temyizi için başvuran da Milli Eğitim Bakanlığı. Nihayi kararı veren, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu. Buradan ben ve birçok yurttaşın çıkardığı sonuç; Bakanlık ve Yargı kurumları, siyasi iktidarın emrinde; siyasi iktidar ise ülkenin asıl meselelerinden çok, iktidara geliş amacıyla özdeşleşen uygulamalarını yaşama geçirme peşinde.
Türkiye Cumhuriyeti’nin başında bulunan siyasi iktidar, Türk Silahlı Kuvvetleri dahil, her devlet kurumuna sızmayı başaran FETÖ’cüler, Andımızı ve İstiklal Marşı’mızın dizelerini “Irkçı” bulan PKK yandaşları ve Kürtçüler, bu ülkede Andımız’ı okuyarak, İstiklal Marşı’mızı söyleyerek büyümediler mi? Yıllarca Playback mi yaptılar? Olabilir. Eski İçişleri Bakanı dahil, AKP’li bazı bakanların resmi törenlerde İstiklal Marşı’nı okuyamamaları, yanlış okumaları, bunun kanıtı sayılabilir. Hatta, bazı konuşmacılar, zaman zaman devletin televizyon kanalında; dindar bir aileden yetişen ve dinini çok iyi bilen, vaizlik, hafızlık yapan İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Akif Ersoy’u alaya alarak eleştirirler. “Cihat” saydıkları, Çanakkale Savaşı ve Zaferi’ni övünerek anarken, Mehmet Akif’in Çanakkale Şehitleri destanını yazdığını, Atatürk’ün kahramanlığını, zaferdeki rolünü bile bile görmezden gelirler. Kurtuluş Savaşı’mızı yok sayarlar. Ama, işlerine geldiğinde; milliyetçi ve dindar, hatta Atatürkçü oluverirler… Yemezler!
Halkın gündemi başka
Öte yandan; tüm unutturma, geçersiz kılma, yok etme, kirletme çabalarına karşın; Atatürk’ünü ve O’nun kurduğu Cumhuriyet ile kazandığı nimetlerin değerini unutmayan, farkında olan yurttaşlar; hem 13 Mart’ı hem 14 Mart Tıp Bayramı’nı Atatürk’ü anarak kutladılar. “13 Mart 1899 Genç, yakışıklı, zeki Mustafa Kemal’in Harp Okulu’na 1283 apolet numarası ile girdiği tarih. O dahi, bir komutan, düşünür ve devlet adamı olarak, yalnızca ülkemizin değil; Ortadoğu’nun kaderini değiştirdi, dünyayı etkiledi. Atatürk’ümüz, sonsuza dek tarihte ve yüreğimizdeki yerini aldı. İÇİMİZDE!” diyerek yaptığım paylaşımda kullandığım, Atamızın gençlik fotoğrafını birçok yerde, aynı nedenle yapılan paylaşımlarda gördüm. Biz asker aile olarak (babam ve ağabeyim emekli albay) bu yıldönümünü biliriz, katıldığımız Kara Harp Okulu’ndaki törenlerde hep bir ağızdan “İçimizde!” diyen öğrencileri tüylerimiz ürpererek dinlemişizdir. Ama, artık bilenler, ananlar ve kutlayanlar daha da arttı.
Pandemi döneminde özverili ve cesur çabaları, emekleri, uğradıkları haksızlıklar ile gündemde ve yüreklerimizde tuttukları yer artan sağlık çalışanlarının Tıp Bayramı’nı kutlarken; birçok kişi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını, fotoğraflarını, “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz” sözüyle paylaştı.
Son haftalarda, sanki yürürlükteki eskimiş (ve şimdiki iktidarca yapılmamış) gibi, “Yeni Anayasa” ve “Seçim Barajı, Siyasi Partiler Yasası” gündeme getirildi. Bu uydurma gündem maddelerine ilişkin bir iki tümce yazmakla yetineceğim.
Üniversite yıllarımda derslerde öğretmenlerimizle, Siyasi Partiler ve Seçim Yasası’nın değiştirilmesi gerektiğini, daha demokratik bir sistem için savunurduk. Şimdi; son anketlerde iktidar ortağı MHP’nin oy oranı yüzde 7’lere düştüğünden olsa gerek, seçim barajı tartışılır oldu.
İktidarın “Daha demokratik ve özgürlükçü anayasa” söylemini, içten ve gerçekçi bulmuyorum. Zira, “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.” Türkiye Cumhuriyeti’nin gelmiş geçmiş en demokratik, çağdaş ve özgürlükçü anayasası 1961 Anayasası’dır. Yenisiyle uğraşmayıp, onu gözden geçirip, düzenleyerek yürürlüğe koysunlar daha iyi. “Allah bu siyasi iktidara bir daha Anayasa yaptırmasın!”
-
17.04.2022 Kötülükle savaşıyoruz
-
13.04.2022 EGEÇEP’ten doğa direnişçilerine ve İkizköy’e ödül
-
16.03.2022 Kıyıya vuran deniz yıldızlarını suyla buluşturanlar
-
25.01.2022 Kar özlemi ve anımsadıklarım
-
29.11.2021 Keşfetmeye değer kent: Salihli
-
06.11.2021 Can’ının istediğini yapmak
-
02.11.2021 Parmaklarıyla okuyup, can kulağıyla dinleyenlere engel yok!
-
24.07.2021 İnsan insanın kurdu değil; yurdu olmalı
-
16.07.2021 Haksızlık, liyakatsızlık ve "Çoklu Standart" her yerde!
-
06.07.2021 Yakan su!
-
18.06.2021 Gazeteci kimdir, nedir, ne yapar?
-
19.05.2021 Gençlere saygı duyuyorum ve güveniyorum
-
18.05.2021 Milas’tan doğan ödüllü marka: Alaboğaz Zeytinyağı
-
26.04.2021 Bir çocuğun ağzından Atatürk’ün yurt ve çocuk sevgisi
-
21.04.2021 Doğal sevinç kaynağı: Çocuklar
-
20.04.2021 "Sen yanmazsan, ben yanmazsam..."
-
14.04.2021 İnsanlığın uyanışı ve sabır
-
03.03.2021 Çok şehit verdik, ama hesap veren yok!
-
28.01.2021 Covit 19 Aşısı hakkında akla gelen sorulara yanıtlar
-
27.01.2021 DELİCE
-
14.01.2021 Evdeki dönüşümlü atıkların toplanması
-
13.11.2020 Atatürk Sevgisi azalmaz
-
04.11.2020 İnternet etiğine bir değinelim
-
03.11.2020 Kadınlarımızın KARA yazgısını kim AKlayacak?
-
14.10.2020 Labranda’nın çağdaş dervişi
-
03.09.2020 Mihenk Taşı, Turnusol Kağıdı
-
31.08.2020 Göç etmek
-
15.08.2020 Siyasal öngörülerim
-
02.07.2020 İnancın Sınanması
-
01.07.2020 Kötü işletmecilik
-
25.06.2020 Yürüten iktidar!
-
08.06.2020 “Siyasi Parti Dini”
-
05.06.2020 Karantina dönemine ilişkin...
-
02.06.2020 Patlicez gari!
-
27.04.2020 Bodrum’un acı otu Koronayı yener!
-
20.04.2020 Korona herkesi eşitledi mi?
-
15.01.2020 Din bu mudur?
-
11.01.2020 Tiyatro diye bir şey var
-
10.01.2020 Ne ummuştuk, ne oldu!...
-
30.12.2019 “Sapere Aude!”
-
28.12.2019 Güllük’ün bitmeyen ulaşım sorunları
-
03.12.2019 “DÜNYAYI SANAT KURTARACAK”
-
09.10.2019 Hepimizin içinde biraz “Joker” var
-
27.09.2019 “Halka öğretmeniz gerekenleri önce kendiniz öğrenin”
-
13.09.2019 “İnsanlığın Yürümesini Dört Gözle Bekliyorum”
-
06.08.2019 Kutsal ve Tağut nedir?
-
03.07.2019 İNSANLIK NE ZAMAN KOŞACAK?
-
25.05.2019 Ruh Açlığı
-
13.05.2019 Dikkat edilmesi gereken şeyler
-
17.04.2019 "Barışçıl Savaşçılar" olacağız
-
07.03.2019 YALNIZCA İNSAN OLMAK İSTİYORUZ
-
25.02.2019 Yıllar sonra “Ruhlarımızı tokuşturmak”
-
19.02.2019 Yaşam - sevdiğim için - güzel
-
05.02.2019 Yaşanabilir yer olsun
-
19.01.2019 DEFTERLER
-
25.12.2018 Sevdiğim ve sevmediğim kentler
-
30.11.2018 Yaşam gibi; acı ve güzel
-
02.10.2018 Yeni üyelerle daha güçlüyüz
-
05.09.2018 Sakarya Savaşı, 15 Temmuz’da mı kazanıldı?
-
15.08.2018 “Siyasi iktidar bizi cezalandırmak istiyor!”
-
18.07.2018 Bu nasıl Okul Aile Birliği Başkanı?
-
06.07.2018 Nicelik değil nitelik ve niyet önemli!
-
06.07.2018 Seçimde kim kazandı?
-
12.06.2018 Tarihimizde dönüm noktası olacak bir seçim
-
15.05.2018 “Güç bende artıııık!”
-
10.05.2018 Anımsanması gereken notlar
-
27.04.2018 Millet, egemenliğine sahip çıksın!
-
24.04.2018 “Çamlak Çömlek Patladı!”
-
17.04.2018 Hoşgörüsüzlük ve değişik bakış açıları
-
13.04.2018 Şeker fabrikaları neden önemli?
-
04.04.2018 “HAK”tan yana olmak
-
03.04.2018 Anı misillemesi
-
06.03.2018 Amaç Osmanlı’yı yüceltmek, Cumhuriyeti küçümsemek midir?
-
20.02.2018 Yozlaşmış cinsellik
-
15.02.2018 Atatürkçü Düşünce Derneği, DKÖ değil mi?
-
16.01.2018 Nasıl Atatürkçü olunur?
-
15.01.2018 “Recep Tayyip Erdoğan’ı destekliyorum”
-
12.01.2018 ‘Güllük Kütüphanesi’nin kaderi kimin elinde?
-
09.01.2018 “Bir olalım, iri olalım, diri olalım”*
-
27.12.2017 Güncel siyasetten ruhsal kurtuluşa ...
-
15.12.2017 Spora ve sporcuya yatırım
-
12.12.2017 Sağlık ve huzur için “Tai Çi Çuan”
-
05.12.2017 “Yazmasam deli olacaktım”
-
24.11.2017 İnsanın değerinin ölçütü nedir?
-
16.11.2017 İçtenlik
-
14.11.2017 Milas ve Güllük’te bitmeyen sorunlar …
-
27.10.2017 Farklı bir turizm anlayışı: ‘Mor Salkım Bağları’
-
11.10.2017 Dünyanın en güzel tatlısı!
-
10.10.2017 Okumak, anlamak ve bilmek
-
07.10.2017 Devlet, “Ana” ya da “Baba” değil artık!
-
23.09.2017 Öncelik, cehaletle savaştır
-
19.09.2017 ‘Özel Okul Devlet Teşviği’ kime verilir?
-
09.09.2017 Türban, keşke müslüman ve iyi insan olmaya yetseydi …
-
08.09.2017 ‘Vicdan azabı’ en büyük cezadır!
-
05.09.2017 Bu 30 Ağustos’ta yaşadıklarım, hissettiklerim …
-
05.08.2017 Güllük’ün çok ciddi ve sıradan sorunları var …
-
03.08.2017 Sanata susamışlık
-
13.07.2017 Ören de kötüye gidiyor sanki!
-
30.06.2017 “Deniz İnsanları”
-
28.06.2017 “Oğlumu ‘Fikri ve vicdanı hür’ yetiştirmek istiyorum”
-
15.06.2017 Tehlike sürüyor!
-
12.06.2017 Bu nasıl bir Ramazan?
-
22.05.2017 Evde pizza yapmanın pratik yoları
-
11.05.2017 “Hayatımın en yorucu ve en güzel haftasonuydu!”
-
03.05.2017 Neye ve kime güveneceğiz?
-
24.04.2017 Ata’ya mektup
-
18.04.2017 Hukuk ve Demokrasi kaybetti
-
04.04.2017 Türkiye’yi işgalin zemini hazırlanıyor
-
31.03.2017 Atatürkçü vatanseverlerin buluşma noktaları
-
14.03.2017 ‘Mağduriyet Edebiyatı’ uluslararasılaştı!
-
10.03.2017 İleride emekli maaşı alamayacak mıyız?
-
08.03.2017 Kadın ve Cumhuriyet
-
23.02.2017 Adaletin bu mu ...?
-
15.02.2017 Saati tersine kurmak
-
11.02.2017 İzmir’i seviyorum
-
08.02.2017 Kirli propaganda
-
24.01.2017 Evlatlarımız ve vatanımızdan değerli neyimiz var?
-
12.01.2017 “Salla başı al maaşı”
-
06.01.2017 Yüz kızarması ve yiğitlik
-
24.12.2016 Türkiye artık “Cumhur”un olmayacak mı?
-
17.12.2016 Şeytanı yeneceğiz!
-
10.12.2016 Eğreti Şiir
-
03.12.2016 İlişki ve evlilik seyri üzerine ...
-
25.11.2016 Sanatla aydınlatanlar
-
11.11.2016 Bu ülkenin toprağında taşında ‘O’nun izi var
-
14.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 2
-
13.10.2016 Kim bunlar, amaçları ne? / 1
-
29.09.2016 Şort bahane!
-
20.09.2016 Toplumsal barış ve huzuru bozmak için mi?
-
06.09.2016 Mutlu olmanın yollarından biri
-
01.09.2016 "Bu cennet vatan uğruna"
-
25.08.2016 "Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini"
-
22.08.2016 “Ey Türk İstikbalinin Evladı!”
-
16.08.2016 Kütüphane ve domuzlar
-
01.08.2016 “Şimdi insanlar şeytan olmuş yavrum”
-
26.07.2016 İç savaş tehlikesi ve TSK’nın durumu
-
19.07.2016 Gün gelir, ‘O HALK’a işin düşer
-
08.07.2016 Kanıksama!
-
28.06.2016 Türkiye ve Dünya gündemine ilişkin ...
-
14.06.2016 Yeşili koruyamıyoruz
-
10.06.2016 Cumhurbaşkanının diploması ...
-
09.06.2016 “Hareketi Severiz!”
-
25.05.2016 Kadının hakları ve kazanımları açısından geriye gidiş: Boşanma Komisyonu Raporu
-
23.05.2016 Herkes 19 Mayıs’ı kendince kutladı
-
17.05.2016 Anne olmak, var olmak, var etmek
-
22.04.2016 Nasıl bir Din dersi?
-
20.04.2016 Doğa turizmine yatırım kaçınılmaz
-
15.04.2016 Gülçin ERŞEN
-
04.04.2016 Allah, sevenden ve sevgiden yanadır
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.