• 05 February 2019, Tuesday 9:46
GülçinErşen

Gülçin Erşen

Yaşanabilir yer olsun

Bu kez yarıyıl tatilinden dönerken, ayaklarım geri geri gitti sanki; uzun zaman önce terk ettiğim bir yere mecburen dönüyormuşum gibi duyumsadım kendimi. Daha Güllük Kavşak’ta otobüsten inerken gördüğüm manzara içimi karartmaya yetti.

Sağda, çamur içindeki yol kenarında, büyük olasılıkla taksicilerin yaptığı bir gölgeliğin çirkin kalıntıları, yerlere atılmış çoğu pet şişeden oluşan çöp yığını… Beni kavşaktan almaya gelen dostumun “Hiç değilse, buraya da yolun karşısındaki gibi bir durak yapsalar” demesiyle, karma karışık kavşağın duvarının dibinde ve yol kenarında olmasına karşın, şehirlerarası otobüs bekleyenler ve Bodrum’tan dolmuşla gelip, inenler açısından çok elverişsiz yerde bulunan durakla ilgili aylar önce yazdıklarım aklıma geldi. Zira, Güllük’ten dolmuşla gelen bir yolcunun bu durağa inmesi de durakta inenin karşıya geçip, Güllük tarafına gidecek dolmuşu beklemesi de çok zahmetli ve tehlikeli. Bari üstteki yoldan durağa inen bir merdiven yapılsaymış… Ama, bu, tatilden dönüp de Güllük’e gitmek üzere kavşakta inen yolcuların durumunu çözmez. Herkesin arabası, kendisini otomobille alıp, bırakacak yakını, taksiye verecek parası yok ki… Yazın ayrı, kışın ayrı dert…

Bir yeri gözünüzde güzelleştiren de çirkinleştiren de, oradaki insanlar ve anılarınızdır. Bana göre, 25 yıl önce yerleşmeyi düşlediğim Güllük, gün geçtikçe aşırı yapılaşma ve aldığı göçlerle çirkinleşiyor. Yine de ilk görenlerin çoğu bayılıyor. İşte ben de ona üzülüyorum; aslında Güllük gerçekten çok güzel; ama niye bu kadar bakımsız ve insanlar yaşadıkları yere niye bu kadar zarar veriyor; kirletiyor, çirkinleştiriyor?

Akşamüzeri varmamıza karşın, hava güzeldi; eşyalarımızı eve bırakıp, çarşıya inelim dedik. Alışveriş ve yemek sonrası eve deniz kıyısı boyunca yürüyerek dönmeye niyetlendiğimize pişman olduk. Çünkü, tenha yol, bazı yapılardan ve tek tük arabalardan gelen ışıklar olmasa, zifiri karanlıktı. Sokak lambaları yanmıyordu. Tabii bu durum arabalarını deniz kıyısına park edip, farları kapatan ve kendilerini gizlemek isteyenler için tercih edilebilir. Ama, karanlıkta çocuğuyla evine yürüyen bir kadın için tedirginlik ve rahatsızlık verici. Arabalardan birkaçının içinde yüksek müzik eşliğinde alkol alanlar da vardı… Böyle durumlarda ister istemez Güllük’ün 20 yıl önceki hali aklıma geliyor. Gece geç saatte bile hiçbir tedirginlik duymadan ve serseriye rastlamadan evden fenere kadar yürür dönerdim. Bazen yanımda o sıralar küçücük bir çocuk olan yeğenim de bulunurdu. Yaz ise, Hermiyas Disko’dan dönen topluluklarla karşılaşır, Özer Otel’in altındaki pastaneden dondurma alır dönerdik. Son yıllarda gündüz saatlerinde bile fenere ya da Bayrak Tepe’ye kadın başınıza, ya da çoluk çocuk gitmek pek de tercih edilebilecek, önerilecek eylem değil.

Gel de İzmir’e gıpta etme! Bana göre “Kadın Kenti” İzmir’de hala geç saatlere kadar kadınların, genç kızların dışarıda dolaşabilmesi, uygarlık ve özgürlük göstergesi. İnşallah bu durum değişmez ve başka kentlere de bulaşır. Gerçi İzmir’in ‘Efsane’ Büyükşehir Belediye Başkanı rahmetli Ahmet Piriştina zamanında (Ben o sıralar Karşıyaka’da oturuyordum) sabaha kadar çalışan otobüs ve vapurların sayesinde, evime gece yarısından saatler sonra da rahatça dönebildiğimi anımsıyorum da…

Cesur ve çalışkan olacağız; bencil ve umursamaz davranmayacağız. Ancak, bu şekilde yaşamı, yaşadığımız yeri, daha yaşanabilir kılarız.

Gülçin ERŞEN – 3 Ocak 2019 / Güllük

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık