• 24 October 2019, Thursday 10:04
CelalDurgun

Celal Durgun

ATATÜRK KÖYLÜLERLE PAZARLIK EDİYOR

Gazi Paşa, 20/21 Eylül 1931 gecesi sabaha yakın saatlerde, bazı köşk çalışanları ile birlikte, Dolmabahçe Sarayı'ndan Eyüp semtine gider.

Amaç, Eyüp sırtlarından, güneş doğmazdan önce ve doğarken İstanbul'un genel manzarasını görmektir.

Seyir işlemini tamamlandıktan sonra otomobili ile Halkalı yönünden Yeşilköy'e doğru ilerler.

Yol üzerinde yüklü hayvanları ve arabaları görür.

Otomobili durdurur ve köylülerle konuşur:

“Oğlum, bana bak, senin adın nedir?”

Köylü, “Efendim, Recep...”

“Nerelisin?”

“Sefiçeliydik. Muhacir olduk. Geldik, şurada bir köye yerleştik.”

“Bu arabadaki kavunları nereye götürüyorsun?”

İstanbul'a götürüyorum, satacağım.”

“Arabada ne kadar kavun var? Kaça satacaksın?”

“Üç yüz kadar kavun var. 15 liraya vereceğim.”

“Daha aşağı olmaz mı? Bunları İstanbul'a götüreceğine bana sat.”

“Hay, hay. Fakat 15 liradan aşağı olmaz.”

“10 lira vereyim.”

“Hayır.”

“Haydi on iki olsun.”

“Veremem.”

“Bu kavunları buradan İstanbul'a götüreceksin. Orada müşteri arayacaksın. Bir gün vakit gaybedeceksin. Bu kavunları burada bana satarsan fazla kar etmesen bile yine karlı çıkarsın. Çünkü yeniden köye döner, bir araba daha kavun alır, İstanbul'a götürürsün. Haydi on üç lira vereyim.”

“Efendi, olmaz. 15 lira verirsen veririm.”

Araya yaşlı bir köylü girer, Gaziye dönerek:

“Yahu sen ne diyorsun, bu bir araba kavun, 15 liraya verilir mi?”

Gazi yaşlı köylünün alışverişe müdahale etmesine hayret ederek:

“Bana bak, hemşeri sana ne oluyor? Biz bu delikanlı ile görüşüyoruz. Mal onundur. Onunla pazarlık ediyoruz.” yanıtını verir.

Yaşlı köylü, delikanlının ağabeyi olduğunu, kardeşinin kavunları 15 liraya vermeye razı olsa kendisinin vermeyeceğini söyler. Kardeşine dönerek:

“Recep trava” diye bağırır.

“Trava” Rumca “arabayı çek” demektir.

Ağabey köylü, Gazi'nin vakit geçirmek, eğlenmek için pazarlık yaptığını, kendilerini oyaladığını zannetmiştir.

Gazi, konuşmasını sürdürür, sonunda delikanlı'nın istediği 15 lirayı verir.

Köylüler, Atatürk'ü tanımamıştır.

                                   ***

Gazi Paşa, kavun pazarlığından sonra, üzüm satan köylünün yanına gider.

“Üzüm'ü kaça satacağını?” sorar

“Okkasını on kuruşa satacağım.”

Gazi, 7.5 kuruş verir.

Köylü razı olmaz.

Gazi, “on kuruş olsun” der.

Köylü de razı olur.

Fakat bu defa küfeler içindeki üzümlerin nasıl tartılacağı mesele olur.

Çünkü tartı aleti yoktur.

Köylü cebinden bir defter çıkarır, “6 küfe üzümü evvelce tartarak deftere yazdığını” söyler.

Gazi, bu hesaba itiraz etmez.

Kavuncuya ve üzümcüye istedikleri parayı verir.

Köylüler, “malları nereye götüreceklerini” sorarlar.

Gazi, adresi yazdığı pusulayı verir.

Pusulada şöyle yazmaktadır:

“Dolmabahçe Sarayı'nda Gazi Paşa.”

Köylüler pusulayı okurlar ancak, “Gazi Paşa”nın” Mustafa Kemal Atatürk olduğunu anlamazlar.

Gazi Paşa; “Siz İstanbul'a gidiniz. Oraya varınca polislere bu adresi okuyunuz, size üzümleri ve kavunları götüreceğiniz yeri gösterirler. Oraya götürüp teslim edersiniz” der.

Köylüler, verilen adrese giderler, satın alınan malları teslim ederler.

Saraydakiler; köylüleri iyi karşılar, yemeklerini yedirir, sularını içirir, sarayı gezdirirler.

50'şer lira da bahşiş verirler.

Köylüler, pazarlık yaptıkları kişinin Atatürk olduğunu anlamışlardır.

Kendi aralarında “Gazi Paşa'ya karşı kabalık yaptık! Kendisini tanıyamadık!” diye konuşurlar, üzülürler.

KAYNAK: ATATÜRK'ÜN BÜTÜN ESERLERİ


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık