Celal Durgun

Anketler, yolun sonuna gelindiğini gösteriyor.

Yoklamalar, yolun bittiğini anlatıyor.

Çarşı, pazar, esnaf, tüccar, sanayici...

İşçi, köylü, memur, emekli....

Genç, yaşlı, kadın erkek... konuşuyor, tartışıyor.

Yanlışı görüyor, gidişatı yeriyor, çelişkiyi yaşıyor.

Kasap'a, manava gitmiyor, çünkü fiyatlar el yakıyor.

Çarşıya, pazara çıkmıyor, çıksa da taneyle alıyor, çünkü cep delik, cepken delik.

Dün iki ekmek alırken, bugün bir ekmek; dün kilo ile alırken, bugün tane ile alıyor.

Maaşa yılda iki kere minik zam, elektriğe, doğalgaza, benzine, mazota, motorine her gün kocaman zam.

Una zam, yağa zam, çaya zam, peynire zam, beze zam...

Akşam zam, sabah zam.

Ev kira; ulaşım para, sağlık para, eğitim para istiyor.

Ev sahibiyle kavgalı, çocuğuna karşı mahcupsun.

Doluya koyuyorsun dolmuyor, boşa koyuyorsun olmuyor.

Hanım mahzun, sen mahzunsun.

Alamıyorsun, pişiremiyorsun, sofraya getiremiyorsun.

Anlayan yok, çare bulan yok, derman olan yok...

Almanya'yı, Fransa'yı gösteriyorlar.

“Dış güçler”, “iç güçler”, “faizciler”, “istifçiler”, “stokçular” bahanesine sığınıyorlar.

“Haline şükret”, “beterin beteri var” diyorlar.

Ağlıyorsun, sızlıyorsun, kahroluyorsun...

“Aptal” muamelesine dayanamıyorsun.

Bari, özeleştiride bulunsalar, hatalarını kabul etseler diyorsun.

20 yıla yakın süre iktidarda kalacaksın, dış düşmanların, iç düşmanların kazdığı kuyuyu görmeyecek, sezmeyecek, zamanında tedbirini almayacaksın.

Millete oraya bak, şuraya bak, onları gör, şunları gör diyeceksin.

O zaman, ben de, “niçin iç-dış mihrakları görmedin, gerekeni yapmadın”, sorusunu sorarım.

Ücretimi ben eritmedim, soframı ben küçültmedim, faizi ben yükseltmedim, enflasyonu ben azdırmadım, doları yukarılara ben yükseltmedim...

Bedeli, sebep olanlar ödesin.

Devletten ihale alıp dolarla iş yapanlar ödesin.

Yüklü vergileri silinen iş adamları ödesin.

Kamu bankalarından kredi alıp, geri ödemeyenler ödesin.

Devletin malı deniz, yemeyen domuz” diyen akbabalar ödesin.

Sırtımızdan saltanat sürenler ödesin.

Devletin malını peşkeş çekenler ödesin.

Kaynaklarımızı kurutanlar ödesin.

Yeter, yeter, yeter.

Bal-kaymak size, zam-zulüm bize...

Farkında mısınız?

Şikayet çok, memnun olan yok.

Konuşmayan konuşuyor, yazmayan yazıyor...

İçinizdekiler bile, gerçeği gizleyemiyor.

Yolunu ayıranlar her geçen gün artıyor.

Böyle gelmiş, böyle gitmeyecek.

Kısa çöp, uzun çöpten hakkını alacak.

Yolun sonu görünüyor...