• 11 January 2018, Thursday 18:43
CelalDurgun

Celal Durgun

Lenin’in, ‘Türk Kurtuluş Savaşı’na bakışı

‘sözün özü’ - Celal DURGUN / [email protected]

Celal DURGUN -

 

Önce tarihi gerçeği kabul etmek gerekir.

Lenin’in yönettiği Sovyetler Birliği, Türk Kurtuluş Savaşına büyük destek vermiştir.

Maddi anlamda yapılan yardımın dökümü aşağıdaki gibidir.

39 bin tüfek, 327 makineli tüfek, 54 top, 63 milyon fişek, 147 bin top mermisi vs. 2 avcı botu, Doğu sınırlarından eski Rus ordusunun bıraktığı askeri malzemeler, Ankara’da iki barut fabrikasının kurulmasına yardım, Fişek fabrikası için gerekli teçhizat ve hammadde sağlama, 200 kilo külçe altın, 100 bin altın Ruble (kimsesiz Gazi çocukları için yetimhane kurulması amacıyla) 20 bin Lira (basımevi ve sinema teçhizatı alımı için) 10 milyon altın Ruble. (sol.org.tr)

Manevi yardımlara gelince;

Açıklamalarıyla, dünya kamuoyuna verdikleri destekleyici mesajlarıyla bize moral aşıladılar.

Atatürk’ün kurduğu TBMM’yi tanıyan ilk ülke ve Ankara’ya elçi atayan ilk devlet oldular.

Lenin’in Atatürk’e, Atatürk’ün de Lenin’e mektup yazdığını biliyoruz.

Atatürk, Taksim Anıtı’nda, iki Sovyet Generalinin yer almasını istemiştir.

Atatürk, bu jesti ile Sovyet yardımlarının, Türk milletinin vicdanında, yüreğinde sonsuza değin yaşayacağına vurgu yapmıştır.

Bazı tarihçiler, Sovyet yardımının abartıldığını, gerçeğin öyle olmadığını yazar. Bazı tarihçiler ise Sovyet yardımlarının hayati değer taşıdığının altını çizerler.

Aslında ne Ruslar bizim kara gözümüze, karakaşımıza hevesliydi, ne de biz Rusların beyaz tenine, sarı saçına vurgunduk.

Atatürk’ün sosyalist olmadığını Lenin de biliyordu. Ancak halkçı bir devlet kuracağından, saltanatı kaldıracağından, cumhuriyeti kuracağından, teokratik düzeni yıkacağından, Laik bir düzen kuracağından emindi.

Çünkü Mustafa Kemal, ekonomide, maliyede, siyasette, kültürde tam bağımsızlık istiyordu.

Çünkü Kemalistler, emperyalizme de kapitalizme de karşıydılar.

Çünkü Kemalistler, sömürüye, soyguna, talana son verecekti.

Çünkü Türk Milleti mazlum, İngiltere devletinin üzerimize saldığı Yunan askeri zalimdi.

Çünkü Türkiye ezilenlerin safında, İngiltere ve destekçileri ezenlerin safındaydı.

Lenin de yeni bir devlet kurmuştu. İçerde ve dışarıda kuşatma altına alınmak istediğini biliyordu.

Emperyalist devletlerin, Sovyetler Birliği’ni bir kaşık suda boğmak istediklerinin farkındaydı.

Türkiye’de Kemalistlerin kazanması, Rusya’da Lenin’in işini kolaylaştıracaktı.

Türk Kurtuluş Savaşı yenilgiyle sonuçlansaydı, Lenin, ezilen ulusların umudu olamazdı.

Türkiye’nin, emperyalizmi yenmesi demek, Sovyetlerin sosyalist düzenine can suyu demekti.

Ayrıca, Sovyetlerin anayasasında “emperyalizme karşı kurtuluş savaşı veren tüm halklarla dayanışmanın gerekliliği” yazıyordu.

Türk kurtuluş savaşını görmezlikten, bilmezlikten gelemezdi. Türkiye’nin de silaha, cephaneye, paraya, morale ihtiyacı vardı. Biz, bağımsızlığımız, özgürlüğümüz, namusumuz ve vatanımız için savaşıyorduk. Sovyetler, sosyalist düzeni kurmak ve ezilen uluslara “model” olmak için çabalıyordu. Emperyalizm karşıtlığı, iki lideri ve iki milleti kader birliği yapmaya zorlamıştı.

***       ***       ***

Sovyetler Birliği’nin (bugünkü Rusya) Türkiye Büyükelçisi Semiyon İvanoviç Aralov anlatıyor:

“Bir gece, Çiçerin (Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanı) beni Dışişleri Komiserliği’ne çağırdı. Onu çalışır bir halde buldum. Çiçerin bana: Vlademir İlyiç Lenin, sizi görmek ve Türkiye işleri üzerine sizinle konuşmak istiyor dedi. Yarın Vlademir İlyiç Lenin’e gideceğiz. Hazır olunuz.

Vlademir İlyiç’le bu buluşmayı heyecanla bekliyordum.

Lenin’in çalışma odasında hiçbir şey değişmemişti… Kitaplar, gerektiği an alınabilecek bir yerde ve durumda idi. Vlademir İliç, yerinden kalktı, masanın arkasından çıktı, Çiçerin’le dostça selamlaştı, hal hatır sordu. Sorgulu gözlerle bana baktı, elimi sıktı, cesaretlendirici sıcak bir bakışla ve sempati okunan bir gülümseyişle:

“Demek böyle azizim dedi, savaşı bitirdiniz. Diplomat oldunuz, ala! Kılıcı sapan haline getirdiniz! İyi ve gerekli bir iş! Lütfen oturunuz. 17. Orduyu hatırlıyorum. Ordunuz fena dövüşmedi. Şimdi size büyük bir iş veriliyor. Türkiye’de yararlı çalışacağınızı umuyorum. Türkler, milli kurtuluşları için savaşıyorlar. Bunun için Merkez Komitesi, askerlik işlerini bilen birisi olarak, sizi oraya gönderiyor. Emperyalistler Türkiye’yi soyup soğana çevirdiler, halâ da soyuyorlar. Köylüler ve işçiler buna katlanamadılar ve baş kaldırdılar. Sabır bardağı taştı. Gerek Doğu halkları gerek biz emperyalist kuvvetlere karşı savaşıyoruz. Sovyetler Birliği emperyalistlerle olan işini bitirdi. Onları bozguna uğrattı ve memleketten kovdu. Onların dişlerini söktük, keskin tırnaklarını vücudumuza geçirmelerine izin vermedik. Mustafa Kemal Paşa, tabii ki sosyalist değildir, ama görülüyor ki, iyi bir teşkilatçı…

Kabiliyetli bir lider, milli burjuva devrimini idare ediyor. İlerici, akıllı bir devlet adamı, bizim sosyalist devrimimizin önemini anlamış olup, Sovyet Rusya’ya karşı olumlu davranıyor. O, istilacılara karşı bir kurtuluş savaşı yapıyor.

Emperyalistlerin gururunu kıracağına, padişahı da yardakçılarıyla birlikte silip süpüreceğine inanıyorum. Halkın ona inandığını söylüyorlar. Ona, yani Türk halkına yardım etmemiz gerekiyor. İşte, sizin işiniz budur. Türk Hükümetine, Türk Halkına saygı gösteriniz. Büyüklük taslamayınız. Onların işlerine karışmayınız...

İngiltere onların üzerine Yunanistan’ı saldırttı, İngiltere ile Amerika bizim üzerimize de sürü ile memleket saldırttı… Sizi ciddi işler bekliyor…

Kendimiz fakir olduğumuz halde Türkiye’ye maddi yardımda bulunabiliriz. Bunu yapmamız gereklidir. Moral yardımı, yakınlık, dostluk, üç kat değerli olan bir yardımdır. Böylece, Türk halkı yalnız olmadığını hissetmiş olacaktır.

İngiliz işçileri ve öteki ülkelerin işçileri bize yakınlık gösterdikleri, gev yaptıkları, bizimle savaşan Polonya’ya gönderilmekte olan silahları gemilere yüklemedikleri zaman, bu bizim için büyük bir yardımdı. Bu bize mücadelemizde büyük bir güç katmıştır. Bundan işçilerimiz moralce büyük bir güç kazanmışlardır.

Çarlık Rusyası, yüz yıl boyunca Türkiye ile savaşmıştır. Bu tabii, Rusya’nın, Türkiye’nin amansız düşmanı olduğuna dair yapılan propagandalarla, halkın hafızasında derin izler bırakmıştır.

Bütün bunlar, Türk köylüsünde, küçük ve orta mal sahiplerinde, tüccarlarda, aydınlarda ve idareci çevrelerde Ruslara karşı dostça olmayan duygular ve güvensizlik uyandırmıştır. Bilirsiniz ki güvensizlik ağır geçer. Bunun için de sabırlı, dikkatli bir çalışma gerekmektedir. Eski Çarlık Rusyası ile Sovyet Rusya arasındaki ayırımı, sözle değil işle göstermek ve anlatmak gerekmektedir. Bu bizim ödevimizdir.

Siz de bir elçi olarak, Sovyetler Birliği’nin Türkiye’nin işlerine karışmamak politikasının, halklarımız arasında samimi bir dostluğun savunucusu olmak zorundasınız.

Türkiye, bir köylü, bir küçük burjuva ülkesidir. Sanayi çok azdır. Olanı da Avrupa kapitalistlerinin elindedir. İşçi çok azdır. Bunu dikkate almak gerekmektedir. Bir kez daha tekrar ediyorum, dikkatli ve sabırlı olunuz!

Hükümet temsilcileriyle, halkla konuşmalarınızda her zaman nazik ve güler yüzlü olunuz!

En önemlisi, halka saygı göstermektir. Emperyalistlerin yağmacı, istilacı politikalarına karşılık bizim, hiçbir çıkara dayanmayan dostluk ve memleketin iç yaşamına karışmama durumumuzu açıklayınız!

İşte sizin ödeviniz! Ne gibi yardımlarda bulunacağımızı da bildirelim; en kuvvetli bir ihtimalle silah yardımında bulunacağız. Gerekirse başka şeyler de veririz.

Dil öğreniniz. Çocuklarınıza Türkçe öğretiniz, sizin de öğrenmeniz gerek… Bu çok önemlidir. Basit insanlarla, toplum adamlarıyla sık sık görüşünüz!

Çarlık rejiminin elçileri gibi kendinizi, tahta perdelerle, kale duvarlarıyla emekçi halktan ayırmayınız! Çarlık elçileri, büyük vezirleri, memurları satın alıyorlardı. Bu, bizim işimiz değildir. Biz halkla dostluk kurmalıyız.

Lenin, veda sırasında elimi sıktı, bana iyi yolculuklar diledi.

Bu son karşılaşmamızdı. Bir daha onu görmek kısmet olmadı.”

***       ***       ***

(Kaynak- Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Hatıraları / S. İ. Aralov)


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık