• 03 October 2023, Tuesday 10:16
CelalDurgun

Celal Durgun

GEZİ…

Milyonların katıldığı “Gezi” davasında hüküm verildi.

Yargıtay cezaları onadı.

18 yıl hapis, Osman Kavala’ ya ömür boyu ağırlaştırılmış hapis.

Hükümetin dışında karardan memnun olan yok.

Barolar ayakta, hukukçular ayakta, demokratik kitle örgütleri ayakta.

Yasa çiğnendi, anayasa çiğnendi.

Hukuk yaralandı, adalet yaralandı…

Vicdan isyanda.

Yurt dışından itiraz sesleri yükselerek ilerliyor.

AB kapıyı kapadı kapayacak…

 

İktidar memnun, “bağımsız mahkemenin verdiği karara saygı duymak zorundayız” diyor.

Daha önce beraat kararı veren, “gezi” davasını bitiren, Kavala’yı özgür bırakan mahkemeyi yeren, ağır sözlerle eleştiren hükümet bu kez pür neşe…

Niye ki?

Yurt dışında itiraz sesleri yükselirken, AB kapıları kapama tehdidinde bulunurken;

Ekonomimiz çıkmaz sokağa doğru hızla ilerlerken;

Döviz arayışı devam ederken, faize çare bulunmazken;

Kepenk kapatanların sayısı her geçen gün çoğalırken;

İşsizlik artarken, üretim düşerken;

Girdiler yüksek, enflasyon düşmezken;

Hayat sana, bana, bize çekilmez olurken;

Çocuklar açken, anneler perişanken;

Çöpten topladıklarıyla günü geçirenler varken;

Sorunu çözeceğini ilan eden hükümet, sorun üstüne sorun yaratırken;

Ve bütün bu olumsuzlukların farkındayken;

Yani devlet olarak sömürüldüğümüzü, halk olarak soyulduğumuzu bilen hükümet:

Adeta cambaza bak, siyaseti uyguluyor.

“İçimizdeki ve dışımızdaki şer odakları hükümetimizi devirmek için fak kurdular; fak kuranların oyununu bozuyoruz” diyor.

Böylece; Gerçekleri konuşmamızı, hakikatleri görmemizi engelliyor.

Sanal âlemlerde dolanmamızı sağlıyor.

Ekonomiyi batıranı konuşmuyor, “şer” odaklarını konuşuyoruz.

İçimizdeki beceriksizleri görmüyor, yaratılan “düşmanı” görüyoruz.

Yokluğu, yoksulluğu yaratana kızmıyor, AB’ye kızıyoruz.

 

Bataklık kurutulmadan, sivrisineklerle baş edemeyiz.

Hükümeti devireceklere yardım ve yataklık etmişler…

Onun için 18 yıl, ömür boyu ağır cezaya çarptırılmışlar.

Devirenler dışarıda, yataklık edenler içeride!

Devletimiz elebaşına ulaşamamış, altındakileri yakalamış.

Dışarıdayken Türkiye’ye gelen mi yardım ve yataklık etmiş?

Bir elin parmak sayısı kadar kişi mi hükümeti yıkacakmış?

Hadi canım.

Bu hukuk değil, adalet değil, ceza değil, zulümdür zulüm.

Korkutma, sindirme, hizaya sokmadır.

Haksızlıktır, adaletsizliktir, hukuksuzluktur.

 

Milyonlar katıldı, ben de katıldım.

Ağaçlar kesilmesin, Taksim parkı yaşasın, betona boğulmasın demek için yürüdüm.

Ne giyeceğimi ne yiyeceğimi ne içeceğimi ben bilirim demek için yürüdüm.

Yaşam biçimime karışmayın, kaç çocuk yapacağıma siz karar vermeyin diye yürüdüm.

Sanatla, müzikle uğraşmayın diye yürüdüm.

Laiklikten vazgeçmeyeceğimizi hatırlatmak için yürüdüm

Atatürk’e, İnönü’ye laf etmeyin diye yürüdüm.

Devletimizin kuruluş ayarlarıyla oynamayın diye yürüdüm.

Barışçıl bir eylem yaptık.

Hepimiz oradaydık, hükümete oy verenler bile bize katılmıştı, bakan düzeyinde kişiler bile geziyi hoş karşılamıştı.

Gerçekten herkes oradaydı.

Samimi Müslümanı, inançlısı, inançsızı, sağcısı, solcusu…

Kapalısı, açığı, genci yaşlısı, kızı kızanı…

Kırmadık, dökmedik, vurmadık, öldürmedik…

Tersine kırıldık, dövüldük, öldürüldük.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık