- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 25 November 2017, Saturday 18:14
- 4913 kez okundu
Celal DURGUN –
O, hep yokuş yukarı yürüdü.
Esen rüzgâra, yağan kara, çileyen yağmura aldırış etmeden; doğruya, güzele, gerçeğe ulaşmak, insanca yaşamak için üzerine düşen görevi hakkıyla yerine getiren bir öğretmendi.
Öğretmen olarak, idareci olarak Onunla yıllarca birlikte çalıştım.
Arkadaş canlısı, eğitim gönüllüsü yönüne tanık oldum.
Disiplinli, ilkeli, aynı zamanda hoşgörülü, sağlam kişiliği ile sevgi, saygı ve güven duyulan bir arkadaşım olmuştu.
Kimin başı sıkışsa, kim hukuksuzlukla karşılaşsa yardımına koşan, bildiğini paylaşan, derdine deva olan zor günlerin arkadaşıydı.
Müdür olarak çok güzel işlere imzasını attı.
Milas’ta ilkleri göze aldı ve gerçekleştirdi.
Bütün zorluğa, bütün tutuculuğa karşın, yılmadı, durmadı, mücadele ederek emellerini gerçekleştirdi.
ADD Milas Şubesi Yönetim Kurulu’nda birlikte görev yaptık.
Atatürkçü duruşu, kararlı davranışı ve mücadeleci tavrıyla, gücümüze güç katmış, üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirmiş bir arkadaşımdı.
Haksızlığa, hukuksuzluğa uğradı.
Yılmadı, teslim olmadı, yalın gerçeği söylemekten kaçınmadı.
Okuldan okula, diyardan diyara sürüldü. Halksız, hukuksuz suçlamalarla karşılaştı.
Her davadan yüzünün akı ile çıktı.
Öğretmenler Günü’nün kutlandığı bu günlerde, Atatürk’ün öğretmeni, çağdaş yaşamın savunucusu, laik cumhuriyetin sevdalısı Mehmet Uzman’ı sizlere tanıtmak istedim.
Kendisiyle, kısa ama öz bir söyleşi gerçekleştirdim. Keyifle okuyacağınıza inanıyor ve Mehmet Uzman’ın şahsında tüm Öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyor, sağlıklı güzel günler diliyorum.
C.D: Kısaca özgeçmişinizi öğrenebilir miyiz?
M.U: 1954 Denizli-Buldan doğumluyum. Evliyim ve bir kızımız var. 40 yıl süren ve Bilecik, Tokat-Niksar, Milas, Selimiye, Trabzon-Maçka’da geçen öğretmenliğimin 3 yılı müdür yardımcılığında, 14 yılı müdürlükte geçti. 2017’de emekli oldum.
C.D: Hangi okullarda okudunuz?
M.U: İlk ve Orta Okulu Buldan’da, Liseyi Denizli’de bitirdim. Ege Üniversitesi İktisadi Ticari Bilimler Fakültesi’nden mezun olduktan sonra, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde pedagojik formasyonu aldım.
C.D: Öğretmenliğe nerede, ne zaman başladınız?
M.U: 1977 yılı Kasım ayında 2. M.C. döneminde Bilecik Ticaret Lisesi’nde göreve başladım. Sınıflarda öğrenciler sağcı-solcu gruplar halinde oturuyorlardı. Öğrencilerimle benim aramda 3-4 yaş fark vardı. Geceleri geç vakitlere kadar dolaşıyordum. Bir gün öğrenciler, “Hocam geceleri çok dolaşıyorsunuz biz de çok yoruluyoruz, daha az dolaşsanız” dediklerinde beni saldırılardan korumak için takip ettiklerini anladım. İki yıla yakın görev yaptığım Bilecik’ten askere gitmek için istifa ederek ayrıldım.
C.D: Evli miydiniz?
M.U: Bekârdım. Bir süre otelde kaldım. Aynı okulda çalıştığım ve aynı otelde kaldığım ülkücü bir öğretmen arkadaşım, “Aldırma Gönül” türküsünü dilinden düşürmüyordu. Türkünün sözlerinin Sabahattin Ali’ye ait olduğunu söylediğimde türküyü söylemez oldu!
C.D: Askerlik bittikten sonra ne yaptınız?
M.U: Üç yıl özel sektörde çalıştım. Sonra öğretmenlik için Milli Eğitim Bakanlığı’na başvurdum. 1982 yılında Tokat Niksar’a atandım. Burada altı yıl kaldım. 1988’de Reşadiye’ye sürüldüm. Yeni evliyim. Eşim hamile.
C.D: Reşadiye’ye sürgün edilmeniz için bir neden var mıydı?
M.U: Okulumuza yeni atanan Stajyer Edebiyat Öğretmeni, “Öğrenciler benden kitap istiyor, sende varsa verir misin” dedi. Ben de Sevgi SOYSAL’ın “Yenişehir’de Bir Öğle Vakti” kitabını verdim. Kitap, öğrencilerin eline geçtiği gün sınıfta arama yapılmış, kitaba el konulmuş ve müstehcen bulunmuş. O yıllarda 12 Eylülcüler sınıflara diyafon koydurmuştu. Okul müdürü istediği zaman sınıftaki öğretmeni dinleyebiliyordu. Olayla doğrudan ilişkim olmadığından kitap nedeniyle soruşturma geçirmedim. Dinlemiş olabilirler mi ondan da emin değilim. Ama Reşadiye’ye sürüldüm.
C.D: Tokat’ta çalıştığınız günlerden söz eder misiniz?
M.U: Niksar’a gittiğimde özel sektörde çalıştığım sırada tanıdığım kişiler vardı. Bana, çalıştığın kişiler arasında Niksar olaylarına karışan, alevi kapılarına “X” işareti koyanlar da olabilir, dikkatli ol demişlerdi. 12 Eylül 1980 öncesinde Bülent Ecevit Niksar’da saldırıya uğramış ve kurşunlanmıştı, ayrıca Niksar Cumhuriyet Savcısı Nihat Gerçek de öldürülmüştü. Bu uyarılarla göreve başladım. O yıllarda Ticaret Liseleri’nde, Prof. Dr. Hasan Olalı’nın yazdığı Ekonomi kitabı okutuluyordu. Fakat Niksar Ticaret Lisesi’nde, Dr. Agah Oktay GÜNER’in yazdığı “İsraf Ekonomisi”, ” Verim Ekonomisi” adlı kitapları okutuluyordu. İtiraz ettim, kabul görmedi! Bunun üzerine kitapta, Türk-İslam sentezinin savunulduğunu ve bu durumun anayasaya aykırı olduğunu belirten dilekçeler yazdım. Kitaplar kaldırıldı. Prof. Dr. Hasan OLALI kitabı okutuldu.
C.D: Milas’a ne zaman atandınız?
M.U: Ben Reşadiye’deyim, eşim Niksar’da, tayin istiyoruz olmuyor! ANAP Denizli Milletvekili devreye girmiş, ancak dosyamın kabarıklığı nedeniyle atamamın yapılamayacağını söylemişler! Eşim de, ben de tayin istedik. Ege bölgesi olsun da neresi olursa olsun razıyız. Milas’ta Ticaret Lisesi’nin olduğunu bile bilmiyorum. Sonunda MEB bürokratlarından Niksarlı bir hanımla tanıştırıldık. O hanım bize sadece Milas’ta boş yer olduğunu ve tayinimizi yaptırabileceğini söyledi. Milas’a gelişimiz böyle oldu.
C.D: Milas’a daha önceden gelmiş miydiniz?
M.U: Milas’ı hiç görmemiştim. Ancak Milas’ta hemşerimizin çok olduğunu duymuştum. Sağ olsunlar bize ev buldular. Ev kirasını duyunca şok oldum. O günün parasıyla, Niksar’da 35.000 lira verirken Milas’ta 120.000 liraya ev kiralamıştım.
C.D: Niksar’la karşılaştırırsanız, hangisi öne çıkar?
M.U: 30 yıl sonra Niksar’a gittim. Çok şaşırdım. Çok göç vermiş. Otuz yıl önce Niksar, Milas’tan nüfus ve gelişmişlik açısından öndeydi, bugün tam tersi. 30 yıl önce Tokat’ta 6 Milletvekilinin 4-5’ini CHP çıkarırken bugün 5 milletvekilinden ancak bir tanesini çıkarabiliyor. 30 yıl önce Hereke, el halısı merkeziyken, bugün halı bulmak mümkün değil. Ömrümün yarısı Milas’ta geçti. Tercih belli sanırım.
C.D: Ticaret Lisesi’nde Müdür Yardımcısı döneminizden söz eder misiniz?
M.U: Zamanın Okul Müdürü teklif etti, ben de kabul ettim. Muğla kabul etmemişti. Araya girenler oldu, kabul ettiler. Hemen döner sermayeyi kurdum. Kendi öğrencilerimizin ders kitaplarını satıyorduk. Ancak okul kitap satamaz diye şikâyet edildik.
C.D: Sonra aynı okulda Müdür olarak çalıştınız, nasıl oldu?
M.U: MEB 1999 yılında müdürlük için sınav koşulu getirmişti. Yeterli puanı alanlar üniversitelerin eğitim fakültelerinde üç haftalık eğitim yönetimi kurslarına tabii tutuluyordu. Kurs sonunda alınan puana göre müdür ataması yapılıyordu. Ben de bu yollardan geçerek müdürlük görevime 2000 yılı Haziran ayında başladım.
C.D: Müdür olmayı neden istediniz?
M.U: Niksar’dayken, bir müdür yardımcısının “Ne Atatürk milliyetçiliği lan! Türk milliyetçiliği” sözü beni derinden etkilemişti. Bu makamları, böyle kafalara bırakmamak gerekiyordu. Ayrıca Anayasayı, Milli Eğitim Temel Yasasını, yönetmelik ve tüzükleri yakından takip eden biriydim. Yapılan yanlışları, işlenen haksızlıkları görüyor, kahroluyordum. Bile bile yasa çiğneniyor, güçlü olanın sırtı sıvazlanıyordu. Müdür olup, keyfi uygulamaları önleyecektim. Okulumu Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı olarak sadakatle yönetecektim. Kısaca, çok iyi niyetlerle yola koyuldum.
C.D: Müdür olarak neler yaptınız?
M.U: Meslek liseleri ikinci sınıf okul olarak görülürdü. Bu durum beni hep rahatsız etmiştir. Bu nedenle Milas Ticaret Lisesi’ni kamuoyuna tanıtmak ve okula saygınlık kazandırmak temel hedefimdi. Müdürlüğümün ilk yılında iki büyük kutlama görevi okuluma verildi. İlki, 24 Kasım Öğretmenler Günü programıydı. Milas Ticaret Meslek Lisesi öğretmenlerinden Türk Halk Müziği Korosunu oluşturduk. Milas’ta ilk kez yaka kokardı hazırladık. Bugün bütün anma günlerinde bizim başlattığımız etkinliklerin devam ettirildiğini görüyorum. İlköğretim okulları arasında “Başöğretmen Atatürk Futbol Turnuvası” düzenledik. Büyük ilgi gördü. Ancak ben müdürlük görevimden alındıktan sonra bu turnuvanın adı kaldırıldı. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramında ilk kez, tüm liselerin ve halkın katıldığı “Gençlik Yürüyüşü”nü yaptık. 2000’li yılların başında meslek liselerinden büyük kaçışlar yaşanmış, Endüstri Meslek Lisesi ile Kız Meslek Lisesi 150 - 200 öğrenciye kadar düşmüştü. Oysa Ticaret Meslek Lisesi’nin 250 kişilik kontenjanı 500’ü bulmuştu. Bu durumu 2001 yılında okulumuza gelen Ticaret ve Turizm Öğretimi Genel Müdürüne aktardığımda yeni okul yaptırma sözünü almıştık. Gerçekten de büyük ekonomik krizi yaşadığımız o günlerde, 300 bin lira ödenek çıkartarak sözünü yerine getirmiştir. Bugün Milas Ticaret Lisesi’nin yeni binası, 2000 - 2002 yılındaki başarıların ve daha sonra ortaya çıkan çeşitli zorluklara karşı verilen mücadelelerin sonucunda yapılabilmiştir.
Bu arada, ADD Milas Şubesi’nin Saymanlık görevini de yürütüyordum. Atatürk’ün, çerçeveli Bursa Nutku’nu okuluma astım. Daha iki-üç saat geçmemişti ki ben okulda yokken, polisler çerçeveyi alıp götürmüş! Arkasından müfettişler de geldi. Soruşturmalardan bir şey çıkmadı, ama bu olaydan dolayı açığa alınmamı Milli Eğitim Müdürünün önlediğini, yıllar sonra öğrendim.
C.D: Aldığınız ödül ve cezalardan söz eder misiniz?
M.U: Toplam Kalite Yönetimi ile ilgili Personel Genel Müdürlüğü ile Ticaret ve Turizm Öğretimi Genel Müdürlüklerinden Teşekkür, Aylıkla Ödüllendirme, Kaymakamlık Makamından Takdir-Teşekkür, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünden Teşekkür belgeleri. Cezalara gelince; her türlü disiplin cezasını yedim! Uyarma ve kınama cezaları yargı yoluna kapalı olduğundan olduğu gibi kaldı. Diğer tüm cezaları yargı iptal etti.
C.D: Öğretmen olarak çalıştığınız okulda Müdür olmak nasıl bir duyguydu?
M.U: Çok güzel bir duyguydu. Sorunları önceden bilmek, arkadaşların eleştiri ve çözüm önerilerindeki samimiyeti görmek, candan ve içten çalışmalarına tanık olmak beni çok mutlu etmiştir. Bu arada kuyumu kazan, altımı oyan, ikiyüzlü, kalleş sahtekâr kişilerin ihanetini de affetmiyorum.
C.D: Genel olarak nasıl bir yol izlediniz?
M.U: Her hafta başı ya da sonu, müdür yardımcıları ile o hafta yapılanları ve gelecekte yapılması düşünülen faaliyetleri görüşür, birlikte hareket ederdik. Okulun, Öğretmenler Odasından yönetildiğine inanırım. Öğretmen arkadaşlarımın görüşleri, düşünceleri benim için çok önemliydi. Ben yaptım oldu yerine, biz yaptık düşüncesini uygulamaya gayret ettim. Öğrenci temsilcileri ile de böyle çalıştım. Her dönem, öğrenci temsilcileriyle toplantılar yapar, onların görüşlerini alırdım. Burada öğrenciler, ben dâhil herkes hakkındaki düşüncelerini söylerler, eleştirirlerdi. Nöbetçi heyeti her sabah tüm öğrencileri kontrol ederek sınıflara alırdı. Öğrencinin kılık kıyafeti, davranışları ile ilgilenmek öğrenciye değer vermek demekti benim için. Öğretmenler kurulu toplantıları seminer şeklinde geçerdi. Mevzuat konusunda öğretmenleri aydınlatırdım.
C.D: Milas Atatürkçü Düşünce Dermeği’nde görev aldınız. Bunca sorun içindesiniz, böyle bir görev sizin için riskli değil miydi?
M.U: Daha önce ADD Milas Şubesi Saymanı olarak görev yaptım. Trabzon-Maçka sürgününden sonra 2008 - 2010 yılları arasında Milas ADD Şube Başkanlığı ile Okul Müdürlüğünü birlikte yürüttüm. Sürgün günlerimde, Atatürkçü dostlarım hep yanımda oldular. Ticaret Lisesinde iken aynı zamanda 2. Eğitim Bölgesi Koordinatör Okul Müdürü görevini de yerine getiriyordum. Eğitim Bölgesi toplantılarına mevzuat gereği okul müdürlerini, aile birliği ve öğrenci temsilcilerini, zümre başkanlarını, çeşitli sivil toplum örgütlerini ayrıca basını da çağırıyorduk. Bu toplantılardan birinde Milas’ta okul sorununa değinmiş, Ticaret Lisesi binasının tamamlanmasının sorunun çözümüne katkı sağlayacağını belirtmiştim. ÖNDER Gazetesi de ertesi gün bunu “Mehmet Uzman Milas’ta okul sorunu var dedi” diyerek manşete çekmiş. Bunu gören bir AKP Milletvekili hemen Milli Eğitimi aramış, Milli Eğitim’den de beni aradılar ve politika yaptığımı ileri sürdüler. Okul müdürlerini topladılar, ben hariç herkes konuştu. Toplantı bitiminde yetkili kişiye dedim ki, ”Ben resmi bir toplantıda siyaset yapmayacak kadar deneyimliyim. Saat beşi beş geçe gider ADD Şube başkanı olarak söyleyeceklerimi söylerim” demiştim.
C.D: Soruşturma geçirmenizi neye bağlıyorsunuz?
M.U: Ticaret Lisesi’ndeki olumlu gelişmeleri çekemeyenlerin varlığını hissediyordum, ayrıca kişisel çıkarı her işin başında tutan küçük insanların, hakkımda dedikodu çıkararak şikâyetçi olduklarını da biliyorum. Mesleki Açık Öğretim Lisesi öğrencileri yüz yüze öğretim için Muğla’ya gitmek zorunda idiler. Bu nedenle bir ya da iki dersten okulu bitiremeyen öğrencilerle Ticaret Lisesi’ni açıktan bitirmek isteyen öğrenciler mağdur oluyordu. Milas’ta ilk yüz yüze öğretimi başlatan okul olduk. Bizden sonra diğer meslek liseleri de başlatıldılar. Mevzuat çerçevesinde, meslek dersleri öğretmenlerinden herkese ders veriyordum. Bu nedenle bazen hafta içi gece, ya da hafta sonları bu dersler yapılıyordu. Mesleki Açık Lise derslerinin diğer meslek liselerinde olmadığını, bunu açtığım için beni suçlayanlar oldu. Bu nedenle şikâyet edildiğimi daha sonra öğrendim.
C.D: Soruşturma sonucunda ne oldu?
M.U: Soruşturma sonunda; Milas’ta Toplam Kalite Yönetimi ödülü verilen okulda aynı ödülün verildiği okul müdürü olarak; öğretmenlere baskı uygulamakla suçlandım, müdürlük görevimden alınarak, Selimiye Timuçin Biliktan Çok Programlı Lisesi’ne öğretmen olarak gönderildim. Ayrıca maaş kesim cezası ile de cezalandırıldım. Planlı, organize bir olaya kurban edilmiştim. Soruşturma için ilk görevlendirilen müfettişler görevden alınmış, başka müfettişler görevlendirilmişti. Soruşturmalar sırasında bir arkadaşım “Hocam bazı öğretmenler bir araya gelip nasıl ifade vereceklerini konuşuyorlar, siz bize hiçbir şey söylemiyorsunuz” demişti. Ben de “Ne biliyorsanız onu söyleyin” demiştim. Daha sonra soruşturma dosyasındaki ifadelere baktığımda, pek çoğunun kopyala yapıştır olduğunu görmüştüm. Aynı okulda görev yapan eşim bu durumu okulda açıklayınca, bu kez ikimiz hakkında yeni bir soruşturma açılmıştı.
C.D: İdare ve Bölge İdare Mahkemesine gittiniz, sonuç ne oldu?
M.U: Ben Muğla İdare Mahkemesinde dava açınca, soruşturma dosyasını inceleme hakkım doğdu. Dosyayı incelediğimde aynı kişiye ait birden fazla dilekçe olduğunu gördüm. Birinin tarihi, soruşturma açıldıktan sonraki bir tarihti. Bu dilekçenin kayıtlarda olmadığını tespit ettim. Üzerinde hiçbir onay ya da kayıt yoktu. Soruşturma sırasında yazdırıldığı açıktı. Kullanılan sözcükler bunu gösteriyordu. Suç duyurusunda bulundum. Soruşturma izni verilmedi. Aydın Bölge İdare Mahkemesi soruşturma izni verdi. Yargılama sürecinde Milli Eğitim Müdürü’nün, ilgili şefin bu dilekçeyi görmediklerini beyan ettiklerini, gelen evrak defterinde de kaydı olmayan bu dilekçenin soruşturmaya kanunsuz olarak eklendiğinin çok açık bir kanıtı olduğunu belirtmeme karşın Mahkemece beraat kararı verildi. İdare de hiç bir şey yapmadı. Oysa herkes bilir ki; herhangi bir kamu kurumuna gelen dilekçe, müdür ya da yetkili kişi tarafından incelenir, imza ya da paraflandıktan sonra, önce gelen evrak defterine kaydedilir, daha sonra gereği yapılmak üzere ilgili kişi ya da birime sevk edilir. Buna beraat kararı veren mahkeme, bu duruma gösterdiğim tepki üzerine daha sonra soruşturmacının yazıp yanındakine imzalattığını öğrendiğim bir tutanak ile beni idari yönden Trabzon-Maçka’ya sürdüler. İdari yönden de kademe ilerlemesi durdurma cezası verdiler. Soruşturmaya fesat karıştırmanın idari yönden cezasının meslekten ihraç olduğunu da belirtmeliyim. Trabzon İdare Mahkemesi’nin iptal kararı üzerine 2007 Temmuz ayında sürgün edildiğim Maçka’dan, Selimiye’ye geri döndüm. Daha sonra müdürlük görevimden alınmamla ilgili olarak, Danıştay’ın soruşturmaya fesat karıştırıldığı kuşkusu ile yürütmeyi durdurması ve Muğla İdare Mahkemesi’nin iptal kararı üzerine de, ilk sürgün yerim Selimiye’den 2008 Mayıs ayında Milas Ticaret Meslek Lisesi’ndeki müdürlük görevime döndüm.
C.D: Ticaret Lisesi’ne dönüşünüz nasıl karşılandı?
M.U: Ben geri dönünce beş müdür yarımcısından üçü çeşitli okullara gitti, bir tanesi de istifa etti. Öğretmen ve idareci arkadaşlarımın yardımı ile okulu tekrar toparladık. Kaldığımız yerden hiçbir şey olmamış gibi çalışmaya devam ettim.
C.D: Milas Ticaret Lisesi’ndeki günlerinizi genel olarak değerlendirdiğinizde neler söylersiniz?
M.U: Meslek kariyerimin 25 yılı orada geçti. Bazı arkadaşlarımla bazen ben ast onlar üst, bazen ben üst onlar ast olarak çalıştık. Bir Genel Müdürün verdiği teşekkür belgesi hakkında bir sonraki genel müdürün “Bunu bu okula mı verdiler” dediğini duydum. Aynı Genel Müdürün Ankara’daki törende, 100 okul içinde tek Ticaret Lisesi olarak bana ödül verilirken yerinden dahi kıpırdamadığına tanık oldum. Yine dönemin İl Milli Eğitim Müdürü’nün veda toplantısına mesai saatleri içinde olduğu için katıldığımda, memnun olduğunu helallik istediğine tanık oldum, akşamki yemeğe katılmamamdan üzüntü duyduğunu öğrendim. Ve yine beni görevden alıp önce Selimiye’ye ardından Maçka’ya sürenlerin 2010 yılında son kez verilen sicil notu uygulamasında bana 100 tam puan verdiklerini de, sonraki yargı kararlarının gerekçelerinden öğrendim. Bugün inşaatların başladığı sanayi sitesindeki okul yerleşke yerinin milli eğitime verilmesi ile ilgili ilk görüşmeyi de Milli Eğitim Müdürü ile birlikte Belediye Başkanıyla yapmış olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Aziz NESİN’in yazdığı “Şimdiki Çocuklar Harika” adlı oyunu için izin almaya gittiğimde “Başka yazar bulamadınız mı?” denilmesi, yine ÖSS sonuçlarının değerlendirildiği toplantılarda “Hocam sizin başarınız yüzde kaç” denildiğinde, bizim başarımız ÖSS ile değil iş hayatındaki öğrencilerimizin başarısı ile ölçülmelidir, dediğimi hatırlarım.
Yeni okul binasını ilk önce eski binaya bitişik (T) şeklinde belediye ek binasına paralel yapma isteğimin “Halı sahayı yık oraya yap” denilmesi, ikili öğretime geçmek zorunda kaldığımızda “salonu böl sınıf yap” denilmesi, şiddetle karşı çıktığım önerilerdi. Çünkü halı saha ve salon okulun nefes alma, öğrencinin enerjisini boşalttığı yerlerdir. 4X6 m büyüklüğündeki Türk Bayrağı’nı ve Atatürk Posterini ilk kullanan okul olduk.
Ticaret Lisesinin halı sahası, göreve başladığımda adeta çöl haline gelmiş, hiçbir işe yaramaz durumdaydı. Kimse gelip top oynamıyor, okul parasızlıktan kıvranıyordu. Yap işlet devret yöntemi ile bugünkü hale getirmek üzere 5 yıllığına kiralandı ve alt yapısı yaptırılarak, arada sadece halıları değiştirilmek suretiyle okula sürekli gelir getirecek hale getirildi.
Yine Ticaret Lisesi yıllarından bir anı: Bugün Sabahattin Akyüz Fen Lisesi olarak faaliyette bulunulan bina Milas Lisesi ek binası olarak yapılmış, ancak ne olarak kullanılacağı konusunda tam bir karara varılamamıştı. Bir gün Lise Müdürleri, Milli Eğitim Müdürü ve Şube Müdürleri Kaymakam bey başkanlığında toplanmış, yapılan tartışmalar ve görüşmelerden sonra Kız Meslek Lisesi’nin oraya taşınmasına karar verilmişti. Böylelikle Sakarya ve Menteşe İ.Ö.O da normal eğitime geçecekti. Ancak daha sonra “Ben okulu dağın başına taşıttı dedirtmem” diyen bir okul müdürünün ve malum çevrelerin çabaları ile bu düşünceden vazgeçildi, orası Öğretmen Lisesi yapıldı. Kaderin garip cilvesine bakın ki, aynı okul başka bir dağın tepesine taşınma hazırlığında. Olan sadece karanlıkta okula gidip gelen küçücük çocuklara oldu.
C.D: Milas Mesleki Eğitim Merkezi’ne Müdür olarak atandınız.
M.U: Yönetmelik gereği, bulunduğu okulda belli süreyi dolduran okul müdürlerinin yer değiştirmesi gerekiyordu. 2010 yılı Ağustos ayında Milas Mesleki Eğitim Merkezi Müdürü olarak atandım ve Milas Ticaret Lisesi’nden bu nedenle ayrıldım.
C.D: Çıraklık Eğitim’de neler yaptınız? Bu göreviniz ne kadar sürdü?
M.U: Çıraklık okulu olarak bilinen Mesleki Eğitim Merkezi, 14 yaşından itibaren çıraklık eğitimi veren, kalfalık ve ustalık kursları düzenleyen bir kurumdu. İlk önce var olan Atatürk Köşesini yeniden düzenledim. Daha sonra okulun iç donanımını değiştirdim. Kütüphaneyi oluşturdum, akıllı tahtayı kurdum. Dersliklerde projeksiyonlarla ders işlemeye, kurslar vermeye başlandı. Öğrencilere ilk kez karne, takdir, teşekkür ve onur belgeleri verdik, okul açılış ve kapanış törenleri düzenledik. Meslek odalarının katkıları ile kamera sistemini kurdum. Ticaret Lisesi’nde de kamera sistemini kurmuştum. Katıldığım hizmet içi eğitimlerde daire başkanı dâhil bakanlıktaki pek çok yöneticiye, sorunları ve çözüm önerilerini ilettim. Bunların sonunda ödenekler gönderildi. Sınıflar, idare odaları ve öğretmenler odasını yeniden düzenlettim. Öğrencilere öğle yemeği verdik. Kuaför salonu ile erkek berberliği salonunu düzenlemek için gerekli ödeneği de sağladım. Ancak görev sürem uzatılmadığı için onları yapmaya zamanım kalmadı. Kalfalık, ustalık, işyeri açma, usta öğreticilik belgelerinden bağış adı altında para alınmasını kaldırdım. Okul bahçesinde bulunan ve zamanında bakanlıktan gönderilen makine ve araç gereci koymak için yapılan bina kullanılamaz haldeydi. Can güvenliği açısından da tehditti. Ruhsatı da yoktu. Yani devletin böyle bir binası yoktu. Buna rağmen gerekli yazışmaları yaptım, depreme dayanıklılık testi yaptırdım. Olumsuz çıktı. İçinde bulunan malzemeleri, araç gereç ve makineleri çevre okullara verdim, binayı eski öğrencilerimden birine hurda karşılığı yıktırdım. Bahçe haline getirmek amacıyla çeşitli ağaçlar diktirdim. Görevden ayrıldıktan sonra, bunları neden yaptın diye hakkımda inceleme başlattılar.
Rehberliğe en çok ihtiyacı olan öğrencilerin olduğu kurumda rehberlik normu yoktu. Yine, katıldığım norm kadro ile ilgili bir hizmet içi eğitim seminerinde Mesleki Eğitim Merkezlerine de rehber öğretmen normu verilmesini bizzat not ettirdim. 2014 yılında çıkarılan yönetmelikle Mesleki Eğitim Merkezleri ne’de rehberlik normu konuldu. Öğrenci sayısı sekizin altına düştüğünde bölüm ya da sınıf kapatılıyordu. Pek çok meslekte 8 kişiyi bulmak mümkün değildi. Öğretmenler ders yapamıyorlardı. Herkesin karşı çıkmasına, başına iş açarsın demelerine karşın ilk kez ben onay almak sureti ile bir kişi bile olsa sınıf açtım. Daha sonra Muğla’da da aynı yol izlendi. Hizmet İçi Eğitimlerde ısrarla dile getirdiğim bu konuda Mart 2017 de Orta Öğretim Kurumları Yönetmeliği’ne girdi.
Mesleki Eğitim Merkezinde dört yıl süren müdürlüğüm 2014 Ağustos ayında, görev süremin uzatılmaması üzerine, sona erdi. Görevim sona erer ermez hakkımda şikâyetler başladı. Amaç yargı kararı ile geri dönersem beni hemen görevden almaktı.
C.D: Görev süreniz uzatılmayınca ne yaptınız?
M.U: Benimle birlikte ilk anda 25 civarında okul müdürünün görev süresi uzatılmadı. Daha sonra bazılarının uzatıldı ya da görevlendirmeler yapıldı. Yönetmelik gereği görev süremin uzatılması için 75 puan verilmesi gerekiyordu. Bana bu puanın altında puan verildi. Başarısız sayıldım. Beni başarısız sayanlardan kimi Milas’ta göreve başlayalı 3 gün olmuş, kimi iki ay. Mesleki Eğitim Merkezi’nin yerini bilmeyen, oradaki 16 kameralı sistemden, 6 projektörlü ışıklandırmadan, hırsızlıkla ilgili alarmdan, yenilenen yangın sisteminden habersiz, çevre koruma duvarlarını görmemiş, “Mehmet UZMAN okulda güvenlik önlemleri almamıştır, etik davranmamıştır” diye olumsuz puan vermiş. Yargı olumsuz puanlar için belge isteyince sus pus. Bu uygulamalarla ilgili yaptığım suç duyurularının hiç birinden soruşturma izni çıkmadı.
Pek çok arkadaşımla birlikte yargıya başvurduk. Dört ay içinde yürütmeyi durdurma kararı geldi. Bu kez ikinci kez değerlendirme yaptırdılar ve 57,06 puan verdiler. Birinci davanın iptal kararı üzerine, üçüncü kez değerlendiler ve 55 puan verdiler. İkinci kez verilen iptal kararı üzerine bu kez sadece üç öğretmene dördüncü değerlendirmeyi yaptırdılar ve 23,333 puan verdiler. Üçüncü iptal kararı üzerine de beni mülakata çağırdılar. Mülakata gitmedim, dava da açmadım. Dört kez 2014 tarihli yönetmeliği uyguladılar. 2015 tarihli yönetmelik yürürlükte olmasına rağmen kaldırılan 2014 tarihli yönetmeliği uyguladılar. 2017 tarihli yönetmelik yürürlüğe girince bu kez onu uyguladılar. Tam bir keyfiyet, tam bir hukuksuzluk! Türkiye genelinde hakkında 4 kez değerlendirme yapılan, son olarak da mülakata çağırılan belki de tek müdürüm.
C.D: Trabzon-Maçka’ya sürüldünüz, o süreçte neler yaşadınız?
M.U: Çok sıkıntılı bir süreçti. En çok da Milas Anadolu Lisesi son sınıf öğrencisi olan kızım etkilendi. ÖSS sınavını çok olumsuz etkiledi. Arada gidip geliyordum.1500 km yol. Otobüsle 24 saat. Arada aldığım raporlarla idare ettim. Buradan doktor arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Bir keresinde 3 gün Psikiyatri servisinde yattım. Sinirlerim çok yıpranmıştı. O süreçte annemi, kayınpederimi ve babamı kaybettim.
C.D: Bunca soruşturma, sürgün sizi yıldırmadı mı? Emekli olup keyfinize bakabilirdiniz?
M.U: Hayır. Hukukun ayrıntılarını öğrenmek bana mutluluk veriyor. Her olay yeni bilgiler edinmeme yol açıyor. Ben hukuk tanımazlığı yargı kararı ile kanıtlamaktan büyük keyif aldım.
C.D: Şimdi emeklisiniz, süren davalarınız var mı?
M.U: Evet var. Özlük haklarımla ilgili olan var, hakkımda yapılan dördüncü değerlendirme ile ilgili olan var.
C.D: Siz kazanırsanız ne olacak?
M.U: Özlük haklarımla ilgili olanı kazanırsam onları alabileceğim. Daha önce 3 kez iptal edildiği için dördüncü kez yapılan değerlendirmenin de iptal edilmesi kesin. Görevde olsaydım da bir şey olmayacaktı. Çünkü yargı ne karar verirse versin imam bildiğini okumaya devam etti hep.
C.D: Bugün geriye doğru baktığınızda, “evet efendim, gelen ağam giden paşam deseydim bunlar başıma gelmezdi” diye düşündüğünüz oluyor mu?
M.U: Kuşkusuz bunlar başıma gelmezdi. Hatta çok daha üst düzey yerlerde olurdum. Niksar’dan tayin istediğimiz sırada rahmetli bir arkadaşımın yakın bir dostu “Ben tayinle uğraşmam, istiyorsan seni il milli eğitim müdürü olarak gönderirim” demişti. Bilecik’teki okul müdürüm “Mehmet Bey keşke sen 5 - 6 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra gelseydin, ne güzel anlaşırdık” ve Niksar’da “bu adam solcu olmasaydı da bizden olsaydı” dediklerini anımsıyorum. Ben öğretmen olarak, müdür olarak görevimi yaptığıma inanıyorum. Haksızlığa uğradım, hakkımı sonuna kadar aradım. Asla pes etmedim. Pişmanlık duymadım.
C.D: İçinizde ‘ukde’ olarak kalan, gerçekleştiremediğiniz bir amacınız oldu mu?
M.U: İçinde bulunduğum koşullarda en iyisini yapmaya çalıştım. Milas’a bir okul kazandırdım. Milas Mesleki Eğitim Merkezi’ni ucubelikten kurtardım. Ticaret Lisesi’ni, Milas’ın en büyük ve en kaliteli eğitim yuvası yapmayı hayal etmiştim.
C.D: Genel olarak eğitimle ilgili gidişatı, değişiklikleri nasıl buluyorsunuz?
M.U: Müdürlükten ayrıldıktan sonra bir yıl Mesleki Eğitim Merkezi’nde iki yıl da MAE Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde öğretmenlik yaptım. İçim sızladı. İlk derslerde özellikle kış aylarında öğrenciler uyuyordu. “Ticaret Lisesi’nde öğrencinin muhasebe dersine ne gerek var, maliye dersinde vergi vergi vergi, hocam başka bir şey yok mu?” demesi öğretimin geldiği noktanın özetidir. Eğitime gelince; merdivende, kapıda öğrenciye çarpmamak için öğretmenin kenara çekilmek zorunda kalması, eğitimin geldiği noktanın özetidir. Kuşkusuz bunda ailelerin çocukları üzerinde etkisinin kalmamasının payı olduğu kadar, öğretmenin zapturapt altında tutulmasının payı da vardır. Eğitimi ve öğretmeni daha kötü günlerin beklediğini düşünüyorum. Zira okul müdürü olarak benim değerlendirmemi, dolmuş garajındaki çay bahçesinde ve sanayide oto kaportası üzerinde yaptıran bu zihniyet, öğretmenin öğrencisi tarafından değerlendirilmesini hangi ortamda yaptırır kestiremiyorum. Kısaca çalışmadan, üretmeden rahat yaşama isteğinin egemen olduğu bir gençlik yaratmaya devam ediliyor.
C.D: Genç öğretmenlere, idarecilere neler öneriyorsunuz?
M.U: Üniversite yıllarımda AST’ın oynadığı, Av. Prof. Dr. Faruk Erem’in “Bir Ceza Avukatı’nın Anıları” oyununu izlemiştim. Orada geçen ''Suçluyu Kazıyınız Altından İnsan Çıkar'' sözünü meslek yaşamım boyunca ''Öğrenciyi Kazıyınız Altından İnsan Çıkar'' olarak hep aklımda tuttum. Eğitimcilere de bunu öneririm. Son olarak, benimle birlikte görev süresi uzatılmayanlardan genç bir hanım müdür arkadaşım; “Ben aslında sonradan sendikalı oldum. Çünkü tanıdığım bütün müdürler görevden alınır da ben kalırsam onların yüzüne nasıl bakarım” demişti. Herkesin, herkesin yüzüne bakacak meslek yaşamları olmasını öneririm.
C.D: Emeklilik yaşamınızda sağlıklı, mutlu, güzel günler görmenizi diliyorum ve böyle bir söyleşiyi kabul ettiğiniz teşekkür ediyorum.
M.U: Hem söyleşi için hem güzel dilekleriniz için ben teşekkür ediyorum.
-
26.10.2024 ATATÜRK VE TBMM VE ÇIKARDIĞIM DERSLER
-
13.09.2024 MASAL GİBİ AMA MASAL DEĞİL
-
19.05.2024 “19 MAYIS 1919’DA GENEL DURUM VE GÖRÜNÜM”
-
26.04.2024 KÖY ENSTİTÜLÜLER ANLATIYOR (2)
-
19.04.2024 KÖY ENSTİTÜLÜLER ANLATIYOR (1)
-
12.01.2024 EZİYORSUNUZ
-
20.12.2023 YOKTU…
-
05.12.2023 BAŞKAN ADAYLAR
-
27.11.2023 “HAİN”
-
24.10.2023 KEMALİZM
-
17.10.2023 BEŞ BİN LİRA…
-
03.10.2023 GEZİ…
-
26.09.2023 LAİKLİK OLMAZSA OLMAZIMIZ
-
19.09.2023 BAZEN…
-
13.09.2023 HEY OKUMUŞ AYDIN
-
05.09.2023 DKÖ…
-
26.08.2023 EY HALKIM…
-
20.06.2023 DEĞİŞİM…
-
23.05.2023 SEÇMEN…
-
16.05.2023 NEYMİŞ
-
09.05.2023 SEÇMEN KARDEŞİM
-
26.04.2023 İNKÂR EDEN…
-
18.04.2023 “İNCE” NE YAPMALI?
-
11.04.2023 KURŞUN ADRES SORMAZ
-
04.04.2023 “HER KERAMETİ MECLİSTEN BEKLEYENLERDENİM”
-
28.03.2023 ELEMAN ARANIYOR…
-
21.03.2023 ÇANAKKALE ZAFERİ VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
-
14.03.2023 12 MART 1971
-
07.03.2023 OLMADI / YAKIŞMADI
-
28.02.2023 KIZILAY
-
21.02.2023 GELMEDİN…
-
14.02.2023 “SESİMİ DUYAN VAR MI?”
-
10.02.2023 AYNI GEMİDEYİZ…
-
24.01.2023 “YETER! SÖZ MİLLETİNDİR.”
-
17.01.2023 KOLAYLIKLAR DİLEDİM
-
13.01.2023 ÇÜRÜMÜŞLÜK…
-
06.01.2023 BENDEN YAZMASI…
-
29.12.2022 ASGARİ ÜCRET
-
22.12.2022 BİR ZAMANLAR…
-
16.12.2022 ATATÜRK, UYARMIŞTI
-
09.12.2022 NE ZAMAN BARIŞACAKSINIZ?
-
01.12.2022 “U” DÖNÜŞÜ
-
24.11.2022 “ÖĞRETMENLER GÜNÜ” / BİR İLETİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
-
17.11.2022 ŞENLİK
-
03.11.2022 “SESSİZ TRENLER”
-
27.10.2022 “CUMHURİYET FAZİLETTİR.”
-
20.10.2022 ‘’YANAN BİZDİK, SİZ KÖMÜR SANDINIZ’’
-
13.10.2022 DİNDAR VE “DİNCİ”
-
06.10.2022 AYIP, AYIP…
-
29.09.2022 SESİNİZ ÇIKMIYOR
-
15.09.2022 NANKÖRSÜN
-
08.09.2022 6-7 EYLÜL 1955
-
25.08.2022 TEKÂLİF-İ MİLLİYE KANUNLARI (MİLLİ VERGİ EMİRLERİ)
-
18.08.2022 “YÜREĞİN YETİYORSA”
-
11.08.2022 SINAV SKANDALI
-
04.08.2022 BÖYLE GİTMEZ
-
28.07.2022 İSMET İNÖNÜ LOZAN’A GİDİŞİNİ ANLATIYOR
-
21.07.2022 BEKLEDİM…
-
14.07.2022 LAF SALATASI…
-
07.07.2022 ŞİMDİ BEN NE YAPAYIM?
-
30.06.2022 65 YAŞ VE ÜSTÜ…
-
23.06.2022 YÜREĞİN YETİYORSA…
-
16.06.2022 HACİVAT VE KARAGÖZ
-
09.06.2022 İDDİA VAR KANIT YOK
-
01.06.2022 AYDIN KİRLENMESİ…
-
26.05.2022 KİRLENDİK…
-
19.05.2022 19 MAYIS…
-
12.05.2022 TEBLİĞCİLER…
-
28.04.2022 23 NİSAN...
-
21.04.2022 KÖY ENSTİTÜSÜ
-
14.04.2022 AH CEHAPE VAH CEHAPE
-
07.04.2022 KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR
-
31.03.2022 MUĞLA ATATÜRK ANITI
-
17.03.2022 MEYDAN...
-
10.03.2022 “OLE APRİMA OMNİUM ARBORUM EST”
-
03.03.2022 “KIRK UÇURMA”
-
24.02.2022 GÜMÜŞKESEN MEZAR ANITI
-
10.02.2022 ANIT'A SALDIRANLARA
-
03.02.2022 UTAN, UTAN...
-
27.01.2022 HUKUK DEVLETİ'NDE...
-
20.01.2022 YAPANA DEĞİL, YAPTIRANA BAK
-
13.01.2022 LİSELİ GENÇ'E...
-
23.12.2021 FAİZ
-
16.12.2021 ASGARİ ÜCRET
-
09.12.2021 YOLUN SONU GÖRÜNÜYOR
-
02.12.2021 FUTBOL VE SİYASET
-
25.11.2021 HALİMİZ
-
18.11.2021 RAKAMLARIN DİLİ
-
11.11.2021 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
-
28.10.2021 CUMHURİYET
-
21.10.2021 ERDOĞAN MI, YAVAŞ MI?
-
14.10.2021 GERÇEK...
-
30.09.2021 BU KAÇINCI DİN TİCARETİ?
-
23.09.2021 TÜRKİYE'NİN İTİBAR KARNESİ
-
16.09.2021 TÜRKİYE LAİK Mİ?
-
09.09.2021 TALİBAN'A SELAM DURANLARA (2)
-
02.09.2021 HÜSEYİN RAHMİ ÖZER
-
26.08.2021 TALİBAN'A SELAM DURANLARA...
-
19.08.2021 SADUN BORO DİYOR Kİ..
-
05.08.2021 AH TÜRKİYEM VAH TÜRKİYEM
-
31.07.2021 LOZAN, HAKKIN VE HUKUK'UN ZAFERİ
-
15.07.2021 TÜCCAR...
-
08.07.2021 NEREDEN NEREYE?
-
24.06.2021 İKİ - ÜÇ MAAŞ...
-
17.06.2021 “ÜMMET Mİ, MİLLET Mİ?
-
10.06.2021 YAPMADIKLARIMIZDAN DA SORUMLUYUZ.
-
03.06.2021 NANKÖRSÜN...
-
27.05.2021 GAZETECİ OLMAK
-
20.05.2021 ATATÜRK, VAHDETTİN GÖRÜŞMESİ.
-
07.05.2021 BAKAN, SÖZ VE FOTOGRAF
-
29.04.2021 BAYRAM İKRAMİYESİ...
-
22.04.2021 HESAP VEREN, GÜVEN VERİR
-
15.04.2021 BİLE, BİLE “LADES”
-
07.04.2021 “BİZ KONUŞURUZ, SİZ KONUŞAMAZSINIZ”
-
01.04.2021 İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR, NE DEĞİLDİR?
-
18.03.2021 ÇANAKKALE DESTANI
-
11.03.2021 NEREYE?
-
04.03.2021 KAZDIĞI KUYUYA DÜŞECEK
-
25.02.2021 SİYASİ NEZAKET
-
18.02.2021 REHİN OPERASYONU
-
11.02.2021 İSKİLİPLİ ATIF HOCA
-
04.02.2021 İSTİFA
-
28.01.2021 BİR ZAMANLAR...
-
21.01.2021 SİYASİ KÖRLÜK
-
14.01.2021 GÜNDEM
-
07.01.2021 YAĞDIRDI
-
31.12.2020 YENİ YIL DİLEKLERİM.
-
24.12.2020 KİM, KİMİ KANDIRIYOR?
-
17.12.2020 AKLIMA TAKILAN SORULAR
-
10.12.2020 KADIN HAKLARI
-
03.12.2020 TAM KAPANMA ZORUNLUDUR
-
26.11.2020 HAKKIN ÖDENMEZ ÖĞRETMENİM
-
19.11.2020 “ACI REÇETE”
-
12.11.2020 SAHTE ATATÜRKÇÜLER
-
05.11.2020 DEPREM
-
29.10.2020 KUTLU OLSUN
-
22.10.2020 ASKIDA EKMEK
-
15.10.2020 SABIR...
-
08.10.2020 SINIFTA KALDINIZ
-
02.10.2020 DEMOKRASİ...
-
24.09.2020 BU BİR “ÖVÜNME” YAZISI DEĞİLDİR
-
17.09.2020 “MUSTAFA KEMAL” ADI VE “ATATÜRK” SOYADI
-
10.09.2020 “ÇOCUKLARA KIYMAYIN EFENDİLER.”
-
03.09.2020 NE VAR, NE YOK?
-
27.08.2020 SAKARYA SAVAŞI'NDAN DÖNÜŞ
-
20.08.2020 OKULLAR AÇILSIN MI?
-
13.08.2020 İNCE
-
05.08.2020 ADAM OLMAK
-
28.05.2020 NE GÜZEL GÜNLERDİ, O GÜNLER
-
21.05.2020 MUSTAFA KEMAL
-
14.05.2020 MALTA SÜRGÜNÜ MİLASLI HALİL MENTEŞE
-
07.05.2020 DENİZ GEZMİŞ
-
30.04.2020 100 YIL ÖNCE
-
23.04.2020 “BUNLARA KENDİMİZİ TANITACAĞIZ”
-
16.04.2020 ATATÜRK VE ATI
-
09.04.2020 BU VİRÜS BAŞKA VİRÜS
-
02.04.2020 AĞAM BİZİMLE EĞLENİYİ
-
26.03.2020 “ÖZÜR” BEKLİYORUM
-
19.03.2020 ÇANAKKALE DESTANI
-
12.03.2020 İKTİDARA
-
05.03.2020 GÖZ ODUR Kİ DAĞIN ARKASINDAKİNİ GÖRE, AKIL ODUR Kİ BAŞA GELECEĞİ BİLE
-
27.02.2020 DEVRİMCİ ATATÜRK (4)
-
20.02.2020 SİYASİ AYAK
-
13.02.2020 DEVRİMCİ ATATÜRK (3)
-
06.02.2020 DEVRİMCİ ATATÜRK(2)
-
30.01.2020 HAYIR, TAKDİR-İ İLAHİ DEĞİL!
-
23.01.2020 LAİK ATATÜRK
-
16.01.2020 İNSAN ATATÜRK (4)
-
14.01.2020 KAYINPEDERİM “BABALIĞIM” M. ALİ ALPARSLAN
-
09.01.2020 DEVRİMCİ ATATÜRK
-
06.01.2020 VAHŞET'İN YAŞANDIĞI YER MENEMEN
-
02.01.2020 İNSAN ATATÜRK (3)
-
26.12.2019 İNSAN ATATÜRK (2)
-
19.12.2019 İNSAN ATATÜRK
-
12.12.2019 GAZETECİ AHMET EMİN YALMAN, ATATÜRK'ÜN SOFRASINDA
-
05.12.2019 BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK ANLATIYOR
-
28.11.2019 ZEHİR SOLUMAYA DEVAM...
-
21.11.2019 O MEKTUP
-
11.11.2019 ATATÜRK
-
07.11.2019 ZEYTİN HASAT ŞENLİĞİ VE “DENSİZLİK”
-
31.10.2019 ATATÜRK CUMHURİYETİ ANLATIYOR
-
24.10.2019 ATATÜRK KÖYLÜLERLE PAZARLIK EDİYOR
-
17.10.2019 Ayıkla pirincin taşını
-
09.10.2019 ALLAHIM, BİZİ BÖYLE “MÜSLÜMAN”LARDAN KORU
-
02.10.2019 TARIM DÜNYAMIZ
-
25.09.2019 YAKIN TARİHİMİZDEN BİR YAPRAK
-
18.09.2019 SURİYE ÇIKMAZI VE ATATÜRKÇÜ ÇÖZÜM
-
11.09.2019 HANGİ PERİNÇEK?
-
05.09.2019 BU YAZI “YALVARMA” DEĞİL, FERYATTIR
-
28.08.2019 30 AĞUSTOS DESTANI
-
22.08.2019 KARAOĞLAN
-
15.08.2019 BEDELİNİ HEP BİRLİKTE AĞIR ÖDERİZ
-
08.08.2019 İMAMOĞLU İLE KAFTANCIOĞLU
-
01.08.2019 “ÇARŞAFLI KADIN”
-
25.07.2019 LOZAN VE SONRASI
-
18.07.2019 AFFETMİYORUM
-
11.07.2019 ATATÜRK'Ü KIZDIRAN MASKARALIKLAR
-
04.07.2019 ERGENEKON / GİDEN GERİ GELMİYOR
-
27.06.2019 BU DEVİRDE KİMSE ŞAH DEĞİL...
-
26.06.2019 “KALEM, KAĞIT ALSIN GELSİN”
-
13.06.2019 DİCLE'NİN YUTACAĞI ŞEHİR / HASANKEYF
-
30.05.2019 HÜZNÜN VE NEŞE'NİN YAŞANDIĞI YER, HALFETİ
-
23.05.2019 HARRAN'DA İKİ SAAT
-
16.05.2019 ANDIMIZIN TARİHÇESİ
-
09.05.2019 “HAKİM” VAR HAKİM VAR...
-
02.05.2019 “ÖZÜR” DİLEMEYE DAVET
-
24.04.2019 KÖY ENSTİTÜLER ANLATIYOR...
-
17.04.2019 YEREL SEÇİM VE DÜŞÜNDÜKLERİM (2)
-
16.04.2019 “DEMOKRASİ” NEDİR, NE DEĞİLDİR...
-
11.04.2019 ANADOLU AJANSI / NEREDEN NEREYE...
-
03.04.2019 YEREL SEÇİM VE DÜŞÜNDÜKLERİM
-
27.03.2019 GENÇLİĞE HİTABE'NİN ÖYKÜSÜ
-
21.03.2019 ATATÜRK VE BİLİM
-
14.03.2019 TÜRKİYE'DE KADIN OLMAK...
-
06.03.2019 BABALAR VE ÇOCUKLARI
-
27.02.2019 KORKUDAN KORKMAK
-
21.02.2019 KRİZ ÖNLEM PAKETİ
-
07.02.2019 SİYASETİN DİLİ
-
31.01.2019 CELAL BAYAR’IN ATATÜRK SEVGİSİ
-
24.01.2019 MİLLİ MÜCADELEDEN BİR HATIRA / HEYET-İ NASİHA
-
17.01.2019 CAN KARDEŞİM, AYSEN DURGUN ÖZ
-
20.12.2018 SİYASETÇİ…
-
13.12.2018 KAFANIN İÇİNDEKİ HAZİNE
-
06.12.2018 FESLİ…
-
30.11.2018 BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK
-
22.11.2018 DÜNYA’NIN TANIDIĞI MİLASLI SANATÇI
-
15.11.2018 “VATAN SANA MİNNETTARDIR.”
-
08.11.2018 ATATÜRK’ÜN ÖNGÖRÜSÜ
-
01.11.2018 YAŞASIN CUMHURİYET
-
25.10.2018 CELAL BAYAR VE ‘PARTİ PELVAN’
-
18.10.2018 ATATÜRK’ÜN ARKADAŞI, SIRDAŞI, YOLDAŞI İSMET İNÖNÜ
-
11.10.2018 ATATÜRK, NEDEN ÇOK PARTİLİ DÜZENE GEÇMEDİ?
-
04.10.2018 ATATÜRKÇÜ GENÇLİK
-
27.09.2018 KERBELA, ZALİMİN YENİLDİĞİ YER
-
20.09.2018 “MANDA” MESELESİ
-
13.09.2018 YAŞA MUSTAFA KEMAL PAŞA, YAŞA..
-
06.09.2018 30 AĞUSTOS ZAFERİ ÜÇ KİŞİYİ ÇOK ÜZMÜŞTÜ!
-
30.08.2018 OKURKEN TİR TİR TİTREDİĞİM YAZI
-
16.08.2018 Önce siz …
-
09.08.2018 Savaşın ve Devrimlerin tanığı Velidedeoğlu anlatıyor …
-
02.08.2018 Fatma Öğretmen
-
26.07.2018 Atatürk’ün Son Neşeli Gecesi
-
19.07.2018 68 yıl önce, 68 yıl sonra …
-
12.07.2018 “Danko’nun Kalbi”
-
05.07.2018 Cumhuriyet’in ilanından bir gün sonra
-
28.06.2018 Tek Adam
-
21.06.2018 Atatürk’ün Sofrası / “Zevat-ı Mutade”
-
14.06.2018 DOĞA DOSTU ATATÜRK VE “ÇEVRECİ’NİN DANİSKASI” ERDOĞAN
-
07.06.2018 “Devlet ve Parti”
-
31.05.2018 ‘Aziz Nesinlik’ gerçek bir öykü
-
24.05.2018 Atatürk ve Devrim
-
17.05.2018 Atatürk’ün İki “Fedaisi”
-
10.05.2018 Memleket Sevdalısı “İki Ayyaş” (!)
-
03.05.2018 Ah Bahçeli, vah Bahçeli!
-
26.04.2018 Atatürk’ün Kız Kardeşi Makbule Atadan anlatıyor …
-
21.04.2018 İYİ Parti Milas İlçe Başkanı Mehmet Çayırlı ile Söyleşi
-
12.04.2018 Atatürk kendini anlatıyor
-
05.04.2018 ‘Onur İntiharı’
-
29.03.2018 Din, Siyaset ve Atatürk
-
29.03.2018 Din, Siyaset ve Atatürk
-
22.03.2018 SAVAŞIN KADERİNİ DEĞİŞTİREN KAHRAMAN KOCA SEYİT
-
08.03.2018 Atatürk döneminde ve bugün “Torpil”
-
02.03.2018 Tabii ki “memnunuz”
-
22.02.2018 Mustafa Kemal ve “Milli İrade”
-
15.02.2018 Kemalizm’in Alfabesi “Bağımsızlık”
-
08.02.2018 Atatürk ile ‘Laiklik’ üzerine söyleşi …
-
01.02.2018 “Nalbantlık Okulu”
-
25.01.2018 UĞURLAR olsun …
-
18.01.2018 “MUSTAFA KEMAL’İ AĞLARKEN GÖRDÜM”
-
11.01.2018 Lenin’in, ‘Türk Kurtuluş Savaşı’na bakışı
-
04.01.2018 Yeni Yıl
-
28.12.2017 Menemen Olayı
-
14.12.2017 ‘Cephane Sandığında Kitap’
-
07.12.2017 Ankara Müftüsü Rifat Efendi …
-
30.11.2017 Atatürkçü mü oldunuz?
-
16.11.2017 Atatürk’ün hasta günleri …
-
10.11.2017 “Beyaz Eldivenli Adam …” / 2
-
09.11.2017 “Beyaz Eldivenli Adam …” / 1
-
02.11.2017 Sandıklar dolusu altınların öyküsü
-
26.10.2017 “Olmaz olmaz” deme …
-
19.10.2017 ‘Kırk Para’!
-
12.10.2017 Dersimiz Laiklik
-
06.10.2017 Atatürkçü Eğitim …
-
28.09.2017 Kadınlarımıza …
-
21.09.2017 Bodrum’u görmek, Milas’ı gezmek lazım …
-
14.09.2017 Ayşe Anıl’ın sergisinde …
-
07.09.2017 ‘Gümüşkesen Anıtı’nın maketi üzerine …
-
31.08.2017 Aziz Atatürk
-
24.08.2017 Meczup …
-
17.08.2017 Sayın Jülide Sarıeroğlu’nun dikkatine …
-
10.08.2017 HAL VE GİDİŞ…
-
03.08.2017 Zübeyde Hanım / 3
-
28.07.2017 Karyalı Sanatçı Ayşe Anıl ile Söyleşi (2)
-
27.07.2017 Çanakkale / Onbeşliler / Veresiye Defteri
-
21.07.2017 Karyalı Sanatçı Ayşe Anıl ile Söyleşi (2)
-
20.07.2017 Karyalı Sanatçı Ayşe Anıl ile Söyleşi (1)
-
13.07.2017 ‘Hak-Hukuk-Adalet!’
-
07.07.2017 Adalet
-
30.06.2017 Atatürk’ü anlamak için …
-
23.06.2017 “Ufukların Ötesini Gören Adam”
-
15.06.2017 Zübeyde Hanım … / 2
-
09.06.2017 Milletin Efendisi … / 2
-
01.06.2017 Milletin Efendisi …
-
25.05.2017 SÖZCÜ …
-
18.05.2017 Zübeyde Hanım
-
11.05.2017 Bak şu densize …
-
04.05.2017 Gülme zamanı
-
27.04.2017 Aldanma ve Aldatma Meselesi
-
20.04.2017 Referandum / Galip – Mağlup
-
13.04.2017 “Din Adamı”
-
06.04.2017 Yurttaşıma …
-
30.03.2017 Ne Yazayım Abime …
-
23.03.2017 “Ey Avrupa …”
-
16.03.2017 Aristo Mantığı
-
09.03.2017 “Abidik”, “Gubidik” işler …
-
02.03.2017 “İtaat …”
-
23.02.2017 ÖNCE TÜRKİYE…
-
16.02.2017 İnkârcılar, Vefasızlar …
-
09.02.2017 Bu yazı, “Ben varım, sen de var mısın” çağrısı değildir!
-
02.02.2017 ‘Fiili Durum’
-
26.01.2017 Başkanlık ...
-
19.01.2017 “Atatürk Başkanlığa Karşı”
-
12.01.2017 Ulusalcılara …
-
05.01.2017 Dilemekle olmuyor …
-
29.12.2016 ‘Rize Belediye Başkanı’na Açık Mektup
-
22.12.2016 MİLLETE ÜÇ VEKİLE SEKİZ
-
15.12.2016 ...
-
08.12.2016 Bozdurdum
-
01.12.2016 Ne oldu bize?
-
24.11.2016 Öğretmenim …
-
17.11.2016 Yanlış Otobüs …
-
10.11.2016 “Vatan Sana Minnettardır”
-
03.11.2016 Dönek
-
27.10.2016 Şu Çılgın Solcular
-
26.10.2016 Milas doğumlu, Uluslararası Ödüllü, Resim-Gravür-Exlibris Sanatçısı Ayşe ANIL:
-
20.10.2016 Nurcan Karaman “FETÖCÜ” öyle mi?
-
13.10.2016 Medrese
-
06.10.2016 LOZAN
-
29.09.2016 Yetkisizlere ...
-
22.09.2016 Yetkililere ...
-
08.09.2016 Yav, he he …
-
01.09.2016 Bahane ...
-
25.08.2016 “FETÖ” (2)
-
18.08.2016 “FETÖ” (1)
-
11.08.2016 Muhalefetin “Anası”
-
04.08.2016 Dindar ile Dinci
-
28.07.2016 Sıyrılamazsın …
-
21.07.2016 “FETÖ”, AKP ve Ulusalcılar
-
14.07.2016 Bu millet adam olur / 2
-
30.06.2016 Bu millet adam olur
-
23.06.2016 Akbük Akbük
-
16.06.2016 Fethiye
-
09.06.2016 Osmanlı’nın mirası
-
02.06.2016 “Gezi” - Hüzün ve Acı
-
26.05.2016 Böyle biline ...
-
19.05.2016 19 Mayıs – Kağnının Zaferi
-
12.05.2016 HANGİ DEMOKRASİ?
-
05.05.2016 Laiklik üzerine
-
28.04.2016 Gidiniz!…
-
21.04.2016 Köy Enstitüleri
-
15.04.2016 Milas’ı Eskişehir yapmak için
-
07.04.2016 “Şu Çılgın Gençler”
-
31.03.2016 Atatürk ve “Başkanlık”
-
24.03.2016 “Evet” ama …
-
18.03.2016 İstifa et
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.