• 21 January 2021, Thursday 9:41
CelalDurgun

Celal Durgun

SİYASİ KÖRLÜK

Ben, bu  filmi 10 sene ara ile üç kez izledim.

1970'li, 1980'li, 1990'lı yıllardı.

70'de öğrenci, sonrasında öğretmendim.

Gençlikte; üç kamplara bölünmüştük.

“İlerici-devrimci” gençlik.

“Ülkücü- milliyetçi” gençlik.

“Akıncı- milli görüşçü” gençlik.

                  ***

Üniversiteler, yüksek okullar gençlik gruplarının denetimi altındaydı.

“Devrimci” öğrencilerin hakim olduğu okula “ülkücüler”;  “ülkücülerin” hakim olduğu okula “devrimci” öğrenciler devam edemiyordu.

Devrimciler, ülkücülere “faşist”, ülkücüler, devrimcilere “komünist” damgasını yapıştırmıştı.

İkisi de birbirini “düşman” bellemişti.

Aynı anadan, aynı babadan kardeşler bile, “düşman” gözüyle bakıyordu, birbirine.

Okullar, mahalleler, sokaklar, meydanlar bölünmüştü.

Hangi mahallenin, hangi sokağın kimin egemenliğinde olduğunu, duvarlara yazılan sloganlardan anlıyorduk.

Gençler öldürülüyor, faili meçhul cinayetlerin ardı arkası kesilmiyordu.

Aynı silahla “devrimci” ve “ülkücü” gençlerimiz öldürüldüğünü sonradan öğrendik!

Uğur Mumcu'nun kitaplarından.

                  ***

Terör, adeta toplumu esir almıştı.

İşçi bölünmüştü; “devrimci işçiler”, “ülkücü işçiler.”

Polis bölünmüş, “devrimci polisler”, “ülkücü polisler.”

Memurlar, öğretmenler param parça olmuştuk.

Partiler de gidişata ayak uydurmuştu.

Sağ siyasetçiler, “ülkücü” gençlere sahip çıkıyor, “devrimci” gençleri suçluyordu.

Dönemin başbakanı “bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz” demişti!

“Tesbih çeken elle, silah çek el bir olmaz” diyenleri de vardı.

“Komando Kamplarını” açan,  o kamplarda silahlı eğitimlerin yapılmasına göz yuman, “davadan döneni vurun” diyen siyesetçimiz de olmuştu!

                  ***

Gazeteciler, köşe yazarları, düşünürler...  katledildi.

Abdi İpekçi, Ümit Kaftancıoğlu, Çetin Emeç, Turan Dursun, Musa Anter, Uğur Mumcu, Akmet Taner Kışlalı... gibi yurtsever, halksever, haksever yazararımızın kanı yerde kaldı.

                  ***

Bunları neden yazdım?

Son günlerde yeniden böyle bir yanlış gidişe doğru yönlendirildiğimizi görüyorum.

Mafya liderine özel af çıkartan, “ülkücü” ilan eden, sahiplenen Sayın Devlet Bahçeli,  partisinden ayrılan siyasetçilere, kendisini eleştiren gazetecilere, yazarlara tahammül edemiyor!

70'li, 80'li, 90'lı yılları en iyi bilen kişinin Sayın Bahçeli olduğuna inanıyorum.

O yıllardaki “siyasi körlüğün” nelere mal olduğunu hepbirlikte yaşadık gördük.

Toprağa düşen, dar ağaçlarında can veren gençler bizim gençlerimizdi.

Türkiye kaybetti, Türk insanı kaybetti.

                  ***

Siyaset dünyamızın liderlerine sesleniyorum:

Hüzün dolu, gözyaşı dolu, ölüm dolu, acı dolu yıllara dönülmesine izin vermeyin.

Kardeşi, kardeşe “düşman” etmeyin.

Aynı filmi bir kez daha oynatmak isteyen “güçleri” durdurun.

Düşmanlaştırıcı, kamplaştırıcı, ötekileştirici söylem ve eylemlerden vazgeçin.

Kirli dili, aşağılayıcı söylemi bitirin.

Kendinizi, partinizi, koltuğunuzu değil, ülkeyi, insanı, sağlıklı kalmamızı düşünün.

Geçimi, aşı, işi kolaylaştırın.

Aklın ve bilimin yoluna girin.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık