• 25 November 2021, Thursday 10:03
CelalDurgun

Celal Durgun

HALİMİZ

Halinden memnun olan var mı?

Asgari ücretli Hüseyin kardeşim, halinden memnun musun?

Harcı borcunu karşılamayan üretici Hatice kardeşim, halinden memnun musun?

Rafı boşalan esnaf Ali kardeşim, halinden memnun musun?

Borç altında ezilen memur Ayşe kardeşim, halinden memnun musun?

Ayın sonunu getiremeyen emekli Ahmet kardeşim, halinden memnun musun?

Tencerede dert kaynatan Nazlı kardeşim, halinden memnun musun?

İş arayan genç kardeşim, işinden olan arkadaşım, halinden memnun musun?

Değilsin; biliyorum, görüyorum, yaşıyorum.

***

Bir yanda, yalnızlar, garip-grubalar, beri yanda “dayısı” olanlar...

Bir yanda, “ne iş olursa yaparım” diyenler, beri yanda iş seçen seçkinler...

Bir yanda, asgari ücretin altında çalışmaya mecbur olanlar, beri yanda ballı-kaymaklı işlerde üçer, beşer maaş alan torpilliler...

Bir yanda hastasına ilaç alamayanlar, parası olduğu halde ilaç bulamayanlar, beri yanda eğlenmek için dünyanın öte ucuna uçan şanslı torunlar...

Bir yanda kuru ekmekle karın doyuran garipler, beri yanda yemek seçen seçkinler...

Ağır çelişkileri yaşayan ülke olduk.

“Açım” diyene, “porsiyonları küçültün” diyorlar...

“Geçinemiyorum” diyene,” tane ile al” diyorlar...

“Yetiştiremiyorum” diyene, “akşam üzeri pazara git” diyorlar...

Nasihat çeken çok, öğüt veren bol... Para veren yok,..

Utanması gerekenler utanmıyor, çare bulması gerekenler sıkılmıyor...

Yüzümüze baka baka, gözümüze baka baka “yalan” söylüyorlar.

Hala “uçmaktan”, “kalkınmadan”, “bolluktan” söz ediyorlar.

İyi de; Pazara çıkan biz, markete giden biz, oralardaki fiyatları gören biz, karşılaştırmayı yapan biz, önce aldığını sonra alamayan biz; size mi, gözüme mi inanırım?

Cebiniz, cüzdanınız dolu, hesaplarınız kabarık.

Avrupa'daki siyaset insanlarının aldığı maaşa bakıyorum, bir de bizimkilerin aldığı maaşa bakıyorum: Felaket... Dağlar kadar fark var.

Oradaki vekil maaşı ile asgari ücretlinin maaşını karşılaştırdım:

Örneğin Fransa'da, Hollanda'da, Belçika'da, İsveç'te üç kat; İngiltere, İspanya, Yunanistan’da dört, Türkiye'de on dört kat fark var. (Bu günlerde fark daha da açılmış olabilir.)

Bizi kıskandıkları da yok.

Sen sattın, onlar bastı parayı aldı.

Yapma dedik, etme dedik, yabancıya satma dedik dinlemedin.

“Tekel vatandır, vatan satılmaz” dedik sattın.

“Şeker vatandır, vatan satılmaz” dedik sattın.

Mensucat fabrikalarını sattın, kağıt fabrikalarını sattın... santralleri sattın, madenleri sattın, ormanları yağmalattın...

Ne oldu?

Tarım bitti, hayvancılık bitti, sanayi çökertildi.

Yer üstü ve yer altı zenginliklerimiz elin eline geçti.

Paramız, pula döndü.

Enflasyon aldı başını gidiyor...

Fiyatlar her gün artmakta, açlık, işsizlik yoksulluk büyük boyutlara ulaşmış vaziyette.

Millet olarak fakirliğe mahkum edildik.

Bize bunları yaşatan kim?

Siyasi iktidar...

Hem de “ekonominin kitabını” yazan siyasi iktidar.

 

Hüseyin, Hatice, Ali, Ayşe, Ahmet, Nazlı... kardeşlerim şikayet çare değil; Çare demokratik tepki vermektir, demokratik sesi yükseltmektir.

“Susma, sustukça sıra sana gelecek.”


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık