• 05 September 2019, Thursday 9:43
CelalDurgun

Celal Durgun

BU YAZI “YALVARMA” DEĞİL, FERYATTIR

Size, & zam.

Bizim, %4.

Fark; 26-4=22.

Sizin lehinize.

Neden?

Siz aç, biz tok muyuz?

Siz, Allah'ın sevgili kulu, biz övey miyiz?

Siz can, biz patlıcan mıyız?

Siz sağ, biz ölü müyüz?

Siz asil, biz vekil miyiz?

Siz çalışkan, biz tembel miyiz?

Siz hak ediyor, biz etmiyor muyuz?

Sizde mutfak var, bizde taş mı kaynıyor?

Sizde çarşı-pazar var, bizde yok mu?

Sizde mide var, bizimki işkembe mi?

Sizde çocuk var, bizdeki “veled-i zina” mı?

Bizi de bir ana doğurmadı mı?

                        ***

Ne demiştin, niçin caydın sözünden.

“Adalet” gelecekti hani, nerde adalet?

“Eşitlik” olacaktı hani, nerde eşitlik?

“Hukuk” işleyecekti hani, nerde hak-hukuk?

“Vicdan” demiştin, hani, nerde vicdan?

Sömürü bitecek, alın teri yüce değer olacaktı.

Emek hırsızlarına “aman” verilmeyecekti.

Aynı işi yapan, aynı ücreti alacaktı.

Maaşlar arasındaki uçurum kalkacaktı.

Sosyal adalet sağlanacaktı.

Komşusu açken, tok yatan bizden sayılmayacaktı.

                                   ***

Sözünüzü unuttunuz.

Fakir-fukarayı, garip-gurabayı terk ettiniz.

İşçi perişan, memur perişan, emekli perişan.

Sağlıklı beslenemiyor, sağlıklı kalamıyoruz.

Kırmızı eti unutalı çok oldu, balığı tezgahta görüyoruz.

Makarna-bulgur... hele pirinç “lüks” oldu.

Elektrik düğmesine basamaz, doğal gaz vanasını açamaz olduk.

                                   ***

Et'ten süte, ottan çöpe; makarna'dan bulgura...

Çaydan şekere, yağdan bala...

Dondan atlete...

Gaz'a, beze, mazota, benzine...

Elektriğe, suya, deterjana...

Kağıt'a, kaleme, silgiye; Defter'e, kitaba...

Otobüs'e, dolmuşa...

Ekmek'e, suya...

Zam üstüne zam!

Alkol'a, sigaraya... vergi üstüne vergi.

Memur'a-işçiye-emekliye “idare et!”

Sendika'ya, “havayı bulandırma”, “uyuyanı uyandırma” ikazı!

El insaf!

Zamlar belimizi büktü.

Cebimiz delik, cüzdan boşaldı.

Hısım-akrabayla, dost-arkadaşla buluşup çay-kahve içmeye gidemez olduk!

Çöp karıştırıp şişe toplayan, karın tokluğuna kaçak çalışmaya razı olan emekliler, geceleri şoförlük yapan memurların sayısı az değil.

                        ***

Akıl nerede, mantık nerede?

Din nerede, iman nerede.

%4 nerede, & nerede?

Siz nerede, biz neredeyiz?

Söz nerede?

                        ***

Biliyorum, bizi “gaileye” almıyorsun.

“Bir iki gün konuşur sonra unuturlar” diyorsun.

Yani, vicdanınız sızlamıyor!

Kalbiniz daralmıyor!

Ruhunuz sıkılmıyor!

Eşitlik anlayışınız yıkılmıyor!

Hak-hukuk yerini buluyor!

“Adil düzen” kuruluyor!

Öyle mi?

Sahi; içiniz rahat, gönlünüz ferah mı?

                        ***

Siz'den öncekiler de “devletin olanakları” demişlerdi!

“Almadan vermek Allah'a mahsus” cümlesini kurmuşlardı!

“Az kaldı, sıkın dişinizi” sözü ile avutmuşlardı!

Dişimizi de sıkmıştık, sabrımızı da zorlamıştık.

Fakat;

Ne o zaman geldi, ne o verilen sözler tutuldu!

Siz de aynı sözleri tekrarlıyorsunuz.

Bal tutan, parmağını yalar misali;

Bize bir türlü bulunamayan kaynak, size bulunuyor!

Devletin imkanları, sizin için sorun olmuyor!

Bizim atımız, bir türlü Üsküdar'ı geçemiyor.

                        ***

Sendikanız yok.

Masaya oturmazsınız.

Pazarlık yapmazsınız.

Hakem heyetine de başvurmazsınız.

Kendiniz tartar, kendiniz satarsınız.

Neyi uygun görmüşseniz, oylarsınız.

Faturayı emekliye, emekçiye kesersiniz.

Olmaz ki, böyle de duyarsız olunmaz ki;

İnsan; bu kadar da “aptal” yerine konulmaz ki.

Kaldır eli, indir eli.

Oldu bitti, maşaallah.

Bize her seferinde “cefa”, size “sefa”.

Bize özveri, size al al.

Balık baştan kokarmış.

Fedekarlık yapılacaksa, siz de yapın.

Cefa çekilecekse, siz de çekin.

Sefa sürülecekse, birlikte sürelim.

Yükü, hep bize yüklemeyin, siz de yüklenin.

Taşın altında ezilen hep bizim eller, sizin elleri de görelim.

Biz de Allah'ın kuluyuz, Muhammet'in ümmetiyiz.

Biz de helal süt emdik. Biz de vatan evladıyız.

Biz de, Türkiye Cumhuriyeti'nin yurttaşıyız.

Biz de insanız. Bizim de, gözümüz, gönlümüz var.

Yemek içmek, gezip tozmak bizim de hakkımız.

                        ***

Bizim zam'a siz karar veriyorsunuz.

Sizin zam'a da biz karar verilim.

“Millet”, “millet” diyorsunuz ya.

Millet'e soralım.

“Bana &, memura-emekliye %4 zam” deyin.

Millet'i “hakem” kılın, referandum yapın.

Millet'in “hakem”liği, memura-emekliye zam verecek ”hakem”lere benzemez.

Türk milleti, cömert millettir.

Gönlü bol, yüreği zengindir.

Vicdanlı, eşitlikçi ve sosyal adaletçidir.

Yemez yedirir, giymez giydirir, gezmez gezdirir.

Cumhurbaşkanı'nı, bakanlarını, vekillerini... başının üstünde taşır.

“Evet” çıkarsa, ananızın ak sütü gibi helal olsun.

Gözü olanın, gözü çıksın. Güle güle harcayın.

Gelin, bu çağırıma kulak verin.

Sizin vicdanınız rahatlasın, bizim sabrımız denensin.

El mi yaman, bey mi yaman görülsün.

                        ***

Kendinize var var, bize “Allah'a yalvar.”

Son günlerde sık kullanılan deyimi tekrarlıyorum:

“Başınız göğe ersin, ayaklarınız yere bassın.”

Siz, “Reis” siniz.

“Hakem heyeti yeniden toplansa, sadaka bile sayılmayacak zammı geri alsa;

Size yapılan zammın yarısı kadarını bize verse” diyorum:

Memur'un, emeklinin yüzü gülse;

Çarşıya-pazara, kasaba-manava gidebilse;

Dolabı dolsa, mutfağı şenlense, sofrası çeşitlense, çocukları eğlense...

Adalet duygumuz körelmese; Eşitlikte, kardeşlikte, emekte... birleşsek;

Nimet'i de, külfeti de birlikte paylaşsak;

Güzel olmaz mı?

                                   ***

Feryadımızı duyun.

Farkındayız.

Farkında mısınız?


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık