• 09 January 2020, Thursday 7:56
CelalDurgun

Celal Durgun

DEVRİMCİ ATATÜRK

Yıl 1907, Atatürk, Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) görevi ile Selanik'tedir.

O yıllar, başta İngiltere olmak üzere, emperyalist devletlerin Osmanlı İmparatorluğunu yok etme planlarını uygulamaya koyduğu yıllardır.

Selanik'teki yurtsever subaylar ile gidişattan memnun olmayan siviller, cuntalar kuruyor, 2. Abdülhamit'i devirme planını tartışıyordu.

Ağustos ayında, Atatürk ve arkadaşları Beyaz Kule Park'ında buluşurlar.

Konu: imparatorluğun içinde bulunduğu olumsuz koşullar ve ülkenin perişan halidir.

Atatürk, cebinden kalemini çıkarır, yanıbaşında duran arkadaşına:

“Fuat, yanında boş kağıt var mı?”

“Var, ne yapacaksın?”

“Şimdi göreceksin!”

“Peki, buyur...”

Atatürk, Fuat'tan aldığı kağıda elindeki kalemle bir harita çizer, arkadaşına uzatır. (Harita, bugünkü Türkiye'nin hemen hemen aynısıdır.)

Yüzbaşı Fuat, haritayı inceler, inanılacak şey değil...

'Bir ucu Bağdat'a, bir ucu Tuna'ya kadar uzanan koskoca imparatorluktan kala kala bu kadarcık toprak mı kalacak?' Diye düşünür ve Atatürk'e sorar.

“İmparatorluk bu kadar mı küçülecek yani...”

“Hiç kuşkun olmasın, o kadar!”

Yüzbaşı Fuat, o kağıt parçasını saklar.

Aradan 13 yıl geçer.

Erzurum Kongresi yapılmış, “Ulusal Ant” kararı alınmıştır.

Yüzbaşı Fuat, 1907'de Mustafa Kemal'in Selanik Beyaz Park'ta çizip kendisine verdiği kağıda bakar, Erzurum'da ilan edilen “Ulusal Ant” la aynı olduğunu görür.

***

Her devrimin, bir önderi vardır.

Devrimin önderi, nerede, ne zaman, nasıl hareket edeceğini, kime vurup, kimle kucaklaşacağını doğru tayin etmek zorundadır. Devrimcinin olmazsa olmaz ilkeleri, genel doğruları ve sarsılmaz etik kuralları olmalıdır. Devrimci ile maceracıyı karıştırmamak gerekir. Devrimcinin ayakları yere basar, maceracı masal dünyasında gezer. Devrimci gerçekçi, maceracı romantiktir.

Türk Devrimi'nin öncüsü, Mustafa Kemal Atatürk, strateji ve taktik ustasıdır. Ömrü boyunca aklın ve bilimin yolundan ayrılmamış, milletinin ruhundaki cevheri, kanındaki asaleti doğru tahlil etmiş, doğru yorumlamış ve ufukların ötesini görmüş, eskiyi yıkmış, yeniyi kurmuş devrimcidir.

26 yaşında, genç bir subayken, Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırlarını gösteren haritayı çizen ve çizdiği haritayı gerçekleşiren eşsiz bir liderdir.

O, padişahın “mülkünü” vatan, “kul'u” yurttaş, kadını insan kılmış, karanlıkla savaşmış, aydınlıkla dost olmuş, “Yurt'ta barış, dünyada barış” istemiş devrimcidir.

O, dilimizi Türkçe; Dinimizi ve hukukumuzu laik; Okulumuzu bilimle, giyimimizi uygar dünya ile buluşturmuş devrimcidir.

Atatürk, devrimi şöyle tanımlıyor:

“Mevcut kurumları zor kullanarak değiştirmektir. Türk milletini son yüzyıllarda geri bırakmış olan kurumları yıkarak yerlerine yeni kurumlar koymak, milletin en yüksek uygar icaplara göre ilerlemesini sağlayacak yeni kurumlar koymak demektir. Şunu da hatırlatayım ki, bir şeyi istediğiniz zaman, istediğiniz kadar değiştirebilirsiniz. Şu koşulla ki, yerine daha güzel, daha kapsamlı, devamlı ve istikrarlı bir şey getirmelisiniz.”

Atatürk, devrimci insanda bulunması gereken özelliği de tanımlamış:

"Büyüklük odur ki, hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, memleket için gerçek ülkü neyse onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır. Herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. İşte sen bunda karşı koyuşları yok eden olacaksın. Önüne sayılamayacak güçlükler yığacaklardır. Kendini büyük değil küçük, zayıf, araçsız, hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu güçlükleri aşacaksın. Ondan sonra da sana büyüksün derlerse, bunu diyenlere gülüp geçeceksin... “

Atatürk'e göre her devrim kendini aşmalıdır. Kendini aşamayan her devrim, zaman içinde kendini bitirir ve karşı devrime hizmet eder.

Atatürk, kendi devrimci tavrını da açıklıyor:

“Bizim devrimciliğimiz iki temel öğeden oluşmaktadır; Bir, eskimiş kurumları yıkıp, yerine çağın gereklerine uygun yeni kurumlar koymak; Ancak eskinin olumlu ve faydalı yanlarını muhafaza etmek. Daha iyisi yapılabilecek olanı yıkmak, daha iyisi yapılamayacak olana dokunmamak... İki sürekli devrimcilik, yani değişmeye ve yeniliklere sürekli açık kalmak, kalıplaşmamak, donup kalmamak... Getirilmiş olan en ileri çözümler bile, zaman akışı içinde değişim koşullarının gerisinde kalarak, eskiyebilir...”


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık