• 21 February 2023, Tuesday 9:00
CelalDurgun

Celal Durgun

GELMEDİN…

Geçtiğimiz Pazar (19.02.2023) günü, saat 11.00’de gözlerim seni aradı.

Yoktun!

“Haberim olmadı” demeden.

“İşim vardı” bahanesine sığınmadan.

“Unuttum” yalanına sarılmadan.

Söyle.

Neden gelmedin?

Hasta mı oldun, hastan mı vardı?

Yorgun muydun? Misafirin mi geldi?

Moralin mi bozuktu? Zeytin’ine mi gittin?

Hava mı soğuktu, yağmur mu yağıyordu?

Yoksa boş mu verdin?

“Ben olmasam da olur” diye mi düşündün?

Gezmeyi mi yeğledin?

Piknik mi yaptın, “kafayı” mı çektin?

Yönetime mi küstün? Umudunu mu yitirdin?

Yanıtla, neredeydin? Niçin gelmedin?

***

Küsme, darılma yazmak zorundayım:

Üyesi olduğun dernek, kanarya sevenler derneği değil.

Atatürk ilke ve devrimlerini savunanların buluştuğu, Atatürkçü Düşünce Derneği.

Yani aklı, bilimi rehber edinenlerin; çağdaş yaşamı benimseyenlerin, yurdunu-milletini özünden çok sevenlerin uzlaştığı Dernek.

Kendini kollayanların, çıkarını savunanların, rahatını bozmayanların, sesini çıkarmayanların değil; elini taşın altına sokakların, sesini çıkaranların, dik duranların Derneği.

Yolumuz belli, çizgimiz belli, sorumluluğumuz bellidir:

Tam bağımsız kalmak, aklın ve bilimin yolundan ayrılmamak, ekonomik-sosyal-kültürel ve siyasal sorunları çözümlemek, demokrasiye ulaşmak, çağdaş yaşamı savunmak; halkçı, kamucu, eşitlikçi, özgürlükçü, laik, sosyal, hukuk düzenine kavuşmak.

Ağır olacak ama anımsatmak zorundayım:

3 yılda bir yapılan Genel Kurul’a gelmeyeceksen, aidatını ödemeyeceksen, etkinliklere katılmayacaksan, görev almaktan kaçacaksan, sesini çıkarmayacaksan; haksızlığa-hukuksuzluğa, karanlığa itiraz etmeyeceksen; el ele vermeyeceksen, kol kola girmeyeceksen, omuz omuza dayanışmayacaksan vaz geç bu sevdadan.

ADD, kan verenlerin, can verenlerin, mücadele edenlerin Derneğidir.

Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı gibi yol göstericilerin, yön tayin edicilerin uğrunda can verdikleri Dernektir.

“Gardrop” Atatürkçülerini,” rozet” Atatürkçülerini; “laf” ebelerini, “numaracı” cumhuriyetçileri, tatlı su “solcularını” geçiyorum.

Onlar hiç Atatürkçü olmadılar. (Özeleştirisini veren, yanlışlarını sıralayan namuslu aydınları ayırıyorum.)

İtirazım; bildiğim, tanıdığım, konuştuğum, anlaştığım dostlarımın duyarsız kalışınadır. Sorumsuz davranışınadır. Pireye kızıp, yorganı yakışınadır.

Olmadı, yakışmadı!

Cumhuriyetin içi boşaltılırken… Laiklik “dinsizlik” sayılırken…

Tekkeler, cemaatler, tarikatlar, denetimsiz Kur’an kursları çoğalırken…

Devrim yasaları inkâr edilirken… Yasama, yürütme ve yargı bağımsızlığı çiğnenirken…

Hak, hukuk, adalet arayışı bu denli siyasallaşmışken…

Ayrıştırma, ötekileştirme, düşmanlaştırma, cepheleştirme söylem ve eylemleri itibar görüyorken… Hakaret, sövgü, aşağılama “hitabet” sanatı olarak tanımlanırken…

Söz, namus, onur, vicdan, vefa, liyakat sıradanlaştırılmışken…

Kurtuluş Savaşımızın liderlerine, devletimizin kurucularına, devrimlerimizin öncülerine hakaret edilirken…

Duyarsız olamazsın, uzaklarda duramazsın.

“Pire için, yorganı yakamazsın.”

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık