• 19 September 2023, Tuesday 15:24
CelalDurgun

Celal Durgun

BAZEN…

Bazen umutsuzluğa kapıldığım anlarım oluyor.

Olana bakıyorum, olacağı değerlendiriyorum.

Korkuyorum.

“Boşuna” diyorum kendi kendime.

Halk nerede ben neredeyim?

Halk mı beni anlamıyor, ben mi halkı tanımıyorum?

Sanki boşuna yazıyorum, boşuna okuyorum, boşuna araştırıyorum.

Uyarılarım, hatırlatmalarım boşuna.

Demokratik Kitle Örgütlerinde boşuna çalışmışım.

Hak-Hukuk-Adalet için boşuna yürümüşüm.

Boşuna yargılanmışım, boşuna cezalar yemişim…

Boşuna öğretmen mücadelesinin önlerinde vuruşmuşum…

Boşuna aklı hür, fikri hür, vicdanı hür öğrenciler yetiştirmeye gayret etmişim.

Boşuna ezenin karşısına dikilmiş, ezilenin yanında durmuşum.

Boşuna iyinin, güzelin, doğrunun peşine düşmüşüm.

Bir adım ilerleme yok! Geriye gidiş ise çok hızlı!

Kazanılmış haklar elimizden alındı.

Hak-Hukuk-Adalet kimine var, kimine yok.

Demokratik Kitle Örgütleri ses vermiyor, ses verenin sesi kısılıyor.

Gözdağı, tehdit, korku salma, soruşturma, tutuklama, içeride tutma yaygınlaşmış.

Yandaş kalemler, yandaş yatırımcılar, yandaş gazeteler, TV’ler istediğini yazıyor, konuşuyor, haber yapıyor; yalanı doğru, çirkini güzel diye yutturuyor.

Ekonomiyi bozan, piyasayı altüst eden, kurtarıcı pozlarında umut dağıtıyor…

Devletin memuru, iktidarın mensubu gibi davranıyor…

Dört yanımız dalkavuk, yağcı, çıkarcı, bencil üçkâğıtçılarla dolmuş.

Yazdım da ne oldu, koşturdum da ne kazandım?

Yazanlar-çizenler-düşünürler daha mı özgürleşti?

Türkiye gerçekten bağımsız, gerçekten laik gerçekten sosyal devlet mi oldu?

Çağdaş yaşamın önündeki engeller mi kaldırıldı?

Türkiye mutlu insanlar ülkesi mi yapıldı?

***

Sanki seslendiklerim beni dinlememiş, yazdıklarım okunmamış.

Sanki boşluğa seslenmişim… Yazılarımı suya yazmışım.

Masal anlatmışım.

Sanki “böyle gelmiş, böyle gider” diyenler ile “sen mi düzelteceksin?” sorusunu soranlar kazanmış, ben kaybetmişim.

Sanki her şey normal, her şey yolunda, her şey tıkırında…

Kirlenme yok, inkâr yok, vefasızlık yok…

Ezen de yok, ezilen de…

Üretim de yerinde, tüketim de…

Alan da memnun satan da memnun.

Seçen de memnun, seçilen de.

Memur da mutlu, işçi de mutlu, çiftçi de mutlu, emekli de mutlu…

Ama gerçek öyle değil.

Herkes sanal alanda yaşıyor gibi her şeyi kanıksamış!

Halk uyuşturucu içmiş gibi olup-bitenlerin farkında değil.

Düzeni bozana, ekonomiyi bozana düzeltme görevi veriyor!

Akıl tutulması, beyin yorulması değilse ne?

Durum aynen böyle

Ben niye dertleniyorum?

Benim gibi düşünenler, benim gibi dertlenenler neden mutlu değil?

Gören gözümüz, duyan kulağımız, anlayan beynimiz, sorgulayan vicdanımız var.

Bazen umutsuzluğa düştüğümüz karamsar günlerimiz olsa da, güvendiğimiz dağlara karlar yağsa da,

Bizim, umutsuzluğa kapılma hakkımız olamaz.

Yurtseverlik, hakseverlik, halk severlik özümüze işlemiş.

Kovsalar da vursalar da tutuklasalar da biz böyleyiz.

Tabi ki yazacağız, tabi ki direneceğiz, tabi ki bedel ödemeyi göze alacağız.

Nazım’ın yazdığı gibi:

“Sen yanmasan, Ben yanmasam, Biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.”

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık