• 09 May 2023, Tuesday 11:41
CelalDurgun

Celal Durgun

SEÇMEN KARDEŞİM

Çok değil, 6 gün sonra sandığa gideceksin.

Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçiminde oy kullanacaksın.

Kararını vermişsindir, ama sana bazı hatırlatmalarda bulunacağım.

Gaileye alırsan ne mutlu bana; almazsan “canın sağ olsun” demeyeceğim.

Zira senin de canın sıkılacak, benim de…

Bu seçim, öncekilerden çok farklı olacak.

Geceyle-gündüz, aydınlıkla-karanlık, özgürlükle-esaret gibi ya “can” yanacak, ya “can” şenlenecek.

“Elim kırılsaydı” dememek için aşağıdaki sorularımı içten yanıtla:

Kendi halinden, memleketin halinden memnun musun?

Önce senden başlayalım:

Gelirin, giderini karşılıyor mu?

Sağlıklı besleniyor, sağlıklı kalabiliyor musun?

Çarşıda, Pazarda, manavda, kasapta dilediğini alabiliyor musun?

Güzel giyinip, güzel yerler görmek için seyahat edebiliyor musun?

Hayal kurabiliyor musun?

Memleketin haline bakalım:

“Başkanlık” (Cumhurbaşkanlığı-Tek Adam) rejimi sürsün mü, sürmesin mi?

Parlamenter sisteme dönelim mi, dönmeyelim mi?

“Hak-Hukuk-Adalet” aramada “keyfilik” olsun mu, olmasın mı?

“Benim adamım,” “onun adamı” ayırımı yapılsın mı, yapılmasın mı?

Yargının bağımsızlığı önemli mi, değil mi? Yargısız infazlar yapılsın mı, yapılmasın mı?

Anayasa ciddiye alınsın mı, alınmasın mı?

“Not ettik” tehdidi yapılsın mı, yapılmasın mı? Korku dağları sarsın mı, sarmasın mı?

İnsan Hakları Karnemiz pekiyi ile şenlensin mi, şenlenmesin mi?

Sansürün her türüne karşı mısın, değil misin?

Basın özgür, haber özgür, yazı özgür, yazan özgür olsun mu olmasın mı?

Yandaş basına, yandaş yazara, yandaş TV destek sürsün mü, sürmesin mi?

Her konuda şeffaflık olsun mu, olmasın mı?

Hastanenin, yolun, köprünün maliyetini bilelim mi, bilmeyelim mi?

TBMM etkin olsun mu, olmasın mı?

Laiklik önemli mi, değil mi?

Cami avlusunda siyasal gösteri yapılsın mı, yapılmasın mı?

Sana göre “cumhuriyet” bana göre “cumhuriyet” olsun mu, olmasın mı?

“Milliyetçilik” ayaklar altına alınsın mı, alınmasın mı?

Atatürk’e, İnönü’ye “iki ayyaş” benzetmesi yapılsın mı, yapılmasın mı?

Mustafa Kemal Paşa’ya “lanet” okuyana dokunulsun mu, dokunulmasın mı?

Sosyal devlet, parti devletine dönüşsün mü, dönüşmesin mi?

Akıl-Bilim baş tacı edilsin mi, edilmesin mi? Fen Liseleri mi çoğalsın, İmam Hatip Liseleri mi?

Köy okulları açılsın mı, açılmasın mı? Çiftçi köyünde mi kalsın, kente mi göç etsin?

Eti, otu, bulguru, yağı… dışarıdan mı alalım, biz mi üretelim?

Gelir dağılımındaki adaletsizlik sürsün mü, düzeltilsin mi?

Okumuş gençlerimiz yurt dışına çıkmanın yolunu mu arasın, yurdunda mı kalsın?

Kadınlar birinci sınıf yurttaş olarak mı yaşasın, eksik etek mi kalsın?

 

Emekli aç mı kalsın, tok mu yaşasın?

Yoklukla mı terbiye edilelim, varlıkla mı şenlenelim?

Nefret dili mi yaygınlaşsın, sevgi dili mi?

Ayrışalım mı, kucaklaşalım mı?

Soru çok, sorunlar dizi dizi…

Kendini nasıl tanımlarsan tanımla.

“Sağcı,” “muhafazakâr,” “milliyetçi,” “Müslüman”…

Elini kalbinin üzerine koy, vicdanınla konuş:

“Ülkemde; torpil, kayırma, haksızlık-hukuksuzluk- adaletsizlik, eşitsizlik, çalma-çırpma, baskı, tehdit, şantaj yok; her şey yolunda, iş de var, aş da var. İşçi de halinden memnun, memur da, emekli de, köylü de” diyorsan:

Yazımın devamını okuma.

Çünkü sen sormayan, sorgulamayan “kul” seçmensin.

Gözünü kör etmiş, kalbini karanlığa boğmuşsun.

Sana neyi yazsam inanmazsın, neyi göstersem kabullenmezsin.

“Sen yoluna, ben yoluma” diyeceğim ama sen, benim de, çocuklarımın da, torunlarımın da, yurdumun da geleceğini etkiliyorsun.

Bu yazı, seni ve senin gibi düşünen seçmenleri kendisiyle hesaplaşmaya davet için yazıldı.

14 Mayıs 2023 ders alma değil, ders verme zamanıdır.

Uyan be kardeşim.

Ekmeğimiz azalıyor, soframız küçülüyor, emeğimiz sömürülüyor, yarınlarımız çalınıyor, yüzüm gülmüyor…

“Akrep gibisin kardeşim, korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.

Serçe gibisin kardeşim, serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim, midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil, beş değil, yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim, gocuklu celep kaldırınca sopasını sürüye katılıverirsin hemen ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlûkusun yani, hani şu derya içre olup deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin, demeğe de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!             (Nazım Hikmet Ran)

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık