• 21 April 2022, Thursday 10:04
CelalDurgun

Celal Durgun

KÖY ENSTİTÜSÜ

Yanmış, yıkılmış bir ülke.

Aydınlıktan, çağdaşlıktan, üretimden uzak kalmış cahil bir halk.

Teknolojinin “T” sinin olmadığı bir memleket.

Sanayi yok, fabrika yok, ticaret yok, ulaşım yok...

Okul yok (toplam 4894 ilkokul, 72 ortaokul, 85 lise) nitelikli eğitim yok, bilim yok, öğretmen yok... Okur yazarımız parmakla sayılacak kadar az (erkeklerin yüzde altısı, kadınların binde altısı okur yazar! Nüfusun ?'i köylerde yaşıyor; 40 bin köyün yüzde doksanbeşinde okul yok!)

Sosyal, kültürel yaşam sıfır... Tiyatro yok, sinema yok, opera yok, bale yok, müzik yok, resim yok, heykel yok... Dört yanımız karanlık....

Düşünce karanlık, yaşam karanlık, gündüz karanlık, gece karanlık...

Kadınların adı yok. (liseye giden kız sayısı 230, dönemin üniversitesi kabul edilen Darülfünun'da okuyan kız öğrenci sayısı 200)

Toprak anadan babadan görülen ilkel usullerle ekilip, biçilmekte... Ziraat mühendisi yok, ziraat teknisyeni yok... traktör yok...

Köylümüz aç, toprağımız aç; bilim, teknik sıfır, halk sersefil...

Nereye baksan cahillik, neresinden tutsan körlük...

Beyinler tutsak, tutuculuk, hurafe dizboyu...

Sağlık hocanın nefesinde, şifa hacının dilinde...

Dişi ağrıyan berbere, kulağı çınlayan dedeye, başı ağrıyan tekkeye başvuruyor!

Köyde ağa, kentte hilebaz düzeni kurulmuş.

Emek sömürüsü, din sömürüsü, duygu sömürüsü gözü kör, yüreği gamsız, aklı yok etmiş!

Hak, hukuk, adalet güçlüden yana.

Buna ne can dayanır, ne yürek...

Hele bir de yurtseversen, hele damarlarında dolaşan kan gibi yurtseverlik içine işlemişse...

“Bilim” diyorsan, “teknik” diyorsan; “özgürlük”, “onur”, “namus” istiyorsan gereğini yapacaksın. Devrime, değişime inanacaksın. Karanlığı aydınlık, tembeli çalışkan, bencili paylaşımcı, tutucuyu ilerici... yapmak zorundasın.

Mustafa Kemal Atatürk'ün sağlığında temelleri atılan eğitim, öğretim, hukuk, üretim, akıl, bilim, sanat, ticaret, büyüme, ilerleme alanlarındaki atılımlar verimli sonuçlara ulaşmıştı. Ancak köylerde istenilen sonuçlara varılamamıştı.

Cumhurbaşkanı İsmet İnönü (sonra sahip çıkmasa da), Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, Genel Müdür İsmail Hakkı Tonguç gibi Atatürk'ün yolunu izleyen devrimciler köyü kalkındırmak, köylüleri bilinçlendirmek, üretici kılmak, feodal düzeni yıkmak, demokrasiyi kurmak için Köy Enstitüleri'ni kurdular.

Köye okul, köye öğretmen, köye su, köye yol... götürmek için; köye ebe, hemşire, marangoz, demirci, ziraatçı yetiştirmek için; köylüye toprak işlemeyi, ekip biçmeyi göstermek için; okumayı yazmayı öğretmek için; cahillikle, karanlıkla başedebilmek için; köylüye hakkını hukukunu belletmek için; köylüyü yurttaş kılmak için; ağalık-beylik düzenini yıkmak için; Şıhlık-Şeyhlik-Dedelik, Tekke-Zaviye-Medrese gibi çağ dışı, akıl-bilim dışı kurumları yıkmak için; okuyan, anlayan, soran, soruşturan, araştıran kişiler yetiştirmek için; emeğine, toprağına sahip çıkan onurlu, duyarlı, sorumlu yurttaşlar yetiştirmek için gece demediler, gündüz demediler, her türlü zorluğu aştılar, engelleri yıktılar. Doğu'dan Batı'ya, Kuzey'den Güney'e bütün Anadolu'yu kucakladılar. Enstitülerin kapılarını köy çocuklarına açtılar.

Okumayı, yazmayı, düşünmeyi, tartışmayı, sanatı, felsefeyi... bellettiler.

Ekmeyi, biçmeyi, üretmeyi, öğrettiler.

Demokrasiyi, insan haklarını, özgürlüğü kavrattılar.

Enstitülerden mezun olan gençler de, Türkiye'nin yüzünü güldürdü.

İlk iş okumayı, yazmayı öğrettiler. Toprağı işlediler, duvar ördüler, çatı kurdular, ebe oldular, demirci oldular, sağlıkçı oldular, marangoz oldular, hayvan beslediler, ağaç büyüttüler...

Köylerimize ışığı, aydınlığı taşıdılar... körlüğü, cahilliği kazıdılar... Yetmedi ağanın, beyin, şeyhin saltanatını yıktılar. Karanlığın kökünü kurutmak için, aydınlanmanın neferi oldular.

Yetmedi roman yazdılar, öykü yazdılar, şiir yazdılar... resim yaptılar, saz çaldılar, mandolin çaldılar, kemanı konuşturdular... türkü çığırdılar, klasik müzik dinlediler...

Yetmedi profesör oldular, bilim adamı oldular, siyasetçi oldular...

Yalancının, düzenbazın hilebazın düzenini bozdular... Yıldız gibi çoğaldılar... güneş gibi aydınlattılar, ırmak olup denizlere ulaştılar...

Atatürkçü kaldılar, antiemperyalist oldular, yurtseverlik çizgisinden ayrılmadılar...

Hep en önde savaştılar...

Korkmadılar, yılmadılar, yorulmadılar; çok acılar çektiler, iğrenç iftiralara uğradılar, aç kaldılar, susuz kaldılar, yolları kesildi, sürüldüler, kovuldular, soruşturma geçirdiler, cezaevlerine koyuldular... asla teslim olmadılar...

Selam olsun, Köy Enstitüleri'ni kuranlara; Selam olsun, bu okullarda okuyanlara...

Selam olsun, Köy Enstitüleri'ni unutmayanlara; Selam olsun ışığını karartmayanlara...

 

NOT: Parantez içindeki verileri Suay Karaman'ın “Köy Enstitüleri ve Dünden Bugüne Eğitimimiz” yazısından aldım.

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık