• 24 January 2019, Thursday 8:16
CelalDurgun

Celal Durgun

MİLLİ MÜCADELEDEN BİR HATIRA / HEYET-İ NASİHA

Emperyalist işgali sonlandırmak, Türk milletini tutsaklıktan kurtarmak üzere yola çıkan Mustafa Kemal Atatürk, 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelmişti.

Milli Kurtuluş mücadelesinin merkezi Ankara’da çalışmalarını sürdüren Mustafa Kemal Atatürk’e, o günlerde İstanbul’dan çekildiği belli olan bir telgraf ulaştırılır.

Telgrafta; “Heyet-i Nasiha” adı verilen bir heyetin kendisiyle görüşmek üzere yola çıkacağı haberi yazılıdır.

Mustafa Kemal Atatürk, heyetin iyi karşılanmasını ister ve gerekli tüm tedbirleri alır.

Söz konusu heyet içinde Yusuf Kemal (Tengirşenk), Rıza Nur, Vehbi Efendi ve Abdullah Azmi Efendi gibi dönemin ünlü isimleri de vardır.

Mustafa Kemal Atatürk, “Heyetle” ile buluşup konuştuktan sonra, heyetin kendisine karşı ve kendisini güya yola getirmek için gönderilmiş bir‘Heyet-i Nasiha’ olduğu kanaatine varır.

İstanbul’dan bu heyeti gönderenlerin fikrine göre; Mustafa Kemal, Osmanlı İmparatorluğu aleyhinde, Osmanlı padişahı aleyhinde, Hilafet-i Celile-i İslami’ye aleyhinde uygunsuz bir takım hareketlerde bulunmaktadır.

Heyet’in sözcüleri Mustafa Kemal’den, bu hareketlerden vazgeçmesinin devlet, millet ve memleket için hayırlı olacağını ileri sürerler.

Heyet-i Nasiha, kutsal bir görev yapmış oldukları kanaatiyle Ankara’ya geldiklerine inanmaktadırlar.

Heyet üyeleri kendilerine verilen memuriyeti layıkıyla yerine getirecekleri kuruntusu içindedirler.

Bir müddet sonra bu zatlar, aldıkları talimat dairesinde vazifelerini ifa ettiklerine kani olarak İstanbul’a dönüş hazırlıklarını yapmaya başlarlar.

Mustafa Kemal, heyet üyelerini odasına alır ve onlara şunları söyler:

“Ben sizi Türk milletinin namuslu, haysiyetli ve anlayışlı fertleri olarak telakki ettim ve sizinle öyle görüştüm. Sizin bana mülaki olduktan (kavuştuktan) ve milli dava üzerinde benimle hasbıhal (sohbet) ettikten sonra beni terk edip İstanbul’a dönmeniz doğru olmaz; bunu size yakıştıramam; burada kalacak ve benimle beraber çalışacaksınız.”

Heyet-i Nasiha heyetinde bulunanlar şaşkındır.

“Ama biz İstanbul Hükümetinden ve bu Hükümete hâkim (egemen) olan ecnebilerden talim alarak buraya gelirken onlara bir namus sözü vermiştik; işimiz bittikten sonra tekrar İstanbul’a dönmek bu namus sözünün icabıdır (gereğidir); şimdi dediğiniz gibi, burada kalacak olursak o sözümüzü tutmamış oluruz” diyerek itiraz ederler.

Mustafa Kemal, kendinden emin, emir veriri gibi yanıtlar:

“Çok haklısınız. Sizi bu durumdan kurtarmak için yegâne çare hepinizi burada tevkif etmektir (tutuklamaktır). Şimdi emrediyorum: İstanbul’a gidemezsiniz, mevkufsunuz (tutuklusunuz)! Artık namusunuz kurtulmuştur değil mi?”

Heyet sözcüsü:

“Hayır, bu muamelenin kanuni şekilde tamam olmadığı için yapılacak bir formalite daha vardır” der.

Mustafa Kemal sorar:

“Ne gibi formalite?”

“Bize imzanız altında bir vesika (belge) vereceksiniz ve bu vesikaya bizim size söylediklerimizi, sizin de buna mukabil bizi İstanbul’a göndermeyip tevkif ettiğinizi yazacaksınız.”

Mustafa Kemal şu cevabı verdi:

“Nasıl isterseniz… Öyle bir vesika hazırlayınız da imza edeyim.”

Belge hazırlanır, imzalanır ve herkes belgesini bir zarfa koyarak cebine yerleştirir.

“Vicdan azabı” sorunu çözümlenmiştir.

Mustafa Kemal’i, milli mücadeleden vazgeçirme görevi ile Ankara’ya gelen heyet, Milli Mücadeleye katılmıştır.

Ankara’da, milli mücadelenin merkezinde kalan bu kişiler önemli başarılara işlere imzalarını attılar.

Mustafa Kemal Paşa, bu arkadaşlarına yeni devletin kuruluşunda önemli görevler verdi.

            ***                  ***

Mustafa Kemal Atatürk, “söz konusu vatansa, gerisi teferruattır”  anlayışı ile birleşebileceği tüm güçlerle birleşmiştir.

Anti-emperyalist, yurtsever kişi ve kurumları yanına almasını bilmiştir.

Art niyetsiz, dürüst, namuslu kişilere bizzat ulaşmış, ulaşamadıklarına mektup yazıp mücadeleye katmıştır.

“Mustafa Kemal Atatürk’te, üstün bir adam tanıma yeteneği var.

Devlet hayatında ve orduda herkesi iyi tanıyan böyle istisnai insanlar vardır.

Bazı kimseler de bu yetenekten yoksundur.

Bu iki tip arasında geniş bir yelpaze vardır.

Mustafa Kemal, bu yelpazenin zirvesidir, kimlerle, nereye gidebileceğini çok iyi bilir.

Anadolu’ya çıkarken yanında olan gruba bakın…”

 

KAYNAK: Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler / Afet İnan

                  Atatürk’ün Bütün Eserler / Kaynak Yayınları

                   Cumhuriyet’in İlk Yüzyılı  / İlber Ortaylı – İsmail Küçükkaya

 

 

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık