• 25 August 2022, Thursday 14:39
CelalDurgun

Celal Durgun

TEKÂLİF-İ MİLLİYE KANUNLARI (MİLLİ VERGİ EMİRLERİ)

Savaş halindesin; fakat ordun dağıtılmış, askerin yorgun, bitkin ve kaçak…

Millet fakir ve çaresiz…

İmparatorluğun başındaki zat düşmanın elinde “oyuncak.”

Bir avuç yurtsever kurtuluş yolu arayışında; içerdeki düşmanla, dışardaki düşmanla vuruşmakta…

Düşman Uşak’ı geçmiş, Eskişehir’e, Kütahya’ya, Afyonkarahisar’a kadar girmiş, Ankara’ya doğru ilerliyor…

Ankara’daki Meclis’te hararetli tartışmalar yapılmakta…

Meclis’in, Kayseri’ye taşınmasını isteyen vekiller var…

Özellikle muhalif vekiller karamsar sözlerle Meclis’i geriyor, tartışmaların uzamasına neden oluyordu.

“Ordu nereye gidiyor, millet nereye götürülüyor?

“Bu işin elbette bir sorumlusu vardır, o nerededir?”

“Onu göremiyoruz.”

“Bugünkü acıklı ve korkunç durumun gerçek sorumlusunu ordunun başında görmek istedik…”

Diyorlardı.

“O” dedikleri kişi Mustafa Kemal idi.

Muhaliflerden,  Mersin milletvekili Salahattin Bey, Mustafa Kemal’in adını vererek “ordunun başına geçsin” önerisinde bulundu.

Mustafa Kemal, o günleri şöyle anlatıyor:

“Benim fiili olarak ordunun başına geçmemi önerenlerin düşünce ve amaçlarını ikiye ayırabiliriz.

Bir takım kişiler, artık ordunun büsbütün yenildiği, durumun düzeltilemeyeceği, milli amacın yitip gittiği yargısına varmışlardı. Bu nedenle duydukları öfke ve sertliği benim üzerimde yatıştırmak istiyorlardı. İstiyorlardı ki, kendi sanılarına göre bozulmuş ve bozgunu sürecek olan ordunun başında benim de kişiliğim bozguna uğrasın!

Başka bir takım kişiler de, çoğunluk, bana olan güven ve inanlarından ötürü, fiili olarak ordunun başına geçmemi yürekten diliyorlardı…

Meclis’in bu görüşü, çarçabuk Meclis dışında da yayıldı.

Benim ses çıkarmayışım, komutayı fiili olarak ele almaya can atmayışım, sanki yıkımın kesin ve yakın olduğu düşünce ve görüşünü genelleştirdi.

Bunu anlar anlamaz hemen kürsüye çıktım, başkanlık katına şöyle bir önerge verdim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Yüksek Başkanlığı’na

Meclis sayın üyelerinin genel olarak beliren istek ve dilekleri üzerine başkomutanlığı kabul ediyorum. Bu görevi; kendi üzerime almaktan doğacak yararların çarçabuk elde edilmesi, ordunun maddi ve manevi gücünün en kısa zamanda artırılıp pekiştirilmesi ve yönetiminin bir kat daha sağlamlaştırılması için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yetkilerini fiili olarak kullanmak koşulu ile üzerime alıyorum. Yaşadığım sürece, milli egemenliğe en gerçek bir hizmet edici olduğumu, ulusa bir kez daha göstermek için, bu yetkinin üç ay gibi kısa bir süre ile sınırlandırılmasını ayrıca dilerim…

Hemen karşı çıkışlar başladı.

‘Bu kez başkumandanlık unvanını veremeyiz. O, Büyük Millet Meclisi’nin manevi kişiliğidir. Başkumandan vekili, denilmelidir’ dediler…

‘Meclis’in yetkisini kullanmak gibi bir ayrıcalığın verilmesi, hiçbir zaman söz konusu olamaz’ düşüncesini ileri sürdüler…

Bütün ülkeye ve ülkenin bütün kaynaklarına yaygın olması gereken emirlerim ve bildirimlerim için, her işin bakanından ya da Bakanlar Kurulu’ndan oy ve izin almak benim yapacağım başkumandanlıktan umulan yararları sağlayamazdı.

Bunun için de Büyük Millet Meclisi’nin yetkisi benim kişiliğimde belirmeliydi.

Onun için bu noktada direndim… 5 Ağustos 1921 günlü yasa çıktı.

Benim vereceğim emirler yasa olacaktı.”

                                               ***

Hemen işe koyulan Mustafa Kemal, Milli Vergi Emirlerini yayınladı;  Nutuk’tan kendi anlatımıyla aktarıyorum:

“1 numaralı” emrimle; her ilçede birer “Tekâlif-i Milliye Komisyonu” kurdum. Bu kurulların çalışmalarıyla elde edileceklerin ordunun çeşitli bölümlerine dağıtımını düzenledim.

“2 numaralı” emrime göre; yurtta her ev, birer kat çamaşır, birer çift çorap ve çarık hazırlayıp Tekâlif-i Milliye Komisyonu’na verecekti.

“3 numaralı” emrimle; tüccar ve halk elinde bulunan çamaşırlık bez, kaput bezi, patiska, pamuk, yıkanmış ve yıkanmamış yün ve tiftik, erkek elbisesi dikmeye elverişli her türlü kışlık ve yazlık kumaş, kalın bez, kösele, vaketa (ince meşin), taban astarlığı, sarı ve siyah meşin, sahtiyan, dikilmiş ve dikilmemiş çarık, potin, demir kundura çivisi, tel çivi, kundura ve saraç ipliği, nallık demir ve yapılmış nal, mıh, yem torbası, yular, belleme, kolan, kaşağı, gebre, semer ve urganlardan yüzde kırkına, parası sonradan ödenmek üzere el koydum.

“4 numaralı” emrimle; eldeki buğday, saman, un, arpa, fasulye, bulgur, nohut, mercimek, kasaplık hayvanlar, şeker, gaz, pirinç, sabun, yağ, tuz, zeytinyağı, çay ve mum stoklarının da yine yüzde kırkına, parası sonradan ödenmek üzere el koydum.

“5 numaralı” emrimle; ordu için alınan taşıtlardan başka geriye kalanlarının da ayda bir kez ve parasız olarak yüz kilometrelik bir uzaklığa dek askeri ulaştırma işlerinde çalıştırılmasını zorunlu kıldım.

“6 numaralı” emrimle; ordunun yedirilip giydirilmesine yarayan bütün sahipsiz mallara el koydum.

“7 numaralı” emrimle; halkın elinde bulunan savaşa elverişli bütün silah ve cephanenin üç gün içinde verilmesini istedim.

“8 numaralı” emrimle; benzin, vakum, gres yağı, don yağı, saatçi ve taban yağları, vazelin, otomobil ve kamyon lastiği, lastik yapıştırıcı, buji, soğuk tutkal, Fransız tutkalı, telefon makinesi, kablo, pil, çıplak tel, yalıtkan ve bunlara benzer gereçlerin ve asit sülfürik stoklarının, yüzde kırkına el koydum.

“9 numaralı” emrimle; demirci, marangoz, dökümcü, tesviyeci, saraç ve arabacılarla bunların işliklerinin iş çıkarma güçlerinin; kasatura, kılıç, mızrak, eyer yapabilecek ustaların adlarıyla sayılarının ve durumlarının saptanmasını sağladım.

“10 numaralı” emrimle; halkın elinde bulunan dört tekerlekli yaylı araba, dört tekerlekli at ve öküz arabaları ile kağnı arabalarının bütün donatımı ve hayvanları ile birlikte; binek ve topçeker hayvanlar, katırlar, yük hayvanlarının, deve ve eşeklerin yüzde yirmisine el koydurdum.

Emirlerimin ve bildirimlerimin yerine getirilmesi için kurduğum İstiklal Mahkemelerini Kastamonu, Samsun, Konya, Eskişehir bölgelerine gönderdim. Ankara’da da bir mahkeme bulundurdum.

                                                           ***

Düşünün; at yok, eşek-katır yok, atın ayağına çakacak nal yok…

Askerin ayağında çarık-çorap, don yok…

Yiyecek, içecek yok…

Savaşacak silah ve cephane yok…

Mum yok, tel yok…

Demir’i dövecek ustaya, dökümcüye muhtaçsın…

Marangoz yok…

Düşmanda asker çok, silah çok; cephane bol; araba var, uçak var, haberleşme aletleri elinde, emperyalist devlerin tamamı arkasında…

Peki, neden yenildiler?

Çünkü karşılarında, Mustafa Kemal Atatürk gibi yüce bir komutan ve onun idaresinde savaşan komutan arkadaşları ve vatanını savunan Mehmetçikler vardı.

Bir de, milletinin vicdanına seslenen Mustafa Kemal Atatürk ve Mustafa Kemal Atatürk’e inanmış, ulus vardı.

                                                           ***

Siz; satılmışların, sahtekârların, inkârcıların, yalancıların sözlerine, yazdıklarına bakmayın.

Onlar meydanı boş görünce atarlar, tutarlar, sallarlar…

Zoru görünce, ya çark ederler, ya sinerler, ya da kaçarlar…

Korkak ve sinsidirler.

Ortam elverişli ise ortaya çıkar, kan kusmaya, çamur atmaya devam ederler…

Geçmişte yenildiler, bugün zafer kazandıklarını sanıyorlarsa; yanılıyorlar…

Çünkü “Atatürk, Türkiye’dir, Türkiye, Atatürk’tür.”

Yıkılmış, yakılmış, ekilmeyen, biçilmeyen, ekonomisi bozuk, maliyesi bozuk imparatorluğu vatan yapan;

Milleti marabalıktan kurtaran, ülkesini çağdaş uygarlığın üzerine çıkarma savaşını başlatan, fabrikalar kuran, üretimi artıran; aklı-bilimi-bilgiyi baş tacı kılan; demokrasiyi getiren, kardeşliğin, eşitliğin, hakkın, hukukun, adaletin savunucusu; kurucumuz, kurtarıcımız, atamız Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı-sevgi ve minnetle anıyorum.

Sapına kadar Kemalist’im…  Sapına kadar Atatürkçüyüm…

Sapına kadar bağımsızlıkçıyım…

Sapına kadar laikim, cumhuriyetçiyim, ulusalcıyım, devletçiyim, halkçıyım…

Sonuna kadar devrimciyim.

Yoluna baş koydum.

Yoluna baş koyanlara selam olsun…


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık