• 09 June 2016, Thursday 19:23
CelalDurgun

Celal Durgun

Osmanlı’nın mirası

‘sözün özü’ / Celal DURGUN / [email protected]

Gerici takımı, eskiden beri Osmanlı hayranı olmuştur.

Cumhuriyetin, köklerimizi yıktığından şikâyetçidir.

Peki, gerçek onların dediği gibi midir?

Hayır.

İşte 29 Ekim 1923’ten önceki halimiz.

Nüfusumuzun % 80’i kırsalda yaşıyordu. 40 bin köyün 37 bininde okul yoktu, yol yoktu, posta yoktu, bakkal yoktu. Köyde yaşayanların sadece % 2’si okuma-yazma biliyordu.

Nüfusun % 82’si tarımla uğraşıyor, ulusal gelirin % 58’i tarımdan sağlanıyordu. Tarım ilkel araçlarla yapıldığı, toprak bilinçsiz kullanıldığı için üretim çok düşüktü.

Ziraat mühendisimiz yok denecek kadar azdı.

Veba salgını hayvanları telef ediyordu. Veterinerimiz yoktu.

Köylümüz topraksızdı. Doğu’da aşiret, bey, ağa,

şeyh düzeni egemendi.

Toplam karayolu uzunluğu 2500 kilometre, demiryolu uzunluğu 4112 kilometre kadardı; bir metresi bile bizim değildi.

Denizciliğimiz acınacak durumdaydı. Donanma Haliç’te çürümüştü.

Tefeciler, vurguncular, savaş zenginleri halkı perişan etmişti.

Türkiye’deki toplam doktor sayısı 337 idi. 150 kadar ilçede doktor yoktu. Sağlık memuru sayısı 434; eczane sayısı 60, üstelik tamamı yabancıydı. 40 bin köye karşın ebe sayımız sadece 136 idi.

3 milyon insanımız trahomlu; sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo gibi salgın hastalıklar halkın belini kırmıştı.

Bebek ölüm oranı % 60’ın üzerindeydi.

Evlerin % 97’sinde tuvalet yoktu; radyo yoktu, İstanbul ve İzmir dışında sinema bilinmiyordu.

Kapitülasyonlar belimizi bükmüş, Düyun-u Umumiye İdaresi devlet içinde devlet olmuştu.

Ülke, Avrupa’nın Pazarı halindeydi. Şeker, un,

kiremit ithal ediyorduk.

Türkiye’deki sanayi kuruluşlarının sayısı 282 kadardı; bu kuruluşlardaki sermaye ve emeğin % 15’i Türklerin, % 85’i yabancıların ve azınlıkların elindeydi; madenlerin, limanların,

demiryollarının tamamını yabancılar işletiyordu.

Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne devreden fabrika sayısı dörttür. Hereke İpek Dokuma, Feshane Yün İplik,

Bakırköy Bez ve Beykoz Deri Fabrikası.

Mühendisimiz olmadığı gibi yetişmiş ara elamanımız da yoktu.

Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir gibi büyük kent merkezlerinde vardı.

Erkeklerimizin % 7’si, kadınlarımızın % 04’ü okuma-yazma biliyordu. Doğu’da okuma-yazma oranı % 01 bile değildi.

Dört kişiden biri zorunlu eğitim görebiliyordu. Tüm ülkedeki ortaokul sayısı 72, lise sayısı 23’tü. Ortaokullarda okuyan kız sayısı sadece 543, liselerde okuyan kız sayısı ise sadece 230 kişiydi.

Medreseler askerden kaçma yeri olmuş; eğitime hurafe hâkim olmuş, Türkçe yasak kılınmıştı.

Bir üniversitemiz vardı;

O da yüksek medrese düzeyinde eğitim-öğretim veriyordu.

1729’dan 1830 kadar 100 yıl içinde Osmanlı’da basılan kitap sayısı sadece 180 adettir.  Gazete ve dergiler İstanbul, İzmir gibi büyük kentlerde okuyucu bulabiliyordu.

Müze yok, müzik yok, resim yok, heykel yok, spor yok, tiyatro yok, sinema yok, radyo yok; halk adeta kendi kaderine ve cami imamının, tarikat şeyhinin, medrese ehlinin bilgisine ve insafına terk edilmişti.

Tarih bilinci yoktu; Tarih denince peygamberlerin ve padişahların hayat öyküleri akla geliyordu.

Arapça, Farsça, Fransızca Türkçeyi istila etmişti.

Kadın; sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal haklarından çok uzaktı.

Mezhep çatışmaları had safhada; falcılar, büyücüler, şeyhler, şıhlar ayrıcalıklı konumdaydılar.

Türkler, devlet yönetiminden dışlanmıştı; Hukuk sistemi, yargı sistemi, anayasal düzen çağın dışındaydı. Biat kültürü vardı. Saray, devlet adamları, din adamları, gayrimüslim zenginler ayrıcalıklı “havas”, yani üstün sınıf; Müslüman Türk halkı ise alt tabaka yani “avam” olarak görülüyordu.

***               ***               ***

Atatürk ve arkadaşları bu korkunç tabloyu tersine çevirdiler.

Aklın ve bilimin önünü açtılar.

İnsan odaklı, aydınlanma merkezli yeni bir düzen kurdular.

Ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal devrimlerle, uygar dünyadaki yerimizi sağlamlaştırdılar. Eken-biçen, kuran-kurduran, yapan-üreten bir toplum yarattılar.

Bu arada Osmanlı’nın borçlarını da ödediler.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık