• 31 January 2019, Thursday 8:14
CelalDurgun

Celal Durgun

CELAL BAYAR’IN ATATÜRK SEVGİSİ

Tartışmalı bir konuyu yazdığımı biliyorum.

Celal Bayar; “dönektir”, “Atatürk’e ihanet etmiştir” diyenler kadar, Onu koşulsuz sahiplenenler de var.

Şunun altını çizelim:

Bayar, sıkı bir İttihatçıdır.

Bilindiği gibi İttihatçılar Mustafa Kemal’i sevmemiştir.

Fakat Celal Bayar, Mustafa Kemal Atatürk’le birlikte hareket etmiştir.

Milli Kurtuluş Savaşının zor günlerde Atatürk’ün emrinde, kurtuluştan sonra devrimci Atatürk’ün yanında durmuştur.

Atatürk’ün döneminde Bakanlık yapmış, Başbakanlık makamına kadar çıkmıştır.

Atatürk’ün ölümünden sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin Üçüncü Cumhurbaşkanı olmuştur.

Demokrat Parti’nin kurucularındandır.

Demokrat Parti’nin laiklik konusunda ödüncü davrandığı doğrudur.

Çok partili siyasi sisteme geçmeden önce, laik rejim karşıtı faaliyetler olmuştu, fakat çok partili sisteme geçtikten sonra irticai faaliyetler iyice can sıkmaya başlamıştı.

Atatürk’ün arkadaşıBayar, bu duruma isyan etmişti.

25 Temmuz 1951 tarihinde TBMM tarafından kabul edilen “Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun” Bayar’ın ısrarı ile çıkarıldı.

Okuyucularımı o günlere götürmek istiyorum:

Tarih, 23/24 Şubat 1951.

Yer, Kırşehir, Çarşı Meydanı.

Kaide üstündeki Atatürk büstü gece karanlığında kırılmış, tahrip edilmiş!

Türkiye ayağa kalkmış, çirkin saldırı her yerde lanetleniyor.

Cumhurbaşkanı Celal Bayar, yeni bir Atatürk büstü yaptırır ve Kırşehirlilere armağan eder.

Ayrıca bu tür üzücü olayların tekrarlanmasını önlemek, yapanların ceza almasını sağlamak için Partili milletvekillerinden Türkiye Büyük Millet Meclisine yasa teklifi verilmesini ister.

Yasa teklifi verilir, komisyonda görüşülmeye başlanır.

Demokrat Partili bazı milletvekilleri, kişi için yasa çıkarılmasının demokrasi ile bağdaşmayacağını ileri sürerek tasarıya karşı çıkarlar.

Demokrat Parti’nin kurucu başkanı ve Üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar, itirazcılarla şiddetli bir tartışmaya tutuşur.

O günlere tanık olan Hayrettin Erkmen şunları anlatıyor:

“Demokrat Parti iktidarının birinci yılı içinde idik.

Cumhurbaşkanı Bayar, yolcuları arasında bulunduğum, Anadolu Ekspresi’ne bağlı özel vagonla, İstanbul’dan Ankara’ya dönüyordu.Katarda milletvekili başka yolcular da vardı.

Hareketten biraz sonra Cumhurbaşkanı tarafından özel vagona davet edildik.

Günün sorunları arasında, Atatürk heykellerine karşı girişilen adi tecavüz vakaları önemli bir yer işgal ediyordu.

Aslında bu saldırılar birkaç yıl önce başlamış ve giden iktidar tarafından önlenmemişti.

Yeni Hükümet, Büyük Kurtarıcının eserlerininve hatıralarının korunması için kanuni tedbirlerin alınmasına lüzum görmüş ve bu maksatla bir tasarı hazırlamıştı.

Hükümetin kararı basında, Türkiye Büyük Millet Meclisi kulislerinde, özellikle Demokrat Parti Grubu mensupları arasında çeşitli yorumlara ve tartışmalara konu yapılıyordu.

Özel vagona çağırılan milletvekilleri yerlerini alır almaz Bayar konuşmaya başladı.

Heyecanlı görünüyor, hiddetini dizginlemeye çalışıyordu.

Kısa bir girişten sonra zapt etmeye lüzum görmediği heyecanlı ses tonu ve kararlılığından şüphe edilmeyecek bir kesinlikle sözlerini sürdürdü:

‘Bu seri tecavüzlerin önlenmesi için çıkarılmasını benim de zaruri gördüğüm kanun engellenir veya maksadından saptırılırsa, banisini koruyamayan Cumhuriyet’in Başkanlık görevine devam etmem mümkün değildir.

Bu takdirde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ve partinizin (yani Demokrat Parti’nin) azası kalamam.

Cumhurbaşkanlığı’ndan milletvekilliğinden ve partinizden istifa edeceğim.

Davamı, tek başıma, milletimin huzuruna getirerek mücadeleyi orada başlatacağım.’

Sahne, tüm canlılığı ile bugün de gözlerimin önünde, kararlı ses, tüm titreşimleriyle, hala kulaklarımdadır.

Atatürk sevgisinin bu asil tezahürünü her zaman aynı hayranlık içinde anar ve yaşarım.”

            ***                             ***

Celal Bayar’ın laiklik konusundaki hassasiyetiyle ilgili bir diğer örnek, Bursa Valisi İhsan Sabri Çağlayangil tarafından anlatılmıştır:

“Bursa’da kendini bilmez birkaç yobaz, 1957 seçimlerinden evvel, bir Cuma namazında, ‘biz Mehdiyiz’ diye ellerinde kılıçlarlaUlu Cami’nin minberine tırmanmışlar, olay çıkarmışlardı.

İzinli olduğu için o gün sivil elbiseyle namaza gelen bir polis memuru, büyük bir cesaretle bu çılgınlığın karşısına çıkmış, uyanık cemaatin yardımıyla yobazları anında hareketsiz kılarak valiliğe getirmişti.

Bursa Savcısı Turhan Kapanlı ile soruşturmaya henüz başlamıştık ki, Cumhurbaşkanı Bayar beni telefonla ve bizzat aradı:

‘Vakayı şimdi öğrendim, dedi.

Ne hareketin çabuk bastırılmış olması, ne de yapanların aczi, hadiseyi küçümsemeye sebep teşkil etmemelidir. Vakanın din ve dindarlıkla bir ilgisi yoktur.

Bunlar, Müslümanlığın ticaretini ve simsarlığını yapanlardır.

Yalnız olamazlar.

Mutlaka akıl hocaları, taraftarları, teşvikçileri vardır.

Hadisenin mihrakına inmeli ve bütün şebekeyi süratle meydana çıkarmalısınız.

Atatürk’ün irtica karşısındaki hassasiyetini hatırlayınız.

O sağ olsaydı bu olay karşısında ne yapacak idiyse, biz de bugün onları yapmalıyız.

Böyle hareket etmenizi, neticeye süratle ulaşmanızı bekliyor ve sizden istiyorum.’

            ***                             ***

Ben, tarihi şahsiyetlerin içinde bulundukları koşul ve olanaklara göre değerlendirilmesinden yanayım.

İsmet İnönü’nün, Celal Bayar’ın kurtuluş savaşındaki özverili çalışmalarınıinkâr edemezsiniz.

İnkâr ederseniz, “nankör” olursunuz.

Eliniz, diziniz bükülür, ağzınız diliniz kilitlenir.

Onlar, isteseler bir elleri yağ da, bir elleri bal da, günlerini gün ederek yaşayabilirlerdi.

Onlar, dönemin en iyi okullarında okumuşlar, en itibarlı mesleklerin sahipleri olmuşlardı.

Padişah sarayında çalışacak beceri, bilgi ve akıl küpü ile doluydular. 

Onlar;önce vatan,önce millet,önce namus dediler.

Ve canlarını ve kanlarını veikballerini ulusumuza armağan ettiler.

Eleştirin; ama insafı, vicdanı unutmayın.

Tarihi çarpıtmayın.

Eleştirin ama sınırı aşmayın.

Hataları konuşun, neden sorusunu sormayı unutmayın.

Gerçekçi olun.

Karalamayın, çamur atmayın, yalana başvurmayın.

Bu günün değerleriyle, dünü karalamayın.

At gözlüğünüzü çıkarın, önyargılarınızdan arının.

Ve okuyun ve okuyun, yine okuyun.

Kahramanlarımızı siyasete alet etmeyin.

Oy dilenciliği yapmayın.

Adil olun,hakkın ve adaletin terazisini yanıltmayın.

 

KAYNAK: Atatürk’ü Yeniden Düşünmek / Prof. Dr. Hikmet Özdemir

 

           

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık