Celal Durgun

Allah, ne muradı varsa versin.

Allah, ömrüne ömür katsın.

Benden alsın, ona versin.

Allah, onu başımızdan eksik etmesin.

Saraylarda yaşayasın.

Yolun hep açık ve asfalt olsun…

Biri yüz, yüzü milyon, milyonu trilyon olsun…

Hem vallahi, hem billahi olsun…

Mercedeslerinin sayısı artsın…

Özel uçakları, özel uşakları bollansın…

Ağzının tadı hiç bozulmasın…

Bir eli yağda, bir eli balda kalsın…

Canı sıkılmasın, huzuru bozulmasın.

Canını sıkan, canından olsun.

Tuttuğu altına dönsün, vurduğun yere devrilsin.

Onu, sevmeyenin gözü kör, kulağı sağır, ayağı topal olsun.

Sürüm, sürüm sürünsün…

Onu sevmeyen ölsün.

                                    ***

Mertmiş, mert.

Dediğini yaptı, sözünde durdu.

Namert’e muhtaç etmedi.

Cebimi doldurdu, cüzdanımı şişirdi.

Gerine gerine geziyorum.

Çarşıya da çıkıyorum, pazara da…

Kasaba da uğruyorum, manava da…

Dolap da dolu, kiler de…

Tencere de kaynıyor, dolap da çalışıyor…

Lokantaya da uğruyorum…

Gözümün gördüğünü, canımın çektiğini ısmarlıyorum…

Ayıptır söylemesi balık da yiyorum, rakımı da içiyorum.

Dostlarımla buluşuyor, ikramlarda bulunuyorum.

Hani reklamlarda söylüyorlar ya;

Harcıyorum, harcıyorum bitmiyor yahu…

Elimi cebime atıyorum kâğıt para dolu; hepsi ikiyüzlük…

Marketteki kız paranın üstünü veriyor…

Elimdeki poşet ağzına kadar dolu…

Markettekiler bana bakıyor…

Kıskandıkları belli…

                                    ***

Hanıma diyorum ki; bir daha mı geleceğiz dünyaya?

Alalım bir karavan, orası senin burası benim gezelim.

O diyor ki bana:

Dört dörtlük bir tatile çıksak, yemek pişirmeden, bulaşık yıkamadan yan gelip yatsam, beş yıldızlı otellerde kalsam…

İstediği şeye bak?

Dar düşünüyor…

Hala yok günlerde yaşadığımızı zannediyor.

Yok günler gitti, var günler geldi.

Allah, var günleri getirenden razı olsun.

Olsun da, şimdi ben ne yapayım?

Karavan mı alsam, tatile mi çıksam?

İkircikliyim!

Zamdan önce, böyle bir sorunum yoktu!