• 01 August 2019, Thursday 8:20
CelalDurgun

Celal Durgun

“ÇARŞAFLI KADIN”

Yıl 1925.

Atatürk, İnebolu gezisindedir.

Gittiği her yere ışık, aydınlık, uygarlık, çağdaşlık, bilim götüren Atatürk, İnebolu'da kadınlarımızın yaşadığı çağdışı yaşamdan şikayetçi olur:

“Esnayı seyahatimde köylerde değil bilhassa kasaba ve şehirlerde kadın arkadaşlarımızın yüzlerini ve gözlerini çok kesif ve itina ile kapamakta olduklarını gördüm.

Bilhassa bu sıcak mevsimde bu tarz kendileri için mutlaka mucibi azab ve ızdırap olduğunu tahmin ediyorum.

Erkek arkadaşlar bu biraz bizim hodbinliğimiz eseridir...

Onlara mukaddesatı ahlakiyeyi kuvvetle telkin etmek için, milli ahlakımızı anlatmak ve onların dimağını nur ile nezahetle teçhis etmek esası üzerinde bulunduktan sonra fazla hodbinliğe lüzum kalmaz.

Onlar yüzlerini cihana göstersinler ve gözleriyle cihanı dikkatle görebilsinler.

Bunda korkulacak bir şey yoktur.

Korkmayınız, bu gidiş zaruridir.

Bu zaruret bizi yüksek ve mühim bir neticeye isal ediyor.

İsterseniz bildireyim ki bu kadar yüksek ve mühim bir neticeye vusul için lazım gelirse, bazı kurbanlar da verelim. Bunun ehemmiyeti yoktur.

Mühim olarak şunu ihtar ederim ki, bu halin muhafazasında taannüt (inat) ve taassup, hepimizi her an kurbanlık koyun olmak istidadından kurtaramaz.

Hanım ve Bey arkadaşlarım;

Size malumunuz olan bir hakikati kısa bir cümle ile tekrar arzedeceğim; beni mazur görünüz. Medeniyetin coşkun seli karşısında mukavemet (direnme) beyhudedir. “

                                   ***

1 Eylül 1925'te; “Bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başında bir bez, peştamal veya buna benzer bir şeyler asarak yüzünü, gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur.”

Bu tavrın manası neye delalet eder?

Medeni bir millet anası, bir millet kızı için bu garip şekiller, bu vahşi vaziyet nedir?

Bu hal milleti çok gülünç gösterir ve derhal düzeltilmesi lazımdır” der.

                        ***

Halk Partisi, balo tertip eder.

Tarih 9 Ağustos 1928, yer İstanbul Gülhane Park'ı.

Amaç; Komisyon tarafından hazırlanan, “Yeni Alfabe” çalışmalarını tanıtmak, basında yer almasını sağlamak ve halkın bilgilendirilmesini sağlamaktır.

Balo'ya, Atatürk'ün yanısıra devlet erkanı ve kalabalık bir halk kitlesi de davetlidir.

Atatürk, harf devrimini ilk kez bu baloda ilan eder.

Atatürk'ün sırdaşı, silah, dava ve sofra arkadaşı, Milli Kurtuluş Savaşımızın kahramanı Kılıç Ali de oradadır.

Atatürk'ün, çarşaflı bir bayanla konuşmasına tanık olur.

Gördüğünü ve duyduğunu şöyle anlatır:

“Büyükada'daki Yat Kulübü'ne gitmek üzere geceyarısı Gülhane Parkı'ndan ayrılıyorduk.

Kendisini uğurlayan halk arasında Atatürk'ün gözüne çarşaflı bir kadın ilişti.

Kadın, sımsıkı bir çarşaf giymişti.

Yalnız bir gözü açıktaydı.

Atatürk hemen o kadına doğru gitti ve ikisi konuşmaya başladı:

'Hanımefendi, adınız nedir?'

'Hafız Hanım...'

'Nerelisiniz?'

'Eyüpliyim.'

'Hafız Hanım, benim hatırım için başındaki şu siyah örtüyü atıp etrafı daha rahat görmek istemez misiniz?'

Atatürk bu sözleri söyler söylemez, kadın hiç cevap vermeden iki eliyle sımsıkı sarıldığı çarşafını başından çıkarıp attı.

'Sana kurban olurum' diyerek, Atatürk'ün ellerine sarılıp öptü.

Bu olay halkı müthiş çoşturdu.

Atatürk birdenbire kendisini kalabalığın ortasında buldu.

Korunması için alınan önlemlerin hepsi boşa gitmiş, polis ve jandarma bile kalabalık içinde kaybolmuştu.

Halk O'nu “Dağ başını duman almış” marşı ile uğurluyor, Atatürk de halkla birlikte marşı söyleyerek yürüyordu.”

                                   ***

Cumhuriyet'i kuranın Kadın'a bakışına bakın, bir de günümüz yöneticilerinin Kadın'a bakışını düşünün.

Cumhuriyet, kadınlarımızı “eksiketek” olmaktan kurtardı.

Cumhuriyet, kadınlarımızı  “avrat” kalmaktan çıkardı.

Cumhuriyet, kadınlarımızı “insan” kıldı, eşit yurttaş yaptı.

Muhtar da oldu, meclis üyesi de;

Belediye başkanı da oldu, milletvekili de;

Bakan da oldu, başbakan'da.

İşi de oldu, aşı da oldu, eşi de oldu.

Ama “boş ol” olmadı.

“Erkektir, sever de döver de” anlayışı yıkıldı.

Bugün de siyaset yapabilyor; böyle giderse, gelecekte siyaset yapabileceğini sanmıyorum.

Gülen kadını “orospu”;

Açık giyinen kadını “isterik”;

Konuşan kadını “davetkar”;

Çalışan kadını “namussuz” sayan anlayış, kadını özgür kılmaz.

Evine kapatır, eşine “taptırır.”

Hayattan koparır.

İkinci hatta üçüncü sınıf insan yapar.

                                   ***

Kadınlarımız, Atatürk'e daha çok sahip çıkmalıdır.

Laik Cumhuriyet'i gözü gibi korumalıdır.

Uyanık olmalı ve atik davranmalıdır.

Din tüccarlarının, oy avcılarının peşine takılmamalıdır.

Alnı ak, yüzü pak dolanmalıdır.

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık