- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 15 February 2018, Thursday 19:01
- 4043 kez okundu
‘sözün özü’ - Celal DURGUN / [email protected]
Bağımsızlık nedir?
Başına buyruk olmak mıdır? Dediğim dedik, çaldığım düdük müdür? Ben ne dersem o olur mudur? Yansız, tarafsız kalmak mıdır? Gelene ağam gidene paşam demek midir? Bencillik midir? Kendinden başkasına önem vermemek midir? Kendi işini kendin görmek midir? Ülkeyi ve milleti, aşkın da üstünde sevmek midir?
Örnek vererek açıklayalım; bir aileniz var; ne yiyeceğinize, ne içeceğinize, kaç çocuk yapacağınıza komşunuz karar veriyor! Onunla konuşma, benimle konuş; Onu alma bunu al, onu yeme bunu ye! Halı serme kilim ser; Kızını ona verme buna ver, oğlunu onunla değil bununla evlendir. Eşini, çocuklarını dinleme, beni dinle diyor! Ve siz de kendinizi, ailenizi değil, size öğütlerde bulunanı dinliyorsanız, özgür ve bağımsız değilsiniz, esirsiniz, tutsaksınız ya da aklınızdan zorunuz var demektir ...
Şimdi ailenin yerine millet’i, devleti koyalım: Diyor ki; Sen yapma ben yapıyorum, benden al; Sen üretme ben üretiyorum, ben sana satarım; Sen madenlerini düşünme ben çıkarırım, işlerim sana da veririm; Sen banka işleriyle kafanı bulandırma, parayı ben toplarım; Sen ekonomiyi düşünme, maliyeye kafa yorma, ben hepsini düzene sokarım; yolunu da, köprünü de, fabrikanı da ben yaparım; Bilime, felsefeye, akla kafanı takma; aydınlanma, çağdaşlaşma, uygarlaşma işlerine bulaşma; Siyasetini de düzenlerim, kültür-sanat işlerini de… Sen keyfine bak!
Osmanlı İmparatorluğu işte bu “nasihatleri” dinlediği için tembelleşti, yoksullaştı, borçlandı ve dağıldı!
Bir devlet düşünün, büyük devletlerden izin almadan yol yapamıyor, fabrika kuramıyor, okul açamıyor! Toplu iğne bile üretemiyor. Topraklarında faaliyet gösteren yabancıları yargılayamıyor, vergi toplayamıyor! İmparatorluğu kemiren azınlıkları durduramıyor!
Mustafa Kemal Atatürk, Osmanlı’nın gaflet-dalalet, hatta hıyanet günlerini yaşadı, yanlışları gördü, İmparatorluk yetkililerini uyardı ama basiretsiz, yeteneksiz yöneticilerine söz dinletemedi.
Atatürk, o günleri şöyle anlatıyor:
“Bir devlet ki kendi uyruğuna koyduğu bir vergiyi yabancılara koyamaz, gümrük işlemlerini, resimlerini ülkenin ve milletin ihtiyaçlarına göre düzenlemesi engellenmiştir; bir devlet ki bunların da ötesinde yabancılar üzerinde yargı yetkisini uygulamaktan men edilmiştir; böyle bir devlete elbette bağımsız denemez. Osmanlı devletinin ve milletin yaşamına yapılan müdahaleler bu saydıklarımdan ibaret de değildi, daha fazla idi. Doğrudan doğruya milletin yaşamsal ihtiyaçlarından olan, örneğin demiryolu yapmak için, fabrika yapmak için devlet serbest değildi; mutlaka dış müdahale vardı. Bu şekilde hayatını teminden menettirilen bir devlet hiç bağımsız olabilir mi? Gerçekte Osmanlı Devleti bağımsızlığını çoktan kaybetmişti. Osmanlı ülkesi yabancıların serbest bir sömürgesinden başka bir şey değildi; Osmanlı içindeki Türk milleti de tamamen tutsak konumuna getirilmişti. Bu sonuç, milletin kendi iradesine ve kendi egemenliğine sahip bulunamamasından, bu irade ve egemenliğin şunun bunun elinde kullanılagelmiş olmasından kaynaklanıyordu.”
Ve Mustafa Kemal Atatürk, kurtuluşun başına geçti; Samsun’a çıktı, Amasya’da, Erzurum’da, Sivas’ta halkla buluştu, teslimiyetçi ‘mandacılarla’ uğraştı, işbirlikçilerle uğraştı, içimizdeki hainlerle savaştı ve Ankara’ya ulaştı. TBMM’yi açtı. Afyon’da, Sakarya’da askerin başına geçti; düşmanı denize döktü. Kapitülasyonları yırttı attı, imtiyazları yaktı yıktı; işletmeleri millileştirdi. ‘Yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı’ şiarını yaygınlaştırdı. Başı dik, sözü dinlenen, saygın, onurlu Türkiye Cumhuriyeti devletini dünyaya kabul ettirdi. Düşmanıyla barışmaya razı oldu, ancak bağımsızlıktan vazgeçmedi.
Bağımsızlık, ekmektir, sudur, havadır; güldür, çiçektir, erdemdir, hayattır, özgürlüktür.
Kemalizm’in olmazsa olmazıdır.
İşte Atatürk’ün, bağımsızlık anlayışı:
“Tam bağımsızlık demek, Türk milletinin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, siyaset, maliye, iktisat, adalet, askerlik ve kültür alanlarında, bunlara benzer bütün diğer alanlarda tam serbest olması, özgür olması demektir. Bütün bu alanlarda yalnız kendi çıkarlarını gözeterek, yalnız kendisinin, özgürce karar alması demektir. Devletimizin başka bir devletin veya herhangi bir uluslararası kuruluşun kesin etkisi ya da vesayeti altında olmaması demektir. Ne manda ne himaye vardır, ne azınlıklara imtiyaz… Devletimiz ve milletimiz içte ve dışta tam anlamıyla bağımsızdır. Tek bir istisna bile getirilemez bu koşullara. Yukarıda saydığım alanların herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, millet ve ülkenin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksun kalması demektir… Ayrıca vurgulamak isterim. Adalet dağıtımı görevi her bağımsız devletin vazgeçilmez bir hakkıdır, ona kimse karışamaz. Milletlerin yargı hakkı bağımsızlığın birinci koşuludur. Adalet kuvveti bağımsız olmayan bir milletin, devlet olarak varlığından söz edilemez.”
*** *** ***
Bugün, Atatürk dönemindeki gibi gerçekten tam bağımsız bir ülke miyiz? Lafa değil, olgulara bakalım.
Borç batağındayız, sıcak paraya ve yüksek faize mecburuz, dolarla yatıp dolarla kalkıyoruz, sanayimiz dünya ölçeğinin çok gerisinde, üretmeden tüketiyoruz; Avrupa, Amerika, Kore, Japon, Çin malı vitrinleri doldurmuş! Gelir dağılımı berbat, yolsuzluk tavan yapmış, sağlıksız kentler yaratmışız, doğayı katletmişiz, Bilim’de, sanatta dünyanın çok gerisindeyiz…
Milli bankamız bir elin parmak sayısının altına düşmüş; onlar da gün sayıyor! KİT’ler kapanın elinde kalmış, ya yabancıya satılmış ya da üretimden koparılmış! İthalat’ın önü açılmış, ihracatın önüne engel konulmuş! İki yakan bir araya gelmiyor. Bütçe, her geçen gün daha da açılıyor!
Tarımda kendine yeten ülkeydik, onu da yitirdik; etten ota, nohuttan mercimeğe, fasulyeden pirince… muhtacız! Sanayide bize ait bir “marka” yaratamadık.
Gümrüğü kaldırın dediler, kaldırdık! Vergiyi sıfırlayın dediler, sıfırladık! Pazarınızı açın dediler, açtık! Özelleşin dediler, özelleştik! Sosyal devleti terk edin dediler, terk ettik! Kota uygulamasına geçin dediler, geçtik! Üreticiden desteği çekin dediler, çektik! Toprağınızı ekmeyin dediler, ekmedik…
Askerimizin başına çuval geçirildi, sessiz kaldık, komşumuzla aramızı açan “iblise” kandık, bölgemizi kan deryasına boğan projeye ortak olduk! Bir adım sonrasını görmeyen “köre”, geleceği düşünmeyen “izansıza” döndük! Yarınlara doğru koşan bir ülkeyken, yerinde sayan, hatta çok gerilerde kalan bir ülke oluverdik!
Ve geldik bugüne …
Oysa ne demişti Atatürk:
“Bağımsızlık dokunulmazdır, çiğnenemez; uğrunda her özveride bulunulur. Bağımsızlık ve özgürlüğün gerçek mahiyetini, ne olduğunu, yüksek değerini vicdanında idrak etmiş milletler için yaşamsal bir prensip vardır: Bağımsızlık ve özgürlüklerinin çiğnenmesine, kayda bağlanmasına her ne pahasına ve her ne karşılığında olursa olsun göz yummamak! Bağımsızlık ve özgürlüklerini bütün anlamıyla dokunulmaz bulundurmak; bunun için gerekirse son bireyinin son damla kanını akıtarak, insanlık tarihini şanlı bir örnekle süslemek… Ancak şunu da eklemeliyim ki, tam bağımsızlık millet olarak içe kapanmak anlamına gelmez. Türkiye o kadar modern zihniyette bir toplumdur ki, medeni, insani ve ekonomik dünyaya kapılarımızı kapalı tutmak gibi bir düşünceden uzaktır, yüksektir. Türk milletinin çıkarları gerektirdiğinde, diğer devletlerle dostluk, ekonomi, siyaset ve benzeri ilişkiler elbette kurulur.”
Yani, ticaret ayrı teslim olmak ayrı, dayanışma ayrı “kapıkulu” olmak ayrı, onurlu duruş ayrı onursuzluk ayrıdır. Paylaşmak ayrı sömürülmek ayrıdır. Dünyanın diğer devletleriyle iş yap, ticaret yap ama teslim olma. Menfaatin eşit olmasına bak, geleceğini karartacak kararlara imza atma.
Atatürk gibi düşün: “Kendi hükümetimizin yönetimi altında mutsuz ve yoksul yaşamayı, yabancı esareti pahasına erişeceğimiz huzur ve mutluluğa bin kere yeğlerim” de.
Bağımsızlık; sadece ekonomik, mali, siyasi konularda titiz olmak değildir. Bağımsızlık, aynı zamanda sosyal, kültürel, sanatsal alanlarda da özgür olmayı gerektirir.
Atatürk’ün değerlendirmesini okuyalım:
“Milletimizin hedefi, milletimizin ülküsü; bütün dünyada tam anlamı ile uygar bir toplum olmaktır. Dünyada her kavmin varlığı, değeri, özgürlük ve bağımsızlık hakkı; sahip olduğu ve yapacağı uygar eserlerle orantılıdır. Uygar eser vücuda getirmek yeteneğinden yoksun olan milletler, özgürlük ve bağımsızlıklarından yoksun bırakılmaya mahkûmdurlar… Esas, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla temin olunabilir. Ne kadar zengin ve refaha kavuşturulmuş olursa olsun bağımsızlıktan mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık olamaz.“
Bağımsızlık; lütufla, yalvarmakla kazanılmaz; kanla, canla, irfanla, direnmeyle kazanılır; kucaklaşarak, çalışarak, sahiplenerek korunur. Atatürk diyor ki; “… Misak-i Milli’yi tarih sayfalarına milletimiz yazmıştır, milletimizin demir eli yazmıştır. Elde edilecek sonuca da milletin kendisi bekçi olacaktır. Millet, yalnız kendi kolları ve kendi kanı ile değil, aynı zamanda kendi başı ve kendi aklı ile kazandığı egemenlik ve bağımsızlık cevherini, son felakete kadar büyük bir saflık ve gafletle kendisine rehber tanıdığı ve derin bir teslimiyetle hayatının koruyucusu saydığı şahıslara ve kuruluşlara artık emanet edemez. Millet bundan sonra yaşamına, bağımsızlığına ve bütün varlığına bizzat kendisi bekçi olacak ve vatanın her yerinde yine yalnız kendisi ve kendi iradesi hüküm sürecektir… Biz Anadolu’da, bütün uygar dünyanın gözleri önünde, bağımsızlık ve özgürlüğümüze vurulan darbelere göğüslerimizi siper ederek dövüştük. Bize çektirilen onca elem ve ıstıraptan bahsetmeyeceğim. Yalnız, bağımsızlık ve özgürlük aşığı milletim için, o ıstırap anları, o ıstırap sebepleri, o ıstırap etkenleri, saklık ve uyanıklıkla vesilesi olmak daima hatırlanmalıdır… Biz hayatını, bağımsızlığını kurtarmak için çalışan ve emek veren kitleleriz, zavallı bir halkız. Mahiyetimizi bilelim. Kurtulmak için, yaşamak için çalışan ve çalışmaya mecbur olan bir halkız. Dolayısıyla her birimizin hakkı vardır, yetkisi vardır. Fakat çalışmak sayesinde bu hakkı elde ederiz. Yoksa arka üstü yatmak ve hayatını çalışmadan geçirmek isteyen insanların bizim toplumumuz içerisinde yeri yoktur… Bir ülke zapt edilebilir, bir ülke işgal edilebilir. Ancak bu, o ülkenin sahiplerine boyun eğdirmek için yeterli midir? Elbette hayır! Bir milletin ruhu zapt edilmedikçe, azim ve iradesi kırılmadıkça o millete hâkim olmanın imkânı yoktur… Yurdumuz, Avrupalı sömürgecilerin işgaline uğrayınca baş eğmemiş, direnmiş, mücadele etmiştir.“
Bağımsızlık yoksa sömürü vardır; sömürünün olduğu her yerde emperyalizmin dediği olur.
Bir ülke tam bağımsız değilse, o ülkede demokrasi de, özgürlük de rafa kaldırılmış demektir.
Prof. Dr. Cihan Dura ne güzel anlatmış: “Milli Egemenlik, devletin, iç düşmanların eline geçmesini, Tam Bağımsızlık ise dış düşmanların eline geçmesini önler… Milli egemenlik giderse, tam bağımsızlık da gider. Tam bağımsızlık olmazsa, milli egemenlik de olmaz. Milli egemenliğe dayanmayan, tam bağımsız olmayan bir devlet de ayakta duramaz, devlet olmaktan çıkar; zamanla ‘şunun bunun’, iç ve dış düşmanların ‘oyuncağı’ haline gelir. Ülke, gizli veya açık işgale uğrar, sömürgeleşir. Millet yaşayamaz; erir, dağılır, yok olur.”
Atatürk’ün vasiyet niteliğindeki sözünü okuyalım: “Zayıf olan güçlü olanın esiridir… Bundan dolayı bizim kurtuluşumuz için gelecek yardımlar karşısında kendi gücümüze güven duyduğumuzu ispat etmeliyiz. Bize yardım için gelecek kuvvetler bizi yutacak kadar olursa yutar.”
Özetle, bağımsızlık esirliği kabul etmemektir, yeraltı ve yerüstü kaynakların işletilmesinde söz sahibi, mal sahibi olmaktır, çarşıya, pazara, mağazaya hâkim olmaktır, milletin çıkarını her türlü çıkarın üstünde tutmaktır.
Bağımsızlık, Kemalizm’in alfabesidir.
-
26.10.2024 ATATÜRK VE TBMM VE ÇIKARDIĞIM DERSLER
-
13.09.2024 MASAL GİBİ AMA MASAL DEĞİL
-
19.05.2024 “19 MAYIS 1919’DA GENEL DURUM VE GÖRÜNÜM”
-
26.04.2024 KÖY ENSTİTÜLÜLER ANLATIYOR (2)
-
19.04.2024 KÖY ENSTİTÜLÜLER ANLATIYOR (1)
-
12.01.2024 EZİYORSUNUZ
-
20.12.2023 YOKTU…
-
05.12.2023 BAŞKAN ADAYLAR
-
27.11.2023 “HAİN”
-
24.10.2023 KEMALİZM
-
17.10.2023 BEŞ BİN LİRA…
-
03.10.2023 GEZİ…
-
26.09.2023 LAİKLİK OLMAZSA OLMAZIMIZ
-
19.09.2023 BAZEN…
-
13.09.2023 HEY OKUMUŞ AYDIN
-
05.09.2023 DKÖ…
-
26.08.2023 EY HALKIM…
-
20.06.2023 DEĞİŞİM…
-
23.05.2023 SEÇMEN…
-
16.05.2023 NEYMİŞ
-
09.05.2023 SEÇMEN KARDEŞİM
-
26.04.2023 İNKÂR EDEN…
-
18.04.2023 “İNCE” NE YAPMALI?
-
11.04.2023 KURŞUN ADRES SORMAZ
-
04.04.2023 “HER KERAMETİ MECLİSTEN BEKLEYENLERDENİM”
-
28.03.2023 ELEMAN ARANIYOR…
-
21.03.2023 ÇANAKKALE ZAFERİ VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
-
14.03.2023 12 MART 1971
-
07.03.2023 OLMADI / YAKIŞMADI
-
28.02.2023 KIZILAY
-
21.02.2023 GELMEDİN…
-
14.02.2023 “SESİMİ DUYAN VAR MI?”
-
10.02.2023 AYNI GEMİDEYİZ…
-
24.01.2023 “YETER! SÖZ MİLLETİNDİR.”
-
17.01.2023 KOLAYLIKLAR DİLEDİM
-
13.01.2023 ÇÜRÜMÜŞLÜK…
-
06.01.2023 BENDEN YAZMASI…
-
29.12.2022 ASGARİ ÜCRET
-
22.12.2022 BİR ZAMANLAR…
-
16.12.2022 ATATÜRK, UYARMIŞTI
-
09.12.2022 NE ZAMAN BARIŞACAKSINIZ?
-
01.12.2022 “U” DÖNÜŞÜ
-
24.11.2022 “ÖĞRETMENLER GÜNÜ” / BİR İLETİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
-
17.11.2022 ŞENLİK
-
03.11.2022 “SESSİZ TRENLER”
-
27.10.2022 “CUMHURİYET FAZİLETTİR.”
-
20.10.2022 ‘’YANAN BİZDİK, SİZ KÖMÜR SANDINIZ’’
-
13.10.2022 DİNDAR VE “DİNCİ”
-
06.10.2022 AYIP, AYIP…
-
29.09.2022 SESİNİZ ÇIKMIYOR
-
15.09.2022 NANKÖRSÜN
-
08.09.2022 6-7 EYLÜL 1955
-
25.08.2022 TEKÂLİF-İ MİLLİYE KANUNLARI (MİLLİ VERGİ EMİRLERİ)
-
18.08.2022 “YÜREĞİN YETİYORSA”
-
11.08.2022 SINAV SKANDALI
-
04.08.2022 BÖYLE GİTMEZ
-
28.07.2022 İSMET İNÖNÜ LOZAN’A GİDİŞİNİ ANLATIYOR
-
21.07.2022 BEKLEDİM…
-
14.07.2022 LAF SALATASI…
-
07.07.2022 ŞİMDİ BEN NE YAPAYIM?
-
30.06.2022 65 YAŞ VE ÜSTÜ…
-
23.06.2022 YÜREĞİN YETİYORSA…
-
16.06.2022 HACİVAT VE KARAGÖZ
-
09.06.2022 İDDİA VAR KANIT YOK
-
01.06.2022 AYDIN KİRLENMESİ…
-
26.05.2022 KİRLENDİK…
-
19.05.2022 19 MAYIS…
-
12.05.2022 TEBLİĞCİLER…
-
28.04.2022 23 NİSAN...
-
21.04.2022 KÖY ENSTİTÜSÜ
-
14.04.2022 AH CEHAPE VAH CEHAPE
-
07.04.2022 KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR
-
31.03.2022 MUĞLA ATATÜRK ANITI
-
17.03.2022 MEYDAN...
-
10.03.2022 “OLE APRİMA OMNİUM ARBORUM EST”
-
03.03.2022 “KIRK UÇURMA”
-
24.02.2022 GÜMÜŞKESEN MEZAR ANITI
-
10.02.2022 ANIT'A SALDIRANLARA
-
03.02.2022 UTAN, UTAN...
-
27.01.2022 HUKUK DEVLETİ'NDE...
-
20.01.2022 YAPANA DEĞİL, YAPTIRANA BAK
-
13.01.2022 LİSELİ GENÇ'E...
-
23.12.2021 FAİZ
-
16.12.2021 ASGARİ ÜCRET
-
09.12.2021 YOLUN SONU GÖRÜNÜYOR
-
02.12.2021 FUTBOL VE SİYASET
-
25.11.2021 HALİMİZ
-
18.11.2021 RAKAMLARIN DİLİ
-
11.11.2021 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
-
28.10.2021 CUMHURİYET
-
21.10.2021 ERDOĞAN MI, YAVAŞ MI?
-
14.10.2021 GERÇEK...
-
30.09.2021 BU KAÇINCI DİN TİCARETİ?
-
23.09.2021 TÜRKİYE'NİN İTİBAR KARNESİ
-
16.09.2021 TÜRKİYE LAİK Mİ?
-
09.09.2021 TALİBAN'A SELAM DURANLARA (2)
-
02.09.2021 HÜSEYİN RAHMİ ÖZER
-
26.08.2021 TALİBAN'A SELAM DURANLARA...
-
19.08.2021 SADUN BORO DİYOR Kİ..
-
05.08.2021 AH TÜRKİYEM VAH TÜRKİYEM
-
31.07.2021 LOZAN, HAKKIN VE HUKUK'UN ZAFERİ
-
15.07.2021 TÜCCAR...
-
08.07.2021 NEREDEN NEREYE?
-
24.06.2021 İKİ - ÜÇ MAAŞ...
-
17.06.2021 “ÜMMET Mİ, MİLLET Mİ?
-
10.06.2021 YAPMADIKLARIMIZDAN DA SORUMLUYUZ.
-
03.06.2021 NANKÖRSÜN...
-
27.05.2021 GAZETECİ OLMAK
-
20.05.2021 ATATÜRK, VAHDETTİN GÖRÜŞMESİ.
-
07.05.2021 BAKAN, SÖZ VE FOTOGRAF
-
29.04.2021 BAYRAM İKRAMİYESİ...
-
22.04.2021 HESAP VEREN, GÜVEN VERİR
-
15.04.2021 BİLE, BİLE “LADES”
-
07.04.2021 “BİZ KONUŞURUZ, SİZ KONUŞAMAZSINIZ”
-
01.04.2021 İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR, NE DEĞİLDİR?
-
18.03.2021 ÇANAKKALE DESTANI
-
11.03.2021 NEREYE?
-
04.03.2021 KAZDIĞI KUYUYA DÜŞECEK
-
25.02.2021 SİYASİ NEZAKET
-
18.02.2021 REHİN OPERASYONU
-
11.02.2021 İSKİLİPLİ ATIF HOCA
-
04.02.2021 İSTİFA
-
28.01.2021 BİR ZAMANLAR...
-
21.01.2021 SİYASİ KÖRLÜK
-
14.01.2021 GÜNDEM
-
07.01.2021 YAĞDIRDI
-
31.12.2020 YENİ YIL DİLEKLERİM.
-
24.12.2020 KİM, KİMİ KANDIRIYOR?
-
17.12.2020 AKLIMA TAKILAN SORULAR
-
10.12.2020 KADIN HAKLARI
-
03.12.2020 TAM KAPANMA ZORUNLUDUR
-
26.11.2020 HAKKIN ÖDENMEZ ÖĞRETMENİM
-
19.11.2020 “ACI REÇETE”
-
12.11.2020 SAHTE ATATÜRKÇÜLER
-
05.11.2020 DEPREM
-
29.10.2020 KUTLU OLSUN
-
22.10.2020 ASKIDA EKMEK
-
15.10.2020 SABIR...
-
08.10.2020 SINIFTA KALDINIZ
-
02.10.2020 DEMOKRASİ...
-
24.09.2020 BU BİR “ÖVÜNME” YAZISI DEĞİLDİR
-
17.09.2020 “MUSTAFA KEMAL” ADI VE “ATATÜRK” SOYADI
-
10.09.2020 “ÇOCUKLARA KIYMAYIN EFENDİLER.”
-
03.09.2020 NE VAR, NE YOK?
-
27.08.2020 SAKARYA SAVAŞI'NDAN DÖNÜŞ
-
20.08.2020 OKULLAR AÇILSIN MI?
-
13.08.2020 İNCE
-
05.08.2020 ADAM OLMAK
-
28.05.2020 NE GÜZEL GÜNLERDİ, O GÜNLER
-
21.05.2020 MUSTAFA KEMAL
-
14.05.2020 MALTA SÜRGÜNÜ MİLASLI HALİL MENTEŞE
-
07.05.2020 DENİZ GEZMİŞ
-
30.04.2020 100 YIL ÖNCE
-
23.04.2020 “BUNLARA KENDİMİZİ TANITACAĞIZ”
-
16.04.2020 ATATÜRK VE ATI
-
09.04.2020 BU VİRÜS BAŞKA VİRÜS
-
02.04.2020 AĞAM BİZİMLE EĞLENİYİ
-
26.03.2020 “ÖZÜR” BEKLİYORUM
-
19.03.2020 ÇANAKKALE DESTANI
-
12.03.2020 İKTİDARA
-
05.03.2020 GÖZ ODUR Kİ DAĞIN ARKASINDAKİNİ GÖRE, AKIL ODUR Kİ BAŞA GELECEĞİ BİLE
-
27.02.2020 DEVRİMCİ ATATÜRK (4)
-
20.02.2020 SİYASİ AYAK
-
13.02.2020 DEVRİMCİ ATATÜRK (3)
-
06.02.2020 DEVRİMCİ ATATÜRK(2)
-
30.01.2020 HAYIR, TAKDİR-İ İLAHİ DEĞİL!
-
23.01.2020 LAİK ATATÜRK
-
16.01.2020 İNSAN ATATÜRK (4)
-
14.01.2020 KAYINPEDERİM “BABALIĞIM” M. ALİ ALPARSLAN
-
09.01.2020 DEVRİMCİ ATATÜRK
-
06.01.2020 VAHŞET'İN YAŞANDIĞI YER MENEMEN
-
02.01.2020 İNSAN ATATÜRK (3)
-
26.12.2019 İNSAN ATATÜRK (2)
-
19.12.2019 İNSAN ATATÜRK
-
12.12.2019 GAZETECİ AHMET EMİN YALMAN, ATATÜRK'ÜN SOFRASINDA
-
05.12.2019 BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK ANLATIYOR
-
28.11.2019 ZEHİR SOLUMAYA DEVAM...
-
21.11.2019 O MEKTUP
-
11.11.2019 ATATÜRK
-
07.11.2019 ZEYTİN HASAT ŞENLİĞİ VE “DENSİZLİK”
-
31.10.2019 ATATÜRK CUMHURİYETİ ANLATIYOR
-
24.10.2019 ATATÜRK KÖYLÜLERLE PAZARLIK EDİYOR
-
17.10.2019 Ayıkla pirincin taşını
-
09.10.2019 ALLAHIM, BİZİ BÖYLE “MÜSLÜMAN”LARDAN KORU
-
02.10.2019 TARIM DÜNYAMIZ
-
25.09.2019 YAKIN TARİHİMİZDEN BİR YAPRAK
-
18.09.2019 SURİYE ÇIKMAZI VE ATATÜRKÇÜ ÇÖZÜM
-
11.09.2019 HANGİ PERİNÇEK?
-
05.09.2019 BU YAZI “YALVARMA” DEĞİL, FERYATTIR
-
28.08.2019 30 AĞUSTOS DESTANI
-
22.08.2019 KARAOĞLAN
-
15.08.2019 BEDELİNİ HEP BİRLİKTE AĞIR ÖDERİZ
-
08.08.2019 İMAMOĞLU İLE KAFTANCIOĞLU
-
01.08.2019 “ÇARŞAFLI KADIN”
-
25.07.2019 LOZAN VE SONRASI
-
18.07.2019 AFFETMİYORUM
-
11.07.2019 ATATÜRK'Ü KIZDIRAN MASKARALIKLAR
-
04.07.2019 ERGENEKON / GİDEN GERİ GELMİYOR
-
27.06.2019 BU DEVİRDE KİMSE ŞAH DEĞİL...
-
26.06.2019 “KALEM, KAĞIT ALSIN GELSİN”
-
13.06.2019 DİCLE'NİN YUTACAĞI ŞEHİR / HASANKEYF
-
30.05.2019 HÜZNÜN VE NEŞE'NİN YAŞANDIĞI YER, HALFETİ
-
23.05.2019 HARRAN'DA İKİ SAAT
-
16.05.2019 ANDIMIZIN TARİHÇESİ
-
09.05.2019 “HAKİM” VAR HAKİM VAR...
-
02.05.2019 “ÖZÜR” DİLEMEYE DAVET
-
24.04.2019 KÖY ENSTİTÜLER ANLATIYOR...
-
17.04.2019 YEREL SEÇİM VE DÜŞÜNDÜKLERİM (2)
-
16.04.2019 “DEMOKRASİ” NEDİR, NE DEĞİLDİR...
-
11.04.2019 ANADOLU AJANSI / NEREDEN NEREYE...
-
03.04.2019 YEREL SEÇİM VE DÜŞÜNDÜKLERİM
-
27.03.2019 GENÇLİĞE HİTABE'NİN ÖYKÜSÜ
-
21.03.2019 ATATÜRK VE BİLİM
-
14.03.2019 TÜRKİYE'DE KADIN OLMAK...
-
06.03.2019 BABALAR VE ÇOCUKLARI
-
27.02.2019 KORKUDAN KORKMAK
-
21.02.2019 KRİZ ÖNLEM PAKETİ
-
07.02.2019 SİYASETİN DİLİ
-
31.01.2019 CELAL BAYAR’IN ATATÜRK SEVGİSİ
-
24.01.2019 MİLLİ MÜCADELEDEN BİR HATIRA / HEYET-İ NASİHA
-
17.01.2019 CAN KARDEŞİM, AYSEN DURGUN ÖZ
-
20.12.2018 SİYASETÇİ…
-
13.12.2018 KAFANIN İÇİNDEKİ HAZİNE
-
06.12.2018 FESLİ…
-
30.11.2018 BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK
-
22.11.2018 DÜNYA’NIN TANIDIĞI MİLASLI SANATÇI
-
15.11.2018 “VATAN SANA MİNNETTARDIR.”
-
08.11.2018 ATATÜRK’ÜN ÖNGÖRÜSÜ
-
01.11.2018 YAŞASIN CUMHURİYET
-
25.10.2018 CELAL BAYAR VE ‘PARTİ PELVAN’
-
18.10.2018 ATATÜRK’ÜN ARKADAŞI, SIRDAŞI, YOLDAŞI İSMET İNÖNÜ
-
11.10.2018 ATATÜRK, NEDEN ÇOK PARTİLİ DÜZENE GEÇMEDİ?
-
04.10.2018 ATATÜRKÇÜ GENÇLİK
-
27.09.2018 KERBELA, ZALİMİN YENİLDİĞİ YER
-
20.09.2018 “MANDA” MESELESİ
-
13.09.2018 YAŞA MUSTAFA KEMAL PAŞA, YAŞA..
-
06.09.2018 30 AĞUSTOS ZAFERİ ÜÇ KİŞİYİ ÇOK ÜZMÜŞTÜ!
-
30.08.2018 OKURKEN TİR TİR TİTREDİĞİM YAZI
-
16.08.2018 Önce siz …
-
09.08.2018 Savaşın ve Devrimlerin tanığı Velidedeoğlu anlatıyor …
-
02.08.2018 Fatma Öğretmen
-
26.07.2018 Atatürk’ün Son Neşeli Gecesi
-
19.07.2018 68 yıl önce, 68 yıl sonra …
-
12.07.2018 “Danko’nun Kalbi”
-
05.07.2018 Cumhuriyet’in ilanından bir gün sonra
-
28.06.2018 Tek Adam
-
21.06.2018 Atatürk’ün Sofrası / “Zevat-ı Mutade”
-
14.06.2018 DOĞA DOSTU ATATÜRK VE “ÇEVRECİ’NİN DANİSKASI” ERDOĞAN
-
07.06.2018 “Devlet ve Parti”
-
31.05.2018 ‘Aziz Nesinlik’ gerçek bir öykü
-
24.05.2018 Atatürk ve Devrim
-
17.05.2018 Atatürk’ün İki “Fedaisi”
-
10.05.2018 Memleket Sevdalısı “İki Ayyaş” (!)
-
03.05.2018 Ah Bahçeli, vah Bahçeli!
-
26.04.2018 Atatürk’ün Kız Kardeşi Makbule Atadan anlatıyor …
-
21.04.2018 İYİ Parti Milas İlçe Başkanı Mehmet Çayırlı ile Söyleşi
-
12.04.2018 Atatürk kendini anlatıyor
-
05.04.2018 ‘Onur İntiharı’
-
29.03.2018 Din, Siyaset ve Atatürk
-
29.03.2018 Din, Siyaset ve Atatürk
-
22.03.2018 SAVAŞIN KADERİNİ DEĞİŞTİREN KAHRAMAN KOCA SEYİT
-
08.03.2018 Atatürk döneminde ve bugün “Torpil”
-
02.03.2018 Tabii ki “memnunuz”
-
22.02.2018 Mustafa Kemal ve “Milli İrade”
-
08.02.2018 Atatürk ile ‘Laiklik’ üzerine söyleşi …
-
01.02.2018 “Nalbantlık Okulu”
-
25.01.2018 UĞURLAR olsun …
-
18.01.2018 “MUSTAFA KEMAL’İ AĞLARKEN GÖRDÜM”
-
11.01.2018 Lenin’in, ‘Türk Kurtuluş Savaşı’na bakışı
-
04.01.2018 Yeni Yıl
-
28.12.2017 Menemen Olayı
-
14.12.2017 ‘Cephane Sandığında Kitap’
-
07.12.2017 Ankara Müftüsü Rifat Efendi …
-
30.11.2017 Atatürkçü mü oldunuz?
-
25.11.2017 Rüzgara Karşı Yürüyen Öğretmen: Mehmet UZMAN
-
16.11.2017 Atatürk’ün hasta günleri …
-
10.11.2017 “Beyaz Eldivenli Adam …” / 2
-
09.11.2017 “Beyaz Eldivenli Adam …” / 1
-
02.11.2017 Sandıklar dolusu altınların öyküsü
-
26.10.2017 “Olmaz olmaz” deme …
-
19.10.2017 ‘Kırk Para’!
-
12.10.2017 Dersimiz Laiklik
-
06.10.2017 Atatürkçü Eğitim …
-
28.09.2017 Kadınlarımıza …
-
21.09.2017 Bodrum’u görmek, Milas’ı gezmek lazım …
-
14.09.2017 Ayşe Anıl’ın sergisinde …
-
07.09.2017 ‘Gümüşkesen Anıtı’nın maketi üzerine …
-
31.08.2017 Aziz Atatürk
-
24.08.2017 Meczup …
-
17.08.2017 Sayın Jülide Sarıeroğlu’nun dikkatine …
-
10.08.2017 HAL VE GİDİŞ…
-
03.08.2017 Zübeyde Hanım / 3
-
28.07.2017 Karyalı Sanatçı Ayşe Anıl ile Söyleşi (2)
-
27.07.2017 Çanakkale / Onbeşliler / Veresiye Defteri
-
21.07.2017 Karyalı Sanatçı Ayşe Anıl ile Söyleşi (2)
-
20.07.2017 Karyalı Sanatçı Ayşe Anıl ile Söyleşi (1)
-
13.07.2017 ‘Hak-Hukuk-Adalet!’
-
07.07.2017 Adalet
-
30.06.2017 Atatürk’ü anlamak için …
-
23.06.2017 “Ufukların Ötesini Gören Adam”
-
15.06.2017 Zübeyde Hanım … / 2
-
09.06.2017 Milletin Efendisi … / 2
-
01.06.2017 Milletin Efendisi …
-
25.05.2017 SÖZCÜ …
-
18.05.2017 Zübeyde Hanım
-
11.05.2017 Bak şu densize …
-
04.05.2017 Gülme zamanı
-
27.04.2017 Aldanma ve Aldatma Meselesi
-
20.04.2017 Referandum / Galip – Mağlup
-
13.04.2017 “Din Adamı”
-
06.04.2017 Yurttaşıma …
-
30.03.2017 Ne Yazayım Abime …
-
23.03.2017 “Ey Avrupa …”
-
16.03.2017 Aristo Mantığı
-
09.03.2017 “Abidik”, “Gubidik” işler …
-
02.03.2017 “İtaat …”
-
23.02.2017 ÖNCE TÜRKİYE…
-
16.02.2017 İnkârcılar, Vefasızlar …
-
09.02.2017 Bu yazı, “Ben varım, sen de var mısın” çağrısı değildir!
-
02.02.2017 ‘Fiili Durum’
-
26.01.2017 Başkanlık ...
-
19.01.2017 “Atatürk Başkanlığa Karşı”
-
12.01.2017 Ulusalcılara …
-
05.01.2017 Dilemekle olmuyor …
-
29.12.2016 ‘Rize Belediye Başkanı’na Açık Mektup
-
22.12.2016 MİLLETE ÜÇ VEKİLE SEKİZ
-
15.12.2016 ...
-
08.12.2016 Bozdurdum
-
01.12.2016 Ne oldu bize?
-
24.11.2016 Öğretmenim …
-
17.11.2016 Yanlış Otobüs …
-
10.11.2016 “Vatan Sana Minnettardır”
-
03.11.2016 Dönek
-
27.10.2016 Şu Çılgın Solcular
-
26.10.2016 Milas doğumlu, Uluslararası Ödüllü, Resim-Gravür-Exlibris Sanatçısı Ayşe ANIL:
-
20.10.2016 Nurcan Karaman “FETÖCÜ” öyle mi?
-
13.10.2016 Medrese
-
06.10.2016 LOZAN
-
29.09.2016 Yetkisizlere ...
-
22.09.2016 Yetkililere ...
-
08.09.2016 Yav, he he …
-
01.09.2016 Bahane ...
-
25.08.2016 “FETÖ” (2)
-
18.08.2016 “FETÖ” (1)
-
11.08.2016 Muhalefetin “Anası”
-
04.08.2016 Dindar ile Dinci
-
28.07.2016 Sıyrılamazsın …
-
21.07.2016 “FETÖ”, AKP ve Ulusalcılar
-
14.07.2016 Bu millet adam olur / 2
-
30.06.2016 Bu millet adam olur
-
23.06.2016 Akbük Akbük
-
16.06.2016 Fethiye
-
09.06.2016 Osmanlı’nın mirası
-
02.06.2016 “Gezi” - Hüzün ve Acı
-
26.05.2016 Böyle biline ...
-
19.05.2016 19 Mayıs – Kağnının Zaferi
-
12.05.2016 HANGİ DEMOKRASİ?
-
05.05.2016 Laiklik üzerine
-
28.04.2016 Gidiniz!…
-
21.04.2016 Köy Enstitüleri
-
15.04.2016 Milas’ı Eskişehir yapmak için
-
07.04.2016 “Şu Çılgın Gençler”
-
31.03.2016 Atatürk ve “Başkanlık”
-
24.03.2016 “Evet” ama …
-
18.03.2016 İstifa et
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.