• 16 December 2022, Friday 8:06
CelalDurgun

Celal Durgun

ATATÜRK, UYARMIŞTI

Tarih, 17 Aralık 1927.  Yer, Büyük Millet Meclisi.

 Konuşan Mustafa Kemal Atatürk:

 "Efendiler, biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil; bilakis, bu tip yapılar din ve devlet düşmanı olduğu, Selçuklu ve Osmanlı'yı bu yüzden batırdığı için yasakladık. 

Çok değil, yüz yıla kalmadan, eğer bu sözlerime dikkat etmezseniz göreceksiniz ki bazı kişiler bazı cemaatlerle bir araya gelerek bizlerin din düşmanı olduğunu öne sürecek, sizlerin oyunu alarak başa geçecek ama sıra devleti bölüşmeye geldiğinde birbirine düşeceklerdir. Ayrıca, unutmayın ki o gün geldiğinde her bir taraf diğerini dinsizlikle suçlamaktan geri kalmayacaktır."

                                                           ***

Atatürk, 94 yıl öncesinden, bu günleri görmüş ve uyarılarda bulunmuştur.

Atatürk’ün gösterdiği akıl ve bilim yolundan ayrılmasaydık, devrimlerinden ödünler vermeseydik, bugün yaşadığımız ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal hiçbir sorunumuz olmazdı. 

İddia ediyorum: Birinci sınıf demokrasimiz, birinci sınıf ekonomimiz, birinci sınıf eğitimimiz, birinci sınıf sağlığımız, birinci sınıf kültürümüz, birinci sınıf sosyal ağlarımız, birinci sınıf özgürlük, hak-hukuk ve adaletimiz olurdu.

Siyaset dünyamız, yalancının elinde oyuncak olmaz, politikacımızın dili bu denli kirlenmezdi. 

Seçmenlerimiz kanmaz, kandırılamazdı.

Kimse, ama hiç kimse bize, içinde “avanak olma” yazan mektubu gönderemezdi. Hiç kimse, askerimizin başına çuval geçiren terbiyesizin elinden ödül almayı içine sindiremezdi.

Kendi ürettiğimiz arabalara biner, kendi ürettiğimiz uçaklarımızla uçardık.

Tekkelerin-zaviyelerin-medreselerin-cemaatlerin önü açılmazdı. 

Din, bilgisizin, görgüsüzün, cahilin tekeline bırakılmaz, siyasallaşmasına izin verilmez, zenginleşmenin aracı kılınamazdı.

Ne yazık ki, Atatürk’ün ölümünden sonra rotadan çıktık!

Gericiliğe ödünler verdik.

Karanlık yolda yön tayin ederek, güneşle buluşacağını zanneden “ahmaklarla” tanıştık.

Şeyhleri, şıhları, yalancı hacıları, sahtekâr hocaları Meclise taşıdık.

Köy Enstitülerini kapattık, İmam Hatip okullarını açtık!

Halkevlerini yasakladık, Kur’an kurslarını açtık!

Türkçe okunan ezanı Araplaştırdık!

Tekkeleri-Zaviyeleri-Cemaatleri, “Sivil Toplum Örgütü” saydık! 

Yetmedi, “Kamuya Yararlı Dernek” statüsü de kazandırdık!

Yetmedi, arsa, arazi bağışladık, okul, yurt yaptık…

İlkokul mezunu bile olmayan, Arapça bilmeyen, iki ayet ezberleyen sakallı, takkeli, cüppeli tiplerin, o okullarda “kindar ve dindar” nesiller yetiştirmesine göz yumduk!

Vatanını, milletini sevmeyen, ümmeti seven, Müslümanlığı Araplaşmak zanneden, laikliği dinsizlik diye tanımlayan, beyni yıkanmış, kişiliği bozulmuş, sormayan, sorgulamayan kalpsiz, ruhsuz tipler dört yana dağıldı.

Sağ siyasetçilerle el ele verdiler, kol kola girdiler. 

Devrimler lafta, yasalar rafta kaldı. 

“Kindar ve dindar” nesil hâkim oldu, savcı oldu, doktor oldu, asker oldu, polis oldu, milletvekili oldu, bakan oldu…

Göz göre göre, laik cumhuriyetin içi oydular.

“Neler oluyor””, nereye gidiyoruz” diyenleri susturdular.

Susmayanları, “din düşmanı”, “vatan düşmanı” ilan ettiler.

Özgürlüğü yazanı, yaşamı çizeni, çağdaşlığı savunanı hapislerde çürüttüler.

                                                           ***

“Dünya işlerinden el çekmek,” “ahiret işlerine yönelmek”, “cennete gitmek,”  “Allah’a yalvarmak,”  “doğru yolu bulmak.”  “Müslümanlığı öğretmek” için yola çıkan tarikat önderleri, “Hoca Efendi” oldular. 

O “Hoca Efendiler” mevki sahiplerince makamlarında ağırlandılar, iltifat edildiler.

Holding sahibi oldular, plazalarda mağazalar açtılar, lüks arabalara bindiler, orada arsa, burada arazi sahibi oldular.

Sözün özü; Atatürk’ün aydınlık yolundan ayrılmasaydık, devrimlerini sürdürebilseydik, bugün yaşadığımız utanmaların hiçbirini yaşamazdık.

Atatürk, bataklığı kurutmuştu. 

Siz o bataklığa su verdiniz, gübre verdiniz…

Geleceğimizi çaldınız.

Yazıklar olsun!

Siz Müslümansanız, ben değilim, siz dindarsanız, ben dinsizim.

 

NOT: Timur Soykan ve Murat Ağırel’i alınlarından öpüyorum. Selam ve sevgilerimi yolluyorum. Okuyucularımı desteğe davet ediyorum. Bu iki cesur gazeteciyi arayın, yazın, sahiplenin.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık