• 24 December 2023, Sunday 20:49
MehmetOğultürk

Mehmet Oğultürk

ORTA ÇAĞA KOŞAR ADIM DÖNÜŞ

TBMM’de bütçe görüşmeleri son sürat devem ediyor. Milli Eğitim Bakanlığı Bütçesi görüşülürken, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin kürsüye çıkıyor ve Bakanlığının bütçesini savunuyor. Kendisine tarikat ve cemaatlerle yaptığı protokoller sorulunca, buna çok öfkelenen bakan efendi, gözleri dönmüş bir şekilde “Sizin cemaat ve tarikat dedikleriniz aslında birer Sivil Toplum Örgütüdür. Onlar gençlerin dağlara çıkmasını önlüyorlar” diyor. Bu sözler üzerine, Mecliste bir gürültü kopuyor ve istifa sesleri yükseliyor.

Bu zat istifa eder mi? Etmez, çünkü istifa kültürü gelişmemiş bir ülkedir Türkiye. Menderes bir darbe sonucunda, İsmet Paşa ölünceye kadar, Bülent Ecevit arabaya asansörle bininceye kadar istifa edip yerini gençlere bırakmamışlardır.  Sadece, milletvekilleri transfer ücreti alabilmeleri için partilerinden kolayca istifa ederler. Milletvekilliğinden istifa edenini yakın zamanda hiç görmedim, duymadım.  Milli Eğitim Bakanı da, ancak görevden affedilir ise gider. Kim affedecek? O makama oturtan kişi! Neden affetsin ki? Bakan Yusuf Tekin’e bu cüreti gösterme yetkisini veren kendisi değil mi? Önceki İçişleri Bakanını, hakkında onca şaibe dolaşmasına rağmen affetti mi?

Milli Eğitim Bakanı hakkında suç duyurusunda bulunacaklarmış. Kime? Cumhuriyet Savcılarına. Cumhuriyetin savcısı kalmış mı ki? Hangi savcı soruşturma ve kovuşturma yapabilecek?  Kimse farkında değil. Koşar adımlarla Orta Çağa geri dönüyoruz. Altmış kusur aydın, şair, yazar, çizer ve sanatçı Milli Eğitim Bakanı hakkında bir bildiri yayınlamışlar. Nihayet TUSİAD de birkaç laf etmiş. Ama nafile. Seslerini duyacak ve Anayasaya uyacak kimse yok. İt ürüyecek, kervan yürüyecek gibi görünüyor.

Tuzladaki Piyade Okulu teğmenleri kapışmış.  Atatürk fotoğrafını yakalarına takmayı kabul etmeyenlerle, takanlar arasında tartışma çıkmış. Genel Kurmay Başkanı susmuş. Her zaman, her kurumda olduğu gibi, Savunma Bakanı “Tuzladaki Piyade okulunda olaya karışanlar açığa alınmış ve idari soruşturma başlatılmıştır.”diyor. Açığa alınanlar, Atatürk fotoğraflarını yakalarına takanlar mı, takmayanlar mı o belli değil. Büyük bir ihtimalle takanlar hakkında işlem yapılacak ve 1963’de bize yaptıkları gibi önce izinli sayılacaklar birkaç gün sonra da “okulla ilişiğiniz kesilmiştir, askeri kimliklerinizi ve tabancalarınızı askerlik şubelerine teslim ediniz” diyeceklerdir. Cevdet Sunay ve Cemal Tural ile başlayan  ve Kenan Evren ile devam eden, Hilmi Özkök’ün de gayretleriyle Orta Çağa dönüş yolculuğu sona ermek üzeredir.

Bunun işaretlerini her yerde görmek mümkün. Adaleti arıyorsun yok, vicdanı arıyorsun yok, sevgiyi arıyorsun yok, kardeşliği arıyorsun yok, dürüstlüğü arıyorsun yok, dayanışmayı arıyorsun yok. Buna karşın; kindar ve dindar gençlik var, yalancılık var, nefret ve öfke var, tembellik var, hırsızlık ve rüşvet var, adam kayırma var, saygısızlık var, hakaret var, kumpas var, dolandırılan futbolcular var, korku ve endişe var. Çok şükür her yerde mantar gibi çoğalan medreselerimiz de var. Sultanımız, Şeyh-ül islâmımız ve binlerce odalı sarayımız da var. Ensarımız da. Mek parmak, mek parmak daha, sonumuz selamet. İşte size Orta Çağ. Bu Çağa dönmemizi isteyen ve sabırsızlıkla bekleyen yabancı dost ve müttefiklerimiz de var. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında başta İngiltere ve diğer Avrupa Ülkeleri, arkalarında ABD, Osmanlıdan miras kalan yerli işbirlikçileri ile Türkleri Anadolu’dan kovmak üzere iken, bu milletin içinden, sarı saçlı, mavi gözlü yürekli bir komutan çıkıyor ve onlara hoop bi dakika nereye, geldiğiniz gibi gideceksiniz diyor. Böylece, emellerine ulaşmak için 100 yıl beklemek zorunda kalıyorlar. Topla tüfekle işgal edemedikleri Anadolu’yu yerli işbirlikçilerle Orta Çağa döndürmek ve yeniden işgal etmek üzere ellerinden geleni yapıyorlar. Bu sefer askerle değil demografik yapıyı değiştirerek sivillerle yapıyorlar. Cemaatleri, tarikatları kullanarak, milletin dini duygularını öne çıkararak, işgali 100 yıl gerileten komutandan intikam alıyorlar.  Mirasyedi gibi elimizde avucumuzda ne varsa sattırıp, kendilerine muhtaç bir Ülke haline getirdiler. Adeta, Osmanlı’nın son dönemini yaşatıyorlar. Fethullahı onlar besleyip büyüttüler. Biz de kendisini hoca efendi diye baş tacı yaptık. Türkiye’de işi bitince de alıp Pensilvanya’ya götürüp vatandaş yaptılar. Askerimizin başına çuval geçirdiler, Zırhlımızı vurdular, İHA mızı SİHA mızı düşürdüler, 45 yıldır mücadele ettiğimiz, uğruna şehitler verdiğimiz PKK ya tırlar dolusu silah vermeye devam ettiler. Parasını peşin ödediğimiz F-35’lerin üzerine yattılar.  Böyle dostluk, böyle müttefiklik olur mu? Nerede bir karışıklık olsa, haydi Türk askeri nöbete. Yüce Atatürk bize yönünüz batı olsun derken, onlarla sarmaş dolaş olun, yönetimi onlara bırakın demedi. Sırlarınızı onlarla paylaşın demedi. Onları örnek alıp, Türkiye Cumhuriyetini, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaralım dedi. Biz ise ne istedilerse verdik. Cumhuriyetin kazanımlarını birer birer sattık. Bizi, Orta Çağ karanlığına götürdüler. Para verip, önce sınırlarımızdaki mayınları temizlettiler, sonra da yolgeçen hanına döndürüp ajanlarını içimize soktular. Elini kolunu sallayıp Anadolu’ya giren ajanların sayısını bilen yok. Zor günler bizi bekliyor. Samsundan, sarı saçlı, mavi gözlü dev adam bir daha gelmeyecek. Onun bile önlemini aldılar.

 

 

 

 

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık