• 04 May 2020, Monday 10:13
MehmetOğultürk

Mehmet Oğultürk

ATANMIŞLAR VE SEÇİLMİŞLER

Başka Ülkeleri bilmem ama bizim ülkemizi atanmışlar yönetir. Memurları, hizmetlileri, müdürleri, kaymakamları, valileri, vekilleri, bakanları, başbakanları hatta devlet başkanlarını  birileri atar. Bakmayın siz, her beş yılda bir seçimin yapıldığına. Seçimler atanmışları meşrulaştırmaktan öteye gitmez. Demokrasiyi, halkın kendi kendini yönetmesidir diye öğrettiler bize. Meğer hiç de öyle değilmiş.  Gerçi, büyük insan topluluklarını yönetmek için doğrudan demokrasi yöntemi uygulaması elbette zor. Bu yüzden,  temsili demokrasi yöntemi benimsenmiş. Bu yöntemi uygularken, gerçek demokrasi değil siyasal partilerin demokrasisi öne çıkmaktadır. Gerçek demokrasi, bir İlin temsilcilerini o ilin hudutları içerisinde yaşayanların, kendilerini temsil edecek kişileri, kendi arlarından  bizzat  seçmesidir. Mevcut uygulamada  seçmenler vekillerini değil, partileri seçmektedir. Zira adaylar arasında bir tercih yapılamamaktadır. Seçmen beğense de beğenmese de önüne konan yemeği  yemek zorundadır. Beğenmediklerini de seçmeye mecbur bırakılmaktadır.  Oysa, seçmenin tercih edeceği vekil adayları değişik partilerde de olabilir.

 Dolayısıyla, Vekiller siyasal partilerin atadıkları kişiler olmakta ve  seçmenlerini değil partilerini temsil etmektedirler. Gerçek düşüncelerini değil parti yöneticilerinin görüş ve düşüncelerini savunmak zorunda bırakılmaktadırlar. Parti Yöneticileri gibi düşünmeyenler derhal partilerden ihraç edilmekte ve bir daha vekil olma şansını kaybetmektedirler. Halbuki, Partisinden ihraç edilirken, onu vekil seçenlere sorsalar ve sonra ihraç etseler daha demokratik olmaz  mı ? Sorulmuyor, çünkü Onu vekil yapan seçmenler değil , parti yöneticileridir. Belediye başkanları, Belediye meclis üyeleri ve  il genel meclis üyeleri de partiler tarafından atanmaktadır. Bunlar nasıl seçilmiş oluyor ? Biz seçilmişler diye kendilerine pay çıkaranlar, aslında atanmışlardır.

            Ülkemizde, seçilmiş kişiler sadece ve sadece Muhtarlardır. Onları atayan birileri yoktur. Muhtarların partileri de yoktur. Köyde ya da mahallede oturan ve kendine güvenen herkes aday olabilmektedir. Yeter ki okuması yazması olsun.

            Ne var ki,  ister atanmış olsun,  ister seçilmiş olsun “ Tek amacımız, vatana millete hizmet  etmektir” derler. Sakın inanmayın. Gerçek amaçları, daha çok ve kolay kazanmak, keseyi doldurmaktır. Devletin nimetlerinden yararlanmaktır. Devlet malı deniz, yemeyen domuz, diye bir atasözümüz bile var. Vekiller; işçinin, memurun, amirin  alacağı parayı tartışırken, tekme tokat  birbirlerine giriyorlar da, kendilerinin alacakları söz konusu olduğunda , hem de gece yarılarında  can ciğer kuzu sarması oluveriyorlar. Bir yurttaş   belirli hizmet süresini doldursa bile ,belirlenen yaşa gelmedikçe emekli olamıyor. Milyonlarca E.Y.T. li  sokaklarda yıllardır mücadele ediyor, kimsenin umurunda değil. Ama, vekil olursan, normal emekli maaşının yanında bir de millet vekili emeklisi maaşını alırsın. Hem de iki yılda. Onlar yaşa falan takılmazlar. Bu yüzden herkes milletvekili olmak ister. Kimse milletvekili olsun diye zorlanmıyor. Onlara da  asgari ücret ödense kaç kişi milletvekili olmak ister? Her milletvekilinin hayalinde Bakan olmak vardır. Herkes, Belediye Başkanı, Sendika başkanı olmak ister. Her memur amir, her amir de müsteşar olmak ister. Niye ? Devletin nimetlerinden pay kapmak, mal varlığını ve servetini artırmak ister.  Milletvekili Bakan, Başbakan olmadan önce, yaptığı hizmetlerden aldığı ücret veya  Devletten aldığı maaştan başka geliri olmayanların , milyonları, milyarları olmasını nasıl izah edersiniz?   Atatürk, Bülent Ecevit ve Ahmet Necdet Sezer de olmasa gerçek bir devlet adamı çıkaramamış bir ülke olarak tarihte yerimizi  alacağız.  

 Eskiden Muhtarlar, muhtarlık için yaptığı masrafları  yurttaşa düzenlediği ilmühaberlerden aldığı ücretle, yani mühür parasıyla karşılamaya çalışırlardı. Bu yüzden talipsi  az olurdu. Ama şimdi her muhtar Devletin maaşlı memurudur. Hem başka bir işte çalışır ücret alır, hem de muhtarlık maaşı. Devletin memuru günde sekiz saat çalışır, başka bir iş yapamaz, muhtarlar ise iki saat çalışır başka işe gider. Tam mesai yapanları tenzih ederim. Muhtarlar hariç kimse ikinci bir işten para kazanamaz. Muhtarlar devlet memuru olmakla,  seçilmiş olmalarına rağmen, atanmışlar sınıfına girmiş olmaktadırlar.

Bu yüzden, ülkemizi seçilmişler değil, atanmışlar yönetmektedir.

           

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık