• 03 February 2021, Wednesday 10:21
MehmetOğultürk

Mehmet Oğultürk

YALAN, YALAN, YALAN….

Muğla Postası  adında bir Gazetede yayınlanan ve  (YK Enerji)  2020 yılı faaliyetlerini ballandırarak anlatan bir yazıyı esefle okudum. Bu şirket meğer ne kadar doğa severmiş ! Başta Hüsamlar, Sek Köy, Bağdamları, Karacaağaç ve son olarak ta İkiz Köy Işıkdere olmak üzere tam 5 köyü harabeye çeviren ve yaşanmaz hale getirip coğrafyadan silen, ileride Çamköy, İncir Köy, Bağcağız, Karacahisar, Çam Ovası  hatta Alaçam ve Söğütçük dahil 7 köyü daha haritadan silecek olan bu şirket, doğaya , doğada yaşayan canlılara, bölgede yaşayan köylülere ne kadar büyük hizmetler etmiş de biz köylülerin haberi olmamış. Şimdi sıra Karadam ve Akbelen mahallelerine gelmiş. Onlarla el ele verip tarımsal topraklarını, havasını ve sularını temizleyen ve onbinlerce canlıyı içinde barındıran  ormanlarını Ormancılarla birlikte yok ettikten sonra, biz köylüler mutluluktan havalara uçuyormuşuz . Yalan. Şirket temsilcisi beyefendi, bu konuda Muğla Postası gazetesine sayfalar dolusu beyanlarda bulunmuş.

Güya, insan hayatını ve doğayı ön plana alıyorlarmış. Yalan. Bu konuda çok hassaslarmış. Yalan. Çevre izinlerini, karbon salınım iznini ve işçi sağlığı ve iş güvenliği yönetim sistemi ile çevre yönetim sistemi, motor yağı ve tehlikeli maddeler faaliyet belgelerini almaya hak kazanmışlar. Sıfır atık temel belgesini ülkemizde ilk kendileri almışlar. Bölgelerinde herkes mutluluktan takla atıyormuş. Yalan. Yalan…

2020 Yılında yaptıkları, faaliyetlerle yemyeşil olan dağlarımızı,tepelerimizi cas cavlak kel bıraktılar. Binlerce kızıl çam ağaçlarımızı, zeytinlerimizi köylülerin cehaletinden ve devlete olan güvenlerini kötüye kullanarak yok ettiler.

 Ormanlık bir alanda olduklarının farkındalarmış ! Yalan.  Yaban hayatını da korumaya gayret ediyorlarmış.Yalan. Dinamitlerle yeri göğü toz duman içinde bıraktıklarını, köylülerin oturdukları evlerini  bile deprem oluyormuşcasına salladıklarını, duvarlarını çatlatlatıp onları evlerine giremez hale getirdiklerini bilmiyorlar sanki.

Faaliyette bulundukları bölgeye ve topluma fayda sağlıyorlarmış. Yalan. Ekolojik dengeyi sağlayan can dostlarıyla aynı sahayı paylaşıyorlarmış.Yalan. Bölgelerinde domuz ve  karatavuklarla (botak) serçelerden başka canlı bırakmadılar. Ne keklik, ne çulluk, ne yaban ördeği, ne çakal ve ne de tilki dolaşmıyor  artık ormanlarımızda.

Bölgedeki kadın ve gençlere istihdam ve gelir modeli ortaya koyuyorlarmış.Yalan. Bölgedeki iki muhtar ile 300 TL.sı verip bir siyasal partiye kayıt yaptırıp “hamil-i kart sahibi bizdendir“ belgesini gösterenlere istihdam yaratmış olmalarıyla mı övünüyorlar? Bunlardan kaçı 1200 kişinin içindedir?

Orman genel müdürlüğü ile yaptıkları anlaşmaya istinaden 3 yılda 1 milyon ağaç dikeceklermiş.Yalan. 1989 dan beri 400.000 fidan dikmişler.Yalan. Bu fidanlar ne zaman  nereye dikilmiş gören duyan var mı? Büyüyüp yöre insanına faydalı olacakmış. Yalan. Bir fidanın faydalı olabilmesi için en az 40 yıl geçmesi gerekir. Diktikleri ya da istimlak ettikleri yerlerdeki zeytinlerden elde ettikleri ürünlerden hem kendileri hem de bölgede yaşayanlara bedava dağıttıklarını söylüyorlar. Yalan. Şirket tarafından zeytin ve zeytin yağı verilmiş bir köylüyü hatırlamıyorum. Şirketten bedava zeytin yağı alan bir köylü var ise ben aldım deyip beni ikna etsin. Belki zeytinliklerde çalıştırdıkları işçilere iş karşılığı olarak bir miktar vermiş olabilirler. Yoksa zeytinliğin içinden bile geçirmiyorlar. Hemen özel güvenlik karşılarına dikiliyor.

Zeytin Yasası gereği zeytin ağacını kendileri kesemiyor. Tapuda , tarla vasfında olan ve fakat içinde yüzlerce zeytin ağacı olan yerleri, tarla niyetine yok pahasına köylüden alıp sonra da zeytinlerin sahiplerine, fabrikalarında istihdam ettikleri muhtarlara telefon ettirerek “ zeytinlerinizi ya kesip odun edin ya da  dozerlerle toprağa gömecekler” dedirtiyorlar. Böylece zeytin kesme suçunu bizzat köylüye işletiyorlar. Artık köylü uyandı. Bir tane bile zeytin ağacı kesemeyecektir.

Kültürel miras değerliymiş. Yalan. İl Turizm müdürlüğü, Milas Müze Müdürlüğü ve Sıtkı Koçman Üniversitesi iş birliğiyle, kültür değerlerini bulundukları yerlerden çıkarıp, Ören’deki müzede sergilediklerini söylüyorlar. Madem ki 7 bin yıllık tarihi yerinden söküp Ören’e götürmeyi hüner sayıyorlar. O zaman, Amerika’ya, İngiltere’ye, Almanya’ya kaçırılan kültür değerlerini yerinde teşhir etmek daha doğrudur diyerek geri istemenin ne anlamı var? Bıraksınlar oralarda değerlerini daha iyi bilen ve koruyan insanlar var. Bu değerleri çıkarıldıkları yerlerde neden bırakmıyorlar da taa Ören’e götürüyorlar?

Termik Santrallerinde rehabilitasyon çalışmaları için 240 milyon avro yatırım yaptıklarını iddia ediyorlar. Yalan. Emisyonlarının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 7 gün 24 saat takip edildiğini söylüyorlar. Yalan. Madem ki havaya, suya zehirli gaz ve partiküller bırakılmıyor, bacaları niye hep geceleri açıyorlar? Bacalardan çıkan ve köylerin üzerine çöken kirli, zehirli hava görünmesin diye mi? Avrupa İnsan hakları Mahkemesince kapatılmasına hükmedilen Termik santrallerini daha çok para kazanmak hırsıyla mı kapatmıyorlar?

 Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu ölçümleri Ay’dan mı yapıyor? Neden sonuçlarını kamuoyuna açıklamıyorlar?

Kanser, astım hastası edip öldürdükleri on binlerce  bölge halkından, verimsiz kıldıkları  zeytin ağaçlarından, bağ ve  bahçelerden, zehirledikleri ve zaten kıt olan, sondajlarla, dinamitlerle daha derinlere indirip ve yok ettikleri sulardan, istihdam ettikleri 1200 kişi daha mı değerli?

Köylüye verdikleri  her türlü maddi manevi ve ayni hizmetleri ben görmedim.  Gören bir köylüye de bu güne kadar rastlamadım.  Karadam mahallesinin yollarını yapmak, suyunu temin etmek, okullarına bağışta bulunmak  Şirketin görevi  değildir. Bunlar Belediyenin asli görevleri arasındadır. Demek ki köylüye verdikleri zararı iyi biliyorlar ki üç beş kuruşluk yardımla gölgelemek istiyorlar. Ve bununla da gururlanıyorlar. Geçen yaz, hem de pandemi nedeniyle daha çok ihtiyaç duydukları sularını, depolarının tamamının dolmadığını bahane ederek, bir hafta on gün kesenler onlar değil mi? Bu yüzden, köylüler seslerini duyurmak için taaa Ankara’ya kadar gitmediler mi?

Ey Şirket görevlileri;

Sizlerden iki isteğimiz var; birincisi yalan söyleyip bizleri kandırdığınızı sanmayın, ikincisi ise “Gölge etmeyin, ihsan istemez.”

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık