• 03 March 2024, Sunday 12:02
MehmetOğultürk

Mehmet Oğultürk

İKİ AYYAŞ KİM

Zamanın Başbakanı 28 Mayıs 2013 tarihinde Partisinin Grup Toplantısında; “İki Ayyaşın yaptığı Yasa sizin için muteber oluyor da, İnancın emrettiği bir gerçek bir vakıa niçin sizin için reddedilmesi gereken bir olay haline geliyor” demiştir. Ancak iki ayyaşın kimler olduğunu açıkça belirtmemiştir. Hangi yasanın bu iki ayyaş tarafından yapıldığını da söylememiştir. Bu yasa, Şeriat hukuku yerine getirilen Medeni hukuk yasası olmalıdır. Bu sözler bir kaç cılız tepkinin dışında vaka-i âdiye den sayılıp gitmiştir. Ne parlamento, ne muhalif siyasal partiler, ne sivil Toplum Kuruluşları,  ne de Cumhuriyetin savcıları herhangi bir eylem ve işlem yapmamışlardır. Cumhuriyet ve yasalarını değil, İnancın yasalarını savunanları haklı bulmuşlardır.  Oysaki o dönemde Anayasa hükümlerine henüz saygı duyuluyor ve uyuluyordu.  Ne Genel Kurmay Başkanından, ne Kuvvet Komutanlarından, ne Muhalif Partilerden, ne Üniversitelerden, ne de diğer Sivil Toplum Kuruluşlarından yeterli bir tepki görmemiştir.  Her şeyi zamana ve sandığa bırakmışlardır. Sanki sandık en doğru kararı verecek ve bu ülkeyi kuranlara sövenleri, hakaret edenleri cezalandıracak! Sandıkları dolduranlar, ferasetine çok güvenilen, okumamış hatta ilkokulu bile okumamış cahil halktır. Boşaltıp sayanlar ise YSK ve görevlendirdikleri kişilerdir. YSK nın sicili zaten bozuktur. Muhalefet Partileri de kanlı bıçaklı birbirleriyle itişip kakışıyorlar. Türkiye Cumhuriyetinin kurucularına iki ayyaş diyeni kim cezalandıracak? İşte o belli değil. 25.07.1951 tarih ve 5816 sayılı yasa halen yürürlükte olmalı. Gerçi mevcut Anayasaya bile uymayanlar bu yasaya mı uyacaklar? O da ayrı bir soru.  

Bugün, gündemde en çok konuşulan ve tartışılan konulardan biridir Şeriat. Aslında, İktidar ve yandaşları Şeriatı çoktan uygulamaya başlamışlardır. Önce eğitim kurumlarına el atmışlar ve İmamları okullara eğitmen diye yerleştirmişlerdir. Küçücük beyinlere nasıl kurban kesilir, mezarlık ziyaretleri nasıl yapılır, ölülere nasıl dua edilir eğitimleri verilmeye başlanmıştır. Tevhid-i Tedrisat kanunu hiçe sayılmış ve medreseler, cemaat okulları yeniden ihya edilmiştir. Bazı okullarda kızlar ayrı sınıflarda oturtulmaya başlanmıştır.  Askeri birliklerdeki karavana duasını bile değiştirmişlerdir. En küçük detayı bile gözden kaçırmamaya özen göstermektedirler.

Peki, Şeriat diye tutturulan şey nedir?  Bir kere İslam dini değildir. İslam hukukudur. Bundan sonra belki de savcılık ve yargıçlık kurumları kaldırılacak, sadece Kadılar İslam hukukunu uygulayacaklardır. Şeriat istemek bunun hazırlığını yaptıklarının göstergesidir. Baksanıza bir savcı Atatürk’e hakaret edeni, söveni değil de, Şeriatı eleştiren bir avukatı tutuklatmaya kalkışmıştır. Mahkemenin onu serbest bırakmasına dahi tahammül edememiş ve bu karara itiraz etmiştir. Bu da gösteriyor ki, artık Savcılar Cumhuriyetin değil Şeriatın savcılarıdır. Çoğunluğu ele geçirmişlerdir. Ve de kendilerine güvenleri gelmiştir. Bu Savcıları o göreve atayan kim?  Cumhurbaşkanı. O da Şeriatı istiyor. Bunu taa Başbakan iken, saklanıp gizlenmeden ve çekinmeden, üstelik Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde dillendirmiştir. 28 Mayıs 2013’den beri üstü örtülü olarak Şeriat uygulaması başlamıştır. Zaman zaman meydanlarda birilerine Şeriat isteriz diye bayrak sallatıyorlar. Belli ki toplumun göstereceği tepkiyi ölçmek istiyorlar. Dini eğitim (Milli Eğitim) Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin “Sizin tarikat cemaat dediğiniz bizim sivil toplum kuruluşları dediğimiz yapılarla 10 tane protokolümüz var. Tarikat ve cemaatler çocukların dağa çıkmalarını engellemektedir” diyerek kamunun tepkisini test etmektedir. Kamudan yeterli tepki görmedikleri için de her gün yeni bir deneme yapmaktadırlar.

Muhalefet ise “yapamazlar buna asla izin vermeyiz” demeye devam etmektedir. Nasıl engel olacaklarını bilememektedirler. Tek güvendikleri, beş yılda bir önlerine konulan sandıktır. O sandık da feraseti yüksek okumamış, hatta ilkokula bile gitmemiş, cahil bir kitleye emanettir. Sandığa müdahale, her zaman mümkündür. Geçmişte örneğini hep birlikte gördük. Sandık, demokrasi ile yönetilen hukuk devletlerinde çaredir. Totaliter bir rejimle ve Şeriatla yönetilen hiçbir ülkede sandığın önemi yoktur. Çoğunda sandık bile yoktur. Bu nedenle ben sandığa da muhalefet kadar güvenmiyorum. 

Vatan şairi Namık Kemal’in “Vatan Mersiyesi”ni anımsadım birden.

“Âh yaktık şu mübarek vatanın her yerini,                                                                                    

Saçtık eflâke kadar dûdunu, ateşlerini,                                                                                                

Kapadı gözde olanlar çıkacak gözlerini,                                                                                                   

Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini,                                                                           

yoğimiş kurtaracak bahtı kara mâderini?”  03 Mart 2024


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık