Mehmet Oğultürk

Nihayet Can Atalay dosyasını Bekir Bozdağ Efendi üzülerek(!) Mecliste okutmuş ve konuyu kapatmıştır. Zaten uzunca bir zamandır uygulanmayan, saygı da duyulmayan T.C. Anayasası tamamen mülga edilmiştir. Artık Anayasası olmayan, hukukun esamesi okunmayan bir devletimiz vardır. Gözümüz aydın! 2023 hedefi gerçekleşmiş, yeni bir devletin temelleri atılmıştır. Bütün etkili ve yetkili kurumlar kendi varlıklarının güvencesi olan T.C. Anayasasına sahip çıkamamıştır. Muhalefet ise aynı minval üzere yürümektedir. Biçare vaziyette, laf cambazlığı yaparak, demokrasiyi ve Anayasayı dolayısıyla Cumhuriyeti kurtaracaklarını sanmaktadır. Koltuklarından olmak istememektedirler. İktidarın eylemlerine nasıl mani olacaklarını değil, çıkarlarını nasıl koruyacaklarını gizli kapılar ardında tartışmaktadırlar.  Bir zamanlar iktidarı acımasızca eleştirenler,  iktidar hakkında söylenmedik laf bırakmayanlar bile, kendi kişisel çıkarları söz konusu olunca geçmişte söylediklerini unutup yüz seksen derece dönerek iktidarın yanında yer almaktadırlar.  Artık Anayasası Şeriat olan yeni bir devlet kurulmak üzeredir. Ey Türk milleti, Sayın Savaş Kerimoğlu’nun dediği gibi uyanma vakti gelmiş ve geçmektedir.

İktidarın aklındaki tek şey; Şeriat ve hilafetin nasıl ilan edileceğidir. Yargı, ordu, emniyet ve mülki idare tamamen politize olmuş, Şeriat ve Hilafetle yönetilecek olan devletin kurulmasına katkıda bulunmaktadırlar.  Öte yandan, YSK ise,  AKP yi hep birinci sıraya koyma işini çok güzel becermektedir.  Güya sırayı kura ile belirliyorlar. 2019 yılında yapılan yerel yönetim seçimlerinde, iktidarın itirazı üzerine aynı zarfa atılan dört pusuladan üçünü geçerli sayıp, sadece Büyükşehir Belediye Başkanlığı pusulalarının geçersiz olmasına karar verdiler ve Seçimi yenilediler. Yalnız bu konuda değil, her konuda itiraz iktidar partisinden gelirse kabul, muhalefetten gelirse ret. Bir kişi, tıpkı ABD deki gibi, iki defa cumhurbaşkanı seçilebilir hükmü Anayasada dururken, 2023 Mayıs ayında yapılan seçimde üçüncü defa aynı kişinin adaylığına yeşil ışık yaktılar. Gerekçesi ise bir hayli ilginç. Yürürlükteki  anayasa hükmünden önceki Cumhurbaşkanlığı dikkate alınmaz. Bu nasıl bir tarafsızlık, nasıl bir adalet, bu nasıl bir vicdandır!

Aslında bu iş taa Anayasa referandumunda mühürsüz oyların kabulü ile başlamıştır. Artık YSK güvenilir bir kurum olmaktan çıkmış, iktidarın taleplerini onaylayan bir Noter gibidir. Dönüşü olmayan bir yola girilmiştir. Cumhuriyetçiler,  Atatürkçüler, doğaseverler, özgürlükçüler, demokratlar, artık Tanrı yardımcınız olsun.

Gerçek bir demokrasiyle yönetilebilmek için yargı, yasama ve yürütmenin mutlak şekilde birbirinden ayrılması gerek. Bizde hepsi iç içe geçmiş durumda. Başkan hem yasama üyelerini seçiyor, hem bakanları atıyor, hem hâkim ve savcılara hükmediyor. Üniversite rektörlerini,  Anayasa ve Yargıtay üyelerini de tek başına seçiyor. Hatta milletvekili ve Belediye başkanı olacakları bile o seçiyor. ABD’de başkanın atadığı bakan kongreden onay alamadığı sürece görev yapamıyor. Yargıçları başkan aday gösteriyor ve Senato onaylarsa göreve başlayabiliyor.

Yürütme, kendini yasama yerine koyamamalı. Görevi sadece yasaları uygulamak olmalıdır. Yargıç ve savcıların tıpkı yasama meclisi üyeleri gibi dokunulmazlıkları bulunmalıdır. Yargıç ve savcılar, en kıdemli yargıç ve savcılardan oluşan bir Kurul tarafından atanmalıdır. Bu kurulda kesinlikle ne yürütmenin ne de yasamanın temsilcisi bulunmamalıdır. Aksi takdirde güçler ayrılığı kuralı bugün olduğu gibi işlemez. Her ne kadar ABD’yi örnek alıp bir başkan seçiyorsak da, bu başkanı denetleyecek ve yanlış yaptığı zaman yargılayacak bir kurumumuz yok. Yasalarda; ancak vatana ihanetten yargılanabilir deniyor. Hangi davranışının vatana ihanet olduğunu kim belirleyecek belli değil. Oysa Amerika’da Başkan, her zaman sorguya çekilip gerektiğinde yargılanabiliyor ve Başkanlığı elinden alınabiliyor. Onlarda yasama görevini Temsilciler Meclisi yapıyor, Senatonun bir başkanı oluyor. Senatoyu o yönetiyor. Kongre üyelerini başkan belirlemiyor. Kongrenin aldığı kararlar, Senatoda görüşülüp kabul edildikten sonra Başkanın onayına sunuluyor. Oysa bizde tam tersi oluyor. Yasaları Yürütmenin başı, Cumhurbaşkanı hazırlıyor, sonra da Meclise gönderip onaylatıyor. Bunun adı da istikrar oluyor. Dünyada eşi görülmemiş bir rejimle yönetiliyoruz vesselam. İstikamet Şeriat ve Hilafet, koşar adım Marş Marş!