• 01 June 2024, Saturday 0:05
MehmetOğultürk

Mehmet Oğultürk

PARTİ KURMAK MARİFET DEĞİL

Daha dün gibiydi. Türkiye’nin 130 siyasi Partisi vardı. Şimdi olmuş 138. Daha sırada kaç parti var bekleyip görmek gerekiyor. Bu 138 partiden kaçının adını ve genel başkanını biliyorsunuz? Kaçının programını okudunuz? Ben ancak,  öne çıkan üç beş partininkini okuyabildim. Hemen hemen üç aşağı beş yukarı hepsinin yapmayı vadettikleri şey aynı. Yoktur birbirimizden farkımız, ama biz Osmanlı Bankasıyız. Güya belirledikleri programı uygulayarak devletin sınırları içindeki toplumun yani vatandaşın huzurunu, refahını, güvenliğini, sağlığını kısacası yaşam koşullarını öteki partilerden daha iyi sağlayacaklar.  Bunun için topladıkları vergileri yine vatandaşın kullanımına, eğitimine, sağlığına harcayacaklar. Hiç de öyle değil. Her birinin derdi para, saltanat ve suyun başında olmak. Herkes tarafından tanınmak, devlet protokollerinde yer almak. Bir resmi kuruma gittiğinde kapıların ardına kadar açılması ve VİP salonlarından uçağa binmek.

Öyle partiler var ki, hiçbir zaman iktidar olamayacaklarını çok iyi biliyorlar. Bazıları seçime katılma hakkını elde etse de alacakları oy yüzde sıfır nokta bir bile değildir.

Oysa Partilerin amacı iktidar olup ülkeyi yönetmek olmalıdır. Devletlerin yönetim şekilleri üç aşağı beş yukarı bellidir. Ya Cumhuriyet ya Monarşi (Krallık, Sultanlık) ya da Teokratiktir. Dördüncü bir şekli yoktur. Her üçünde de din faktörü önemli rol almaktadır. Monarşinin, Mutlak ve Anayasal olmak üzere iki türü vardır. Mutlak monarşi iktidarın tek ve mutlak biçimde bir kişide toplandığı bir rejimdir. Anayasal monarşide kral vardır ama semboliktir. Yetkileri sınırlıdır. Demokratik kuralları benimsemiş ve uygulayan bir rejimdir. İsveç, Norveç, Danimarka, Hollanda, Luxemburg, İngiltere ve Japonya Anayasal monarşiye örnek ülkelerdir. Mutlak monarşi ile yönetilen ülkeler de orta doğu ülkeleridir. Teokratik rejim ile yönetilen ülkelere ise Suudi Arabistan, Vatikan, Afganistan ve İran örnek gösterilebilir. 

Gelelim bizim ülkemize; Anayasal monarşi desek, değil. Mutlak monarşi desek o da değil. Demokratik parlamenter sistem desek o hiç değil. Gerçi göstermelik bir meclisimiz var ama özgürce yasa yapamıyor. Bağımsız Yargımız var ama özgürce karar alamıyor. Yürütme ise tek kişinin insafına kalmış durumda. Dünyada bir örneği olmayan ve adına Başkanlık sistemi denilen Amerikan taklidi ama ona da tam benzemeyen bir acayip sistemle yönetiliyoruz.

Mademki üç ya da dört yönetim şekli var. Bir ülkede neden 138 parti olur? Cumhuriyet ve demokratik yönetimi savunan partiler neden bir araya gelmezler. Monarşiyi ve teokrasiyi savunanlar bir araya gelip birlikte hareket ediyorlar da Cumhuriyet ve demokrasiyi, dolayısıyla Parlamenter sistemi savunanlar neden birbirleriyle uğraşırlar? Anlamak olası değil. Parti sayısı artıkça ve halk da partilere bölündükçe devlet küçülüyor, etkisizleşiyor bir yere varılmıyor. 330 milyonluk ABD’de bile parti sayısı bir elin beş parmağını geçmiyor. 83 milyonluk Türkiye de 138 parti olunca daha demokratik bir yönetim mi oluyor? Mevcut partisine küsüp yeni bir parti kurmak marifet değil. Marifet bir araya gelip iktidar olmaktır. Bu Ülkeye sekiz bilemedin on parti yeter de artar bile. 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık