• 16 December 2022, Friday 7:59
MehmetOğultürk

Mehmet Oğultürk

Çocuk Gelinler

Mehmet Oğultürk

Son günlerin en önemli meselesi çocuk gelinler. Altı yaşındaki bir kız çocuğunu yirmi dokuz yaşındaki sapığa gelin edebiliyorlar bu Ülkede. Bu yaştaki kız çocuğunu evlendirmenin caiz olduğuna dair bir hüküm veya ayet var mıdır? Ben bilmiyorum.  Sadece, bir yerlerde okumuştum; Hz. Muhammet, Hz. Aişe ile evlendiğinde Aişe dokuz yaşındaymış diye. Gerçi dokuz değil on dokuz olduğunu ileri sürenler de var. Hz. Muhammet’e bütün vahiyler Aişe ile birlikte olduğu gecelerde inermiş. Bu yüzden Hz. Aişe’nin Allah katında çok sevildiğine inanılırmış.

Her neyse,  1400 yıl önceki Arap kültürünü bu gün de yaşatmak için hem yürütme, hem yargı hem de parlamento birbirleriyle yarışıyorlar. O günlerden buyana geçen zaman içinde, Müslüman toplumlarında hiçbir şey değişmemiştir.  Batılılar, Fen ve teknolojiyi, sanayi devrimiyle o kadar geliştirmişler ki, elektrik, ampul, telefon, radyo ve televizyon ile bilgisayar vb.  buluşları insanlığın hizmetine bu sayede armağan etmişlerdir. Oysa bizde, daha düne kadar, kâfir icadı televizyon seyretmek günahtır deyip televizyon cihazını balyozla kıranlar vardı. Oysa, bu gün günah değil. Herkesin evi rengârenk televizyonlardan geçilmiyor. Akıllı telefonlar ise üç dört yaşlarındaki çocukların bile ellerinden düşmüyor. Bunların hepsi kâfir icadıdır. Müezzinlerin. Camilerin minarelerinden her gün beş vakit okudukları ezanların çok uzaklardan duyulmasını sağlayan cihazlar da kâfir icadıdır. Hiç birini kullanmamaları gerekmez mi?

Halkının  düşünmesini, sorgulamasını ve gerçeği öğrenmesini istemeyen Osmanlı, Devlet yöneticilerini ve eşlerini hep İsevi ve Musevi devşirmelerden seçmişlerdir.  Onları eğitip, yönetici yapmışlardır. Bu sayede saltanatlarını rahatlıkla sürdürmüşlerdir. Anadolu’daki halkı da softaların, din pazarlayıp zenginleşenlerin ellerine bırakmışlardır.

 Bir yerin veya köyün en zenginlerine bir bakın, ya Kadıdır ya müftü, ya molladır, ya imam, ya da Şeyh. Çünkü Osmanlıda kadılar, müderrisler, imamlar, müezzinler, tekke şeyhleri, ders vermek şartıyla Medrese öğrencileri, Kabe-i Muazzama, Mescid-i Nevebi,  Mescid-i Aksa  ile Peygamber Kabirlerinin  türbedarları ve hademeleri askerlikten muaf idiler.

Çanakkale’de iki yüz elli bin, Sarıkamış dağlarında doksan bin şehit verdiğimizi tarih kitapları yazmaktadır. İşte, bu şehitlerin dul kalan eşleriyle evlenecek ve onları himayelerine alacak din adamlarından başka kimse kalmamıştır. Belki de bu yüzden çok eşle evlenmek moda olmuştur .

Cumhuriyete ve Atatürk’e sövüyorlar,  hakaretler yağdırıyorlar. Cumhuriyeti ve ilkelerini yok etmek için özenle çalışıyorlar. Çünkü, Cumhuriyet onları da askere almış, kadınlara büyük özgürlükler tanımış, tek eşlilik ve resmi nikâhı zorunlu hale getirmiş, tarikatlar ile tekke ve zaviyeleri kapatmıştır. Yani onların tekerlerine çomak sokmuştur. Yüce Atatürk, “Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek yol medeniyet yoludur” diyerek kapatmanın gerekçesini tarihe not düşmüştür.

Şimdi yönetimi ele geçirenlerin nerde ise tamamı ya ilahiyatçı ya da imam hatiplidir. Artık askerler de imam hatip mezunlarından seçilmektedirler. Her fırsatı değerlendirip Cumhuriyeti ve devrimlerini birer, birer ortadan kaldırmak ve Osmanlı düzenini yeniden ihya etmek hevesindedirler.  Tarikatlar, cemaatler, Tekke ve Zaviyeler hatta Cumhuriyetin Diyaneti bu işin en önünde koşanlarıdır. Cumhuriyetin Bakanları, Savcıları,  Bekçileri de bu durumu seyretmektedirler. İşte bu yüzden altı yaşındaki bir kız çocuğunu yirmi dokuz yaşındaki bir sapığa eş yapmakta bir sakınca görmüyorlar. Bu bir işkencedir. Buradaki gerçek işkenceci, bence bizzat bu çocuğu dünyaya getiren ve bir sapığa kendi elleriyle teslim eden babadır, annedir. Daha, Dünyayı ve doğayı tanımayan ve eş olmanın ne olduğunu bilmeyen bu yaştaki bir çocuğa, sen büyüdün artık deyip gelin etmek, GÜNAH değil midir?  Şayet GÜNAH diye bir şey varsa. Eğer GÜNAH yok ise, cennet de, cehennem de yoktur. Huriler de, Gılmanlar da birer masaldır. Bundan yıllar önce, bir televizyon programında; “Namaz, abdest, oruç, hac ve kurban ibadet sayılmaz, bunlar birer ritüeldir” diyen bir ilahiyatçı yazarı hayretle ve merakla izlemiş ve şoke olmuştum. İki ilahiyat profesörü televizyona bağlanmış ve bu ilahiyatçının söylediklerini yalanlayamamışlardı.   

Maalesef dinciler, birazcık inancı olanları da, dinden imandan çıkarıyorlar. Bindikleri dalı kesiyorlar. Sakın, gençler arasında deistlerin, ateistlerin çoğalması bu yüzden olmasın!

 

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık