• 10 November 2023, Friday 10:11
MehmetOğultürk

Mehmet Oğultürk

YARGIDA YANGIN VAR

Türkiye Cumhuriyeti yargı sistemi çökmüştür. Yargıtay’ın,  Anayasa Mahkemesinin Hak ihlali kararını tanımayıp bu kararı alan üst mahkeme hakkında suç duyurusunda bulunması, silahsız, hukuksal bir darbe olarak değerlendiriliyor. Artık darbeleri tüfekli askerler değil yargıçlar yapıyor deniliyor.  Anayasa Mahkemesi işlevsizleştirilip, kapatılması için gerekçe yaratılıyor.  Cumhurbaşkanı 2016 yılında Anayasa Mahkemesinin verdiği karara uymuyorum, saygı da duymuyorum diyerek bu mahkemeyi resmen tanımadığını ilan etmiştir. Ortağı MHP nin genel başkanı da Anayasa Mahkemesinin kapatılmasını uzun süredir dillendirir olmuştur. Bunu kimse ciddiye almamıştır. Ne Muhalefet Partilerinden, ne Anayasa Mahkemesinden, ne Üniversitelerin hukukçu profesörlerinden, ne barolardan ne de Sivil Toplum Kuruluşlarından bir ses, bir eylem çıkmamıştır. Bu gün yaşanan yargı garabetinin ilk sinyali o zaman verilmiştir.

Bunun için Yargı organlarına atanan hâkim ve savcıların atanma şekilleri değiştirilmiş, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun içerisine Adalet Bakanı ve Müsteşarı sokularak yargıçların gözlerindeki bağ çözülmüştür. Adalet ve Kalkınma Partisi üyesi avukatların hâkim ve Savcı olarak mahkemelere atanmasıyla, terazinin dengesi bozulmuştur. Tarafsızlıkları askıya alınmıştır. Bu, bir projenin sindire sindire uygulanmasıdır. Bu gün yaşanan sıkıntıların asıl nedeni budur.

Yasama, Yürütme ve Yargının tek elde toplanmasıyla III. Meşrutiyet ilan edilmiştir.  Cumhuriyet Bayramının Vahdettin Köşkünde kutlanması da çok anlamlıdır. Cumhuriyetten Monarşi yönetimine adım adım geçişin işaret fişeğidir. Buradan tekrar parlamenter sisteme dönebilmek için Muhalefetin harekete geçmesi ve bir sıra eylemlerde bulunması şarttır. İşlevsiz parlamentoda bulunmak ve parmak kaldırmak, yürütmenin aldığı kararları meşrulaştırmaktan öteye bir işe yaramamaktadır. Yapılacak ilk eylem Adalet Bakanı ve müsteşarını Hâkim ve Savcılar Kurulundan çıkarmak olmalıdır. Hâkim ve Savcılar Kurulu üyeleri tıpkı Barolar gibi seçimle belirlenmelidir. Savcılar Hâkimlerin amiri pozisyonunda olmamalıdır. Savcılar Cumhuriyetin savcıları olmalıdır.  Hâkim ve Savcıların tıpkı özerk kuruluşlar gibi ayrı bütçeleri ve harcama yetkileri bulunmalıdır. Terfileri, eskiden olduğu gibi aldıkları kararlardaki doğruluğa ve isabete göre yapılmalıdır. Mahkemelere başvurular parasız olmalı. Masraflar Adalet Bakanlığınca karşılanmalıdır.  Parası olmayan yurttaş dava açamamakta ve haklı olduğu halde hakkını alamamaktadır.  Bu da mağduriyetine sebep olmaktadır.  Adalet Kurumlarının Emniyetin ve askerlerin özelleştirilmesi mümkün değildir. Davalar çok uzatılmaktadır. Tüm deliller toplandıktan sonra bir ya da iki oturumda karar çıkarılmalıdır. Davalar o kadar çok uzatılıyor ki, bazen davacı, bazen de davalı hakkın rahmetine kavuşmakta ve dava sonunu görememektedir. Hakkını alamadan bu dünyadan gitmektedir. Mahkemeler hükümlerini Türk Milleti adına vermelidir. Türk Milleti de bir kişi değil yurttaşların tümüdür.

Yoksa, bugün yaşadığımız yargı kargaşasını ve garabetini yaşamaya devam edeceğiz demektir. Adalet Mülkün Temelidir diyoruz. Temel çökerse Mülk de ayakta kalamaz.

 

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık