• 26 December 2023, Tuesday 9:12
MehmetOğultürk

Mehmet Oğultürk

ASKERLİK VE ŞEHİTLİK

Kuleli Askeri Lisesi öğrencisi iken komutanlarımızdan biri askerliği; görülmeden görmek, öldürülmeden öldürmek sanatıdır, diye tanımlamıştı.

İki gün içinde 12 Ana’nın yüreği dağlandı. Çok zor koşullar altında görev yapan askerlerimiz, göremeden görüldüler ve öldüremeden öldürüldüler. Türk Milletinin başı sağ olsun demek yetmiyor. Bir şeyler yapmak gerekiyor. Neredeyse 45 yıldır kaybettiğimiz asker ve sivil insanların sayısı yüz binleri aştı. Onlar vatan uğruna ölürken, üç beş gün konuşup, Tanrıdan rahmet dilemek ve cennet mekânları olsun demekten öteye bir şey yapamadık. Bir siyasi partimiz ise “Terör ve şiddet hiçbir zaman hedefine ve amacına ulaşamayacaktır. Aziz milletimiz teröre asla boyun eğmeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliğine tehdit oluşturan tüm terör örgütleriyle tavizsiz bir şekilde mücadele edecek güç ve kudrete sahip olduğumuzu kararlılıkla ilan ediyoruz” diyerek zevahiri kurtarmaya çalışmaktadır. Radikal bir karar alamamaktadır. Her zamanki gibi, bir bildiri hazırlayıp diğer üç partiye imzalattık, ancak CHP ve DEM partisine imzalatamadık diye serzenişte bulunmaktadır. Amaçları CHP yi DEM ile beraber gösterip milletin gözünden düşürmektir.  Böyle bildiriler, ne terörü durduruyor ne de şiddeti önlüyor.

Asıl olan terörün nereden ve nasıl kaynaklandığını görmek ve bunu önlemek için neler yapılması gerektiğini konuşup kararlaştırmaktır. Daha Cumhuriyetin ilk yıllarında da terör ve isyanlarla karşı karşıya kaldık. Emperyalistlerin amacı, Osmanlının küllerinden yeniden yaratılan Türkiye Cumhuriyetini bölüp parçalamak ve zengin kaynaklarının üzerine oturmaktı.  Bunun için, içerideki etnik grupları ve dini kullandı. Başarılı da oldu. Ülkenin her köşesinde isyanlar ve terör saldırıları başladı. Hepsinin gerekçesi “din elden gidiyor” idi. Bu isyanların arkasında hep İngiltere vardı.  Anadolu’yu alamadılar ama, Misak-ı Milli sınırlarımız içerisinde kalan, petrol diyarı Musul’u koparıp aldılar.

 Şimdi de, İngiltere’den, Fransa’dan, İspanya’dan, Portekiz’den, İtalya’dan, Almanya’dan (Yahudiler) kopup giden insanlar tarafından kurulan ABD, bu görevi devralmıştır. Bilindiği gibi ABD’yi zengin Yahudiler ile Ermeniler yönetmektedir. Topla, tüfekle işgal edemedikleri Anadolu’ya, dost ve müttefik aldatmacasıyla, maddi destek vererek daha kolay ve fakat uzun vadeli bir işgali başlatmışlardır. Önce, Türkiye’nin aydınlanıp güçlenmesini önlemek için yerli işbirlikçileriyle birlikte, Köy Enstitülerini kapattırmış, Marchall yardımlarıyla da Türk Milletinin gözünü boyamışlardır. Türk askerini Kore’de savaştırmış ve savaşma yeteneğini orada bizzat görmüşlerdir. Sonra da NATO’ya üye yapmışlardır.  Güya bizim dostumuz ve müttefikimiz olmuşlardır.  NATO anlaşmasının 5. Maddesinde ; “Taraflar, NATO üyesi ülkelerden herhangi birine karşı yapılacak silahlı bir saldırının, hepsine karşı yapılmış sayılacağı konusunda mutabıktır.”denilmektedir. 1952 yılından bu yana NATO üyesi olan Türkiye, yıllardır silahlı saldırıya uğradığı halde NATO parmağını dahi kıpırdatmamış, sadece kınamakla yetinmiştir. Üstelik, saldırganlara tırlar dolusu silah ve mühimmat götürerek bu saldırıları teşvik etmiştir. Bununla da kalmamış, saldırganlara karşı mücadele eden Türk askerinin başına çuval geçirerek bir gün boyunca tutsak etmişlerdir. Muavenet isimli zırhlımızı, roketle vurmuş ve askerlerimizi şehit etmişlerdir. Türkiye’yi yönetenler ABD ye nota bile verememişlerdir. İstemeyerek oldu özür dilerim diyerek geçiştirilmiştir. Yine, bize ait olduğunu bildikleri halde, İHA mızı düşürmüşlerdir.  Parasını peşin ödediğimiz F-35lerin üstüne yatmışlardır. Rusya’dan alınan S-400leri bahane edip F-16 satışlarını bir düşünelim diye geçiştirmişlerdir. Biz ise, olan biteni sineye çekmişiz. Böyle dost, böyle müttefik olur mu? İktidarıyla, muhalefetiyle bizleri yönetenler gaflet uykusunda mıdırlar?

Aslında ABD’nin niyeti bellidir. Yahudilerce kutsal sayılan toprakları (Dicle ve Fırat’ın suladığı Mezopotamya’yı) Yahudilere hediye etmektir. Bunun için BOP projesini uygulamaya koymuşlar ve bu projenin eş başkanlığını da bize bahşetmişlerdir. Biz de bununla övündük, böbürlendik. Dört bir yanımızı sarmış durumdadırlar.  Son şehitlerimiz, bu projenin uygulanabilmesi için verilmiştir. ABD’ye artık yeter demenin vakti gelmiş ve geçmiştir. ABD, Türkiye’yi gözden çıkarmış ve hedef düşman olarak seçmiştir.  Bizi muhatap kabul etmemekte, görüşme isteklerimizi bile geri çevirmektedirler.

Peki, ne yapmalıyız? Bence, Türkiye’deki Amerikan varlığına son vermeliyiz. Üslerini kapatıp, askerlerini geri göndermeliyiz. Sonucu ne olursa olsun, ya istiklal ya da ölüm demeliyiz. NATO üyesi olmayan ülkeler nasıl yaşıyorsa biz de öyle yaşamalıyız. Üretmeliyiz. Tüm eğitim kurumlarını Köy Enstitüleri programlarını uygular hale getirmeliyiz. Teorik olarak öğrendiklerimizi, uygulayarak pekiştirmeliyiz. Ülkeyi kalkındıracak,  bilim ve teknolojiyi ilerletecek gençler yetiştirmeliyiz. Bu fakir Millet Osmanlıdan miras kalan borçlarını nasıl ödediyse, yine üretip ekonomimizi düzlüğe çıkarabilir. Meclisimiz bildiri yayınlamak yerine cesur kararlar alıp Amerika’ya haddini bildirmelidir. Artık Türkiye’yi kimse hesaba almıyor. İtibar ve saygı yoksunuyuz. Yoksa, daha çok şehit cenaze törenleri düzenleriz.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık