• 19 June 2021, Saturday 12:35
MehmetOğultürk

Mehmet Oğultürk

VEFA

Sadece İstanbul da bir semt değil. Bir spor kulübü hiç değil. Vefa öyle bir şey ki tadına doyulmaz bir duygu, sonu gelmez bir sevgidir. Bu sevgiyi tadan, duyguyu yaşayan ender kişilerdeniz. Herkese nasip olmayan bir şey bu.

Yıl 1962; eşim Çanakkale’nin Çan İlçesi Orta Okuluna öğretmen olarak atanıyor. Orada yöneticilerle sıkıntılı günler geçirmesine karşın halktan ve öğrencilerinden gördüğü sevgi ve yakınlık ile teselli buluyor. Özellikle köy çocuklarına gösterdiği ilgi, sevgi ve şefkat yıllar sonra bile o günkü kadar etkili, o günkü kadar taze.

Emekli oluncaya kadar çalıştığı diğer yerlerde görmediği saygı ve sevgiyi orada yaşaması ve halâ da yaşamaya devam etmesi büyük bir şans. Bu Çan’lıların bir özelliği olsa gerek. Aradan elli dokuz yıl geçmesine rağmen her bayramda, yılbaşında, kandilde, doğum gününde, onlar tarafından aranması, hal ve hatırının sorulması, eşimin çok duygusal anlar yaşamasına neden oluyor. Başka bir yerdeki öğrencilerinden görmediği bu sevgi ve saygı yüzünden onu çok kıskandığımı ifade etmeden geçemiyorum. Ben de otuz iki yıl öğretmenlik, yöneticilik yaptım. Öğrencilerimden hiç biri beni bir gün dahi arayıp sormamıştır. Dinî Bayram ve kandil günlerinde arayan biri hariç. O da öğrencim değil, İzmir Motor Meslek Lisesinde çalıştığım yıllardaki hizmetlim Mustafa KARAKUŞ’dur. Eşimi kıskanmayayım da ne yapayım!

Hemen hepsi yetmişli yıllarını yaşıyorlar. Torun tokat sahibi olmuşlar. Çoğu emekli olmuş ama yine de boş durmuyor bir şeylerle uğraşıyorlar. Eczacı Sayın Hatice YANIK ve eşi Mühendis Ahmet YANIK, Etiler Seramik Fabrikası sahibi ve yöneticisi Sayın  İsmail TÜLEK, sarraf Sayın Saffet AKIN. Hâlâ çalışıyorlar. Ötekiler emekli. Artık emekli olduk diye bir köşede inzivaya çekilmemişler. Sayın Ramazan DURSUN hayvancılıkla meşgul. Bir yandan da köyünün Muhtarı. Diğeri, Sayın Mehmet PAŞİK emekli ve arıcılık yapıyor, bir diğeri ise Emekli öğretmen Sayın Sevil (Poyraz) FİLİZ evde yaşlı annesine bakıyor.

Bunca işin arasında, elli dokuz yıl önceki öğretmenlerini anımsayıp halini hatırını sormaya devam ediyorlar. Bu ne vefa böyle! Her öğretmene nasip olmayan bir durum. Böylesine Vefalılık Çan’lılara özgü bir şey olsa gerek.

Bu vefaya, bu sevgiye ve bu saygıya kayıtsız kalamazdık. Elli dokuz yıl öncesini yeniden yaşaması için eşimle Çan’a gitmeye karar verdik. En kısa yolu seçtik.  Doğa katliamı ve güzellikleriyle gündemden düşmeyen Kaz Dağlarını aştık. Gerçekten söylendiği kadar güzel bir doğaya sahip Kaz Dağları. Her kilometresinde gösterişsiz ama buz gibi sular akan çeşmelerini gördük. Edremit’den Kalkım’a, oradan Yenice’ye çilek tarlaları arasından ilerleyerek ulaştık. Köylüler çilekleri kendi ellerinizle toplayabilirsiniz diyorlardı. Hem de pazardaki fiyatların üçte birine çilek topladık. Ve nihayet son hedef Çan’a vardık. Geldiğimizi öğrenen Çan’lıların işlerini güçlerini bırakıp bize ne kadar vefalı, ne kadar misafirperver olduklarını göstermek için birbirleriyle yarıştıklarını gördük. Her biri kendi evinde misafir etmek istiyordu. Eşim orada öğretmen iken yoksul bir köy çocuğu olan, şimdi Etiler Seramik Fabrikası sahibi ve yöneticisi Sayın İsmail TÜLEK Bey; “Hocam, önce sizleri fabrikamızın misafirhanesinde ağırlamayı düşündük, ancak orada belki rahat ettiremeyiz diye Termal otelde yer ayırttık. İsterseniz şimdi gidip dinlenin, akşam yemeğini de orada hep beraber yeriz” dedi. Bu öneriyi diğerleri de onaylayınca gidip otele yerleştik.

 Güzel bir uykuyla yol yorgunluğumuzu attık. Akşam yemeğini hep birlikte Termal Otel’de yedik. Ertesi gün yine birlikte Sayın TÜLEK ’in Kaz Dağları eteklerinde Köylüleri için yaptırdığı kır düğün bahçesinde kahvaltı yaptık. Yalnız düğün bahçesi değil, köyüne bir ilk Okul, bir Ortaokul ve bir de lise yaptıran, kahvelerde oyun oynayan avare köy çocuklarını birer  birer fabrikasında işe alan Sayın TÜLEK ile gururlandık. Elli dokuz yıllık vefayı orada bir kez daha tazeledik. Keşke Çan’da gördüğümüz bu vefayı İzmir’deki, Muğla’deki, Fethiye’deki, Göksun’daki, hatta Milas’daki öğrencilerimizde de görebilseydik.

Çan denilince aklımıza hep vefa geliyor. Gerçekten bizim için Vefa, İstanbul’da bir semti ya da bir spor kulübünü değil, Çan’lılara özgü bir duyguyu, sevgiyi ve saygıyı ifade etmektedir. Bize bu vefayı, elli dokuz yıl sonra tekrar yaşatan Çan’ın güzel insanlarına selam ve sevgilerle.

 


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


Site en altı
yukarı çık